“KUR’AN VE İLİM” 817. Hafta Seminer Notlarından-2
وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ نَعْمَاءَ بَعْدَ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي إِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌ (10)
“Ve ona darradan sonra na’mayı zevk ettirsek, benden seyyiat zihab etti der, fahur farih olur.”
Evet… Ne diyor ve ne yapıyorduk?.. ‘Bu haftadan itibaren farklı bir çalışma daha yapmayı düşünüyorum… Vaktin ve meşgalelerin müsaadesi nisbetinde bunu yapmaya çalışacağım, inşaallah…’ Böyle demiştim…
“KUR’AN VE İLİM” çalışmasında bana göre öne çıkması ve yorumlanması gereken yerleri değerlendirmeyi düşünüyorum, demiştim…
Bu da 817. haftanın ve HÛD Sûresi 4. haftanın çalışmasından bir bölüm olacak. Sûrenin 10. âyetine geldik ve bu âyette günümüzü anlatan, günümüzdeki olayları değerlendirmede istifade edeceğimiz müthiş ifadeler var…
Buyurun, hep beraber istifade edelim, inşaallah…
“… Demek ki insanda birçok özellikler vardır, insan onları terk edemez, sadece onları kullanırken tercihler yapar. KUR’AN insanı anlatırken, “EY İNSAN” derken, onun bu özelliklerine hitap eder. Burada mümin veya kâfir insandan çok insanın kendisidir. / ALLAH insanı topluluk içinde istihdam etmektedir, kendisine görev vermektedir, topluluğu öyle yaşatmaktadır...”
“İnsan iradesiyle sıkıntı zamanlarında üzülmemeli ve nimetleri unutmamalı, genişlik zamanlarında da şımarmamalıdır. İnsan bir mevki bir servet edindiği zaman çıkarcı gruplar onun çevresini sarar, onu yüceltirler, sen yücesin derler, o da kendisini gerçekten büyük saymaya başlar, eski arkadaşlarını, dostlarını unutur, hattâ onlardan kurtulma çarelerini arar. / Ben iktidarda olanları değil iktidardan düşenleri severim, çünkü onlar bu konudaki gerçekleri görmüşlerdir...” (Sayfa 7)
Evet, başta da dediğim üzere, genel olarak bu sûrede ve özel olarak bu âyette bizi ilgilendiren mühim ve müthiş ifadeler var...
ALLAH, Kur’an, Kâinat ve İNSAN yani biz…
Görevli olduğumuzu bilelim, görevimizi bilelim ve bu bilinçle görevimizin gereklerini yapalım… Görev Allah’tan, gereğini yapmak bizden…
Görevimizi gerektiği gibi yapmadığımızda ne olur?
İbret olarak son 10 yıla, 20 yıla, 30 yıla, 40 yıla, yarım yüzyıla bak, yeter!
Bir de Üstad’ın şu değerlendirmesi önemli: “Ben iktidarda olanları değil iktidardan düşenleri severim, çünkü onlar bu konudaki gerçekleri görmüşlerdir...” Ne dersiniz? Durum gerçekten öyle midir? Özellikle AK Parti’deki üç dönemzedeler ve onların durumunu değerlendirmesi gerekenler bu konu ve konumdaki gerçekleri anlayıp görmüş ve idrak etmiş midirler?!.
İnşaallah görüp idrak ettiler diyelim ve bu kardeşlerimize dua edelim…
İNŞAALLAH…
*
Sayfa sekizde önemli uyarılar var… Dikkatle takip edelim…
“Zarar ona dokunmuş, kenarından yakalamış, sonra da o def edilmiş. Dokunmuş geçmiş. Onu helak etmemiş, varlığını sürdürmüş...”
Üstad bugünleri ve bugünlerde olanları anlatıyor gibi…
Geçmişe bakalım, geçmiş aşağıda anlatılıyor; gelecekle beraber, gelecekte yapmamız gerekenlerle beraber…
“Kur’an gelmeden önce insanlar gelen melekler tarafından uyarılıyor ve yol gösteriliyordu. Kur’an’dan sonra meleklerin insanlara gelip açıkça görünmeleri kalkmıştır. Onların yerine olaylar geçmiştir. / Bir işe başladığınız zaman önce işleriniz iyi gider, biraz sonra işiniz bozulur. / Bunun iki sebebi vardır. / Biri; hatalı işler yapıyorsunuz, ikaz ediliyorsunuz, böylece Allah size hatalı işlerini düzelt diye ihtar ediyor. / İkincisi ise; o işte kabiliyeti olmayanlar veya işe inanmayanlar o işi bıraksınlar da o işe inananlar ve kabiliyetli olanlar yapsın diye sıkıntılı günler gelir. Bu sebepledir darra çarpmaz, sadece dokunur. Burada bu kaydı koyarak darra zamanlarında yapılacak işler de anlatılmaktadır. a) Önce darra dokununca nerde hata yapıyorum diye düşüneceksin, suçu başkalarına atıp kendini ibra etmeyeceksin, hatanı arayıp bulacak ve düzelteceksin. b) Eğer hatan yoksa, hatanı bulamazsan, o zaman sabredeceksin. O işin yürümesi için ısrar edeceksin. Böylece meydanları bırakır ve siz rahatlıkla ilerlersiniz.”
KUR’AN’DAN ÖNCE…
KUR’AN’DAN SONRA…
Aslında bizim durumumuzun, bizim konumumuzun sırı burada…
Mükellefiyetlerimiz ve bu mükellefiyetlerimizin ağırlığı burada…
Detaylar ve detaylardaki derinlikler Üstad’ın yorumunda açıklanmış…
Bütün mesele “meydanları bırakabilmek” ve asıl göreve yönelebilmek…
Sadece yönelmek yetmez; aynı zamanda SABIR VE SEBAT da gerek...
Devam edelim, olanları ve olacak olanları tahlil etmeye çalışalım…
“AKEVLER Millî Görüş’le ve Cemaat’le işbirliği yapıp “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ni ortaya koydu. Zamanla her ikisi de (AKP ve Cemaat) “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ni bırakıp mevcut batıl düzende başarılar elde etmeye başladılar. Şimdi onlara darra mess etmektedir. Biraz sonra bu darra geçecektir. Ama onlar bundan ders almayacak, kötülüklerin onları bıraktığını ileri sürecek, ferihun fahur olacaklardır. Nitekim 28 Şubat’tan sonra aynen böyle olmuş, darra 2002’de geçince önce beraber yürüdükleri arkadaşları bırakarak yerine yeni arkadaşlarla devam ettiler. Şimdi o bırakanları da bıraktılar...”
Akevler…
Millî Görüş…
Millî Görüş gömleğini çıkaranlar…
Cemaat ya da Millî Görüş gömleğini hiç giymeyenler…
Ve “ADİL KUR’AN DÜZENİ”…
Ve de “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ne başından itibaren karşı olanlar ya da Millî Görüş gömleği üzerine bu “AKD” ceketini hiç ama hiç giymeyenler…
Ne dersiniz?
Bunların dünya ve âhiret akıbetleri ne olacak, nasıl olacak?!.
Bu konuda yazacak çok şey var ama Üstad’ın yazdıkları ile iktifa edelim ve biz KENDİ İŞİMİZE bakalım, KENDİ GÖREVİMİZE odaklanalım…
O GÖREV de şöyle:
“Bugün KUR’AN ÜZERİNDE YAPACAĞIMIZ ARAŞTIRMALAR PEK ÇOKTUR. ACELEMİZ YOKTUR. BİZ ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ. Gerektiği zaman Allah çalışacak ordular gönderir...” (Sayfa 8)
NOKTA.
(Devamı var)