Sermayenin senaryosundaki rollerini oynuyorlar
Güçlü devlet deniyor, devletimiz güçlü olmalıdır deniyor, sivil ve askerlerden oluşan bürokrasi ile ekonomimiz güçlü olmalıdır deniyor ama ülkemizde ekonomiyi kim yönetiyor?!.
Devlet dört güçten oluşur; yasama, yürütme, yargılama ve yönetme.
- Yasamayı Türkiye Büyük Millet Meclis yapar.
- Yürütmeyi seçim sonrası kurulan hükümet yapar.
- Yargılamayı tarafsız ve bağımsız mahkemeler yapar.
- Peki, ülkemizde yönetmeyi kim yapıyor, ordumuz ne yapıyor?!.
Yasama, yürütme, yargılama ve yönetmenin dengeli, sağlıklı ve güçlü olması ile devlet güçlü olur. Yürütme yasalara göre yapılır. Uygulamadaki aksaklıklar tarafsız yargı tarafından belirlenir ve mahkûm edilir. Yönetim ise mahkemenin verdiği kararları uygular.
Olması gerekenler bellidir de olanlar ve derinlerdeki sebepler ne kadar bellidir?!.
Türkiye’yi yönetenler bilinmesi gerekenleri ne kadar biliyorlar?!.
Biliyorlarsa mesele yoktur ama ya BİLMİYORLARSA?!.
Özellikle “ADİL DÜZEN”i bilmiyorlarsa…
MİLLÎ GÖRÜŞ gömlekleri de yoksa…
O zaman vay hâlimize…
***
Bu ülkede bir zamanlar neler olduğunu kısaca hatırlayalım.
Sömürü sermayesi en yüksek seviyeye çıkmış olan ateizmi dayatmıştı. CHP yönetimi acımasız bir şekilde dinsizlik yaptı, dinî eğitimi ve ezanı bile yasakladı. Ondan sonra gelen Demokrat Parti (DP) görünürde dindarlık yaptı gibi görünse de gerçekte dinsizlik yaptı...
Yukarıda “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” ve “MİLLÎ GÖRÜŞ” dememizin sebebi var; bunların bilinmesi, benimsenmesi, kavranması ve uygulanması gerektiğinin gerekçesi var; hele hele gömlek olarak çıkarılmasının çok vahim ve derin sonuçlar vardır…
Neden?
Nedenini kısaca hatırlatalım.
Necmettin Erbakan’ın önderliğindeki MİLLÎ GÖRÜŞ PARTİLERİ Türkiye siyasetinde devreye girdikten sonra ülkemizde durum değişmeye başladı… Millî Görüş partilerinin Türkiye’deki bu uygulamaları dünyanın yönetim ve siyaset anlayışını da etkiledi; bu etki kartopu misali giderek büyümeye ve etkili olmaya devam ediyor…
Umarım bu kadar hatırlatma bile ne demek istediğimin anlaşılmasına yetmiştir.
***
Sömürü sermayesi Ortadoğu’daki siyasi hâkimiyetini İsrail devleti ile kurmayı planlamış ve bu devleti bu amaçla kurdurmuştur; bu devlete olan desteği devam etmektedir...
Sermayenin ayrıca özellikle bölgede tetikçi bir orduya ihtiyacı vardı. Türkiye halkı ve siyaseti “Millî Görüş Hareketi” sayesinde dindarlaşmaya başlayınca, bu görevi ateist Kürtlere vermek istedi; Türkiye’deki ateistlerle birleşip PKK örgütü MİT ve CIA tarafından kuruldu...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dört temele dayanır; Türkiye topraklarında yaşamak, Türkçe konuşmak, Türküm demek, Müslüman atadan gelmek yahut Müslüman olmak. Türkiye’de Müslüman olmayanlar resmen “azınlık” olarak kabul edilmiştir. Türkiye Türk ırkından olanların değil, Türküm diyen Müslümanların devletidir. Bölgedeki “Arap baharı” dinsizleştiren siyasetin iflası anlamında bir gelişmedir. Müslüman Türkler ve Kürtler ayrı devlet kurulmasını değil, İslâm yani “barış devleti düzeni”nin kurulmasını istemektedirler.
Sömürü sermayesi ne yapar ya da ne yapıyor?
Küresel tekel sermaye önce adamı hapsettirir ve orada yetiştirir. Sonra onu kurtararak başa getirir ve istediğini yaptırır. Öcalan şimdi işte o görevi görüyor. Ama içteki şartlar müsait değilse dış güçler bir şey yapamaz. Bilinmelidir ki Öcalan bizzat kendisi veya çevresi kendiliğinden bir şey yapmıyor, sömürü sermayesinin senaryosundaki rollerini oynuyorlar...
Mesele bazı yönleriyle böyledir; daha başka yönleri ise gelecek yazıda…