Önceki yazıyı, ‘Kur’an düzeninde dört dayanışma grubu vardır’ bilgisiyle bitirmiştik. Bu dayanışmaları tekrar hatırlayalım ve kaldığımız yerden devam edelim. 1) İlmi dayanışma. 2) Mesleki dayanışma. 3) Siyasi dayanışma. 4) Ahlaki dayanışma.
Ruhbanlık din adamlığıdır. Kur’an düzeninde ruhbanlık zorunlu dayanışma değildir ama meşru dayanışmadır. Bu dayanışmayı kuranlar ve bunlara katılanlar bir hayrı nezretmişlerdir; artık onlara uyma zorunluluğu vardır. Kur’an düzeninde ilmi dayanışma zorunludur. İlmi dayanışması olmayan o bucakta yaşayamaz. Çünkü hukuk mezheplere göredir. Bir de siyasi dayanışmaya katılma zorunluluğu vardır. Güvenlik böyle sağlanır. Mesleki dayanışma ve ahlaki dayanışmaya katılma zorunluluğu yoktur ama katıldıktan sonra bu dayanışmaların kurallarına hakkıyla riayet ederek hareket etmek gerekir.
***
Bu haftaki KUR’AN VE İLİM çalışmalarımıza Miladi Takvim ile ilgili bir bölüm de tevafuk olarak denk geldi; 2019 yılına girmiş olmamız vesilesiyle o notları da okuyalım.
Hz. İsa’nın insanlığa en önemli etkisi doğumunun uygarlıkların başlangıç olmasıdır. Miladi tarih bugün bütün insanlık tarafından kullanılmaktadır. Bunun dışında Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, İsa ve Kur’an uygarlıklarının başlama tarihleri hep bu takvime göre oluşmuştur. Bunun önemini belirtmek için onların adları ile değil vasıfları ile zikretti.
Hz. İsa, Hz. Meryem biriyle evlenmeden doğmuştur. Bunu normal şartlarda kimseye inandıramazsınız. Ama bugün 2 milyar Hıristiyanlık âlemi buna inanmaktadır. 1,5 milyarlık İslam âlemi de inanmaktadır. 4 milyar insanı bu masumiyete inandırma başlı başına mucizedir. İş burada kalmamıştır. Tüm dünya, milyarlık Budistler ve Hindular da, sosyalistler ve kapitalistler de bu takvimi kullanıyorlar. Kur’an nazil olduğu zaman Hıristiyanlardan başka Miladi Takvimi kullanan yoktu. Kur’an bunun beşeri takvim olduğunu ve tarihi olayların da buna göre oluşmuş olduğunu haber vermektedir. Kur’an’ın ilahi bir kitap olduğuna delalet açısından sadece bu ayet (Enbiya, 91) bile yeterlidir. Böylece geçmişi ve geleceği bilen tarafından oluşturulduğu kesin olarak sabit olmaktadır.
Hz. Meryem ve oğlu Hz. İsa uygarlıkların başlangıç noktasıdır. Onun doğumunu gerisin geriye sayarsak İbrani, İbrahim ve Nuh uygarlıklarıdır, ileriye doğru sayarsak Hıristiyanlık ve birinci Kur’an uygarlığıdır. Şimdi de üçüncü binyıl Kur’an uygarlığı başlamaktadır. Hz. İsa’nın doğumunu Allah tüm insanlığa başlangıç olarak kabul ettirmiştir.
Enbiya Suresi 91’inci ayetin sonu şöyledir: “Onu ve oğlunu âlemlere ayet yaptık.” İkisi bir ayettir. Hz. İsa ile Hz. Meryem arasında ortak tek bir şey olmalıdır, o da doğma ve doğurmadır. ‘Milattan Önce, Milattan Sonra’ deriz. İşte o “MİLAT” Hz. İsa’nın doğumudur. Burada geçen “ayet” kelimesinin nekre gelmesi, her bin yılın başı yeni uygarlığın ayetidir. Hz. İsa’nın doğumu da bunlardan biridir. Bundan dolayı nekre gelmiştir. Uygarlıklar Hz. İsa’dan önce de vardır, Hz. İsa’nın doğumundan sonra da vardır. Hz. İsa’nın doğumu ile bu uygarlıklar silsilesi birleştirilmiş olmaktadır ve bu silsile kıyamete kadar devam edecektir.
Ayette “Li’l-âlemîn / âlemler için” yani “el-âlemîn” kelimesini Fatiha’daki “el-âlemîn” olarak anlarız. Yani yeryüzündeki bütün topluluklar için ortak işaret yapar, herkes tarihlerini ona göre tarihlendirir. Bu husus ancak 20’nci yüzyılda gerçekleşmiştir. Bütün insanlık artık Miladi Takvim kullanmaktadır. Hiçbir devlet Türkiye veya İran’a bir yazı yazdığı zaman hicri tarih koymaz, İran da dünyaya hitaben yazı yazdığı zaman hicri tarih koymaz. Zamanla herkes Miladi Takvimi kullanmıştır ve hâlen de öyle kullanmaktadır.
“El-Âlemîn”deki “El” istiğrak içindir, fertlerin istiğrakı için değil toplulukların istiğrakı içindir, bütün devletler ve diğer bağımsız topluluklar Miladi Takvimi kullanacaklardır. Hz. İsa’nın doğumu yılbaşıdır, bütün insanlar için yılbaşıdır, bütün insanlık için ayettir.
***
(*)2019 yılının faize dayalı işçilik zulüm düzeninin sona erip bizim ‘faizsiz ortaklık düzeni’ yani ‘ADİL DÜZEN’ dediğimiz düzenin başlangıç yılı olması dua ve dileklerimizle…