Adil Nizam, Ahlak Nizamı ve 1. Ahlak Şurası - 1
Adil Düzen/Nizam, Adil Ekonomik Düzeni/Nizamı ve Kur’an Seminerleri çalışmalarımız yarım yüzyıldır devam ediyor; ilgilenenler bizi ve çalışmalarımızı biliyor…
Kur’an ve ilim açısından bakıldığında her şeyin bir de ahlâkî yönü var; bu yönde yazmayı düşünüyor ve hazırlık yapıyorken “1. Türkiye Ahlak Şurası” aklımıza geldi…
1. Türkiye Ahlak Şurası, 16-17 Ocak 2010 tarihinde, iki gün boyunca açılışla birlikte 8 oturuma sahne olacak şekilde İstanbul’da yapıldı; sonuç bildirisinden başlayalım…
“Ülkemizin yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden, seçkin fikir adamı ve ahlakçı Nureddin Topçu’nun doğumunun 100. yılında, değerler alanında meydana gelen değişmeleri konuşmak ve tartışmak, böylece bugünle ilgili sonuçlar çıkararak ilgili kurumlara ve kamuoyuna sunmak maksadıyla “1. Türkiye Ahlak Şurası” toplanmıştır.
Şura’ya ülkemizin değerli ilim ve fikir adamları tebliğci ve müzakereci olarak katılmış, resmî kurumların ve gönüllü kuruluşların temsilcileri de alanları ile ilgili olarak katkıda bulunmuştur.
“Nurettin Topçu’da Ahlak, İslam Ahlâkı, Çağdaşlık - Toplum ve Ahlak, İletişim ve Ahlak, Ekonomi ve Ahlak, Siyaset ve Ahlak, Eğitim ve Ahlak” oturumlarında dile getirilen hususlar aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
Değer yargıları değişiyor!
“Türkiye’de toplumun geleneksel değer yargılarının hızlı bir değişim gösterdiği gözlenmektedir. Bize özgü tavırlar, bizi belirleyen tarz ve edalar yalnızca milli ve dini bayramlarda görünürleşmektedir.
Toplumun genelinde hazcılık, kolaycılık, ferdiyetçilik hızla yayıldığı gibi bu idealler temel belirleyen halini alır görünmektedir. Tüketim toplumu anlayışı ile popüler kültürün ürünleri yok edici bir hızla toplum örgümüz içine yerleşme istidadında.
Memleket, insanlık, yüksek idealler için bir şeyler yapma fikriyatı, toplumsal zihnimizden gittikçe uzaklaşırken, gençler için bu kavramlar nostaljik bir öykünme halini almıştır. Gençliğimiz yalnızca eğitim, iş konularında değil hayata bakış bağlamında da bu toprakların değer yargılarına yabancılaşmakta.
Haz, hayatın keyifli yanlarını yaşamak emelleri ile beraber gençlik arasında uyuşturucu, sigara kullanımı vd. zararlı alışkanlıklar edinme çok erken yaşlara kadar düşmüştür. Türkiye’de toplum ile birlikte ilim, fikir, inanç ve yönetim sahasında hesap verme kaygıları ülkenin hafızasından ve vicdanından çekilme noktasına gelmiştir.
Kimin kime hesap vereceği belli olmayan kamusal yaşantıda herkes hesap soranların çok kolay bir şekilde hesap veren durumuna düşeceğini planlayarak iş yapmaktadır. Yolsuzluk yapanların, rüşvetle iş döndürenlerin gerekçesi ‘yapmayan var mı’ olmakta.”
İş çevreleri ahlaki değer kaybında başı çekiyor
“Türkiye mesuliyet ile vicdanını bir arada bulundurmaktan çekinen iş çevrelerinin yaygınlaştığı bir saha olmuştur.
Kapitalist Batı medeniyetinin kültür, din ve idari plânlardaki etkisi ve hükümranlığı Cumhuriyetin ilk çeyreğinde tamamlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nın belirlediği dünya sistemi serbest piyasayı, sanayii, yeni zengin sınıfları Türkiye’nin önüne çıkardı. Aynı zamanda maaşlı çalışan yeni sınıflar Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olmaya başladı.
“Çalışana hakkını teri kurmadan vermeyi” emreden, bunu hayat tarzı olarak gören bir manevi hayatın sonunda; çalışanlara ücretlerini ertelemeyi piyasa dengelerine bağlayan anlayışın hâkim olması son derece düşündürücüdür.
Kârdan, aşırı kârdan zarar ettiği dönemde toplumsal huzuru bozma konusunda pervasız olan kesimler, Türkiye’nin geleceğine yerleştirilebilecek erdemli bir tavrın sahibi olmamışlardır.”
(Devamı var…)
22.8.2023