Bahaeddin Sağlam
Ahlak Kelimesinin Reel Anlamı ve Etimolojisi
22.04.2023
636 Okunma, 0 Yorum

                    

           

Ahlak Kelimesinin

Reel Anlamı ve Etimolojisi

 

Ahlak ve huluk kelimesi, halaka (yarattı) kök fiilinden geliyor. Çoğuldurlar. Kök isimden demedik, fiilden dedik çünkü kuvvetli görüşe göre isimler fiillerden türemişler. Bu kelime etimolojik olarak, şekil verdi, demektir. Yoktan yarattı diye çevirenler yanlış çeviriyor. Çünkü sonsuz bir enerji var. Allah sonsuz ilmi (yazılımı) ile ona şekil veriyor, varlıklar görünür hale geliyorlar.

İşte ahlak da insandaki adeta sonsuz enerjinin değişik motivasyonlarla şekil alıp aktif hale gelmesidir. Yunanca ahlak demek olan etik kelimesinin etimolojik kökeni etos kelimesi ise, karakter demektir. Yunan tarihinde kanun, gelenek ve örf manasında da kullanılmıştır. Karakter ve Krater kelimeleri, şekil almış kaya parçası manasını veriyor. Farsçası huy kelimesidir. O ise kristalize olmuş tuz manasını veriyor.

Evet insanın biyolojik enerjisi ham ve plastik haldedir.  Herhangi bir motivasyon ile şekil alınca şekle göre ona iyi veya kötü ahlak denilir. İsra suresi, her insan ahlak ve davranış olarak şekline göre çalışır, der. (17/86) Ahlakın bir ismi de edeb kelimesidir, bunun etimolojisi ise ölçü manasına geliyor. Osmanlıca ve Arapçada Edebiyat manasında da kullanılır. Edebiyatın Batı dillerindeki karşılığı ise literatürdür. Bu da ölçü manasına gelir. Litre kelimesi, buradan geliyor.

Gerek Batıda ve gerek Doğuda ahlak enerjisine şekil veren faktörler farklı anlatılmıştır.  Çağdaş Batı ahlakının temellerini atan Kant’a göre ahlakın kökeni bizzat insanın kendisidir, motive eden faktör de ödev bilincidir. Ve ahlak soyut bir varlık olmakla soyut Allah’ın varlığına bir delildir. Fakat eski Batılı feylesoflar, Aristo da dahil, ahlakı motive eden faydacılık yani menfaattir, demişlerdir. Aristo, ahlak motivasyonu insanın iyiyi seçme eğilimidir, diyorsa da iyice bakıldığında bunun insana yararlı olanı seçmektir, dediği anlaşılıyor. İslam dünyasında bunu söyleyenler olmuşsa da geneli fazilet (erdem) ve ihlası (sırf Allah rızası için yapmayı) motivasyon aracı olarak görmüşler. Gazali, Sokrat ve Eflatun bunlardandır.

Kant, semavi kitapların, ahlaklı davranışa karşı cennet ve melekûtu vadetmelerini kınıyor. Sırf ödev bilinci ile gerçek manada ahlaklı olunur, diyor. Kur’an ise ahlak üzerine iki temel, mucizevi bilgi veriyor. Şöyle ki:

1) Kur’an insan enerjisinin yüzde 95’i somut algı üzerinden çalıştığını nazara alıp yüz yerden doksanında cenneti, motive eden faktör olarak va’dediyor. Amel ve ahlak, işçilik ücret ister gibi onlar da ücret isterler diye söylüyor. Fakat Sahabe son yıllarda sonsuzluğu ve soyut değerleri anlayınca, Allah’ın rızası ve hoşnutluğu Cennet ve içindekilerden daha büyüktür. diyor, Tevbe suresinde. (9/72)

Kur’an burada daha bilimsel, daha gerçekçi ve bir derece Kant'a da hak vererek meseleyi izah ediyor.  Zaten va’dedilen Cennet yine uhrevi ve müteşabih ifadeler ile anlatılıyor. Nitekim dikkat ile okunduğunda cennet, dünyevi-uhrevi bütün güzelliklerin somut arketipi olarak anlatıldığı anlaşılıyor.

Onlarca Ahlak Felsefeleri ve yüzlerce kitapları olmasına rağmen Batı, Kur’an’ın bu seviyesini henüz yakalayabilmiş değildir. Ayrıca avam seviyesinde dahi olsa İslam’da, ücret alabilirsin, ama beklememelisin ilkesi esastır.

2) Kur’an’ın, hayatı boyunca yüzlerce yüksek ahlakı yaşayan Hz. Muhammed üzerinden anlattığı ahlaktır. Ona Yasin ve Kalem suresinin başlarında: Sen büyük ahlak üzeresin, diyor. Büyük deyince herhalde kilo veya metre olarak büyüklük kastedilmiyor. Demek burada ifrat ve tefrit, aşırı gitmekle geri kalmak arasında oluşan gerçek ahlak demektir. Büyüklük özellikle azim kelimesi, somut ve gerçekçi yaratılmış şey demektir.

Dolayısıyla büyük ahlak, bu nitelikleri taşıyan ahlak manasında olduğundan eminiz. Evet somut yaratılış, artı ve eksinin ortası yani dengesi demektir. Bahar, yaz ve kışın ortası olduğu için büyüktür ve güzeldir. Aile, kadın ve erkeğin dengesi olduğu için önemlidir ve hayatın arşıdır.

Hz. Muhammed bütün hayatında hiç uçlara uğramadı, hep denge ve orta yolu seçti. Zaten getirdiği dinin ismi de İslam’dır. İslam, başta ruhanilik ve devlet ile bilim ve imanı barıştırmak olmak üzere bütün zıtları barıştırıp, dengeleyip hayatı bir bahar yapmaktır. Bu ahlak o kadar önemlidir ki, Kur’an'da, Allah dahi sırat-ı müstakim (orta yol) üzeredir, diye ifade ediliyor. (Hud, 56) Evet, Allah için yaratmak çok kolaydır. Çünkü sadece dengelemekle kainatlar yaratılıyor. Ve onların küçük modelleri olan beyinlerimiz çalıştırılıyor. Hz. Muhammed’in ibadet şekli olan namaz da bu dengeyi pratize ediyor.  Kur’an “Namaz, fahşa ve münkerden (ifrat ve tefritten) alıkoyar” diyor. (Ankebut, 45) Kur’an’da bu evrensel yaratılış formu olan denge ve barışı anlatan yüz küsur ayet var.

Maalesef bu denge ve barış ahlakı İslam’ın temel ve birinci konusu iken, Müslüman ahlakçılar bunu Kur’an’dan değil de fazilet ve ihlas yerine faydacılığı ahlak motivasyon aracı olarak gösteren Aristo’nun İfrat ve Tefrit: (aşırılık ve gerilik) ortasını anlatan Etika’sını esas almışlar. Nihayet 1916'da Birinci Dünya Savaşında Bediüzzaman bunu Kur’an’a dayandırdı: Aşırı zekâ ile ahmaklığın ortası olan hikmet ve anlayışı, saldırganlık ve korkaklık ortası olan cesareti, şehvet düşkünlüğü ile sönüklüğün ortası olan iffeti buldu. İslam Ümmetinin bir ayıbını kapatmış oldu. 

Evet, insanda bu denge meleke haline gelirse daha ahlaksız davranma ihtimali kalmaz. Gerçekten somut reel bir ahlak ortaya çıkar. Şimdi Bir ayetin ve bir hadisin tefsirini verip, Batıyı da İslam dünyasını da hatta Uzak Doğuyu da orta yol olan, yaratıcı, dengeli ve barışçı bu formüle davet ediyorum. Çünkü dengesizlikler yüzünden dünyanın enerjisinin çoğu boşa gidiyor. Ben burada bir dinin ve bir bölgenin propagandasını yapmıyorum. Çünkü dinlerin aslı bu dengeye dayanıyor, insanlık bunu arıyor. Yine biliyorum dünyayı dengesizliğe iten din ve ideoloji propagandalarıdır, faydacılığı esas alan siyasettir.

Şimdi bu yaratıcı sağlıklı ve hayati formülü dile getiren bir ayet ile bir hadisin tefsirini verip söze son verelim, çünkü sözü fazla uzatmak dengesizlik getirir.

Kur’an, 77/48. Ayet: “Onlara kıyam ve secde (madde ve mana, iman ve bilim, toplum ve birey) ortası olan rükua gidin, denilince rükû etmezler.”

 

İşte Hz. Muhammed’in ikinci en büyük mucizesi, başta bu dengeli ahlakıdır. İfrat (aşırılık) ve tefrit (gerilik), inanç ve bilim, yasa ve mucize olmak üzere bütün zıtları, orta yol demek olan sırat-ı müstakimde dengelemesidir. Nitekim yaratılış da bu dengeden ibarettir. Sağlık da bu denge demektir.

Şeriat ve hukuk da bu adalet ve dengedir. Yoksa zıtları inkâr etmek veya aşırılıklarda bulunmak demek değildir. Evet diriliş de yeni bir varoluş da olacak olan dengeler manzumesidir. Maalesef bu denge mucizesi, Hicri 48’de Emeviler eliyle bozuldu.

 

77/49. Ayet: “İşte o gün o mucizevi dengeyi bozanların, varlıkta ve hayatta adalet ve güzellik yoktur, diyenlerin (yalanlayanların) vay haline!”

 

Nitekim 49 sene sonra yani Hicri 89’da Emevilerin saltanatı yıkıldı, dünyada da ahirette de perişan oldular.

 

77/50. Ayet: “Artık bu Kur’an’ın mesajından sonra hangi bir söze (Hadise) inanacaklardır?!”

(Hangi formül ve ideolojileri vardır?)

 

Bu ayeti iyi anlamak için üç önemli noktaya dikkat etmek gerekir:

 

A) Kur’an sistemi 4+1 şeklinde olduğu için ve diyalektik orta yol olduğundan ölümsüzdür.

 

B) Hadis yeni şey ve yeni söz demektir. Tarihte Hicri 50’li yıllarda ortaya çıkan Hadisçiler aklı, tevili (karineli yorumu) ve bilimi reddettikleri için İslam’ın dengesini bozdular. Bugün de onların devamı olan Vahhabiler, El-Kaide ve IŞİD var; yine aynı dengesizlik, yine bilimi, aklı ve haklı yorumu inkâr var. Hadis aynı zamanda Modernite ve 19. asırda ortaya çıkan Pozitivizm manasına da gelir, özellikle çağdaş Arapçada. Modernite ve Pozitivizm dengeyi bozdukları için kötü oluyorlar. Yoksa özünde kötü değiller. Muhaddisler de çok dindarlar, kötü değiller; ama bilimi, yorumu ve aklı dışladıkları için çok sakatlıklara sebep oluyorlar. Altı yaşında kızlarını evlendirmek gibi ve daha yüzlercesi.

 

C) Bu ayet 19 harftir. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesi olan Kur’an’a bakar. Dengeyi emreden 48. ayet ise, 23 harftir. Onun yirmi üç sene süren peygamberlik hayatının dengeden ibaret olduğunu bildirir.

 

Son Bir Not: Bu Mürselat Suresi, evrensel diyalektiğe ve bunun yapısında olan birliğe ve bunu yöneten kaos yasasına baktırır. Kâinat, özellikle sonsuz bilgi-işlem içeren hayat ve ekoloji, yazılım tarzında olduğu için hiçbir şey onda kaybolmaz. Her ruh yeniden bedenlenir. Diğer bilgi-işlem sahibi olan bütün canlılar da onda dirileceklerdir. Surenin başında beş ayetle vurgulanan kaos matematiği ise, bu formülün yani sonsuzda bir ihtimal ama her zaman işleyen yasasını ispat ediyor.  (En’am, 38)

 

Evet sonsuzda yazılımla her şey olur. Hem de bu surenin kelime seçiminin bildirdiği üzere nedenselliği ve bilimselliği hiç ıskalamadan.

 

Hz. Muhammed’in Yüksek Ahlakı:

Bunların (ahlakın) içindeki nokta-ı i’câz (mucizelik noktası) şudur ki: Ahlâk-ı hasene (güzel huylar) çendan (gerçi) birbirine mübayin (çelişkili) değil; fakat derece-i kemâlde (zirve oluşlarında) birbirine müzahamet eder (birbiriyle sıkışır).  Biri galebe çalsa (üstün gelse) öteki zayıflaşır.

Meselâ: Kemâl-i hilm (son derece yumuşak huy) ile kemâl-i şecaat (son derece cesaret) hem kemâl-i tevazu’le (son derece alçak gönüllülükle) kemâl-i şehamet (tam bir kahramanlık) hem kemâl-i adalet ile (zirve bir şekilde adil davranmakla) kemâl-i merhamet ve mürüvvet (son derece acımak ve insancıl davranmak) hem tam iktisat ve itidal (denge) ile tamam-i kerem ve sehavet (tam iyilikseverlik ve cömertlik) hem gayet (son derece) vakar (ağırbaşlılık) ile nihayet haya (son derece utangaçlık) hem gayet (son derece) şefkat ile nihayet (son derece) Allah için kızmak: ﺍﻟْﺒُﻐْﺾُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ.

Hem gayet (son derece) afv ile nihayet (son derece) izzet-i nefis (onur) hem gayet (son derece) tevekkül (işi Allah’a bırakma) ile nihayet (son derece) içtihad (çalışma) gibi mecâmi-ı ahlâk-ı mütezahime (birbiriyle sıkışan bütün ahlakların) birden derece-i âliyede (en yüksek seviyede) bir zâtta (bir kişide) içtimaı (toplanması), müzayakasız (birbirini sıkıştırmadan) inkişafları (gelişmeleri) mu’cizelerin mu’cizesidir.   (Peygamber Bilgisi Kitabından)

Bildiğiniz gibi İslam kelime olarak barıştırmak demektir. Yani dünya ile ahireti, madde ile manayı, eksi ile artıyı, sıcak ile soğuğu, inanç ile bilimi barıştırır; ideal olan baharı getirir. Bu barıştırma meselesinde en önemli nokta irade-i cüziye (bireysel teşebbüs) ile irade-i külliyeyi (evrensel programı) barıştırmaktır. Kur’an’da eslemtü fiillerinin bazıları bu manadadırlar.

Ayrıca, Ya Rabbi, ben tamamen irademden vazgeçiyorum; senin dergâhına sığınıyorum, diyen zatlar ortaya çıkar. Buna da teslimiyet denilir. Bu şekilde teslimiyet ve rıza makamına geçenler, kendilerini sonsuz bilinçli kader dünyasında serbestçe yüzen balıklar olarak değil de o deryanın birer kabarcığı olarak görürler. Mistikler bu yolu seçer; ama başta İslam dini olmak üzere semavi dinler dengeyi ve denizde yüzen balina olmayı tavsiye eder.

Hz. Muhammed’in, Terbiye edici olarak Allah’tan razıyım. Din ve yaşamak olarak İslam’ı beğeniyor ve seçiyorum. Numune şahsiyet olarak da Muhammed’i örnek alıyorum.[1] mealindeki mucizevî ve eğitici duası hem irade hem İslam hem teslimiyet makamlarını bize gösteriyor. Çünkü: Hz. Muhammed Allah’ın kaderini daima hoş karşılıyordu. Bu makama teslimiyet denilir. Fakat O, kaderin, mevcud durumun ıslahı ve geliştirilmesi için sonuna kadar iradesini kullanıyordu. Bu girişimin ismi ise, mesuliyet ve iradedir. Ayrıca O, teslimiyet ve irade denilen bu iki kutbu mucizevî olarak çalıştırıp en ideal seviyede denge ve istikamet mertebesini gerçekleştiriyordu. Buna da İslam, yani evrensel barıştırma ve bahar denilir.

 İnancın ahlaka dönüşmesi için şartlar koşan alimler: Said Nursi, erdemi, ihlası ve insanın hayvani dürtülerini yakan mucizelik esprisi olmazsa inanç ahlaka dönüşmez diyor. Kant, sorumluluk ve dolayısıyla ödev bilinci olmazsa o ahlak çıkarcılık olur. Gazali, Fazileti esas alır. Aristo, faydacılığı yani ödülü önerir. Ben Said Nursi’nin dediğini tasdik ediyorum. Onun zamanında onun kitapları bunu nispeten sağlıyordu. Ama Ontoloji ve bilimler seviyesi değişti. Artık sağlamıyor. Onun yerine Mevlâna ve İbn Arabî anlayışı, daha iyi oturuyor. Ama bir şartla, nedensellik ve bilimsellik olarak bütün varlığı ve hayatı anlayıp anlamlandırmak şartıyla inanç ahlaka dönüşür. Çağımız bunu bugün gerekli görüyor. Zaten Yunus Emre ve İbn Arabî gibi arifler, buna irfan diyorlar. İrfan tanımak demektir. Neyi tanıyacağız?  Varlığı ve hayatı ve onların ifadesi olan dini metinleri öyle her yönden tanıyacaksınız ki her şey sizin için mucize olsun. Evet, eski arifler, irfan olmadan hiçbir şey insandan beklemeyin diye uyarıyorlar.

Hulasa, Nihilistlere rağmen evrensel ahlak vardır. Varlık kadar gerçektir.      

 

 

16. 04. 2023

Bahaeddin Sağlam.

 

 

[1] Müslim, Hadis No: 386; Tirmizi, Hadis No: 210

 

 






Çok Okunan Makaleler
Bahaeddin Sağlam
İSLAMİYETİN TEMELLERİ NASIL ATILDI!?
23.03.2023 1170 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Hz. Ayşe Sendromu
20.12.2022 841 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Saff Suresi Meal-Tefsiri
20.12.2022 797 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Mürselat Suresi Meal-Tefsiri
30.12.2022 776 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Sıdk ve Kizb, Mesih ve Deccal Kavramları
23.09.2023 751 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Hadid Suresi: 57. Sure 29 Ayettir
30.12.2022 749 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah'ın Nefsi
13.01.2023 748 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Dücane Cündioğlu’na Cevap-2 veya Allah’ı Tam Tanımak
23.09.2023 738 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Risale-i Nur’un Beş Temel Amacı
22.04.2023 722 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Âdem ve İsa Mukayesesi
24.12.2022 719 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık ve Allah’a Dair
13.01.2023 707 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Âdem ve Havva Hakikati
24.12.2022 704 Okunma
Bahaeddin Sağlam
ÂDEM VE EVRİM
24.12.2022 703 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah’ın Sonsuz Varlığı ve İnsan Özgürlüğü
23.01.2023 691 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Sanat ve Kültür Mahiyetleri ve Etimolojileri
6.01.2023 672 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Deizme Cevap Olarak Şehit ve Şahit Farkı
6.01.2023 671 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık, Bilinç ve Sorumluluk
7.10.2023 669 Okunma
Bahaeddin Sağlam
To Join or Not to Join the EU
7.10.2023 665 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Bediüzzaman’da Nedensellik Problemi
22.09.2023 663 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanlığın Şerefini Kurtarmak İçin
9.04.2023 656 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Deprem, Kıyamet ve Diriliş
8.03.2023 639 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ahlak Kelimesinin Reel Anlamı ve Etimolojisi
22.04.2023 636 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Arketip Ne Demektir?
8.03.2023 630 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İmtihanı Kazanma veya Kaybetme
23.09.2023 627 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kitab-ı Mukaddes’te Hikmet Kavramı 2
1.02.2023 620 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanlığın Şerefini Kurtarmak İçin
22.09.2023 619 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kur’an’ın Kolaylığı Derin İlmi Bir Gerçekliktir
8.03.2023 614 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Winning or Losing the Spiritual Test
23.09.2023 610 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsan Nedir?
22.09.2023 609 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Erken Doğmuş Fakat İnsanlık İçin Gerekli Bir Proje
3.02.2024 592 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kitab-ı Mukaddes’te Hikmet Kavramı 1
1.02.2023 591 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Netanyahu Amalek Deyince Neyi Kastetti?
5.11.2023 585 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Karşılaştırmalı Eski Ontoloji ile Çağımızdaki Ontoloji
22.09.2023 580 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ne Kadar Allah’ı Tanıyoruz?
22.04.2023 579 Okunma
Bahaeddin Sağlam
AB’ye Üye Olmak veya Olmamak (Türk Kardeşlerime Çağrı)
23.09.2023 578 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Dücane Cündioğlu ve Akıl
23.09.2023 575 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İslam Bilim Tarihinden Bir Anekdot
23.03.2023 570 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık, Diyalektik, İmtihan ve Savaşlar
23.09.2023 561 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Türk Kardeşlerimle Bir Hasbihal (Durum Değerlendirmesi)
23.09.2023 558 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Oruç ile İlgili Beş Kavram
17.03.2024 555 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Değişim ve Gerçek İslam Söylemi
14.12.2023 524 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah, Ruh ve Bilinçdışı
23.09.2023 524 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Filistin İçin Üç Reçete
29.12.2023 496 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Çağımızda Şiddet ve Şiddet Felsefesi
14.12.2023 482 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Din Kaygısı mı, Siyasi Çıkar Kavgası mı?
5.02.2024 478 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kibir ve Gurur
29.12.2023 457 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ateist Kardeşlerime Bir Çağrı
10.01.2024 437 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Prof. Dr. Celal Şengör’den Beş Tespit
29.12.2023 428 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Three Prescriptions for Palestine
29.12.2023 423 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yahudilerin Özgeçmişi ve İsrail Devleti
26.01.2024 419 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanlık Gerçeği
24.11.2024 387 Okunma
Bahaeddin Sağlam
A Call to My Atheist Brothers and Sisters
14.01.2024 356 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yol ve Yolsuzluk
3.11.2024 179 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yusuf’un Rüyası
19.10.2024 155 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Cevher Kelimesinin Etimolojisi
19.10.2024 154 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Acemi Doktor Prof. Dr. Mustafa Öztürk
19.10.2024 153 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanları Yanıltanlar
29.10.2024 117 Okunma


© 2024 - Akevler