Nâsı zulumattan nura çıkarman için görevlisin!
Görevdeyiz…
Görev devam ediyor…
Görevin başka bir merhalesindeyiz…
HÛD Suresi çalışmamızın şimdilik sonuna geldik…
İBRAHİM Suresi çalışmamız başladı ki; bambaşka görevlerde olacağız…
Kısa…
Çok kısa…
Birkaç hatırlatma ile…
Başlangıç yapmış olalım, inşaAllah…
Bir… İki… Üç…
İlk üç sayfadan hatırlatmalar…
Devamı ve daha fazlası 845. hafta seminer notlarımızda…
Şimdilik…
Ve de bugünlük…
Bu kadar ama bu kadarı bile…
GÖREV EMRİ İÇİN YETERLİDİR!!!
Ve’s-SELAM mea’d-DUA.. DUA.. DUA…
REŞAD
***
“Elif, Lam, Ra; KİTABDIR.
NÂSI ZULUMATTAN NURA,
AZİZ VE HAMİD OLAN RABLERİNİN SIRATINA
İHRAC ETMEN İÇİN ONU SANA İNZAL ETTİK.”
(İbrahim Suresi, 1. ayet)
*
Karanlık bir odaya girdiğiniz zaman hiçbir şey görmemektesiniz. Burası zulumattır. Oradaki hayatı, oradaki davranışlarınızı düşünün. Sonra lambanın anahtarını çevirin, her taraf aydınlansın. Artık her şeyi görmektesiniz. İşte o da nurdur. Nur aydınlıktır.
İnsanlık ne bakımdan zulumat içinde idi?
Bir bilgileri yoktu. Kur’an geldi, insanlara nasıl öğreneceklerini öğretti. Kıyas-ı şer’î dedikleri benzeterek hüküm çıkarma. Bu nasıl mümkün olmaktadır?
Allah her şeyi birbirine benzer yaratmış. Birinde mevcut olanın diğerinde benzeri vardır demektir. Bunlar kesin delil değildir ama bu sayede çok çabuk aradığınızı bulursunuz ve doğru olduğunu uygulama ile kanıtlarsınız.
Ben size derim ki; çay şu odada şu raftadır.
Siz de gidip orada çay paketini bulsanız, demek ki benim söylediğim doğrudur.
Söyleyene değil söylenene bakacaksınız.
Şeker nerdedir dendiği zaman, çayın olduğu yerde şekerin de olması gerekir. Çünkü bunların kullanılış yerleri aynıdır. O halde şekerin nerede olduğunu ararken çayın olduğu dolaptan başlarım. İşte buna şer’î kıyas denmektedir. Kur’an bunu yalnız müminlere öğretmemiş, tüm dünyaya öğretmiş, böylece insanlık bugünkü uygarlığa ulaşmıştır.
Demek ki;
Karanlık cehalet dönemidir, cahiliye dönemidir.
NUR DA BUGÜNKÜ UYGARLIKTIR. Bu uygarlık müsbet ilme dayanmaktadır.
ZULUMAT nedir?
Eğer insanlar kurallarla değil de gelişigüzel hareket ediyorlarsa bu benim için karanlıktır. Çünkü ben kimin ne yapacağını bilemem. Dolayısıyla sosyal davranışlarını bana göre yaptıracak nura sahip değilim. Ama eğer herkesin nasıl davranacaklarını bilirsem ben ona göre davranırım. Cuma günü herkes toplantıya gelecekse ben istediğim kişi ile orada görüşürüm veya vereceğimi verir, alacağımı alırım. Batılılar buna “hukuk sistemi” diyorlar.
İşte, Kur’an gelinceye kadar içtihat sistemi yoktu. Kurallar sınırlı idi ve baskıcı bir şekildeydi. Allah Kur’an’ı göndererek insanlara içtihat sistemini öğretti. Kişi kendi istediği gibi hareket etmekte serbesttir ama kurallara göre hareket etmelidir ki diğerleri sosyal zulumat içinde olmasınlar. İnsanlık bu düzeni öğrenmeye Hazreti Nuh aleyhisselam zamanında başlamış ve ancak 5000 (beşbin) sene sonra bugün bunu uygulayacak seviyeye gelmiştir. Dünya hâlâ içtihat sistemine göre değil, kanun sistemi ile yönetilmektedir. Çünkü şimdiye kadar içtihat sistemini uygulayacak seviyeye gelmemişti. Şimdi içtihat seviyesindedir ama henüz uygulamaya geçmemiştir.
İşte…
“ADİL DÜZEN” BU GEÇİŞİ İNSANLIĞA UYGULAMAKLA GÖREVLİDİR.
Kur’an’ı biz atalarımızdan öğrendik. Onlar da Hazreti Muhammed’den öğrendiler ama beyanı atalarımız yaptılar. Usulü Fıkhı geliştirdiler. Şimdi biz o usule göre çağımızın sorunlarını çözeceğiz.
Demek ki Kur’an’ın Hazreti Peygambere verdiği görevi şimdi biz tamamlayacağız. Bu sebepledir ki Hûd Suresi’nde hep “Rabbin” dendiği halde burada “Rablerinin sıratı” denmektedir. İhrac edecek Hz. Muhammed değildir, ihrac edecek ona nazil olan Kur’an’dır. Demek ki insanlığı uygarlığa biz değil Kur’an götürecektir.
Kur’an’ın çağımıza göre yorumunu Bediüzzaman başlatmıştır. Süleyman Tunahan da Kur’an Arapçasını yaygınlaştırmıştır. Biz şimdi onlara tabiyiz. Bediüzzaman tefsirlerde iman cihetini ortaya koydu. Biz iktisat ve yönetim cihetini koyuyoruz...
Onlar zemin hazırladılar, cemaati oluşturdular. Akevler ilmî çalışmayı yapmaktadır. “ADİL DÜZEN” işletmelerini kurduğumuzda insanlar fevc fevc “ADİL DÜZEN”e gelecekler ve dünya aydınlanacaktır.
BİZ BURADA GÖREVLİYİZ.
KUR’AN sayesinde bunlar olmakta ve olacaktır...
*
“ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI”nı okuduğunuz zaman Kur’an’ın nasıl böyle bir uygarlığa insanı götüreceğini daha iyi anlarsınız.
Her ADİL DÜZEN Çalışanı KUR’AN üzerinde çalışmak zorunda olduğu gibi FIKIH üzerinde de çalışmak durumundadır.
Fıkıhçılar özel hukukta derinlemesine ilerlediler. Bugün zaman geçtiği için bunların uygulanamaz cihetleri vardır. Ama
NI okuduğun zaman şaşırır kalırsın, o zaman o şeyleri nasıl düşündüler dersin. Fitne olmasın diye onlar kamu hukuku üzerinde fazla ileri gitmediler. Bu sebeple biz boşlukta olan bu konular üzerinde durduk. Ama klasik fıkıh kitaplarının bütün maddeleri güncellenmelidir...
***
Evet…
Devamı var…
Bu daha ilk haftamız…
Bunlar daha ilk seminer notları…
Gelecek haftalarda ve HATIRLATMALARDA…
Yani GÖREV EMİRLERİNDE buluşmak üzere, inşaAllah…