Kudüs, Filistin, Gazze, İsrail ve İsrail’in sonu - 3
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Zulüm ile abat olanın ahiri (dünya ve ahireti) berbat olur” diyerek başlamıştık önceki yazımıza; yazı başlığımızda da “İsraİl’İn sonu” diyor, Kur’an ayetlerine göre “İsrail’in sonu”nun nasıl olacağının detaylarını sonunda yazacağımızı tekrar hatırlatıyoruz…
“Kudüs” diyoruz her şeyden önce yazı başlığımızda, -bu yazıları yazan yazar bunları İstanbul’dan yazıyor-; bir dünya haritası üzerinde İstanbul’dan Mekke’ye doğru bir çizgi çizseniz Kudüs’ün o çizginin tam ortasında ve o doğru çizgi üzerinde olduğunu görürsünüz…
“İstanbul, Türkiye, Anadolu, Trakya” da diyelim, İstanbul’un Asya ile Avrupa kıtalarında yer aldığını hatırlayalım, Türkiye’nin de Asya-Avrupa-Afrika kıtalarının orta ve ortak birleşme konumunda olduğunu da görelim ki; işte bu konum da çok şey ifade ediyor…
Mekke ve İstanbul ile o hat üzerindeki Kudüs’ten söz etmişken, hem coğrafi ve bir bütün olarak hayatın dinî/ahlâkî, ilmî, iktisadî, idarî/siyasî dört alanını kapsayacak şekilde “Sosyal Tufan” seviyesinde var olan sorunlarının çözümünü de düşünmemiz gerekiyor…
Bu derin düşüncelere daldığımızda da “Hakka dayalı beş barış/silm/İslam medeniyeti”nin de doğuda doğduğunu ve işaret ettiğimiz işte bu bölgede gönderilen ülü’l-azm peygamberler tarafından kurulduğunu bu köşede defalarca yazıp hatırlattık…
Medeniyet, sistem, nizam, düzen kurucu peygamberler sisteminin kıyamete kadar devam edeceğini, her milenyumun başlarında geçmişte “Hakka dayalı bir barış/silm/İslam medeniyeti”nin kurulduğunu, bu milenyumda da “Hakka dayalı barış medeniyeti”nin “peygamberlerin vârisleri olan âlimler” (hadis) tarafından kurulacağını hatırlatmış olalım…
Bu hatırlatmayı yapmışken de -bizim artık yarım yüzyılı da aşan- “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni, Adil Düzen ve Kur’an’a Göre İnsanlık Anayasası” ile diğer bütün çalışmalarımızın bu amaçla yapıldığını da bilelim ve tekrar hatırlayalım…
“Hakka dayalı ilk barış/silm/İslam medeniyeti” Hazreti Nuh Peygamber tarafından Mezopotamya’da kurulduktan beş asır sonra Mısır’da kuvvet yani Firavunlar sistemine dönüştü ve bu döngü her bin yılda yani her milenyumda çağımıza kadar böyle devam etti…
“Ve tilke’l-eyyâmu nudâviluhâ beyne’n-nâs… / Ve o dönemleri insanlar arasında döndürür dururuz...” (Âl-i İmran, 3/140) “El-Eyyam” sadece günler değildir, milenyumdaki dönemlerdir. “En-Nâs” da bütün dünya insanlığıdır. “Nudâviluhâ” da dönemleri döndürüp durmadır. Anlamamız gereken şudur: Geçen milenyumun yarısı bizim yarısı onlarındı. Onlar şimdi zirvede biz dipteyiz. Şimdi biz yükseliyor onlar çöküyor. Bunu anlayıp idrak etmeliyiz…
Çağımızda da son İslam barış Medeniyeti ardından Avrupa/Batı batış medeniyeti kuruldu, bu ‘zulüm düzeni’ şimdi zirvede bulunuyor ve bütün dünyayı sömürüp zulmediyor…
Şimdi milenyumun başlarında yani henüz 23’ncü yılında yani 2023 yılındayız; bu zulümleri sona erdirecek yeni medeniyetin doğumu dönemindeyiz demektir…
Hakka dayalı barış/silm/İslam medeniyetin iki-üç asırda kurulduğunu defalarca yazdık, her yazdığımızda da bizim Kur’an ve İlİm merkezli altmış yıllık çalışmalarımızın bu amaçla yapıldığını seferinde hep hatırlattık; bu vesileyle bir kere daha hatırlatıyoruz…
“Kudüs, Filistin, Gazze, İsrail ve İsrail’in sonu” başlıklı yazılarımızın ana amacı da -yazı başlığından anlaşılacağı- ve ayrıca bundan önceki yazımızın bir bölümünde hatırlattığımız üzere, insanlığın bu çağda yaşadığı döneme açıklık getirip anlaşılmasını gerçekleştirmektir…
Önceki yazıda işaret edilen tespiti tekrar hatırlayalım: “Filistin insanlığın ana rahmidir. Dünyada bir gelişme olduğu zaman Filistin’e bakarım. Burada bir iyileşme varsa dünyada da olur diye düşünürüm. Filistin’de zulüm varsa dünyada adalet yoktur...”
Aslına bu yazımızda buraya kadar yazdıklarımız hem bir yönüyle bundan önce yazdıklarımızda anlatmaya çalıştıklarımızın özü, ayrıca bundan sonra yazacaklarımızın da diğer bir açıdan özü ve özeti mahiyetindedir; biz meramımızı böyle anlatıp yazıyoruz…
Dolayısıyla “Kudüs, Filistin, Gazze, İsrail’de yıllardan beri olanlar ile son günlerde olanlara bu yönüyle ve bu açıdan bakmak gerekmektedir” diyoruz. (Devamı var)