Bayram ve Hac günlerinde musibet ve nasihatler
Bayram ve Hac günlerindeyiz; 1 Kasım Seçimi günleri ile birlikte… Bir taraftan sevinçler yaşıyoruz ama acılar da yaşanıyor… Bayram ve Hac ile birlikte maalesef esef verici olaylar yaşanıyor… Bayram günlerinde trafik kazalarında yüzden fazla vatandaşımız öldü… Hac günlerinde Mekke’deki iki müessif olayda bine yakın Müslüman öldü…
1 Kasım Seçimi günlerindeyiz ya; seçime kadar “Asıl Yapılması Gerekenler” (AYG) yazıları yazmaya başlamıştım ama bugün cepheyi daha da genişletiyorum. Zira Kurban Bayramı günleri ile Hac günlerinde hem ülkemizde hem Mekke’de çok müessif olaylar oldu.
İSLÂM DİNİ/DÜZENİ beş şartı (Şehadet, Namaz, Oruç, Zekât, Hac) ile birlikte bir bütün olarak ve bütün vecibeleri ile tam olarak anlaşılıp uygulanamadığı için olanlar oluyor…
Parantez içinde sadece isimlerini saydığım beş şartın her biri ayrı bir yazı ve/ya kitap seviyesinde yazılıp açıklanmalı ki ne demek istediğim daha iyi idrak edilip anlaşılabilsin…
Ama bu köşe yazısında şu kadarını ifade edeyim.
İSLÂM DİNİ/DÜZENİ bu beş şartıyla “asıl anlaşılması ve uygulanması gereken şekliyle” değil de, adeta karikatürleri gibi uygulanageldiğinden, bu “musibetler” başımıza geliyor. Musibetler başa geldikçe, her biri “bin nasihat” mesabesinde olmasına rağmen, biz bu nasihatleri alıp gereğini yapmadıkça, musibetler aynen devam ediyor ve de devam edecek…
Neden?
İKİ BAYRAM ARASI aslında geçmiş bir yılın MUHASEBESİNİN ve gelecek bir yılın PLANLAMASININ yapılması gereken günlerdir ama ne fertler, ne topluluklar ne de devletler bunu idrak edip de yapmıyor; “asıl yapılması gerekenlerden biri” de işte budur.
İnsan bedeninde nasıl BEYİN ve KALP denen iki merkez varsa, dünya bedeninde de MEKKE ve İSTANBUL denen iki merkez var. İnsanlığın bu iki merkezi Müslümanların yönetiminde ama iyi yönetilmedikleri için her ikisinde de büyük “musibetler” var...
Bu iki şehir ayna mesabesindedir.
İSLÂM “DİN/DÜZEN” olarak “ASIL ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI GEREKEN ŞEKLİYLE” bu iki merkezî şehirde ve bunların bulunduğu ülkelerde anlaşılıp uygulanmadığı için “MUSİBETLER” var olmaya devam ediyor ve de devam edecek…
Ne zamana kadar devam edecek?
Biz Müslümanlar İSLÂM DİNİNİ/DÜZENİNİ bir bütün olarak kavrayıp hayatın DİN-İLİM-İKTİSAT-İDARE alanlarında -bizim “ADİL KUR’AN DÜZENİ” dediğimiz şekliyle- “çağın bütün sorunlarını çözecek şekliyle uygulayıncaya kadar” devam edecek… Tekrar ediyorum: İSLÂM’IN BEŞ ŞARTI olan KELİME-İ ŞEHADET, NAMAZ, ORUÇ, ZEKÂT ve HAC karikatür gibi değil de; “asıl anlaşılması, kavranması, dünya hayatımızın dört alanını da (din-ilim-iktisat-idare/siyaset) kapsayacak şekilde uygulanması” merhalesine geçeceğimiz döneme kadar, her biri birer “NASİHAT” olan bu “MUSİBETLER” devam edecek...
Bayram tatili(!) günlerindeyiz; her gün trafikte onlarca ölü ve yaralı var…
Hac günlerindeyiz ve bu kısacık dönemde Mekke’de iki büyük facia yaşandı…
İstanbul ve Türkiye’yi iyi yönetemiyoruz… Yedi bölgesinde yedi iklimin hükümran olduğu dünyanın en güzel ülkesinin köylerini boşalttık, İstanbul’a yığıldık, bayramlarda boşalt-doldur yapıyoruz!.. İstanbul ve diğer büyük şehirlerdeki beton binalar içinde hastalıklı bir toplum olduk; sağlık saçan cennet ülkemin köyleri bomboş!.. Tarımdan hayvancılığa kendi kendine yeten dünyanın birkaç ülkesinden biri olan Türkiye’me ne oldu?!. Üretim yok, tüketim çok!.. İstanbul’u ve Mekke’yi (Kâbe’nin dibine kadar) gökdelenlerle mahvettik… Allah “nasihat” mesabesindeki “musibetler” ile her gün bizi uyarıyor ama -hep hatırlattığım üzere- “kör-sağır-dilsizler” gaflet deryalarında debelenmeye devam ediyorlar…