Kaldığımız yerden devam ediyoruz…
“Adil Düzen İlmihali’ne göre, kim olursa olsun, hukukun ve adaletin tesisi çok önemlidir. Bu kişiler ister ateist, ister Hıristiyan, ister Yahudi olsunlar…
Çünkü Kur’an ayetleri bize bunu telkin eder.
‘Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir’ (Maide, 8).
Adil Düzen’de Din, kişinin kendi özgür iradesiyle ve aklıyla karar vererek Mutlak Varlık olan Yaratıcı’ya bağlı olmasıdır.
Din için bağlayıcı olan iki kavram ‘Akıl’ ve ‘İrade’ dini anlamada ve uygulamada ölçüttür. Bundan dolayı kişi DİN konusunda kendi aklına ve iradesine en uygun olanı seçer.
Adil Düzen’de din:
Özeldir,
Kişiyi bağlar,
Kendi kararıyla dini ibadetleri belirler ve uygular.
Bu üç konu Adil Düzen’de dinin nasıl anlaşıldığını açıklayan noktalardır.
Adil Düzen’de din özeldir:
Din, insanın kendisini bağlayan inanç bütünüdür. Yaşadığı inançla ya da inançsızlıkla ilgili bütün kararları kişi kendi verir. İnanmak ister inanır, inanmak istemez ve inanmaz. Aslolan özgür iradesiyle ve aklıyla bir sonuca varmasıdır. Bundan dolayı Adil Düzen’de hiçbir kimse inancından dolayı sorgulanamaz ve ayıplanamaz.
Adil Düzen’de din kişiyi bağlar:
Kişi inanıp inanmama konusunda baskı görmediği için, dini anlayışında yaptığı bütün kararlar da kendisini bağlar. Başkası için karar veremez ve bir başkası da kendisi için karar veremez. Nasıl ki…
Din için ‘Akıl ve İrade’ gerekiyorsa, hesap gününde de akılla ve özgür iradeyle verilen kararlar sorgulanacaktır, bundan dolayı inancı barındıran dinle ilgili bireysellikten çıkarak grup/sürü psikolojisine girerek yaşamak Adil Düzen’in din anlayışına terstir.
Kendi kararıyla dini ibadetleri belirler ve uygular:
Kişi bir dine inanıyorsa, o dinin ibadetlerini yerine getirirken de kendi aklıyla ve özgür iradesiyle karar verir ve uygular. İbadetleri yaparken ‘Toplumsal Alan’a müdahale ediyorsa, kolektif kul hakkına girdiği için keyfi harekette bulunamaz.
Dini ibadetleri yapmak zorunda olmayan ve inanmayan kişiler de, inançsız olmalarını baskı unsuru olarak başkalarına dayatamaz. Kendisinin inançsızlığı diğer fertlerin de inanmamasını gerektirmez. İnançsız olmasından dolayı toplumsal alanda inançlı olanları yerme ve yanlış görme hakkı yoktur.
Aynı şekilde inanan ve ibadetlerini yapmak isteyen kişiler de toplumsal alanda ibadetleri ifa etmek için keyfi davranamaz.
Bir işyerinde çalışan kişi namaz kılmak için çalışma saatlerinde kısıtlamaya gitme hakkına sahip değildir. Kendi aklı ve iradesiyle karar verir ya molalarını kullanır ya da birleştirerek evinde namazını kılar.
Aynı şekilde meditasyon yapan bir kişi de işyerinde çalışma saatinden kısıtlamaya giderek dini ibadetini çalışma esnasında yapma hakkına sahip değildir.
Adil Düzen’de tüm bireyler özgür iradeleriyle istedikleri dine inanma ya da inanmama hakkına sahiptirler, bu yüzden de Adil Düzen sadece Müslümanlar için değil bütün insanlar için özgürlük sistemidir. Sevgi ve Bilgiyle kalın.” (Sinan Eskicioğlu)
Dua ve dileklerimiz çok ama şu kadarla sınırlayalım: “ADİL DÜZEN”in bir an önce ilim ve amelde, teori ve pratikte benimsenmesi, okunması, anlaşılması ve uygulanmasıdır.