أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Zümer Sûresi 36. Ayet
أَ: soru hemzesidir. “-mı”, “-mi” anlamındadır. Her zaman cümlenin başına gelir. Cevabı evet veya hayır olan bir soru için gelmemiştir. Burada amaç karşı tarafa soru sormak değildir. Karşı tarafa sonrasında gelen cümleyi onaylatmak için gelmiştir. Buna istifham-i takririyye (للاستفهام التقريريّ) veya istifham-i ikrariyye denir.
لَيْسَ: Olumsuzluk edatıdır. “Değildir” demektir. Geniş zamanda olumsuzluk bildirir.
اللَّهُ: “Allah” yaratıcının özel ismidir. Leysenin ismidir. Arkasından gelen leysenin haberi olan özelliğin Allah için olmadığını işaret eder.
بِ: Harf-i cerdir. Leysenin haberinin başına geldiğinde tekid için gelir.
كَافٍ: “Yeten” demektir. İsm-i fâildir.
عَبْدَهُ: O’nun kulu demektir. Buradaki O (هُ) Allah lafzına racidir. Yani Allah’ın kulu demektir.
كَافٍ عَبْدَهُ: “Kuluna yeten” demektir.
لَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ: “Allah kuluna yeten değildir” demektir.
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ: “Allah kuluna yeten değildir midir?” demektir. Burada gerçek soru yoktur. Soru takrir (veya ikrar) içindir. “Allah kuluna yetendir, değil mi?” anlamındadır. Karşı tarafa Allah’ın kuluna yettiğini kabul ettirmek, ona söylettirmek için gelmiştir.
Burada önemli olan yetmenin ne açıdan yetme olduğudur. Allah kuluna yetmektedir. Cümlenin içinde cevabı vardır. Ayette “Allah insana yeten değil midir?” demiyor, “Allah kuluna yeten değil midir?” diyor. “Kul-ilah ilişkisi” içinde bir yetme söz konusudur. Başkasına ihtiyaç yoktur.
يُخَوِّفُونَ: “Korkutuyorlar” demektir. خَوْفٌ Korku demektir. Zarar verici, eziyet edici veya hoş olmayan bir şeyin kendisine isabet edeceğini hissetmek manasındadır. Sülasi fiil olarak birisinden bir şeyden korkmak anlamında iken tef’îl bâbında korkutmak anlamındadır.
كَ: “Sen” demektir.
يُخَوِّفُونَكَ: “Seni korkutuyorlar” demektir. Burada korkutanlar kimlerdir. 32. Ayette “لِلْكَافِرِينَ” ifadesi geçmektedir. Öncesinde buradaki “onlar” zamiri olan cem vâvına en çok uyan kafirlerdir (الْكَافِرِينَ).
بِ: Harf-i cerdir. “İle” anlamındadır.
الَّذِينَ: İsm-i mevsuldür. Sonrasında gelen sıla cümlesi ile bir anlam ifade eder. Erkek çoğul için kullanılır. Bu haliyle organize topluluğu ifade eder. Bu organize yani örgütlenmiş topluluğun örgütlenmesinin ne üzerine olduğu sıla cümlesinde ifade edilmiştir.
مِنْ: Harf-i cerdir. “-den” anlamındadır.
دُونِ: دَانَ - يَدُونُ fiili miktarında, hacminde, gücünde, fonksiyonunda azalma demektir. Bu fiille aynı kökten gelen دُونِ ise kendisinden sonra gelenden daha aşağıda, daha zayıf, daha düşük fonksiyonlu olan anlamındadır.
هِ: “O” demektir. Aslı هُ dur. Allah lafzına gitmektedir.
دُونِهِ: “O’ndan aşağıda olan” demektir.
مِنْ دُونِهِ: “O’ndan aşağıda olandan” demektir.
الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ: “O’ndan aşağıda olandan olan organize topluluk” demektir. Bu bir organize topluluktur. Allah’a ait olan vasıfların çok çok altında vasıflara sahip olmuşlardır ve bu şekilde de organize olmuşlardır. Allah’a ait vasıfları kendilerinde göstermek üzere organize olmuşlardır.
يُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ: “O’ndan aşağıda olan organize toplulukla seni korkutuyorlar” demektir. Kâfirler Kuran’ın muhatabı olan kimseyi bir örgütlü yapıyla korkutuyorlar. Bu örgütlü yapı öncesinden anlıyoruz ki insanları “kul” olarak gören bir yapı. İnsanları emri altına alarak onları çalıştıran bir organizasyon ve kendine göre bir gücü var. Bu gücü nedeniyle birileri seni o organize toplulukla korkutuyor. “Aman sakın bunu yapma, başına iş çıkarırlar” diyorlar.
مَنْ: Şart edatıdır. “Kim” demektir.
يُضْلِلِ: “Yoldan saptırır” demektir. Aslı يُضْلِلْ dir. Şart edatından sonra geldiği için meczumdur. Son hareke kalkmış, sakin olmuştur.
اللَّهُ: Yaratıcının özel ismidir.
مَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ: “Allah kimi saptırırsa” demektir.
فَ: Şartın cevabı için gelir. Öncesinde şart cümlesi vardır. Sonrasında cevap cümlesi vardır.
مَا: Olumsuzluk edatıdır.
لَهُ: “Onun için” demektir. Buradaki o (هُ) şart ismi olan مَنْ e dönmektedir. “Allah’ın yolda saptırdığı kimse için” anlamına gelmektedir.
مِنْ: “-den” anlamında harf-i cerdir. Eğer bir olumsuz cümlede gelir ve sonrasında nekre bir kelime gelirse te’kîd için gelmiş olur. “Hiçbir” anlamına gelir.
هَادٍ: “Yol gösteren” yani “rehber” demektir. Nekre gelmiştir.
مَا لَهُ مِنْ هَادٍ: “Onun için hiçbir yol gösterici yoktur” demektir.
مَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ: “Allah kimi yoldan saptırırsa onun için hiçbir yol gösterici yoktur” demektir. Burada مَنْ umumi ism-i mevsuldür. Geneli ifade etmektedir ama وَ ile öncesine bağlandığı için söylenme sebebi iki topluluk içindir. Birisi korkutanlar diğeri kendileriyle korkutulanlar. Bu ikisi de dalalettedir ve onlara hidayet edecek yani yol gösterecek kimse yoktur.