يَاأَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ
م harfi su manasındadır. Ayrıca kargaşa, belirsizlik ve büyüklük manaları da vardır.
ل harfi çobanın sopası demektir. Yönelme, ona doğru ilerleme, uzama manalarına gelir. Hedefe doğru yönelme manasındadır. İkisi bir arada muazzam olana bağlanmak demektir. Daha küçük olan bir şeyin daha büyük olan bir şeye bağlanması demektir.
ز harfi kazma demektir. Ritmikliği, titreşimi ifade eder. زمل ritmik bir şekilde büyük olana bağlanmak anlamındadır.
Buradan bir yükü birine bağlayarak onu yüklü hale getirmek anlamındadır. Bu bağlama sarma veya örtme şeklinde olabilir. تَزَمُّل ise bu bağlamayı çoklu bir şekilde kendi kendine yapmak demektir.
Burada nida vardır. Müzzemmil’e nida edilmektedir. Müzzemmil kendine bir yük bağlayan demektir. Bağladığı yük somut bir yük olabileceği gibi soyut bir yük de olabilir. Ancak tefe’ul babı kullanıldığı için bağlanma çok sayıda veya çok defada olmalıdır. Müzzemmil münada olduğu için ve ism-i fâil eril sıygayla geldiği için de akil bir varlıktır. Akil bir varlığın kendine uzun zamanda somut bir yük yüklemesi ve bu yükü kendisine bağlaması beklenmez. Bu nedenle buradaki yük soyuttur ve kişinin kendisine yüklediği sorumluluk veya bilgi yüküdür.
Münada burada ism-i fâil olarak sıfatsal bir kelimedir. Harf-i tarifle gelmiştir ve bu harf-i tarif istiğrak içindir. Yani her müzzemmile nida edilmektedir. Her sorumluluğu yüklenene nida edilmektedir.
Bu nidadan sonra olacak olan olaylar aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır.
Müzzemmile 8 ayrı emir verilmektedir. Bu emirler birbirine وَ ile atfedilmiştir. Yani öncelik ve sonralık sırası yoktur. Hepsinin beraberce yapılması emredilmektedir. Bu emirler arasına giren cümleler de bu emirlerin gerekçeleridir. 8 ayrı açıklama şeklinde gelmiştir.
Müzzemmil olma ilk aşamadır. Bilgileri yüklenme ve sorumluluğu üstlenme aşamasıdır. Bundan sonra 8 emir ve 8 açıklama gelmektedir ki bu ikinci aşamadır. Bu aşama tebliğ, topluluğundan kopuş ve bekleyiş aşamasıdır. En son ayet topluluğun oluşup birlikte yaşanıp düzenin oluştuğu sonuç aşamasıdır.
Nida | يَاأَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ |
Emir 1 | قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا أَوْ زِدْ عَلَيْهِ |
Emir 2 | وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا |
| Açıklama 1 | إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا | |
| Açıklama 2 | إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا | |
| Açıklama 3 | إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا | |
Emir 3 | وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ |
Emir 4 | وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا |
| Açıklama 4 | رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا | |
Emir 5 | وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ |
Emir 6 | وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا |
Emir 7 | وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ |
Emir 8 | وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا |
| Açıklama 5 | إِنَّ لَدَيْنَا أَنْكَالًا وَجَحِيمًا وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا | |
| Açıklama 6 | يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا | |
| Açıklama 7 | إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا | |
| Açıklama 8 | إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا | |
Sonuç | إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
| | | | |
Emir 1
قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا أَوْ زِدْ عَلَيْهِ
Gece kıyamı emri
Kıyam etmek bir hedefe yönelmek demektir. İlk emir mevcut düzen içinde yaşayan ve gündüzleri çalışmak zorunda olan müzzemmile geceleri bir hedefe yönelme emrini vermektedir. Hedef Allah’ın düzenini getirme hedefidir. Gecenin yarısından azında veya biraz fazlasında veya biraz azında İslam Düzeni için çalışması emredilmektedir. Burada araya “veya” gelerek üç durumdan bahsedilmesi önemlidir.
اللَّيْلَ güneşin batması ile başlamakta, güneşin doğması ile bitmektedir. Bu süre yazları ve kışları değişmektedir. Araya “veya” gelerek artırma ve azalma yapılması yaz veya kış dönemlerine göre bu gece çalışmalarının süresinin korunmasının sağlanmasıdır.
اللَّيْلَ ism-i cinstir. Sonunda ة gelirse “bir gece” anlamına gelir. ة gelmezse ya “geceler” anlamına ya da “gece cinsi” anlamına gelir. Eğer cümlede görevi mef’ûlün fih yani fiilin işlendiği zaman ise istiğrak etkisi ile tüm geceler anlamına gelir. Eğer لَيْلًا şeklinde nekre gelseydi geceler şeklinde çoğul anlamda olurdu ve tüm geceler anlamı verilmezdi. Harf- tarifle اللَّيْلَ şeklinde gelmesi tüm gecelerde bu kıyamın yani İslam Düzeni için çalışması gerektiğini göstermektedir. Müzzemmilin haftanın bazı gecelerinde tatil yapma hakkı yoktur. Her gece çalışmak zorundadır. Allah’ın düzeninin gelmesi için her gece çalışması emredilmektedir.
Emir 2
رَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
Kuran’ın tertili emri
Emirler birbirine atfedilmiştir. Atıf وَ ile yapıldığı için öncelik sonralık yoktur. Yani Kuran’ın tertili ve gece kıyamı birlikte yapılacaktır. Tertil sadece gece yapılacak anlamında değildir. Tertil her zaman yapılır ama özellikle gece yapılması gerekmektedir.
رتَلٌön dişlerin aynı boyda, düzenli, beyaz, parlak ve birbirinden ayrılacak şekilde olması demektir. Belli bir sırayı ve bağlı bir düzeni ifade eder.
Kuran’ı tertil etmek demek Kuran’ın cümlelerini, kelimelerini ayrı ayrı anlamak ama aralarında bağlar kurmak ve Kuran’ın bütünlüğünü bozmamak demektir. Bir anda çok hızla ilerlemeden tane tane ve bağlarını koparmadan Kuran’ı yorumlamaktır. Tef’îl babıyla gelmesi de bunun çokça ve mübalağalı bir şekilde yapılması gerektiğini göstermektedir. Bu mübalağa etkisinden dolayı Kuran’ı her tür tertili yapılmalıdır. Cümle anlamları, kelime anlamları, i’râb analizi, sarf analizi, etimolojisi, tefsiri yapılmalıdır.
Emir 3
اذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ
Rabbinin ismini zikretme emri
Birinci babdan ذِكْرٌ mastarı birisini anlamak, anlatmak veya bir şeyi akletmek, aklettirmek amacıyla kaydedildiği yerden onun hakkındaki bilgileri alıp kullanmak manasındadır.
اسْم isim demektir. سمي kökünden gelmiştir. Birisini, bir şeyi tanıtacak, onun alametlerini gösterecek olan manasındadır. Ad demek değildir. Ad da bir isimdir çünkü adın sahibini tanıtır ama ad kelimesi isim kelimesinin tam karşılığı değildir.
Birinci babdan رَبٌّ mastarı birisinin/bir şeyin efendisi, yetiştiricisi, terbiyecisi olmak manasındadır.
Rabbinin ismi demek yetiştiricini tanıtacak olan, onun alametlerini gösterecek olan her şey demektir. Rabbinin adı demek değildir. Rabbinin doğa kanunları, sosyal kanunlarının hesi rabbin ismidir.
“Rabbinin ismini zikret” demek Allah’ın rablık özelliklerini gösterecek olan her türlü bilgiyi al ve kullan ve O’nu anla, O’nu anlat demektir.
Burada müzzemmile bu aşamada Allah’ı rablığını anlama ve anlatma görevi verilmiştir. Allah’ın insanları nasıl terbiye ettiğini, bu terbiye sırasında neler olacağını anlaması ve insanlara anlatması emredilmektedir.
Emir 4
تَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا
Rabbe doğru çevreden kopma emri
تَبْتِيلًا bir şeyi diğer şeylerden ayırmak demektir. Tefe’ul babında gelince تَبَتُّل şeklinde kendini başka şeylerden ayırmak demektir. Ama bu ayırmada diğer şeylerden tam bir kopma olmasını gerektirmemektedir. إِلَيْهِ şeklinde gelmesiyle anlam kendini diğer her türlü etkiden kopar ve rabbinin etkisi altında ol anlamına gelmektedir.
Müzzemmile dış dünyanın etkilerinden kopması, günün düzeninin etkisinden kendisini ayırması, onları dinlememesi emredilmektedir. Rabbine doğru giderek diğer bütün söylemlerden, günün düzeninin gerektirdiği emirlerden uzak durması gerekmektedir. Bu durum onun terbiyesinin gerekliliğindendir. Günün şartları böyle, günümüzde bu olmaz, bu uygulamalar yapılamaz, henüz zamanı değil, hele işinize bakın, o işlerin zamanı değil şeklinde sözlerden kopması ve rabbinin etkisi dışında diğer etkilerden uzak durması emredilmektedir.
Emir 5
اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ
Söylediklerine sabretme emri
Önceki emirlerle manasal olarak bağ vardır. Her gece kıyamını yaptığında, Kuran’ı tertil ederek Kuran çalışmaları yaptığında, Rabbini zikrederek ve çevreden etkilenmeden ona doğru yönelmenin sonucunda çok şey söylenecektir. Burada dikkat edilmesi gereken يَقُولُونَ ifadesidir. Söylüyorlar demektedir. Fail olan cem vâvı yani onlar kimlerdir? Buradaki zamir kimlere racidir. Öncesinde bu zamirin döndüğü kimse yoktur. Kuran’da bu şekilde zamirler kullanılmaktadır. Zamirin öncesinde raci olduğu hiç kimse yoksa zamir geneli ilgilendiriyor demektir. Onu ilgilendiren herkestir. Gece kıyamına, Kuran çalışmalarına, Rabbinin isminin zikrine, çevreden kopmaya karşı çıkan herkestir. Bu ayetten bu söylemlerin çokça olacağı anlaşılmaktadır. Sabredilmesi gerektiğine göre sözler sıkıntı verici nitelikte ve psikolojik olarak zorlayıcı olacaktır. Müzzemmil bunlara karşı sabretmelidir.
Emir 6
اهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
Güzel bir ayrılmayla ayrılma emri
Burada geçen جَمِيلًا kelimesi güzel demektir. Hem fiziksel olarak güzelliği ifade eder hem de davranışsal güzelliği ifade eder. Bir mastara sıfat olarak geldiğinde o mastarın fiilinin yapılışının güzel olduğunu, sonucunda kötü bir durum oluşmayacağını gösterir. Kötü durum eğer fiil müteaddi ise mef’ûl için oluşmamakta, fiil lazım ise fâil aynı zamanda mef’ûl de olduğu için fâil için oluşmamaktadır. هَجْر fiili lafzen müteaddidir ama manen lazımdır. Gramatik olarak bırakılan kimseler mef’ûldür ama fiilden doğrudan etkilenmemektedirler. Fiilden etkilenen هَجْر edendir. Bu nedenle هَجْر eden yani müzzemmilin daha önceki emirleri için eleştirenleri bırakmakta, onlar bundan doğrudan etkilenmemektedirler. Müzzemmil bu ayrılmayı yaparken kendisi için en iyi sonucu doğuracak şekilde yapmalıdır. Onlarla ilişkiyi kesmelidir. Hem onların sözlerine sabretmeli hem de onlarla ilişkiyi kesmelidir.
Emir 7
ذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ
نَعْمَة sahibi yalanlayanları Allah’a bırakma emri
Burada ذَرْنِيdeki ي mütekellim ya’sıdır. “Ben” demektir. Surenin başında müzzemmile hitap edendir. Allah’tır. Yalanlayanları bana bırak demektedir. Önceki emirdeki söyleyenlerdeki zamir buraya gitmemektedir. Zamir sonrasına gitmez. Bu nedenle önceki emirde söyleyenler ve ayrılınanlar bunlar değildir. Bunlar o söyleyenler ve ayrılınanlara dahil olabilirler ama yalnızca bu yalanlayanlar onlar değildir. Bu durumda yalanlayanlar kimlerdir ve neyi yalanlamaktadırlar?
الْمُكَذِّبِينَ kurallı erkek çoğul olarak gelmiştir. Harf-i tarifle marifedir. Cinsi bildirdiği gibi tüzel kişiliği bildirir. Başkanı olan bir topluluktur. Bu topluluk yalanlamaktadır ve aynı zamanda nemet sahipleridir. Nemet ile nimet arasında ne fark vardır?
نَعْمَة mastar-ı binai merre kalıbıdır. Bir defalığı ifade eder. Buradan نَعْمَة sahiplerinin ellerindeki nimetlerinin geçici ve bir defalığına olduğu anlaşılmaktadır. Buradaki nimetler yararlandıkları bütün iyilikler, eşyalar ve her tür imkandır. Bu imkânın bir defalığına olduğu ve geçiciliği bu mastar kalıbı ile anlatılmış olmaktadır.
Diğer soru bu topluluk neyi yalanlamaktadır ve bu yalanlamayı yaparken nasıl bir tüzel kişilik olmaktadır?
Bunlar mevcut sistem içinde tüzel kişiliktir. Allah’ın ayetlerini yalanlamaktadırlar ama yalanlamayı yalnızca sözle yapmamaktadırlar. Tüzel kişilik olarak yaptıkları uygulamalar, kurdukları sistemler Allah’ın ayetlerini yalanlamakta ve Allah’ın düzenini bu mekanizmalarla yalanlamaktadırlar.
Burada müzzemmile onlarla uğraşmaması gerektiği anlatılmaktadır. Yalanlayanları düzeltmeye çabalamaması, onlarla bir işinin olmadığı, onları Allah’a bırakması gerektiği anlatılmaktadır.
Emir 8
مَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
نَعْمَة sahibi yalanlayanlara az bir süre tanıma emri
Birinci babdan مَهَلَ - يَمْهُلُ şeklinde gelen fiil birisinin yaptığı işin süresinin uzaması manasındadır. Tef’îl babında birisine yaptığı iş için ek süre tanımak, mühlet vermek anlamına gelir.
Burada قَلِيلًا ifadesi ile sürenin az olması hem de tef’îl babı ile gelmesi ilginçtir. Tef’îl babı teksir yani çokluk için gelir. Ya fiil çok sayıda işlenmiştir ya fâil çok sayıdadır ya da mef’ûl çok sayıdadır. Tanınan sürenin miktarının az olduğunu قَلِيلًا den anlıyoruz. Bu nedenle fiil çok sayıda işlenmiş olamaz. Fâil bir kişidir ve çok sayıda değildir. Bu durumda mef’ûlün yani yalanlayanların çok sayıda olduğu anlaşılmaktadır. Toplumda çok sayıda yalanlayan vardır. Müzzemmile onlarla mücadele etme, onları düzeltmeye çabalama değil, onları Allah’a bırakma emredilmektedir.
Müzzemmil bütün emirleri gerçekleştirirken yalanlayanlara süre tanımaktadır, kendisine süre tanımamaktadır. Burası önemlidir. Aslında bolluk, refah içinde görünenlerin süresi azdır. Onların başına gelecek olan sıkıntılar için süreleri azdır.
Sonuç
Bu surede dikkat edilmesi gereken müzzemmilin yalnız olmadığıdır. Bunu surenin son ayetinden anlıyoruz. الَّذِينَ مَعَكَ ifadesi “seninle beraber olanlar” demektir. Buradaki الَّذِينَ organize bir topluluğu gösterir. İlk ayetten itibaren emirlerin müzzemmilin çevresi altında yapıldığı son ayette anlaşılmaktadır. Müzzemmile verilen emirler onunla beraber olan topluluğa da verilmiştir. Ancak başlangıçta organizasyon olmadığı için ilk 8 emirde كُمْ (siz) ifadesi yoktur. En son aşamada bu topluluk organize bir topluluk olacaktır.
---------------------------------------
Sûrenin tefsirinin ikinci kısmına devam edeceğiz inşallah.