Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014
29531 Okunma, 8 Yorum

 (Abese-21,22)ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ  ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ

“Sonra onu öldürdü ve kabre koydu, sonra istediği zaman da onu neşreder.“

Burada kabre koymayı ‘fe’ ile onun neşredilmesini ‘sümme’ ile ifade etmiştir. Bedenin durumunu anlatmaktadır. Kabre konan insanın bir daha ahirete kadar herhangi bir canlanması yoktur. Kabirde olmak demek çürümek, dağınık olma demektir. Yani ölü insanla çürümüş insan arasında bir fark yoktur.  

خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ (Mülk-2)

“Mevti ve hayatı halk etti.”

Burada mevt hayatın yokluğu şeklinde onun da hayat gibi ruhun bir vasfı olduğu anlatılmaktadır. O da mahlûktur. Ruh ve bedenin ayrılığı demektir. Ruh vardır. Ruhun farklı bedeni vardır. O bedende varlığı devam etmektedir. Bu sebeple o durum mahlûk durumdadır. Bunun anlamı şudur: Ölümden tekrar haşre kadar o bedende azap veya saadet görebilir.

وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Bakara-28)

“Siz ölü idiniz sizi diriltti, sonra öldürüyor, sonra diriltecek, sonra O’na rücu edeceksiniz.” Yaratılmadan önce ne idiysek öldüğümüz zaman da o olacağız. Yani biz yaratılmadan önce de vardık. Bu uzayın dışında başka bir uzayda varlığımız olabilir. O dönemin hafızası bizde olmadığı için hatırlayamıyoruz.

ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا  (Nisa-100)

“Sonra o mümine ölüm idrak etti ücreti hemen Allaha vaki oldu.”

Burada ölen insan zaman kaybetmeden, ahirette hesap bile vermeden Allah’ın ecrine ulaşacaktır, maddidir. Yasin’de de aynı olay anlatılır. Şehit edilen kişinin “Kavmim bilse ki ona ne ikram edildi” diyerek hemen cennete gittiği ifade edilmiştir.

Bu ayetlerde tearuz vardır. Biri ölünce hemen Allah’ın ecrine kavuşur diğer insan öldükten sonra kabir hayatı yaşar sonra ahirette diriltilir sonra uzun zaman Arafat’ta yaşar, hesabını verdikten sonra cennete veya cehenneme gider. Bu tearuzu gidermek için ayrı haller düşünürüz. Şehit olanlar, mümin olanlar, ceketi garanti edenler hemen cennete götürülür. Günahkar olanlar veya halleri mütereddit olanlar ise bekletilir hesap görüldükten sonra cennete veya cehenneme sevk edilir veya arada bırakılır.

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (Mümin-46)

Onlar (Firavun ali) ateşe arz olurlar ve kıyamet günü daha şiddetli azaba uğrarlar. Bu azabı kabri gösteren ayettir. Ne var ki zikredilen Firavun değil, alidir.  Gece gündüz denmiş olması ile bu dünya hayatında olanlar kastedilmiştir. Yani firavunun arkasından yürüyenlere öyle ateşe arz olun denmiştir. Buradaki ateş silahlı savaştır. Kastedilen kuvvet uygarlığıdır. Dolaysıyla bu ayette kabir azabını ispatlamak zordur. Firavun ve ali denseydi mezardan bahsedilmiş olurdu. Oysa sadece Firavunun ali denmektedir. Sonra gece gündüzden bahsetmektedir. Bu da bu olayın bu dünya hayatı olduğuna delildir.

Önemli olan başka delil de Kur’an’ın ölümü uykuya benzetmesidir. Uykuda iken rüya görmüyorsak acı duymayız azap göremeyiz. Eğer ölü iken rüya gördüğümüzü söylersek bu beden çürüdüğü için rüya göremez.

Bu ayetlerin delaleti ile kabir azabı yoktur ama varsa bunun nasıl olduğunu şöyle izah edebiliriz.

Kainat bir film gibidir. Nasıl filmde kare kare resimler varsa kainatta da küp heykeller vardır. Biz heykelden heykele geçerek değiştiğimizi zannederiz. Değişen beden değil, ruhunuzun gezinmesidir. Yani bizim çocukluğumuz vardır orada duruyor. Bizim geleceğimiz de vardır orada duruyor. Biz birinci heykelden ikinci heykele atlaya atlaya yaşıyoruz ve yaşlanıyoruz.

Yolcuğumuza birlikte devam ediyoruz. Hayatımız bu yolculukta devam ediyor. İçimizden biri öldüğü zaman bizimle seyahati bırakmış oluyor. Aynı trende ilerlerken bazılarının trenden inmesi, bazılarının da binmesi gibi. Trenden inenleri biz yok oldular zannediyoruz. Oysa ki trenden indiler. Şimdi ne yapıyorlar bilemeyiz, belki de daha iyi bedenlere girip orada seyahatte devam ediyorlar. Başta trene bindiler, arabalara bindiler, uçağa bindiler veya köşke gittiler.

İyi insanların öldükten sonra maymun bir bedene grip onun hayatını sürdürmeleri mümkün olduğu gibi dev olup uçan varlık olmasında da herhangi bir zorluk yoktur.

Bu takdirde ahirete kadar da pekala hayat olabilir.

Bu çok basit bir olaydır. Filmi seyrederken bir yerde o filmi durdurup başka filmi sahneye koymaktan ibaret olur. Ne var ki bütün bu ihtimallerin olduğunu biz ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz, biz Kur’an’da aksini bulduğumuz için kabir azabı yoktur diyoruz.

Neden kabir azabı yoktur. Çünkü suçlunun cezası suçu sabit olduktan sonra verir. Şimdi olduğu gibi hapishanelerde senelerce tutulup sonra suçsuz denip bırakılamaz.  O halde kıyamet beklenecek, orada muhakeme yapılacak, verilen ceza kadar cezalandırılacaktır.

Buna şu cevap verilebilir. Neye bekleniyor. “Allah sevabını günahını bilmiyor mu? Versin cezasını, bitsin” diyebiliriz. Birbirimizin ahlakının hesabını verebilmemiz için tüm insanların birlikte diriltilmeleri gerekir. O halde bekleyeceğiz sonra da hepimiz birlikte bir araya geleceğiz. Buna şu itiraz yapılabilir: “Kimi çok bekleyecek, kimi az bekleyecek.” Cevabımız: zaman izafidir. Kimine göre kısa, kimine göre uzun görülebilir. Şehitlerin cennete gitmesini böyle yorumlayabiliriz.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
27.02.2014
18:49

İnsan dışındaki canlıların bir bedeni (HARDWARE) bir de o bedeni sevk ve idare eden programları (SOFTWARE) vardır. İnsanın ise bir bedeni (HARDWARE) olmasına karşılık, 2 tane programı (SOFTWARE) vardır. Daha önce yakın çevreme anlattığım için o arkadaşlar bu görüşümü biliyorlar.

Bu iki SOFTWARE'den biri bedenimizi sevk ve idare eden, bana göre Kuran'daki adı "NEFS" olan programdır ve hayvanlardakinin aynısıdır ve aynı mantıkla çalışır.

Diğeri ise; bizi diğer canlılardan özel kılan ve bizi Allah'ın benzeri yapan (bunun ne manaya geldiğini "Allah'ı tanımak makalelerinde açmaya çalışmıştım) ve başlanğıcımızla bedenimize yüklenen ve bizim (ve çevremiz) tarafından da geliştirilen "AÇIK KAYNAK KODLU", Kuran'da "RUH" OLARAK ADLANDIRILAN, bir programdır ve sadece Cüz'i olanı BİZE ve killi olanı Allah'a ait olan bir programdır (SOFTWARE).

Bütün programların çalışabilmesi için bir bedene, bütün bedenlerin de çalışabilmesi için bir programa ihtiyaç vardır. Beden ve program "aktif" olduğu zaman "BİLİNÇ/ŞUUR" oluşur. Bu ikisi beraber ve aynı anda aktif olmazsa ŞUUR oluşmaz. Mesela uykuda beden aktif ama program "ASKIDADIR"; bilgisayar tabiri ile, "OTURUM KAPATILMIŞ ama BİLGİSAYAR ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORDUR. Programlanmiş her hangi bir uyarı ile oturum açılır, Şuur/bilinç oluşur, yani ekranda olaylar görünür hale gelir.

Ölüm halinde ise "BİLGİSAYAR KAPATILMIŞTIR", bedenin enerjisi kapanmış, Ruh dediğimiz program da bedenden ayrılmış, "uninstall" edilmiştir.

Bedenin veya ruhun tek başına haz veya azap görmesi düşünülemez. Ne tek başına beden acı duyar, ne de tek başına Ruh acı veya zevk duyar.

Kabirlerde beden onu oluşturan en küçük bileşenlerine parçalanmış, ruh ise başka bir yerdeki "HARD DİSK"te "BAAS GÜNÜNE" kadar bekletilmektedir. İlkahtan ölünceye kadar o ruhu taşıyan beden (KİŞİ) tarafından o program "HAS KILINMIŞ/ÖZELLEŞTİRİLMİŞ" olduğu için, (FARKLILAŞTIĞI İÇİN" artık o ruh başka bedenle çalışamaz. Kodları uyuşmaz. O ruh ancak "ahirette" kendi bedeninde tekrar çalışır, o beden de ancak o ruhla işlerlik kazanır.

Bundan dolayı, velevki kabirdeki beden çürümemiş dahi olsa ruh kendisinden ayrıldığı için bir azap hissetmez, Ruh da bekletildiği yerde yanında bedeni olmadan bir azap hissedemez.

Ahirette, o güne kadar yaşamış olan tüm insanlar "YAPAY RAHİMLERDE (YASİN SURESİNDE BU "ECDAS OLARAK İSİMLENDİRİLMEKTEDİR)", "AYNI ANDA" DÖLLENECEKLER, aynı anda büyüyecekler ve yaşdaş olacaklardır ki, hesaplaşma için kimse kimseyi beklemesin. Bu dünyadaki gibi bir birimizden doğacak olsak hesaplar tamamlanamaz. Dünyadaki yıllar kadar beklememiz gerekir, bu da mantıksız olur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
28.02.2014
06:57

"Allah benzeri olmadığını bilir"

Nihayet her kişi beden ve ruh olarak bir yazılım bir formüldür. Şuur formülü beden olmasada başka bir serverde çalıştırılabilir. Bu çalışma esnasında bedeninden ayrı olduğunu öldüğü için bilir. Ama şuurunda bir bedeni vardır. Algılaması bedenidir. bedeni olmamasına rağmen. Kabir azabı vardır. fakat rüyada hissedilen acılar gibidir. Aslında bedene bir şey olmammaktadır. Ama acılar bedene oluyormuş gibi program düzeyinde hissedilir.

Ahirette ise tekrar bedenlenilir.

Hüseyin Kayahan
28.02.2014
23:14

Cengiz beye de, Mete beye de teşekkür ediyorum. Siteyi dinamik olarak takip ettiklerine gerçekten seviniyorum. Diğer arkadaşların da takip ettiklerini zannediyorum, her ne kadar yorum yazmasalar da.

Kesin olarak deneylerle ispatlayamacağımız konularda elbette çok fazla yorum ve farklı algılamalar olacaktır.

Felsefeciler "deney yapmayı zül görürler. Bu akla hakarettir. Akıl, başka hiç bir dayanağa ihtiyaç duymadan doğruyu bulmalıdır". Fakat bizler müsbet ilimle/denenebilir ilimle uğraşırız... Bu elbette deneyemediğimiz konularda düşünmemize engel değildir.

Hanefiler, "mefhum-u mahalefeti" kabul etmezler. Bakara/154 daki ibareyi ben de biliyorum:

"Allah'ın sebilinde ("men" ie gelmiş) katlonunanlara/katlonulacaklara(muzari) emvat (emvâtün gelmiş) demeyiniz, bilakis haydırlar, lakin siz şuur etmiyorsunuz/etmeyeceksiniz" deniyor.

Ali İmran/169 da ise "Allah'ın sebilinde katlolunmuş(mazi) kimseleri("ellezine" ile gelmiş) emvat (emvâten gelmiş) hesap etmeyiniz, bilakis onlar haydırlar, rablerinin indinde rızıklanırlar/rızıklanacaktırlar.

Mefhum muhalefetle; "öyleyse, Allah'ın sebilinin dışındakiler hay değillerdir" sonucuna varılamaz. Bu ibareler diğer emvatın hay olmadıklarına delil olmaz, başka delalet gerekir. Mevt olmak "adem/yokluk", "yok sayılmak/tanınmamak" değildir. Zorlama, ısmarlama mana kullanmak istemem ama, madem ki insanlık gelişiyor, ilim gelişiyor ve yeni bilgilere ulaşıyoruz; öyleyse yeni manalar ve yeni sonuçlara da ulaşıyoruz demektir. Mevt ve Hay olma yeniden anlaşılmalıdır. Zira ayette "halakal mevte vel hayate" derken önce mevti, sonra hayatı saymaktadır. Mevt halk edilmiş (kurgulanmış) bir haldir. Yokluk, ademiyet değildir.

Ben bunu "şuurun/bilinçin" oluşmadığı durum olarak aldım ve bugünkü, daha doğrusu 15 sene önceki bilgi seviyemle; "erginlik teorisinin giriş kısmında biraz irdeleyerek; bilgisayarlar teknolojisi örneklemesiyle, software ve hardware'in aynı anda aktif olmaması olarak yorumladım.

O bölümde, programın da bir varlık olduğunu izah etmeğe çalıştım, burada uzun uzun anlatmak gereksizdir. Bu varlık/program, bir bilgisayara yüklenmese de vardır. Bir program bir kere oluşturuldu mu, artık o hep vardır. O ne sayfalarca kağıtların üzerindeki bir takım sembollerdir, ne bir kasetteki ses dalgasıdır, ne bir CD deki oyulmuş çiziklerdir. O artık "adı" olan bir varlıktır. Zira varlıkları; "adı olan şey, varlıktır", diye tanımladım. Bir adı olmayan şey varlık değildir.

Mesela, İnsan için şöyle benzetmeler yapılabilir: Benim kolum, benim kafam dersiniz, değil mi? Bir insanın önce kollarını kessek hala insandır, sonra ayaklarını kessek hala insandır, sonra kulaklarını, sonra başka yerlerini böyle ayırsak ve (gelişen teknolojinin de yardımıyla) hâlâ şuuru kaybolmasa gittikce küçülen bu canlı ne zaman artık insan/kişi değildir? Beyni (bilgisayar) ve ondaki programı (ruh) çalıştığı sürece, kalan bedeni olmasa da kişi/insan sayabilir miyiz? Uykuda veya komada, nefsin aktif ama ruhun aktif olmadığı durumlarda bunu "araz" kabul ediyoruzama kişiliği tam sayıyoruz. Burada ruhun hiç bir aktivitesi yoktur, ama yok olmamıştır. ölüm halinde ise beden yok olmaktadır, bunu gözlemle müşahede etmekteyiz. Komadaki insan acı ve zevk duymaz ama rüyadaki insan uyandığı zaman acı ve zevk duyduğunu söylemektedir, bu herhalde sanal bir zevk ve sanal bir acı olsa gerek. Gercek acı ve gerçek zevk beden aracılığı ile ruhta oluşan hallerdir. Olayı anlatırken acı veya zevk duyuyor olabilir mi? Henüz tam anlayamasam da, ruh ve bedenin beraber olmaması halinde, gerçek acı ve zevk olmaz diye düşünüyorum. Bir bedene ihtiyaç olmaksızın bunlar olacaksa, ahirette sanal olarak cehennem hayatı pek ala mümkün olabilir ki, ama hiç de öyle anlatılmıyor. Cennet hayatı da öyle. Sanal dünya (sanal sektör gibi) her ne kadar artık bir realite ise de, ben reel bir ortam olacağı kanatindeyim.

Hay kelimesinin ilk akla gelen manasının "canlı" olduğunu ben de biliyorum. Bu canlı veya cansız olmayı bugünün insanının idrakine yeniden tanımlamalıyız.

Saygılarımla.

H.kayahan

Mete Firidin
01.03.2014
06:39

Hayatta olmak su içeren bir bedende şuurlu olmaktır. mevt ise bu bedenin dışında olmaktır. Önce mevt kullanılıyor. Çünkü her insan ölüdür. yani teorik olarak planı vardır fakat hayat verilmemiştir. Şuuruda vardır ama bu şuur potansiyel bir şuurdur. fakat hayata gelince bir şuuru oluşur. Ölüncede artık bir şuur vardır ve yok olmaz. fakat hayatta değildir.

Mevt ve hayat: Varlık ve yokluk gibidir. Bizim yaşadığımız evrende varlık ve yokluk vardır. Evrenin dışında yoklukda yoktur.

Hüseyin Kayahan
01.03.2014
22:59

mefhum muhalefetle sadece Allah yolunda öldürülenler haydır, başka hay olan yoktur sonucu çıkarılamaz. Hay olma sadece bunlara tahsis edilemez. Başka haylar da olabilir.

Bitkilerde sedece DNA var ve ondaki program onları sevk ve idare etmektedir. Hayvanlarda hem DNA var, vücut onunla oluşmakta, sevk ve idare edilmekte ama merkezi sinir sistemi olan türlerde kismi sosyal davranışlar da olduğuna göre onlarda da "ruh" olmalıdır. Merkezi sinir sistemi olan türlerde bedenin oto kontrolünü yapan program "NEFS" olmalıdır, diyorum. Zira ayette belirtildiği gibi; "inne en nefse le emmaratün bis suî" dir. Burada nefsin emrettiği "sui" bedenin doğal ve periyodik istekleridir, tabii kötülükler değil, sosyal olarak kötü kabul ettiklerimizdir. Açıkan hayvan bulduğunu yemek ister, onun kendi malı oloup ıolmadığını düşünmez. Her yere dışkısını bırakır, vs. Bedenin normal devamı için nefs bunları emreder.

İnsanda ise DNA var, vücudumuz onunla oluşmakta, beynimizdeki alt korteksteki "nefs" programı bedeni sevk ve idare etmekte ama üst korteksteki "GRİ" hücrelerde ise hayvanlardakinde farklı olarak "izafetle gelen" "min ruh'i" şeklinde ifade edilen, Allah'ın kendine mahsus olan Ruhtan bize "download/install" edilen özel ruhumuz vardır. Entellektüel beyin budur. Bu sadece insanda vardır. Bundan dolayı insan ceza veya mükafata müstehaktır.

Uyku yarı ölümdür, denmiştir. Şuur ekranımız kapalı ama programlarımız art alanda çalışmaktadır. Bundan dolayı "SANAL ACI VE SANAL ZEVKLER" duyabilmekteyiz. Bunlar sadece sanaldır, reel değildir. Reel acı mesela elinizin ateşte yanması, reel zevk ise birinin sizin teninizi okşamasıdır.

Ahiret hayatında derilerin değişeceğinden, insanda tiksinti uyandıracak içeceklerin içirileceğinden vb bahsedilmekte, diğer taraftan da gölge, meyve, ipek vs gibi keyf verici ortamların olacağı anlatılmaktadır. Bütün bunlar bedenle yaşanabilecek gerçeklerdir. Ahirette sanal ceza yoktur. Çünkü bedenizle nefsimizle ve ruhumuzla biz aynı kişi olacağız.

Kabirde ise beden yoktur. Beden olmayınca programların art alanda çalışabileceği enerji de yok demektir. Bu programlar, bir arşivde gününe kadar beklemektedir ve yüklenebilecekleri bedenleri olmadığı için çalışmamaktadırlar. Benim aklım bedeni olmayan ruhun zevk ve acı duymayacağını kabul ediyor. Eğer ruhlarımız başka bedenlerde (bu illa insan olması da gerekmez) işletiliyorsa belki o zaman acı ve zevk duyabilir.

"Bir suça iki ceza olmaz" ibaresi gereğince ve nihai hesaplaşma yapılmadan hüküm verilmeyeceğine göre niçin ve nasıl kabirde azap başlasın? Cehennem hayatı yeterince uzun değil mi? Bu acele niye...

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
03.03.2014
13:47

Cengiz bey ayni şeyi söylemiş olduk. Her "hay" olabilir, eğer bir grıp olabilirse...

O zaman "hay" ibaresini yeniden düşünmek lazım gelir, demiştim.

Eğer "Hay" bizim anladığımız gibi bir beden ve bir ruhun birlikte, iradeli tasarruflar yapması ise ölüm ile beden yok olmaktadır, beraberlik sona ermektedir. Uykuda, komada, bitkisel hayatta olanların tasarruf yoktur; hatta sarhoş, ikrah altında, ateh vb (arazlar) halinde olanların tasarruflarıda iradi tasarruflar değildir.

Ben; her insanın ruhunun onunla beraber geliştiği ve değiştiğini ve ona özel hale geldiğini; bundan dolayı başka nedenlerle uyum sağlayamayacağını düşünüyorum. Örnek olarak "kök hücre" böyledir. İlk kök hücre her hücre olabilirken, biraz ilerki safhalara ulaşan hücre gittikçe özelleşir ve her hücreye dönüşemez. Örneğin, sinir hücresinden artık kemik hücresi oluşturulamaz. İnsan ruhu da böyledir ve o bedene, o kişiye özeel hale gelir, ne artık başka ,nsanda ne de başka hayvanda çalışmaz diye düşünüyorum. ayetleri bu gözle incelemiş değilim.

Sonra niye aynı ruhu başka bedenlerde kullansın ki, Allah'ın yeteri kadar ruhu mu yoktur?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
04.03.2014
11:13

Allah; biz anlayabilelim diye sistemleri "ANALOG/BİRBİRİNE BENZER" "HALK ETMİŞ/KURGULAMIŞTIR". Arada belirttim, ben ayetleri bu gözle incelemedim diye.

Ayrıca "Allah'ın sünnetinde bir değişiklik ve iptal bulamazsın" deniyor. Bu elbette mikro alemlarde kuralların farklı, makro alemlerde kuralların farklı oluşu gibi hallerle çelişmez.

Allah Kuran'da bir meseli; bazen jeolojik bir örnekle anlatır, bazen biyolojik bir örnekle anlatır, bazen de sosyolojik bir örnekle anlatır. Hangisinden diğerine kıyas kolay olacaksa kolay olan örneği anlatır ki kolayca anlayalım ve diğer yerlere kıyas yapabilelim.

Kök hücrenin mekanizmasını bugün anlamış durumdayız. Ruh da böyle olmalıdır, diyorum. Onu yaratan ikisinde de aynı sanatını, aynı kuralları koymuş olmalıdır, diye düşünüyorum. Omadığına delil getirmek gerekirken, tersini yapıyorsunuz. Benim ki bir varsayım, bir istihsandır elbette. Kuranı bu gözle inceler ve destekler ayetler bulunursa Nas haline gelir.

SAygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:24

Cengiz bey, siz olayı çözmüş ve kendi açınızdan tatmim olmuş görünüyorsunuz. Darısı benim gibi bocalayanların başına. Başka duam yok.

Saygılarımla.

H.Kayahan





Son Eklenen Makaleler
Süleyman Karagülle
Kim gelsin?
12.09.2018 2495 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekonomi
11.09.2018 2471 Okunma
Süleyman Karagülle
Çatışma
10.09.2018 2215 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriye terörü
9.09.2018 2563 Okunma
Süleyman Karagülle
N.Kurtulmuş ve H.Yazıcı’ya Öneri
8.09.2018 3533 Okunma
1 Yorum 10.09.2018 11:04
Süleyman Karagülle
Erdoğan, Ak Parti ve Yerel Seçimler
8.09.2018 3235 Okunma
1 Yorum 09.09.2018 10:41
Süleyman Karagülle
Hakemlik
8.09.2018 2219 Okunma
Süleyman Karagülle
Yarış
6.09.2018 2284 Okunma
Süleyman Karagülle
Trump gitmemeli!
5.09.2018 2102 Okunma
Süleyman Karagülle
YENİ MEDYA
4.09.2018 2308 Okunma
Süleyman Karagülle
Basın Özgürlüğü
3.09.2018 2307 Okunma
Süleyman Karagülle
Basının Görevi
2.09.2018 2030 Okunma
Süleyman Karagülle
Kriz ve Enflasyon
1.09.2018 3504 Okunma
2 Yorum 02.09.2018 14:18
Süleyman Karagülle
Batılılar Ekonomiyi Bilmiyor
1.09.2018 3549 Okunma
1 Yorum 01.09.2018 23:32
Süleyman Karagülle
Dinlemelerini istiyoruz
1.09.2018 1912 Okunma
Süleyman Karagülle
Uygarlaşma
31.08.2018 1971 Okunma
Süleyman Karagülle
Altın Para
30.08.2018 3661 Okunma
1 Yorum 31.08.2018 01:06
Süleyman Karagülle
Türkiye-Avrupa Birliği zor
29.08.2018 2184 Okunma
Süleyman Karagülle
Misyonerlik ve Haber Alma
29.08.2018 2529 Okunma
Süleyman Karagülle
İttifak
26.08.2018 2002 Okunma
Süleyman Karagülle
Bayramlar
23.08.2018 2344 Okunma
Süleyman Karagülle
ABD değil Sermaye
22.08.2018 3312 Okunma
Süleyman Karagülle
Mutsuz insanlar
21.08.2018 2775 Okunma
Süleyman Karagülle
Doların hükmü
20.08.2018 2343 Okunma
Süleyman Karagülle
İŞÇİLİKTEN ORTAKLIK SİSTEMİNE
20.08.2018 2050 Okunma
Süleyman Karagülle
ABD TEHDİTLERİ VE ÇÖZÜMLER
20.08.2018 2230 Okunma
Süleyman Karagülle
Meçhule doğru
18.08.2018 2441 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Oluşum
17.08.2018 2552 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti
16.08.2018 2364 Okunma
Süleyman Karagülle
Zaferden sonra
15.08.2018 2317 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Denge
14.08.2018 2468 Okunma
Süleyman Karagülle
Savaşın aslı
13.08.2018 2710 Okunma
Süleyman Karagülle
Dost acı söyler
13.08.2018 3920 Okunma
1 Yorum 13.08.2018 11:55
Süleyman Karagülle
TÜRKİYE’DE DÖRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ
11.08.2018 4280 Okunma
1 Yorum 11.08.2018 17:49
Süleyman Karagülle
TÜRKIYE’NIN DÖRT SORUNU
11.08.2018 5653 Okunma
1 Yorum 13.08.2018 16:21
Süleyman Karagülle
Alternatif
11.08.2018 3969 Okunma
3 Yorum 11.08.2018 20:01
Süleyman Karagülle
İki nokta
10.08.2018 2550 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Ekonomisi
9.08.2018 2462 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin 4 hayati sorunu var
8.08.2018 2455 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin durumu
7.08.2018 2577 Okunma
Süleyman Karagülle
CHP
6.08.2018 2043 Okunma
Süleyman Karagülle
Diktatörler
5.08.2018 2340 Okunma
Süleyman Karagülle
Sorun CHP’de değil
4.08.2018 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
ENFLASYON SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?
4.08.2018 3264 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇLAR NASIL ÖDENİR?
4.08.2018 3592 Okunma
Süleyman Karagülle
Dünyada Denge
3.08.2018 1833 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Yargı
2.08.2018 2234 Okunma
Süleyman Karagülle
ABD’de Çatışma
1.08.2018 1881 Okunma
Süleyman Karagülle
Oyuna Oyun
31.07.2018 5112 Okunma
6 Yorum 01.08.2018 23:59
Süleyman Karagülle
Türkiye güçlü
30.07.2018 2426 Okunma
Süleyman Karagülle
Graham Fuller
29.07.2018 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Ortaklık Sisteminin Belgeleri
29.07.2018 2028 Okunma
Süleyman Karagülle
İşçilik Yerine Ortaklık Sistemi
29.07.2018 2041 Okunma
Süleyman Karagülle
Dokunulmazlık
28.07.2018 1861 Okunma
Süleyman Karagülle
Dolar’ın Marifeti
27.07.2018 2029 Okunma
Süleyman Karagülle
Faiz ve Ekonomi İnancı
27.07.2018 2479 Okunma
1 Yorum 27.07.2018 13:17
Süleyman Karagülle
Siyasetin kuralı
26.07.2018 3066 Okunma
1 Yorum 26.07.2018 13:12
Süleyman Karagülle
Hicret
25.07.2018 2032 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve AK Parti
24.07.2018 2854 Okunma
1 Yorum 24.07.2018 23:53
Süleyman Karagülle
İyi Parti
23.07.2018 1975 Okunma
Süleyman Karagülle
Yalova/Teşvikiye Toplantısı (14.07.2018)
22.07.2018 2071 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye, Yeni 27 Mayıs ve AK Parti
22.07.2018 1970 Okunma
Süleyman Karagülle
Alışkanlık ve moda
22.07.2018 2125 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye'nin planları
21.07.2018 3027 Okunma
1 Yorum 22.07.2018 09:54
Süleyman Karagülle
Eskimiş dünya
20.07.2018 2873 Okunma
1 Yorum 20.07.2018 18:55
Süleyman Karagülle
Hakaret
19.07.2018 2190 Okunma
Süleyman Karagülle
1960’ta gördüm
18.07.2018 2073 Okunma
Süleyman Karagülle
Denge
17.07.2018 2012 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbe ve Müdahale
16.07.2018 2055 Okunma
Süleyman Karagülle
OHAL
16.07.2018 2979 Okunma
2 Yorum 17.07.2018 04:40
Süleyman Karagülle
Hemen Harekete Geçmelisiniz
15.07.2018 1804 Okunma
Süleyman Karagülle
Ordunun Yeniden Yapılanması
15.07.2018 2184 Okunma
Süleyman Karagülle
MASONLAR
13.07.2018 3277 Okunma
3 Yorum 14.07.2018 12:05
Süleyman Karagülle
AB nedir?
12.07.2018 4422 Okunma
2 Yorum 12.07.2018 16:20
Süleyman Karagülle
Merkezi Yönetim
9.07.2018 2215 Okunma
Süleyman Karagülle
Şeriat ne der?
8.07.2018 2071 Okunma
Süleyman Karagülle
Faiz ve Erdoğan’ın Hataları
8.07.2018 3200 Okunma
3 Yorum 09.07.2018 00:54
Süleyman Karagülle
Devlet Başkanımıza Öneri
8.07.2018 1895 Okunma
Süleyman Karagülle
Hukuk devleti değil
7.07.2018 1980 Okunma
Süleyman Karagülle
Uzlaşma zamanıdır
6.07.2018 2036 Okunma
Süleyman Karagülle
Aklıma geldi
5.07.2018 2095 Okunma
Süleyman Karagülle
Niçin?
4.07.2018 5816 Okunma
5 Yorum 04.07.2018 22:58
Süleyman Karagülle
Basın sömürüsü
3.07.2018 1954 Okunma
Süleyman Karagülle
İntikam
2.07.2018 2375 Okunma
Süleyman Karagülle
Yalancı düzen
1.07.2018 2307 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim Sonuçları-II
1.07.2018 2658 Okunma
2 Yorum 01.07.2018 21:52
Süleyman Karagülle
Seçim Sonuçları-I
1.07.2018 1904 Okunma
Süleyman Karagülle
Kim yönetiyor?
30.06.2018 5125 Okunma
5 Yorum 01.07.2018 21:57
Süleyman Karagülle
Kim kazandı?
29.06.2018 3372 Okunma
3 Yorum 29.06.2018 14:41
Süleyman Karagülle
Kim kazandı?
27.06.2018 3188 Okunma
2 Yorum 28.06.2018 00:08
Süleyman Karagülle
Sermaye’den kurtulma
26.06.2018 1971 Okunma
Süleyman Karagülle
Beklemediklerim
25.06.2018 2376 Okunma
Süleyman Karagülle
Suçlu kim?
24.06.2018 1901 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Uygarlık İçin Yeni Hamle
24.06.2018 1935 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekonomi Dersi; Dolar ve Para
24.06.2018 1987 Okunma
Süleyman Karagülle
Huzur içinde
23.06.2018 3218 Okunma
2 Yorum 24.06.2018 08:09
Süleyman Karagülle
Seçim sonrası
21.06.2018 3881 Okunma
4 Yorum 21.06.2018 14:09
Süleyman Karagülle
Şeriatta Başkan Seçimi
20.06.2018 2312 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim Doları ve Seçim Sonucu
19.06.2018 2682 Okunma
1 Yorum 19.06.2018 17:25
Süleyman Karagülle
Halk Ekonomisi ve Yeni Akevler
19.06.2018 2198 Okunma


© 2025 - Akevler