Kur’an diyor ki; İ’LEMÛ/BİLİNİZ…-1
Kur’an “i’lemû/biliniz” diyor... Bir arabaya bindiğinizi kabul edin. Arabanız yeni, siz de eski iyi bir şoförsünüz. Arabanızın deposu dolu, yüzlerce kilometre yol alabilirsiniz. Yollar açık, trafik tıkalı değil. Gitmeniz gerekiyor. Ne var ki nereye gideceğinizi bilemiyorsunuz. Bu durumda hareket etmeniz mümkün müdür? Yahut gideceğiniz yolu bilmiyorsanız gidebilir misiniz? İnsanların bedeni birer araba gibidir, ruhları da arabanın sahibidir. Çevre açık, her tarafa doğru yol alınabilir ama nereye gideceğini bilemiyorsan şaşakalırsın.
19. Yüzyıl’ın ilim adamları böyle diyorlardı. Kâinat bir kitaptır. Bu kitabın ilk sahifeleri kopmuş, son sahifeleri de kopmuş. Yaşadığımız dünyayı biliyoruz ama var edilişimizi bilmiyoruz. Sonra ne olacağız onu da bilmiyoruz. 1950’lerde durum böyle idi. Modern fizik keşfedilmiş ama henüz ürünleri elde edilememişti.
Bugün kâinatın yaradılışını ve geçirdiği evreleri biliyoruz.
Nasıl öğrendik?
Kâinatın bundan 13,7 milyar yıl önce yaratıldığını ve büyük patlamanın olduğu zamanı bilmeye başladık. Yaratılan her cisim çevreye ışık yaymaya başlamıştır. Bize gelen ışıkların bizden ne kadar uzaktan geldiğini biliyoruz. Bunu dalga boyundan biliyoruz. Çıkan ışıkların bizden olan uzaklıklarına göre kırmızıya kayarlar. Uzaklığını bilince ne kadar zamandır yolda olduklarını da hesaplarız. O halde her ışığın yola çıktığı zamanı bilebildiğimize göre tüm kâinatı ömürleri ile biliyoruz.
Artık kâinat kitabımızın başlangıcını biliyoruz, sona doğru gittiğini de biliyoruz.
Güneş’teki hidrojen yakılıp helyuma çevrilmektedir ve tükenmektedir.
Güneş’teki hidrojen tükendiği zaman hayat bitecektir.
Başka bir olay daha vardır. Galaksideki yıldızlar 2 milyar ışık yılı çapında bir gaz yığını idi. Bugün 100 000 ışık yılına inmiştir. Yani çapı yirmide bire inmiştir. Bu yaklaşma devam etmektedir. Galaksimize bu sebeple “dünya seması” denmektedir, “yakınlaşmış sema” denmektedir. Sonunda bir yerde toplanıp yeniden patlayabilir.
Başka bildiklerimiz de şunlardır. Kâinatımız üç boyutludur. Hareket edebildiğimize göre demek ki dört boyutludur. İradeli hareket yapabildiğimize göre beş boyutludur.
Kur’an dört boyutluya “kürsü”, beş boyutluya “arş” demektedir.
Yani… [Evet; bu haftaki (687’inci hafta) seminer çalışmamızdan aktarıyorum.]
Geçmişin kopmuş sayfalarını yavaş yavaş bulmaya başladık...
Geleceğin de sayfalarını artık ortaya çıkarıyoruz...
Şimdi kendi kendimize soruyoruz:
- Biz niye yaratıldık?
- Biz niye varız?
- İşimiz nedir?
- Ne yapmalıyız?
İşte; Kur’an’daki “İ’LEMÛ/İLMEDİNİZ/BİLİNİZ” emriyle bizim bunlar üzerinde ilim sahibi olmamız istenmektedir.
- Kâinat niçin yaratıldı?
- Biz yani insanlar niye yaratıldı?
- Bizim kâinattaki yerimiz ve görevimiz nedir?
- Geçmişimiz ne idi, geleceğimiz yani âhiretimiz ne olacaktır?
Bunlar üzerinde bilgi sahibi olmamız istenmektedir.
“Mallarınız ve evlatlarınız fitnedir, bunu biliniz.”
“Allah’ın yanında azim ücret vardır, bunu biliniz.”
Kur’an’da böyle deniyor, Kur’an böyle bildiriyor.
- Mallar ve evlatlar bizim için nasıl oluyor da fitne oluyor?
- Sonra, “Allah’ın indideki azim/büyük ücret” nedir?
Kur’an’ın, üzerinde durup öğrenmemizi istediği şeyler bunlardır.
(Devamı var)