http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/KURAN_VE_ILIM_788_hafta_seminer_notlarindan-5/22489#.VHqpFDGsU3k
KUR’AN VE İLİM 788. hafta seminer notlarından-5
Bu beş yazıyı hazırlamak bir vesileyle Mekke ve cıvarında nasip oldu; bir taraftan tavaf ve ziyaretler, diğer taraftan KUR’AN VE İLİM çalışmaları... Elhamdülillah...
… İşte, insanları zilletten kurtaracak olan yalnız Allah’tır. Bu da ihsana karşı hüsnadır.
Eğer Türkiye’nin ve dünyanın aklı olsaydı, “Adil Kur’an Düzeni” çalışmaları yetersiz ve kimilerine göre saçma da olsa; ‘çalışma çalışmadır’ derlerdi, ‘bu çalışma da bir çalışmadır’ derlerdi. Tarlayı ekerseniz bu sene belki ürün vermez ama gelecek sene verir. Bizim arkadaşlar Necmettin Erbakan’ı teşvik edeceklerine, “Adil Düzen’i hemen bırakın!” diye tavsiye ettiler! İşte bu yaptıkları onları zilletten kurtaramamıştır. İktidar oldular ama zilletten kurtulamadılar. Hâlâ Batı’nın ateist ilimlerini okullarda ezberletmekle meşguldürler...
Tehlikeli bir durum varsa önce ‘yapma’ veya ‘kaç’ dersin, daha sonra neden yapmaması gerektiğini izah edersin. Ama onları zillet kaplamıştır. Kimse onları koruyamaz, kimse onları zilletten kurtaramaz deyip onları kurtarma ümidinin olmadığını bildirmekte, sizin uyarılarınız, sizin kurtarma çabalarınız işe yaramaz denmektedir. O konuda bize bir görevin düşmediği ifade edilmiş, ondan sonra açıklamaya geçilmiştir.
Bugünkü dünya sömürü sermayesine diyoruz ki; gelin, sömürüden vazgeçin, faizi bırakın, insanlar arasına fitne ve fesadı sokmakla denge kurmaya çalışmayın; ilim, din ve siyasete hükmetme sevdasından vazgeçin; siz yine ticarette ve ekonomide tekel olmadan insanlığa hizmet etmeye devam edin... İşte, bunun olmayacağını belirtiyor. Çünkü onlar bu serveti seyyie ile yani kötülük ile elde ettiler, bütün bu varlıkları insanlığı sömürerek oluşturdular. Bundan dolayı vazgeçemezler. Bunun haberini vermek için “onların asımı yoktur” cümlesi öne alınmıştır.
Bugün ufukta bir ışık belirmiştir. ABD’deki patron yani üretici Yahudiler bu sömürü siyasetini, bu fitne ve fesat, savaş ve terör siyasetini bırakmak istemektedirler. Bunlar ihsan etmeye başlamışlardır. Zaten bugünkü Avrupa uygarlığını da faizci sermaye değil, iş yapan üretici sermaye getirmiştir.
“Yüzleri örtülmüştür” diyor, Kur’an. Yüz görme aracıdır, işitme aracıdır, koklama aracıdır, nefes alma aracıdır. Bunların örtülmesi, kalın bir örtü ile örtülmesi, bu uzuvların çalışmaması demektir. Ne söylersen söyle, beyinlerine ulaşmaz. Siz ne kadar anlatırsanız anlatın, zillet sahibi olanlar duymazlar.
Bugün insanlar sömürü sermayesine o kadar takılmışlar ve onlara karşı o kadar zillet içindedirler ki; gösteriyorsunuz ve anlatıyorsunuz ama hâlâ dinleyen yoktur!
İstanbul, Milattan Sonra (MS) 300’lü yıllarda kurulmuştur, hâlâ büyüyerek varlığını sürdürmektedir, oysa üzerinde kurulan imparatorluklar yoktur. Demek ki kentler devletlerden daha güvenli, daha uzun ömürlüdürler. Ama insanlar kentlere değil, Akevler’e değil de devlete güveniyorlar. Bir pencere buldular mı kendilerini devletin kucağına atıyorlar... Oysa bu çalışmaların yapıldığı yer devletten daha güvenli bir yerdir. Orada oturan insanlar yaşamaya devam edeceklerdir. Allah’a duamız; Akevler, ihsan edenlere karşılık hüsnayı sağlayacak bir düzeni kurar ve bizim bu anlattıklarımızı uygulamalı olarak gösterirler, inşaallah...
Burada, bu işin yani bu durumun geçici ve sınırlı olduğu ifade edilmektedir. Bu perde hep böyle kalmayacak, insanlar hep zillet içinde olmayacaklardır. Bir gün ortalık aydınlanacak, insanların aşağılık duyguları gidecektir. Bir gün kendileri ihsan edecekler ve hüsnayı göreceklerdir. Bu ifade bize büyük bir müjde vermektedir. Artık insanlar kendilerine güvenmeye başlayacak, zilletten kurtulacaklardır. Gözlerini kör eden, kulaklarını sağır eden, ağızlarını konuşamaz hâle getiren perde yok olacaktır. Bu kötü durum sona erecektir. İnsanlar paraya ve sermayeye tapmayacaklardır. İnsanlar Allah’ın kendilerine verdiği emek nimetine güvenecek ve madem ki emeğim var, madem ki çalışıyorum, o halde ben aç kalmam diyeceklerdir.
Bugünkü insanlar emeklerine değil de sermayenin atıfetine güveniyorlar. Herkes devlette bir iş bulmaya çalışıyor, herkes devleti zilletten kurtulma yeri gibi görüyor. O halde devletin herkese iş verdiği zaman bu gece parçası, bu karanlık da sona erecektir. Devletin bunun için fazla bir şey yapması gerekmez. Her çalışana “çalışma kredisini” verir, git istediğin işverenin yanında çalış, onu borçlandıracağım, sana ödeyeceğim der. Böylece herkes çalışmaya başlar, üretim olur ve ihsana dayalı hüsna sistemi kurulmuş olur... (s.12-14; KUR’AN VE İLİM 788. hafta seminer notlarından.)