‘Zahera’l-fesâdu fî’l-berri ve’l-bahri…’ (Rûm 41)-3
Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Söz konusu bu sorunları içeren ayetin Arapçasını ve anlamını tekrar hatırlayalım…
“Zahera’l-fesâdu fî’l-berri ve’l-bahri bimâ kesebet eydî’n-nâsi liyużîkahum ba’da-lleżî ‘amilû le’allehum yerci’ûn / İnsanların ellerinin kazanmasından dolayı onlara amel ettiklerinin bir kısmını tattırması için kara ve denizde fesat açığa çıktı. Umulur ki onlar dönerler/döndürürler.” (Rûm Suresi 41. ayet)
“Eydî’n-nâsi” insanların elleri demektir. Arapçada “yed/el” Türkçedeki gibi bilekten aşağısı demek değildir, omuzdan parmak uçlarına kadar olan kısımdır.
“Bimâ kesebet eydî’n-nâsi” insanların ellerinin kazanmasından dolayı demektir.
“Liyużîkahum” onlara tattırmak için demektir. Bu tattırma nedendir; düşünelim…
“Yużîka” tattırır demektir. “ZeVeKa” kökünden if’âl bâbından üçüncü şahıs eril tekil mensub muzari malum fiildir. Fâili bir önceki ayetteki Allah’tır. “ZeVeKa” atmak demektir. Bir şeyi veya bir işi anlamak, o işin veya durumun gerçeğini bilmek için o şeyin veya o işin izlerini duyuları kullanarak tecrübe etmek demektir.
Yemeği tatmak, acıyı tatmak, sıcaklığı tatmak şeklinde kullanılır.
Bu tatma dille, deriyle (dokunmak, basınç), burunla (koklamak) olabilir.
Sözcüklerle, rakamlarla tarif edilemeyen bir duygudur.
Bu nedenle görme duyusu tatma fiiline dahil değildir.
Görme tarif edilebilir, görülen şeyin fotoğrafı çekilebilir, renkler bile rakamlarla ifade edilebilir. Günümüzde RGB sistemi ile tüm renkler kodlanmıştır ve bilgisayarlarda renkler bu rakamlarla kaydedilir ve gösterilir. Rakamlarla ifade edilebildiğinden, fotoğrafı gösterilebildiğinden görme duyusu tatma değildir.
Birinci babdan “zaka-yezuku” şeklinde bir şeyi tatmak manasındadır. Birinci bâb if’âl bâbına “ezaka-yuziku” ziyadetü-t tadiye etkisi ile gelir. Tattırmak anlamına gelir.
“Ba’da-lleżî ‘amilû” amel ettiklerinin bir kısmını demektir. “Amilû” amel ettiler demektir. AML kökünden üçüncü çoğul şahıs mazi malum fiildir. Amel hukuki sonuç doğuran fiildir. Amelle bir ürün üretebilirsiniz ve üründen pay alırsınız, bir iş yaparak ücret hak edebilirsiniz, birisine zarar vererek cezayı hak edebilirsiniz, birisine fayda ederek ödülü hak edebilirsiniz. Amel fiilin alt kümesidir. Tüm ameller fiildir ama tüm fiiller amel değildir.
“İnsanların ellerinin kazanmasından dolayı onlara amel ettiklerinin bir kısmını tattırması için kara ve denizde fesat açığa çıktı…”
Bu ayette “ma kesebe’n-nasu /insanların kazandığı” denmemiş de “ma kesebet eydi’n-nasu / insanların ellerinin kazandığı” denmiştir; bunu da düşünelim…
Niçin bu şekilde kullanılmıştır? Eller ifadesi niçin eklenmiştir?
İlgili bazı ayetlere bakalım ve düşünelim…
“Ellerinizle tehlikeye ilka olmayın.” (Bakara 195) Bu ayette ellerle tehlikeye ilka olmak tehlikeye bile bile atılmak demektir.
“O, ellerinizin takdim etmesi sebebiyledir.” (Enfal 51) Ellerinizle takdim ettiğiniz demek bilinçli, kasıtlı olarak yaptığınız demektir.
“Musibetten size her ne isabet ederse ellerinizin kazandığı sebebiyledir ve O çok sayıda affeder.” (Şura 30) Bu ayette de ayetin muhatabı olanlar kendi ellerinin kazandığı sebebiyle musibet isabet edenlerdir. Musibetin geleceğini bile bile, kendi iradeleri ile bir baskı olmadan ameller işlemişler ve musibete uğramışlardır.
İnsanların ellerinin kazanması demek, insanların yaptıklarının ne sonuç doğuracağını bilerek, herhangi birisinin baskısı ve zorlaması olmadan kendi iradeleri ve rızaları ile kazanç elde etmeleri demektir. Rum Suresi’nin bu ayetindeki insanların elleri de gerçek eller demek değildir. Ameli kasıtlı olarak, ne sonuç doğuracağını bile bile yapmayı ifade etmektedir.
Çağımız açısından karalarda ve denizlerde zuhur eden fesat yani kötülük/ler önemli…
Konunun çok yönlü olarak önemine binaen kaldığımız yerden devam edeceğiz… 10.8.2023