Sabırlı olmak ve sömürü sermayesine kafa tutmak
“Sabırlı olmanız gerekir. Allah sürekli olarak sizi imtihan eder. Peygamberlerin bile ümitlerini kestikleri zamanlar olmuştur. Hayatımda da böyle ümidimi kestiğim günler olmuş ama Allah korumuştur. ‘Devam et’ emrini hadiselerle vermiş ve ben de her seferinde devam etmiş bulunuyorum. Akevler ve “Adil Düzen” çalışmaları böyle oluştu...
Biz hafiz değiliz, sizden bir ücret de istemiyoruz...”
“Bundan önceki ifadelerde yöneticilerin ekonomideki pazara yani piyasa fiyatlarına müdahale yetkisi olmadığını beyan etmiştir.
Fiyatlar birleşik kaplardaki su seviyesine benzer. Kendi haline bırakırsanız bütün kaplardaki sular eşit seviyededir. Herhangi bir şekilde denge bozulsa kendiliğinden eski dengeye gelir. Siz bir malın fiyatını düşürürseniz başka malların fiyatı artar, yükseltirseniz azalır. Dolayısıyla suni olarak fiyatları artırıp eksiltirseniz, fiyatını artırdığınız mallar gereksiz üretilmiş olur, müşteri bekler, zamanla fiyatını artırdığınız malın fiyatı düşeceği için üreten olmaz, kuyruklar oluşur. Bu arz ve talep kanunu ekonominin direğidir.
Diğer taraftan serbest piyasanın çalışması için de malların hareketlerine mani olunmamalıdır, vizeler ve gümrükler konmamalıdır. Bundan önceki ayette bunu ifade etmiştir.
Şimdi ise başka bir şey koymaktadır. Allah’ın bakıyyesi onun müminlere hayır olduğunu ifade etmektedir. İnsanların eşyalarına bahs etmeyin, insanların eşyalarına fiyat koymayın demektedir. Eşyalarına dendiğine göre insanların malları olmayan eşyalar da vardır. İşte bu mallar “bakıyyetullah” demektir. İnsanlık doğanın toprağını ve enerjisini halka vermekte, onları eşya sahibi yapmaktadır. Aslı ise kamuya, topluluğa kalmaktadır.
SOSYALİSTLER kişilerin mülkiyetini kabul etmezler. Herkes devlete çalışır, yevmiyesini alır ve o yevmiyeden ihtiyacı olan malları alarak yaşar. Onlarda özel mülkiyet yoktur. Sadece yararlanma mülkiyeti vardır. Üretim araçlarının tamamı kamuya aittir.
KAPİTALİSTLERDE eşyanın tamamı halka aittir. Halk da bunu birbirlerine devrederler. Dolayısıyla sonunda tekeller oluşur. Artık onların elinden kimse alamaz. Böylece insanlar sermayenin fiilen kölesi haline gelmişlerdir...
KUR’AN NE DİYOR?
Yeryüzündeki nimetler ne halkındır, ne sermayenindir, ne de yöneticilerindir; bütün bunlar Âlemlerin Rabbi Allah’ındır. Çalışanlar pay sahibidirler, sermaye “rizikoyu yüklendiği için” hak sahibidir. Kamu da “genel hizmet ve kamu görevi yaptığı için” pay sahibidir. İşte bu paya Kur’an “bakıyyetullah” demektedir.
Bunların bir kısmı yine şeriat tarafından belirlenmiş olup onların payı onlara verilecektir. Yoksulların ve yetimlerin payları gibi bunun dışında Allah ve resulün hakkı olarak belirtilen kısmın yönetimi ise kamuya aittir.
Kamu da bunları yönetirken onu sermaye olarak kullanacak ve onu değerlendirecektir. Verimsiz yerleri verimli hale getirecek, aynı zamanda hayırlı iş olacak. Demek ki bakıyye demek üretimdeki paydır. Üretime katkıdan dolayı alınan payın tamamı değildir. Katkıdan dolayı alınan paydaki fazlalıktır, kazançtır, bütçede meydana gelen artıktır.
Bütçeden meydana gelen gelir kamu payı kamunun günlük giderlerine harcanır. Ondan artan kısım bakıyyedir yani kamu tasarrufudur. Kamu bunu da stok etmez, yeni yatırımlara çevirir. Bu yatırımları kamu yapar...
“Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası”nı bilmesem, “Adil Düzen’e Göre Ortaklık Ekonomisi”ni bilmesem, ben de onlar gibi korkar olur, sermayeye teslim olurum. Kur’an üzerinde içtihat yapıp çalışma yapanların sermayeye kafa tutmaması tasavvur edilemez.” (s.11-14) 836. Hafta, KUR’AN VE İLİM tefsir çalışmamızdan aktaracaklarım bu kadar.