“Kelime” Türkçede “sözcük” manasında kullanılır. Ancak Kuran’ı okuduğunuz zaman bu mananın karşılamadığı görülmektedir. “Kelime” كلم kökünden gelmektedir.
Kuran’da كلم kökünden gelen sözcükler
Kuran’da bu kökten 75 sözcük geçmektedir.
كَلَمَ يَكْلِمُ: Sülasi 2. babdan fiildir. Birisine sözle (kavlle), yazıyla, rumuzla, resimle, işaretle veya başka bir yolla bir manayı iletmek demektir.
كَلَّمَ يُكَلِّمُ: Tef’îl babından fiildir. Başka birisine manayı iletiyor olmak anlamındadır. Burada konuşma yetisi, konuşma özelliğinden bahsedilmektedir. Bir şey söylemek demek değildir. Bir şeyi söyleyerek karşı tarafa manayı iletebilmek manasındadır. Bu fiil o anda bir mananın iletildiği anlamında değildir. Bu bâbda konuşan taraflar bellidir. Bu bâb konuşma fiilinin kimler arasında olduğunu göstermek için kullanılır. Konuşan tarafların birbirlerinin kavlini anladıklarını göstermektedir.
تَكَلَّمَ يَتَكَلَّمُ: Tefe’ûl bâbından fiildir. Tef’îl bâbının mutavaatı ile elde edilir. Konuşmak demektir. Konuşma anını ifade eder. Bu bâbda muhatap ifade edilmez, kişinin konuşmasını ifade eder. Konuşanın kiminle konuştuğu bu bâbda ifade edilmez.
الْكَلِم: İsm-i cem-i cinsdir. Bir sözün, rumuzun, işaretin, resmin ortaya çıkardığı manasıdır. Cins ve cem manasındadır. Sonuna ة alarak müfredleşir. İletilen, ortaya çıkan mananın cins ismidir.
الْكَلِمَة: İsm-i cem-i cinsten müfredleşmiştir. Sonuna ة gelerek iletilen, ortaya çıkan manalardan bir mana anlamına gelmiştir. Tek bir sözcük bir kelime olabileceği gibi, bir cümle ya da cümleler topluluğu da kelime olur. Önemli olan mana ifade etmesidir. Çoğulu الْكَلِمَات dır.
الْكَلَام: 2.babdan “iletilen mana” anlamında ism-i mef’ûl manasında câmid isimdir. İletilen, ortaya çıkan mananın iletilişi, ortaya çıkışı anlaşılması açık ve net olacak şekildedir. Kelime ya da kelimelerden oluşur. Anlatmak istediği mana için kendi içindeki kelimelerden başka kelimelere ihtiyacı yoktur. Mana kendi içinde açıktır, kendi kendine yeterlidir. Müfred, tesniye ve cem (tekil, ikil ve çoğul) manasındadır. Bunlar için ayrı çekimleri yoktur.
Kavl-Kelime farkı
Kavl söz demektir. Kavl’ın manası kelimedir. Kelime sadece kavlin değil, rumuzun ya da işaretle anlatılanların da manasıdır.
Başka dillerle söylenen farklı kavller aynı kelimeyi ifade edebilir.
Örneğin: “Adam eve gidiyor” Türkçe bir kavldir. “The man is going home” İngilizce bir kavldir. “يذهب الرجل إلى البيت” Arapça bir kavldir. Bunların hepsi aynı manayı ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle bunların hepsi ayrı kavldir ama hepsi aynı kelimedir.
Bu manayı sağır dilsiz alfabesiyle de anlatsak aynı kelimedir, resimle çizerek anlatsak da aynı kelimedir. Çünkü hepsi aynı manayı ortaya çıkarmaktadır.
Kavl ile teklim (التَّكْلِيم) farkı
Kavl fiilinde söylendiği zaman muhatap kavli anlayabilir de anlamayabilir de. Ama التَّكْلِيم fiilinde karşıdaki söyleneni anlıyordur.
قَالَ الرَّجُلُ لِإِمْرَأَتِهِ
Burada “adam karısına söyledi” demektedir. Adamın söylediğini karısının anlayıp anlamadığı bu ifadeden anlaşılmamaktadır.
كَلَّمَ الرَّجُلُ إِمْرَأَتَهُ
Burada “adam karısıyla konuştu” demektedir. Adam karısına mana iletmektedir ve karısının adamın söylediğini anladığı, adamın da karısının söylediğini anladığı bu ifadeden anlaşılmaktadır.
Ayetler
كَلَّمَ اللَّهُ مُوسَى تَكْلِيمًا
Allah Musa ile konuştu. (4/164)
Burada konuştu manasında olan كَلَّمَ fiili tef’îl bâbından gelmiştir. Başka birisine manayı iletiyor olmak, konuşma fiilini gerçekleştirmek anlamındadır. O andaki konuşma ifade edilmemektedir. Onunla konuşuyor olmanın gerçekleşmesi manasındadır. Bu bâbdan olduğu için muhatap bellidir, Musa’dır.
لَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنْسِيًّا
Bugün hiçbir insanla asla konuşmayacağım. (19/26)
Burada konuşan Meryem’dir ve konuşma anını ifade etmemekte, tef’îl bâbından geldiği için konuşma fiilini gerçekleştirmeyeceğini ifade etmektedir. Bu bâbdan olduğu için muhatap bellidir, insandır.
تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا
İnsanlarla beşikte ve erişkin iken konuşuyorsun. (5/110)
Burada İsa’ya hitap edilmekte ve konuşması değil, konuşma yetisinin olduğu ifade edilmektedir. Tef’îl bâbından geldiği için konuşma fiilinin gerçekleşmesi manasındadır. Bu bâbdan olduğu için muhatap bellidir, insanlardır.
لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ
Yalnızca Rahman’ın kendisine izin verdiği kimse konuşur. (78/38)
Burada gerçek konuşma ifade edilmektedir. Tefe’ûl bâbından geldiği için gerçekten konuşma fiilidir, sesin çıkmasıdır. Muhatap belirsizdir.
يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ
Kelimi (Ortaya çıkan manayı) konduğu yerlerden tahrif ediyorlar. (4/46)
Burada الْكَلِمَ ism-i cem-i cins’tir. Bir sözün, rumuzun, işaretin, resmin ortaya çıkan manasıdır. Tahrif edenler mananın konduğu yerleri tahrif ederek mana üzerinde oynamaktadırlar. İsm-i cem-i cinslere dönen zamir müzekker ise cinsi ifade eder, müennes ise cem ifade eder. Burada müzekkerdir ve cins ifade edilmektedir.
حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا
Nihayet onlardan birisine ölüm gelince “Rabbim, beni geri çevir, belki terk ettiklerimin içinde salih amel ederim.” dedi. Hayır, kesinlikle o söyleyenin söylediği bir kelimedir. (23/99-100)
Burada كَلِمَةٌ sözcüğünün tek bir sözcük olmadığı, mana ifade ettiği anlaşılmaktadır. “Rabbim, beni geri çevir, belki terk ettiklerimin içinde salih amel ederim.” cümlesinin manasıdır. Bu ifade hangi dille söylenirse söylensin, manası o kelimedir ve ona işaret edilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken إِنَّهَا daki ve قَائِلُهَا daki هَا zamiri nereye dönmekte, هُوَ zamiri nereye dönmektedir. Biri müzekker, diğeri müennestir.
Burada هُوَ zamiri “Rabbim, beni geri çevir, belki terk ettiklerimin içinde salih amel ederim.” sözüne yani kavle dönmekte, هَا zamiri ise bu sözün yani kavlin manası olan kelimeye dönmektedir.
Yani إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا demek, o mana, manayı söyleyenin sözünün manasıdır, demektir. Burada كَلِمَةٌ kullanılması demek söyleyenin sözü hangi dille söylerse söylesin, manasının bu manada olduğunu ifade eder.
قُلْ يَاأَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ
De ki, ey kitap ehli, sizinle bizim aramızda eşit bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına ibadet etmemek ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamak ve bazımızın bazımızı Allah’tan başka rabler edinmemesi. (3/64)
Burada kitap ehline تَعَالَوْا إِلَى قَوْلٍ سَوَاءٍ (sizinle bizim aramızda eşit bir söze gelin) denmemiştir. Böyle denseydi ortak söz buradaki gibi Arapça ifade olması gerekirdi. Oysa kelime dendiği için “أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ” manasında olan her dilde söylenen her söz kullanılabilir. Fransızlara Fransızcası, İngilizlere İngilizcesi, Almanlara Almancası söylenebilir. Eğer kelime yerine kavl kullanılsaydı hepsine Arapça söze gelmeleri istenmiş olacaktı.
صَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ
Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. (66/12)
Burada tasdik eden Meryem’dir. Meryem kelimeleri ve kitapları tasdik etmektedir. Kelimeler kavllerin manaları iken kitaplar kavllerin yazılı halidir.
يُرِيدُونَ أَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ
Allah’ın kelâmını değiştirmeyi irade ediyorlar. (48/15)
Burada Allah’ın kelâmı kendi içinde manası bütün olan kelâmdır. Eksiklik yoktur. Manası kendi içinde kendine yeterlidir. Dışardan başka bir kelimeye ihtiyacı olmadan kendi kelimelerinden oluşur.
وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ
Yerde ağaçlardan kalemler olsa ve ondan sonrasında ona yardım eden yedi deniz olsa Allah’ın kelimeleri tükenmezdi. (31/27)
Burada Allah’ın kelimeleri Allah’ın sözlerinin, kitaplarının ve diğer yarattığı her şeyin ilettiği, ürettiği, ortaya çıkardığı manaları demektir.
قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا مَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ وَلَا لِآبَائِهِمْ كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ
Allah veled edindi, dediler. Ne onlara ait ne de babalarına ait hiçbir ilim yoktur. Ağızlarından çıkan ne büyük bir kelimedir. (18/4-5)
Burada kelime “اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا” manasıdır, yani Allah’ın çocuk edinmesidir. Başka dillerde söylendiği için “كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ” şeklinde kullanılmıştır. Söyleniş şekli aynen burada yazdığı gibi Arapça olsaydı “كَبُرَ قَوْلًا يَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ” şeklinde gelirdi.
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ
İbrahim babasına ve kavmine “beni yaratan dışında sizin ibadet ettiklerinizden uzağım. O bana rehberlik edecektir.” demişti. Onu onun arkasından kalıcı kelime kıldık. (43/26-28)
Burada “جَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ” daki هَا zamiri ve كَلِمَةً sözcüğü öncesindeki İbrahim’in “إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ” kavlinin ortaya çıkan manasıdır.
جَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا
Küfredenlerin kelimesini en alçak kıldı. Allah’ın kelimesi, o en üsttür. (9/40)
Burada küfredenlerin kelimesi, küfredenlerin sözlerinin, yazdıklarının ürettiği ve ilettiği mana, Allah’ın kelimesi de Allah’ın sözlerinin, kitaplarının, yarattıklarının ürettiği ve ilettiği manadır.
إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ
Meryem oğlu İsa Mesih yalnızca Allah’ın resulü ve onun Meryem’e ilka ettiği kelimesidir ve ondan bir ruhtur. (4/171)
Burada İsa için “kelime” kullanılmıştır. Kelime bir sözün ya da yazının ve her türlü ifadenin ortaya çıkan manasıdır. İsa da kendisi için yazılan DNA’nın ortaya çıkan manasıdır. Bu nedenle kelimedir ve bu nedenle Meryem’e ilka ettiği kelimesidir denmiştir. Meryem’e ilka edilen Meryem’in yumurtasının değiştirilen DNA’sıdır ve bu bir kitaptır. Bu kitap olan DNA’nın da ortaya çıkan manası kelimedir ve bu kelime de İsa’dır.
أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ
O size (bize) tafsil eden kitabı indirmişken Allah’tan başka hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verilenler onun rabbinden hak olarak indirilen olduğunu bilirler. Sakın kuşkulananlardan olma. Rabbinin kelimesi doğruluk ve adlle tamamlandı. Onun kelimelerini değiştirecek yoktur. (6/114-115)
Burada “تَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا” cümlesindeki “kelime” ya öncesindeki cümlelerin ortaya çıkan manasıdır ya da kitabın ortaya çıkan manasıdır. Sonrasındaki “لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ” cümlesindeki “kelimeler” ile öncesindeki cümledeki “kelime” farklıdır. İkinci “kelimeler” Allah’ın sözlerinin, kitaplarının, yarattıklarının ortaya çıkan manalarıdır ve ilk “kelime”yi kapsayabilir de kapsamayabilir de. Aynı olsalardı zamir dönerdi, “لَا مُبَدِّلَ لَهَا” şeklinde gelirdi.