Kur’an Ve İlim günlük ve haftalık çalışmalarımızın 994 ve 995’inci haftalarına da ulaştık, elhamdülillah… Bu hatırlatmayı zaman zaman yapıyorum, sebebinin anlaşılmasını Allah’tan diliyorum… Bugün, özellikle yayına hazırlamakta olduğum gelecek haftanın notlarından ilginizi çekebilecek bir demet sunmuş olacağım; istifade edilmesi dileklerimle…
***
Çağımıza gelinceye kadar bütün uygarlıkları peygamberler hazırlamışlardır ama bundan sonra peygamber gelmeyecektir yani iş başa yani biz insanlara kalmıştır.
Notlarımıza geçelim ve istifade edelim, inşallah…
“Uygarlıkları hazırlayan öncü peygamberler gelmiştir.
Nuh uygarlığını hazırlayan Hz. İdris, İbrahim uygarlığını hazırlayan Hz. Hud ve Hz. Salih gelmiştir. Hz. Musa ve Hz. Harun uygarlığı hazırlamış, Hz. Davut ve Hz. Süleyman uygulamışlardır. Hz. Zekeriya da uygarlığı hazırlamış, Hz. İsa uygulamıştır. Kur’an uygarlığını Hz. Muhammed hazırlamış, sonra peygambersiz olarak 1000 senelerinde uygulanmıştır.
Bugünkü uygarlığımızı da bizden önce Osmanlılar ve Cumhuriyetçiler hazırlamış, şimdi siz uygulayacaksınız; ‘SİZ’ diyorum, çünkü ben o hazırlayanların zamanında yetiştim...”
Üstad burada ‘SİZ’ derken hem önemli bir uyarı yapıyor hem de sizlere, bizlere yani bu meselelerle ilgilenenlere görevlerini hatırlatıyor; Adil Düzen Medeniyetini kurma görevi…
Hani Erbakan Hocamız, bu uyguladığımız Adil Düzen’in sadece kokusu mesabesindedir, artık (‘SİZ’, biz, ilgilenen herkes) Adil Düzen’in kendisini uygulayacak…
Bu vesileyle bu görevimizi hatırlamış ve de hatırlatmış olalım, inşallah…
Bu bölüm bu kadar!
***
“Ve entümhayru’l-vârisîn” yani Enbiya Suresi’nin 89’uncu ayetinin bu son kelimelerinin bize düşündürttüklerine ve yazdırdıklarına geçelim…
“(…) Herkes hayır içinde gelir ve hayır işleyerek gider. Hayrın ne olduğunu daha önce beyan ettik. Hayır, işletme mülkiyetidir. İnsan iki türlü mirasa sahiptir. Biri yararlanma mülkiyetidir. Miras yoluyla intikal eder ve anne babasına borçlu olarak doğan çocuklar miras bırakarak borçsuz ahirete giderler. Diğeri de, insan bir işletme kurar ve bir işletmenin yöneticisi olur. Sonu Allah’ın halifesi olarak birine vasiyet eder. Böylece işletmeden payını almayı hak eder. / Akevler’de yapılanlara karşı olanlar; yerine Akevler benzeri bir kurum kurmaya çalışmalısınız ve Allah’ın mirasını Allah’a bırakmalısınız. / Buradaki ‘hayru’l-varisîn’ manası üzerinde düşünürseniz çok şeyler bulabilirsiniz.
Hiçbir işletme bizim öz mülkümüz değildir. Mülkün maliki Allah’tır. Şeriat kuralları içinde bizi oradaki işletmede görevli kılmaktadır. Orada önce O’nun halifesi olarak kararlar alırız. Sonra da O’nun kulu olarak uygularız. İşletmenin varisi topluluktur, yani Allah’tır.
Biz maaş (yani aylık ücret) değil, işletmeden payımızı alırız. Tüccarsak sermayeden payımızı alırız, kiradan değil sermayeden alırız. Sermayenin kırkta birini devlete veririz. Kalandan istediğimiz kadar çekip kullanırız.
Yararlanma mülkiyeti sosyal kurumlarımıza aittir.
Kıyam mülkiyeti ise kamu mallarının işletmesi içindir.
Bir işveren bir taşınmazdan yararlanıyorsa kira payını verir. İşletme verir, sorumlu vermez. Bir işletme kazanamıyorsa nerden verecektir? Oraya sermaye koyanların payları onlarındır. Onlar da işletmeden pay alırlar. Emek koyanların emek payları da onlara aittir. İşletme kazanmışsa onlara pay düşer. Kirada da hâl yani çözüm böyledir. Sermaye sermayeden kaybeder. İşçi emeğinden kaybeder. Mülk sahibi de yıpranmadan kaybeder.
İşçilik sistemi olmadan ekonomik düzen kuruluyor demek, faizsiz ekonomi düzeni yani ORTAKLIK DÜZENİ oluyor ve kuruluyor demektir.
Tarafsız düşünmek gerek. Ekonomi kanunlarını bilerek düşünmek gerek...”
Bugünlük bu kadar; kaldığımız yerden devam ederiz, inşallah…