Ramazan, Kur’an Nizamı, Kur’an Mucizeleri-10
Hukuk düzeni ancak haklı kuvvetli kılındığı takdirde sağlanır. Yani devlet oluşacak, haklıyı koruyan kuvvet oluşacak ki onun korumasında hukuk düzeni kurulsun. Haklıyı kuvvetli kılmak için hakem kararlarını uygulayacak bir güce ihtiyaç vardır.
Hukuk nizamının muhtaç olduğu bu güç nasıl temin edilecektir?
Kur’an nizamı bunun için âkile müessesesini, velâyeti, dayanışma ortaklığını tesis etmiştir. Dayanışma ortaklığında olanlar hakemlerin kararlarına uymayanları zorla hakemlerin kararlarına getirirler. Kur’an nizamı bunun için çok önemli müesseseler oluşturmuştur.
Halk önce “nöbetliler” ve “bedelliler” diye ikiye ayrılır. Topluluğa yeni katılan veya erginlik çağına yeni ulaşan erkeğe sorulur:
‘Sen asker olmak istiyor musun? Asker olmak istiyorsan, o zaman her yıl en çok bir ay askeri nöbet tutacaksın. Savaş olduğu zaman da savaşacaksın.’
Kabul ederse o kimse muharip olur ve askeri birliğe katılır.
‘Hayır, ben askerlik yapmak istemiyorum, savaş yapmak istemiyorum’ diyene; ‘o halde sen bedel vereceksin’ denir. Böylece bedelliler hukuk düzeni içinde sürekli yaşar, nöbetlere katılmaz, savaşa da götürülmezler ama onların siyasi hakları olmaz. Nöbetliler askeri birlik oluştururlar. Askeri birlikte hukuk düzeni söz konusu değildir. Askeri düzen ile hukuk düzeni arasında dört temel fark vardır ve dört durumda askeri düzen uygulanır.
Askeri düzen hangi hallerde ve nerelerde uygulanır?
a) Askeri eğitimin yapıldığı yerlerde askeri düzen uygulanır.
b) Sıkıyönetim kararlaştırıldığında veya savaş hallerinde askeri düzen uygulanır.
c) Kendileriyle savaşta olduğumuz kimselerin ülke toprakları askeri düzen alanıdır.
d) Bir devlet yurt dışına çıkış yasağı koyarsa, o ülke de askeri düzen ile yola getirilir.
Askeri düzen ile hukuk düzeni arasında ayrıca şu farklar vardır:
a) Askeri düzende kuvvetli olan haklıdır.
Hukuk düzeninde haklı kuvvetli hâle getirilmiştir, bunu yapan güçtür.
Haklıyı hakemler belirlerler.
b) Askeri düzende kişiler sonucu alıp almamalarına göre karşılık alırlar.
Hukuk düzeninde ise kişiler sonuçtan değil, davranıştan sorumludurlar.
c) Askeri düzende emir-komuta zinciri vardır, kişiler üstlerine karşı sorumludurlar.
Hukuk düzeninde ise şeriat vardır, hukuk vardır. Kişiler kurallara uymakla yükümlüdürler. Üstlere karşı değil hakemlere karşı sorumludurlar.
d) Askeri düzende ortak sorumluluk vardır, birinin yaptığını hepsi yapmış sayılır.
Hukuk düzeninde ise kişisel sorumluluk vardır, toplu sorumluluk yoktur.
Kişi; ‘ben savaşçı olacağım, insanlığın güvenini sağlayacağım, hakem kararlarının yerine gelmesi için canımı bile verebilirim’ diyorsa, bu kişi askeri düzenle yönetilmeyi kabul etmiş demektir. Kişiler hukuk düzeninden askeri düzene her zaman geçebilirler, ama hukuk düzeninden askeri düzene geçmeleri için o ülkeyi terk etmeleri gerekir.
Kur’an’a göre denge vardır. Görevli yetkilidir, yetkili sorumludur, sorumlu hak sahibidir. Askerlik yapmayı kabul eden kimse görevlidir, bu sebeple yetki de onundur. Siyasi gücü kullanma yalnız nöbetlilere aittir. Kamu otoritesini yalnız devletin silahlı güçleri kullanır.
Nöbetli yetkilidir. Yetkili olduğundan dolayı sorumludur. Görevi yerine getirmezse tazmin eder. Kolektif sorumlu olduğu için birlik tazmin eder. Mesela, sokakta bir adam öldürülmüş olarak bulunsa ve faili bulunamasa, oranın silahlı gücü onu tazmin eder.
Görevlidir, yetkilidir, sorumludur, dolayısıyla hak sahibidir. Bu hizmetlerine karşılık kamu bütçesinden pay istihkak eder. Böylece denge sağlanmıştır.
Kur’an nizamına göre herkesin malını, canını, ırzını ve işini savunma hakkı vardır. Kendine ait olduğu hakemlerce tespit edilecek bir değeri korumak için kişi silah kullanabilir, kendisini savunur ama aşırı gidemez, aksi halde diyet ödenecektir.
Mucizevî Kur’an nizamı işte bu şekilde dengeyi sağlayan çözümler üretmiştir.