‘Geçmiş olsun İzmir, Allah korusun Türkiye…’
MİLLÎ GAZETE yine farklılığını ortaya koydu ve “İZMİR DEPREMİ” sonrasında bugün (31 Ekim), birinci sayfanın tamamını kaplayan haber başlıkları ve kısa detayları ile birlikte “GEÇMİŞ OLSUN İZMİR / ALLAH KORUSUN TÜRKİYE” manşetiyle çıktı…
Birinci sayfada “KORKTUĞUMUZ İZMİR’DE BAŞIMIZA GELDİ…” başlığı da ‘TRAKYA SOKAĞA DÖKÜLDÜ’ ve ‘İSTANBUL’DA DA HİSSEDİLDİ’ başlıkları da var!
Evet, aynen öyle… Geçmiş olsun İzmir, Allah korusun Türkiye… Çünkü deprem sadece İzmir’de değil, Ege ve Marmara bölgelerinde yani Türkiye’nin batısının tamamında hissedildi… Çünkü deprem ülkesi Türkiye’de yaşıyoruz, her an ülkemizim herhangi bir yerinde deprem olabilmekte… İzmir memleketim olduğu için iyi biliyorum, çocukluğumdan beri hep ufak tefek deprem sarsıntıları ile sarsılırdık ama bu seferki sarsıntı hepsinden büyüktü…
Bu vesileyle ibret alınması ve ülke çapında deprem ile ilgili tedbirlerin gerçek anlamda alınması dua ve dileklerimizle son yüzyıldaki İzmir ve Ege depremlerini hatırlatalım…
İzmir ve Ege Bölgesi son 111 yılda 6 ve üzeri büyüklüğünde 8 deprem yaşadı. İzmir ve yakınlarında 1900'lü yıllardan itibaren 6 ve üzeri büyüklükte deprem sayısı, 6,6 büyüklüğündeki bu depremle 8 olarak kayıtlara geçti.
19 Ocak 1909'da 6 büyüklüğündeki İzmir Foça Depremi…
31 Mart 1928'de yaşanan 6,5 büyüklüğündeki İzmir Torbalı Depremi…
22 Eylül 1939'da 6,6 büyüklüğündeki İzmir Dikili Depremi'nde 1000 ev yıkıldı...
23 Temmuz 1949'daki 6,6 büyüklüğündeki İzmir Karaburun Depremi…
Merkezi Ege Denizi olan 6,8 büyüklüğündeki Söke-Balat Depremi'nin yaşandığı 16 Temmuz 1955'te ise 300 ev enkaza dönüştü...
6 Kasım 1992'de İzmir Seferihisar Doğanbey Mahallesi 6 büyüklüğündeki deprem…
12 Haziran 2017'de İzmir Karaburun merkezli 6,2 büyüklüğünde deprem oldu...
Ve İzmir Seferihisar’ın 17 kilometre açığında 6,6 büyüklüğündeki son deprem…
MARMARA ve İZMİR depremlerini bizzat yaşamış olan bir yazar (Engin Uğur Ağır), “17 Ağustos 1999 ve 30 Ekim 2020” başlıklı yazısında, duygularını şöyle yazmış: “Saat 03.02. ve 14.51. / İkisi de deprem saati. Birincisini İstanbul’da 17 Ağustos 1999’da yaşamıştım. / İkinci felakete ise Ege’nin incisi kentte gazetemizin Alsancak’taki binasının çatısında yakalandım. / Hava almak için çıkmıştım. / Ama o da ne... / Önce ufak ufak sallanmaya başladık. / İzmir’de hafif büyüklükteki depremlere alışkındık. / Ancak 10-15 saniye sonra öyle bir patırtı koptu ki sormayın. / Yer yerinden oynadı. / Altı katlı bina hop oturup hop kalkıyordu. / Aşırı bir gürültü, cam sesleri, yıkım gürültüleri art arda kulaklarımı tırmalıyordu. / Yaklaşık 15 saniye sürdü kimine göre 6.6, kimine göre 7.1 büyüklüğündeki deprem. / Tabii sarsıntı bitmedi, en az 30 saniye daha irili ufaklı artçıları yaşadık.”
Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in verdiği şu bilgi de çok önemli: “DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜ 7, ŞİDDETİ 8! Bu bölgede 7'yi aşan depremler geçmiş depremler olmuştu. Şu an depremin büyüklüğünü bazı istasyonlar 7 olarak veriyor. Bunun anlamı, bu depremin şiddetinin 8 olduğudur.”
İzmirli yazar arkadaşım Fehmi Koru, “İzmir depremi” vesilesiyle “İzmir depremi hepimizi sarsmalı, mümkünse titreyip kendimize gelmeliyiz” başlıklı yazı yazdı… O yazıya birisi şu yorumu yazmış: “Biliyoruz ki, muhtemel İstanbul depremi için önlem almayacağız. / Biliyoruz ki, biz ya da siyasi parti liderleri el sıkışıp kucaklaşarak kardeşçe bir dille biri diğerinden hakkını helal etmesini isteyip ortak meselelerimizi ortaklaşarak çözmek, ülkeyi daha iyi, daha güçlü kılmak için masanın etrafına oturmayacak. / Hayat, ne kadar kırılgan olabildiğini bizlere acı ve felaket aracılığıyla hatırlatsa da, biz o hakikate yabancıyız, biz birbirimize sağırız! / Var mı bir şansımız birbirimizi işitir hale gelme ve o halde kalma konusunda?”
İzmir Depremi sonrasında beş kız kardeşim ile yakınlarını ve İzmir’deki yakın arkadaşlarımı tek tek arayıp durumlarını öğrendim, ‘geçmiş olsun’ dedim… Sonuç olarak aynen Millî Gazetemiz gibi diyorum ki; ‘Geçmiş olsun İzmir, Allah korusun Türkiye…’