KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızdan sonuçlar aktarmaya devam ediyoruz…
Marks faizli sistemi anlatırken sermayenin tekellerde toplanacağı ve sonunda yeryüzünün birkaç aile veya kişi tarafından yönetilmeye başlanacağı, sonunda bu dünya devletinin yıkılacağını, sonra yerine komünizmin geleceğini söylemiştir. Komünizmin nasıl bir şey olduğunu ve nasıl işleyeceğini açıklayamamıştır. Sadece din yok, aile yok, devlet yok, mülkiyet yok demiştir. Komünizmi yoklarla tarif etmiştir. Marks’ın bu tarifi tarif olmamıştır.
Marks’ın dedikleri hep gerçekleşmiş, ne var ki komünizm gelmemiştir.
İşte, Kur’an burada (Taha Suresi’nin çalıştığımız bölümünde) Marks’ın tekelleşerek dünyaya hükmedeceği sermaye ve devletlere işaret etmektedir. Tarihi gelişmeyi bildirmektedir. Bugün yeryüzünde tekel Sermaye ile işbirliği yapmış olan tekel siyaset vardır, bürokrasi vardır. İnsanlar Sermaye’den çektiklerinden daha fazlasını bürokrasiden çekiyorlar.
İnsanlığın çözmesi gereken sorunların başında karşılıksız para gelmektedir. İkinci sorun bürokrasidir. Devletin imkânlarını ellerine geçiren kadro Sermaye’den daha etkili olarak halkı sömürmektedir. Halk bürokrasi ile mücadele edeceğine, bürokrat olup sömürenler arasına geçme çabası içindedir. Demek ki zenginler daha çok zengin olup çalışanları sömürmese, hiçbir canlı intihar etmez. Bürokrasi ile de sorun çözülemez. O halde çözüm halkın halk olarak örgütlenmesidir. Bu da ancak Hizmet ve Dayanışma Kooperatifleri ile mümkündür.
‘Sermaye ve bürokrasi yoluyla sorunları çözmeye yeltenmeyin’ diyor, Kur’an.
Kuvvet uygarlıkları çatışma uygarlıklarıdır, savaş uygarlıklarıdır. Hükmedebilmek için durmadan çatışırlar, böylece uygarlaşma meydana gelir.
Canlılar arasında da böyle bir yarış vardır. Canlıların yeryüzünü kaplamaları bu sayede mümkün olmaktadır. Kuvvet uygarlıkları enam uygarlıklarıdır. Onlar şeytan hizbidirler. Onlar da ilahi kaderin içindedirler. Onlarda çatışma vardır, bizde yarışma vardır. Onlarda savaş asıldır, bizde barış asıldır.
Hak düzeni ile kuvvet düzenini iyi kavramamız gerekmektedir. Kuvvet düzeninde insanlar birbirleri ile çatışmaktadırlar, savaşmaktadırlar. Hayat mücadeleden ibarettir. Kazanan yaşar. Diğerleri elenir gider. Bu düzen hayvanlar âleminin düzenidir.
Hak düzeninde yani Kur’an düzeninde ise barış vardır, dayanışma vardır, yardımlaşma vardır ve yarışma vardır. Birlikte kazanma vardır. Hizmet ve Dayanışma Kooperatifi’nin manası budur. Merkez hükmedici değil hizmet edicidir. Kur’an bunlara “Rabbinin rızkı” diyor. Servet veya silah hâkim değildir. Herkes çalışmakta ve yaşamaktadır. Sermaye vardır, semtlere hizmet vermek için; onların mallarını en az kârla üreticiden tüketiciye ulaştırmak için. Yönetim vardır, hakem kararlarını uygulamak için. Bunlar halka hükmetmezler, halka hizmet ederler. Hâkim olanlar hakemlerdir, hakemlerden oluşan yargıdır.
Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarında semtler oluşacak, her semt yüzlerce ve/ya binlerce sene yaşayacaktır. Her semt huzurlu yaşayacaktır. Burada yaşayanlarda aş sorunu, iş sorunu, eş sorunu, piyasa sorunu olmayacaktır.
Kimse kimseye hükmetmeyecek ama kimse kimsenin mahkûmu da olmayacaktır. İşçi-patron yok, ortak-ortak yani “karşılıklı ortaklık ve yardımlaşma” var. Hükmeden piyasadır. Hükmeden arz ve talep kanunlarıdır. Hükmeden senetlerdir. Hükmeden hakemlerdir.
Biz yarım asır içinde bunu başardık... Şimdi ikinci yarım asrın eşiğindeyiz...
İnsanlığa Kur’an düzenini yani Adil Düzen’i fiilen uygulamalı olarak sunacağız, inşallah. Bizim onların dolarında gözümüz yoktur; biz parasız iş yapacağız. Bizim onların silahında da gözümüz yoktur; biz barış içinde başaracağız. Biz askerliğimizi yaparız, vergimizi veririz, kanunlara uyarız, mahkeme kararlarına boyun eğeriz. Bizim onlardan istediğimiz tek şey, diğerlerine tanıdıkları hakları eşit şartlar altında bize de tanısınlar. Farklı muamele istemiyoruz, farklı baskılar yapmasınlar yeter.