Bugünkü günlük okumalarımdan bir yazı, başlığından itibaren dikkatimi çekti, Mehmet Acet’in “Erdoğan: İsraftan tasarruf yapacağız” başlıklı yazısı…
Yazının baş tarafı aynen şöyle: “Geçen hafta Beştepe Külliyesi’nde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında ekonominin durumu dikkate alınarak nereden nasıl tasarruf yapılacağı meselesi konuşuldu. / Toplantı öncesinde bakanlardan 2018 bütçesinde, yani yılsonuna kadar yüzde 30 tasarruf için çalışma yapmaları istenmişti. / Toplantıda konu açılınca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bakanlara tasarruf deyince ne anlaşılması gerektiğini belirten bir çerçeve çiziyor. / ‘Biz israfın tasarrufunu yapmalıyız’ diyor.”
Demek ki neymiş? İsraf varmış ve israftan tasarruf yapılacakmış!
Bu konuda yazacak ve yorum yapacak çok şey var ama düşünüp vazgeçtim!
Kur’an’dan bir ayet geldi aklıma: “… O (Allah) israf edenleri sevmez” (Arafa, 31).
***
KUR’AN VE İLİM haftalık çalışmalarımıza sarılmak dışında ne yapabilirim ki…
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 980’inci haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
KUR’AN VE İLİM çalışmamıza sığınayım, diyeceklerimi oradan diyeyim en iyisi...
“Kur’an’ın kurduğu düzende kademe kademe denge vardır.
a) İnsan yıllık ihtiyacını karşılayacak miktarda üretim yapacaktır.
b) İnsan artan zamanını imarda harcamalıdır yani yeryüzünü daha çok insanın yaşayacağı şekle sokmalıdır.
c) Sonra kendilerine imkânlar sağlanan insanlar daha çok üretmeli ve çoğalmalıdır.
d) İnsanlar artan zamanlarını uygarlaşmada yani ilim elde etmek için çalışarak geçirmelidir. İnsan her an imkânı nispetinde ilmini artırmalıdır. Namaz, zekât, oruç ve hac bu artan zamanları değerlendirmek içindir, öğrenme ve araştırma içindir.
Hayatlarını bu düzen içinde geçirenler aşırılıklardan kurtulmuş olurlar…
Bu dünyadaki maişetendankeyi şimdi yaşıyoruz. AK Parti bu durumu bize yaşatmaktadır. Büyük sıkıntılara girilmiştir. Tek çözüm vardır, Kur’an’a kulak vermek. Bu fiilin sorumlusu Erdoğan değildir, onun çevresindeki kadrosudur. Erdoğan onları Allah’ın yolundadırlar diye topladı, onlar ise Sermaye’nin yolunu tercih ettiler.
Adil Düzen’i 50 senedir anlatıyoruz. Necmettin Erbakan bize kulak verdi, S. Zaim kulak verdi, H. Karaman kulak verdi. Dünya bizi dinledi de, bu Merkez Bankası sorumlularından biri gelip neden bizimle istişare etmedi, neden yazılarımızı okumadı?
Asıl sorumlu ve asıl kör olarak gelecek olanlar onlardır, bunların içinde hassaten Kur’an’a ve Allah’a inanmış namaz kılan kardeşlerimizdir...” (s. 8, 9)
***
“Bizim görevimiz vardır. Her söze kulak vereceğiz. Bir kimsenin on milyar insanı dinlemesi mümkün olmadığına göre belli kurumunuz olacaktır. Her söyleneni dinleyecek ama her sözü değil, farklı bir söz varsa o kayda geçecektir. Kooperatif genel hizmeti içinde bunun için kurumlar vardır. Basın yayın, haber alma, araştırma, duyurma (takip) kurumları vardır. Önce kişiler söyleyeceklerini semt kooperatiflerinde söylerler. Bucakta ilk tasnif ve eleme yapılır. Sonra ilde, sonra ülkede, sonra insanlıkta yayın tasnifi yapılır, basın ve yayında yer alır.
Bunlara dayanılarak her kademede ve herkes içtihat yapar, icmalar oluşur. İnsanlık Allah ile irtibatını böyle kurar. İstişarede başkanlar istişare sorumluları ile istişare ederler. Bu semtlere kadar ulaşır. Başka kanallardan gerisin geriye dönen görüşler tekrar istişare edene ulaşır. Böylece bütün sözlere kulak verilmiş olur...
O halde tek çözüm vardır. Önce yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını yapacağız. Orada olanlar emniyet içinde olacaklar. Onların mallarını devlet gasp edemeyecek. Çünkü hakemlerden oluşan adil yargı vardır. Sonra yüz ahşap evden oluşan dinlenme sitelerimiz olacak. Buluşmak isteyenler aynı dinlenme sitelerinde tatillerini geçirecekler...
Gelin, Kur’an’a sarılalım, on bin ortaklı Ar-Ge Ortaklığını birlikte kuralım...” (s. 13)