Yeni yıl… Yeni seçim… Ve “Adil Düzen...” - 2
Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
İnsanlık tarihinde adeta daha önce bir benzeri görülmeyen bir “kriz” bir “kaos” bir “fırtına” bir “tsunami” bir “deprem” veya bizim her zaman hatırlattığımız üzere hayatımızın dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî alanlarında “SOSYAL TUFAN” yaşıyoruz ya…
“Yeni yıl” işte o tufana Nuh’un Gemisi misali “tedavi-çare-çözüm” olan “Adil (Ekonomik) Düzen”e giden uzun ve ince yolda ilk uygulama adımlarının atıldığı yıl olsun…
Önümüzdeki nice “yeni yıllarda” sadece yılların numaraları değil, düşüncelerimiz, anlayışlarımız, idraklerimiz, “dünya düzeni ile devlet düzenimiz” de “yenilenir” inşallah…
“Yıl ‘yeni’ ama her şey ‘eski’ ya…” başlıklı ve 3 Ocak 2012 tarihli yazımızda işte bunları yazmış, şu dua ve selam ile bitirmişiz; selam, sevgi, saygı ve dua, dua, DUA ile…
Tam üç yıl önce yani yeni bir yılın ilk günlerinde, “Yeni yıl, yeni yüzyıl, yeni binyıl düzeni nasıl olacak?” başlıklı iki yazımızda yaptığımız uyarılarla devam edelim…
Yeni bir yıla daha girdik; yeni yüzyıla ve yeni binyıla gireli ise çok oldu, 22 yıl!
Daha önce İsra Suresi üzerinde 24 hafta ve devamında Kehf Suresi üzerinde 26 hafta çalıştığımızı yazmıştım. İsra Suresi’nin İsrail, Filistin ve Kudüs sorunları açısından önemi malum; bu sure bu sorunların çağımızda nasıl çözüme kavuşturulacağını anlatıyordu…
Kehf Suresi’ne gelince; bu surede genel olarak başta Kehf Ashabı’ndan bahsetti. Sonra iki bahçe sahibi komşudan bahsetti. Sonra da Hazreti Musa'nın yol arkadaşından ve sonunda da İskender'den bahsetti. Bütün bunlarla üçüncü bin yılda Kur’an'ın uygulanacağı dönemlerde düzenin nasıl olacağını tarihi örneklerle açıkladı. Surenin sonunda geçiş dönemi olan üçüncü binyılın başlangıcındaki insanları anlattı. Kimlerin bilerek küfür içinde olduklarını, kimlerin de iyilik yaptıklarını sandıkları halde kötülük yaptıklarını beyan etti...
Şimdi de üçüncü bin yılı kuracak kimselerden bahsetmektedir.
Bunlar insanlık tarihinin ülü’l-azm yani azimet sahibi peygamberleri gibi kimselerdir.
Bunlar görünürde bunlar küçük, zayıf ve varlıkları yok gibi kimselerdir ancak bunlar üçüncü binyıl medeniyetini kuracaklardır.
Bunlar Adil Düzen'i ve Adil Ekonomik Düzen’i getirmek isteyenlerdir.
Bunlar çağımızın en büyük ihtiyacı olan Kur’an nizamını getireceklerdir.
Görünürde bunların bir şeyi başaramayacakları şeklinde bir algı olduğu için “İnne” kelimesi ile vurgu yaparak “sonunda üçüncü bin yıl uygarlığı gelecektir” demektedir...
“İman etmiş kimseler” İman müessesesi nedir?
“Adil Düzen’deki dayanışma ortaklıkları ve ortaklık sistemi”dir.
Bugün sigortasız bir iş yapamazsınız, sigorta da “aidatlı ödeme” ile yapılmaktadır.
Oysa Kur’an düzeninde bu teminat ‘dayanışma ortaklıkları’ ile sağlanmaktadır. O halde ‘ilmî, meslekî, siyasî ve ahlâkî dayanışma ortaklıkları’ kurulmalıdır. Bilgisizlikten doğan zararları ilmî, beceriksizlikten doğan zararları meslekî, ihmalden doğan zararları ahlâkî ve kasten yapılan zararları ise siyasî dayanışma ortaklıkları tazmin etmelidir.
Batı batış uygarlığı sisteminde sigorta uygulamalarında ise zarar olmasa da prim alınmakta, bu prim yolsuzlukların kaynağı olmakta, prim vermeyenler sigortalı olamamaktadır.
Kur’an düzeninde zarar olursa tazmin edilmekte, zarar olmazsa kimseden bir şey istenmemekte, böylece yolsuzluk, suni yangın, isteyerek kaza ve yolsuzluklar olmamaktadır. Kur’an düzenini kuracaklar da bellidir; “dayanışma ortaklıklarını” kuran kimselerdir...
Sadece “Dayanışma Ortaklıkları” kurmak yetmez!
Bir de “Genel Hizmetler” dediğimiz 25 hizmetin yapılanmasın “yerinden yönetim” merhalesinden itibaren oluşturmak gerekmektedir. “Dayanışma Ortaklıkları” gerekli olan “kooperatifleri” kuracak ve bu kooperatifler ortaklarına “Genel Hizmet” vereceklerdir.
(Yazdıklarımızın ve uyarılarımızın önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edeceğiz ki; ibret alınsın, tarih tekerrür etmesin, ilgililer ve yetkililer artık yapılması gerekenleri bir an önce yapmaya başlasın ve “faizli zalim düzen” sona ersin…)