Açıklama 6 (Gerekçe 6)
يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا
Yer ve dağların sarsılacağı ve dağların dökülmüş kum yığını olacağı dönem…
Beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci emir olan söylediklerine sabretme (اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ), güzel bir ayrılışla ayrılış (اهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا), nemet sahibi yalanlayanları Allah’a bırakma (ذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ) ve onlara süre tanımanın (مَهِّلْهُمْ قَلِيلًا) gerekçelerinden biridir.
يَوْمَ dönem demektir. Arkasından gelen cümle muzafun ileyh olur ve arkadan gelen cümlenin gerçekleştiği dönemi ifade eder.
تَرْجُفُرجف kökünden birinci babdan gelmiştir. Birisinin, bir şeyin mekânından veya konumundan az bir miktar uzaklaşması sonra aynı yere dönmesi ve bunun tekrar etmesi ile bir yerde sabit duramaması manasındadır. Fiil üçüncü şahıs dişil tekil bir fiildir. Bu durumda fâil ya dişil bir varlıktır ya da çok sayıda gayr-i akil varlıktan oluşmaktadır. Burada fâil الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ dir.
الْأَرْضُ yer demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü babdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamında camid isimdir. Dişildir. “Yeryüzü” manasına da gelir. Arz kelimesinin her ne kadar Arapçada cemi müzekker salim şeklinde çoğulu olsa da Kuran’da çoğul kullanımı yoktur. Çoğulu da tekili de aynı şekilde gelir.
الْجِبَالُ dağlar demektir. Tekili جَبَل dir. Dağ demektir. جبل kökünden gelmiştir. İkinci babdan جَبْلٌ mastarı sayıca/miktarca çok olan şeyleri bir yükseklik içinde toplayıp sert, dayanaklı ve kuvvetli hale getirmek manasındadır. Bu mastar manasından bir yükseklik içinde toplanılan sert ve dayanaklı anlamından gelerek جَبَلٌ ıstılahi olarak “dağ” anlamında camid isimdir. Erildir.
الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ niçin birlikte kullanılmıştır? Dağlar zaten yeryüzünün içinde değil midir? İkisinin birlikte kullanılmasının bir amacı vardır. الْأَرْضُ tek başına kullanıldığı zaman tüm yeryüzü olarak anlaşılabileceği gibi herhangi bir yer parçası olarak da anlaşılabilir. Hatta kuantum uzayları içinde gerçekleşen uzay da anlaşılabilir. الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ şeklinde birlikte kullanıldığı zaman yeryüzünün tamamı hatta evrendeki tüm yeryüzleri anlaşılır. Diğer manalar uzaklaştırılmış olur.
كَثِيبًا kum yığını, kum tepesi demektir. كثب kökünden gelmiştir. Birinci babdan كَثْبٌ mastarı kum ve benzeri şeylerin toplanıp birbirinin üzerine yığılması manasındadır. Bu mastar manasından yığılan manasında كَثِيبٌ ıstılahi olarak “kum yığını, kum tepesi” anlamında camid isimdir.
مَهِيلًاهيل kökünde ism-i mef’ûldür. Aslı مَهْيُولًا dir. İ’lâle uğramış yani harfler değişmiş ve مَهِيلًا şekline gelmiştir. Ölçüsüz bir şekilde akıtıp dökülen demektir. كَثِيبًا in sıfatı olarak gelmiştir.
كَثِيبًا مَهِيلًا dökülmüş kum yığını demektir.
تَرْجُفُ muzari fiildir. يَوْمَ ye muzafun ileyh olarak gelmiştir. Gelecek zamanı gösterir. Gelecekte gerçekleşecek bir dönem ifade edilmiştir. كَانَتْ ise mazi fiildir. Muzari fiile mazi fiil atfedilmiştir. Muzarinin muzariye atfı olsaydı تَكُونُ şeklinde muzari fiil olarak gelecekti.
Ma’tûf | Atıf harfi | Ma’tûfun aleyh |
كَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا | وَ | تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ |
Mazi fiil | Atıf harfi | Muzari fiil |
Muzari fiile mazi fiil atfedilince ne olur? Muzari fiile muzari fiil, mazi fiile mazi fiil atfedilince ne olur?
Mazi fiile mazi fiil veya muzari fiile muzari fiil “وَ” ile atfedilince her iki fiil eş zamanı gerçekleşmemiştir. Muzari fiile mazi fiil, mazi fiile muzari fiil “وَ” ile atfedilince her iki fiil eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir.
Mazi fiilin mazi fiile “وَ” ile atfı şekilde görülmektedir. Her iki fiil de geçmiş zamanda gerçekleşmiş olup başlangıç ve bitişleri farkı şekillerde olabilir. Eş zamanlı değillerdir.
Muzari fiilin muzari fiile “وَ” ile atfı şekilde görülmektedir. Her iki fiil de gelecek zamanda gerçekleşmiş olup başlangıç ve bitişleri farkı şekillerde olabilir. Eş zamanlı değillerdir.
Muzari fiilin mazi fiile “وَ” ile atfı şekilde görülmektedir. Her iki fiil de geçmiş zamanda eş zamanlı bir şekilde gerçekleşmiştir.
Mazi fiilin muzari fiile “وَ” ile atfı şekilde görülmektedir. Her iki fiil de gelecek zamanda eş zamanlı bir şekilde gerçekleşmiştir.
Burada mazi fiil muzari fiile “وَ” ile atfedildiği için yer ve dağların sarsılması ile dağların dökülmüş kum yığını olması eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir.
Bu olayın olacağı bir dönemden bahsedilmektedir. Ancak tam bir cümle yoktur. Sadece “yer ve dağların sarsılacağı ve dağların dökülmüş kum yığını şeklinde olacağı dönem” denmekte ve cümle bitirilmemektedir. Bu durumda o dönemi düşünmemiz, fikretmemiz istenmektedir.
Bizim kıyamet günü dediğimiz dönemi düşünmemiz istenmektedir. “Sabredilmesi gereken sözleri söyleyenler” ile “nemet sahibi yalanlayanlar” için öncesinde dünyevi engelleyiciler anlatılırken arkasından kimsenin bu dünya hayatına yapışmaması gerektiği, bu dünyanın da sonu olduğu anlatılmaktadır.
Önceki cümle olan إِنَّ لَدَيْنَا أَنْكَالًا وَجَحِيمًا وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا (Yanımızda caydırıcılar ve sıcak bir ortam ve sıkıntı veren yiyecek ve acı çektirerek engelleme vardır.) ile bu cümle يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا arasında atıf harfi yoktur. Eğer atıf harfi olsaydı önceki engellemelerin gelecekte, kıyamette olduğu düşünülebilirdi. Atıf harfi olmadığı için kemali infisal vardır, olaylar farklı zamanları ilgilendirmektedir. İlki şimdiyi, ikincisi geleceği, kıyameti anlatmaktadır.
---------------------------------------
Sûrenin tefsirinin altıncı kısmına devam edeceğiz inşallah.