Ortaklık ve yerinden yönetim sistemi “Adil Düzen”
Önceki yazıda (aslında her yazımızda) ne dedik, ne diyoruz?
Artık herkesin gayesi “ADİL DÜZEN” olmalıdır…
Evet, gaye “ADİL DÜZEN” olmalı ve çalışılmalı…
Peki, “Adil Düzen” neyi ifade ediyor?
Dünyada devlet ve düzen taraftarı olanları, sömürü sermayesine karşı olanları, Firavun’un karşısında ve Hazreti Musa’nın yanında yer alanları ifade ediyor.
Madem “devlet ve düzen” dedik, “düzen” dendiğinde bunu “din” olarak da anlayalım ve bu vesileyle Arapça dilinde bu kelimenin aynı zamanda “düzen” demek olduğunu bir kere daha hatırlatalım ve sonuç olarak bütün devletler bugün böyle olmalıdır diyelim...
Bundan elli sene evvel en büyük kin ve düşmanlık dinler arasında idi. Bugün bu düşmanlık sona ermiştir. Artık milyarın üzerinde müntesipleri bulunan büyük dinler “silm/barış” için ve insanlığın saadeti için çaba göstermelidir diyelim...
*
Peki, “ADİL DÜZEN” için çalışanların durumları ne olacaktır?
Sa’yleri, emekleri, gayretleri, çalışmaları meşkûr olacaktır.
Ve “Adil Düzen”, Hak düzen, İslam düzeni gelecektir.
“Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanları” kurulacak, “Semt Kooperatifleri” oluşacak, herkesin işi, aşı, eşi ve evi olacak. Terör olayları bitecek, Cihan Savaşları olmayacak. Bürokrasi ve işçilik sistemleri sona erecek, bunların yerine “Ortaklık Sistemi” olacak...
Herkes bu sözleri beynine yerleştirmeli ve her yerde herekse müjde olarak vermelidir...
*
Günümüzde insanlık “faizci zalim sömürü düzeni”ne karşı mücadele vermektedir. İnsanların artırabildikleri emekleri yani yatırımları sonucunda elde edilen yapılar ve her türlü varlıklar ya Sermaye’ye (kapitalizme) aittir ya da yönetenlere (sosyalistlere veya komünistlere) aittir. Halk ise sadece acileye yani sadece acilen giderilmesi gereken imkânlara sahiptir. Günde sekiz saat çalışıyorsa yarısını kendi günlük ihtiyaçlını gidermekte, diğer yarısı ise vergi olarak yönetime veya tüccara kâr olarak verilmektedir. Onunla yapılaşma sağlanmaktadır. Başta da ifade ettiğimiz üzere, genellikle bu yapıları iki grup bölüşür; ya devletçi sosyalistler/komünistler veya sömürü sermayesi uygulayıcıları kapitalistler...
Biz şimdi Sermaye ile cidal halindeyiz...
Yarın devletlerdeki bürokrasi ile de cidal hâlinde olacağız...
Marks bunları tahmin etmiş, sonunda işçiler devleti de yenecek ve komünizm gelecek demişti. Kur’an ise Sermaye’nin yani kapitalizmin ortadan kalkacağını, bürokrasinin de sona ereceğini, bunun yerine halkın hâkim olacağını, komünizmin değil de “Kur’an düzeni”nin, kooperatiflerin, avn yani “Ortaklık Sistemi”inin geleceğini haber vermektedir. Bu sayede halk hâkimiyeti ve “Yerinden Yönetim Sistemi” doğacaktır. İçtihat ve icmalarla amel edilecektir, serbest sözleşmelerle topluluk oluşacaktır...
*
Bu vesileyle yine temel varsayımlarımızı bir kere daha hatırlayalım.
İnsanlık doğu ve batı uygarlıkları diye iki uygarlığa ayrılmaktadır. Doğu uygarlıkları “hukukta”, batı uygarlıkları “teknikte” ilerleme kaydederler. İkisi birbirini tamamlarlar. Uygarlıklarda birinden diğerine geçerken sıkıntılar olur. İnkılâbı yapanlar gelir. Doğudakiler yani peygamberler halkı iman ettirerek, onları inandırarak inkılâp yaparlar. Batıda ise bunlar silah zoru ile gerçekleşir. Bu değişmeler bin yılda bir olmaktadır.
Şimdi Batı’nın zorlamalı uygarlığı zirvededir, çökmeye başlamıştır. Doğu’nun ikna edici medeniyeti ise dibe vurmuştur, ikna ede ede yeniden canlanmaktadır. Güç ile değil de mağlup iken galip gelmek; işte Hakk’a dayalı düzenlerin sistemi budur ve üçüncü milenyum yani üçüncü binyıl için bu sistem gelmektedir...