جَاهِل ism-i fâildir. Türkçede de cahil şeklinde kullanılır. Ancak Türkçede cahil bilmeyen anlamında kullanılırken Kuran’da cahil bilmeyen demek değildir. Kuran “bilmeyen” anlamında doğrudan bilenin olumsuz olarak “bilmeyen” şeklinde kullanır.
هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Bilenlerle bilmeyenler aynı seviyede olur mu?
جَاهِل kelimesinin kökü olan جهل nin etimolojisine bakalım.
ج ayak demektir. Gitmek anlamındadır, tek yönlü hareketi ifade eder. ل çobanın sopasıdır. Bağlantı anlamındadır. İkisi bir arada (جل) giderek bağlantı kurmak anlamındadır. ه hareket demektir. Hareket nedeniyle bağlantıyı kuramamak demektir. Burada hareket stabil olmamayı ifade eder. İlmi metotlar kullanmadan bağlantı kurmak yani bir sonuca varmak manasındadır.
جهل kökünün Kuran’da iki mastarı geçer. Birisi جَهَالَة (cehalet) diğeri جَاهِلِيَّة (cahiliyye) dir.
Kuran’da dört kere geçen “cehalet” bilmemek değil, ilmi yöntemleri kullanmadan sonuca varmaktır. Burada dikkat çekici olan Kuran’da dört kere geçen “cahiliyye” mastarıdır. Böyle mastarlara sınâ’i mastar (المصدر الصناعيّ), yapma mastar, mastar-ı mec’ûle, mastar-ı ca’lî isimleri verilir. Câmid ya da müştak isimlerden türetilir.
جَاهِلِيَّةٌ: Câhillik demektir. جَاهِلٌ ism-i fâiline nispet ya’sı (öncesi kesreli şeddeli ya) ve yuvarlak te getirilerek mastar-ı sınâi elde edilmiştir.
جَاهِل + ِيَّةٌ ← جَاهِلِيَّةٌ |
Cehalet ile câhiliyye arasındaki temel farkın bilinmesi gerekir. Cehalet doğrudan fiilin mastarıdır. O fiilin gerçekleşmesini ifade eder. Câhiliyye ise ism-i fâilin mastarıdır. Câhiliyye câhil olmaya dayanır. Cehl fiilini yapmaya değil, câhil olmaya dayanır. Câhil ism-i fâildir ve istimrar yani süreklilik bildirir. Sonuna gelen nispet yâ’sı ve yuvarlak te ile sürekli câhil olmaya dayalı bir mastar elde etmiş oluruz. Bu mastarda cehalet süreklidir. Toplumda kişiler câhil durumdadır ve cehalet yerleşiktir.
Şimdi Kuran’da geçen cahiliyye terimlerine bakalım.
Cahiliyye hükmü
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? İnanan bir kavim için kim hüküm olarak Allah’tan daha iyidir? (Maide 50)
Cahiliyye toplumunda hükme varma ilmi metotlarla değildir. Kişilere dayalıdır ve duruma göre değişir. Herhangi bir olayın olması genel hükmü anında değiştirebilir. Başka bir olay olur, o olay üzerine önceki yanlışmış denir ve yeni hüküm yeni olaya göre verilir. Sonra başka bir olay olur ve yine hükümler değişir, sonra başka olay başka hüküm, bir başka olay bir başka hüküm… Daha da kötüsü hüküm kişiye ve zamana göre değişir. Aynı fiili yapanlardan biri o fiilden dolayı ceza görürken diğeri görmeyebilir. Aynı fiili bir dönemde yapınca göklere çıkarılan bir kişi başka bir dönemde yapınca yerin dibine sokulup en ağır cezaları görebilir. Daha önceden suç olmayan bir fiili suçlu olarak görülen birisi yapınca artık o fiil suç haline gelebilir.
Cahiliyye zannı
يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ
Allah’ı cahiliye zannıyla gerçek dışı zannediyorlar. (Ali İmran 154)
ظَنٌّ: Zan demektir. ظنن kökünden gelmiştir. Birinci babdan mastar olarak birisi, bir iş, bir şey hakkında sağlam olmayan, ihtimali olarak aklen bir hükme varmaktır.
Cahiliyye zannının özelliği bu ayette anlatılmaktadır: Allah’ı gerçek dışı zannetmek.
Cahiliyye hamiyyeti
إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ
Küfredenler kalplerinin içinde hamiyyeti, cahiliyye hamiyyetini kılmışlardı. (Fetih 26)
حَمِيَّةٌ: Korumacılık demektir. Birisini, birilerini şerden korumak ve ona yapılan eziyeti engellemek, onu himaye etmek manasındadır.
Cahiliyye hamiyyeti haklı olduğu için değil, kendisinden taraf olduğu için birisine korumacılık yapmak demektir. O kişi ne yaparsa yapsın birilerinin koruması altındadır. Haklı veya haksız olması önemli değildir, sadece o tarafta olduğu için korunmaktadır. Yarın güç sahipleri değişince bu korumacılık ortadan kalkabilir ve korumacı ile korumacılık yapılanlar değişir ve önceden korunanlar yerle yeksan edilebilir.
Cahiliyye teberrücü
يَانِسَاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا (32) وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا (33)
Ey nebinin kadınları, siz kadınlardan hiçbirisi gibi değilsiniz. İttika ederseniz sözü eğmeyin ki kalbinde hastalık olan kimse tamah etmesin ve ma’rûf söz söyleyin ve evlerinizde kararlı olun ve ilk cahiliyye teberrücü ile teberrüc etmeyin ve salatı ikame edin ve zekâtı verin ve Allah ve resulüne itaat edin. Allah yalnızca sizden ricsi gidermeyi ve sizi temizlemeyi irade ediyor (ey) ev ehli. (Ahzab 32-33)
تَبَرُّج: göz kamaştırıcı şekilde süslenmek demektir. برج kökünden gelmiştir. Dördüncü babdan بُرْجٌ mastarı gökte yükselerek yukarıda, güzel ve göz kamaştırıcı olmak manasındadır. تَبَرُّج ise tefe’ûl bâbındandır. Güzel ve göz kamaştırıcı olmak için mübalağalı bir şekilde çaba sarfetmek demektir.
Teberrüc toplumda güzel ve göze hoş görünmek için ciddi çaba harcamaktır. Yapılan bütün süslenmeler, estetikler topluluk tarafından yaygınlaşmıştır. Kadınlar çok ciddi olarak bu amaç için uğraşmaktadırlar. Cahiliyye teberrücü ise bunun düşünülmeden moda şeklinde yaygınlaşmış halidir. İlmi dayanağı olmadan yapılmaktadır. Zayıflamak için midesinin çoğunu rahatlıkla ve büyük bir heyecanla kestirip attırmakta, arkasından gelecek olan hastalıkları, vücuduna vereceği zararı hiç önemsememektedir. Tek derdi güzel görünmek ve bu görünüşünden dolayı cahiliyye toplumundan övgüler almasıdır ve kendisine gıpta ile bakılmasıdır. Ayette nebi kadınlarına bu yasaklanmıştır. Cahiliyye toplumunda erkeklerin de değer yargısı bunun üzerine kurulduğu için bu tür teberrücler hızla yayılmaktadır. Daha da beteri erkeklerde de bu teberrüc yaygınlaşır. Bedenlerini kaslı yaparak toplumda övgüler kazanmayı düşünürler ve kazanırlar da. Erkekler de estetik ameliyatları yaygın olarak olurlar. Kıllarını aldırırlar. Cahiliyye teberrücü bunu gerektirmektedir. Erkekler beynini kaslı (!) kadınlar da beynini güzel (!) yapmayı düşünmez. Varsa yoksa teberrücdür. İşte cahiliyye topluluğuna yakışan da budur maalesef.
Sonuç: Cahiliyye dönemi
Cahiliyye dönemi deyince herkes Mekke dönemini düşünmektedir. Kuran bir ifadeyi kullandığı zaman genel olarak kullanır. Cahiliyye dönemi şu günlerde tüm dünyada gördüğümüz dönemdir. Bu dönem sona erecek ve dünya aydınlanacaktır. Hükümler ilmi olacak, insanlar gösterişi bırakacak, zanla değil ilimle hareket başlayacaktır. Bu aydınlanma ancak Kuran ile olur, başka bir şeyle olmaz. Allah’ın indirdiği olmadan yapılan her tür uygulamanın nasıl da kötü sonuçlar verdiği son yüzyıl içinde çok açık ve net görülmektedir. Yine de direnmekte, kimse Kuran’a bakmamakta, bakanlar da maalesef Kuran’ı mehcur edinmişler, tecvidli okumanın ayrıntıları ile ilgilenmekte, Kuran’dan elde edilecek olan çözümlerle ilgilenmemektedirler. İlgilenenlerle de alay etmekte, dışlamakta, hor görmektedirler. Bunlara rağmen Kuran’ın aydınlanması gerçekleşecektir, cahiliyye dönemi sona erecektir.