Kur’an’ı tanımak-1; Kur’an’ın müşkülleri (2)
Alabaş Koca (Hoca) anlatmaya devam ediyor…
“İNSAN SÖZÜNÜN STATİK OLMASINA KARŞILIK, BU “KİTAP/KUR’AN” DİNAMİKTİR, CANLIDIR, YAŞAMAYA VE YENİ ŞEYLER SÖYLEMEYE DEVAM EDİYOR. YETER Kİ SEN ALICININ FREKANSINI ONUN FREKANSINA AYARLA, BAK SANA NELER SÖYLEYECEKTİR...
Bu “KİTAB”ın adı bile gariptir. Kendi için, “KUR’AN” diyor, “KİTAP” diyor, “FURKAN” diyor, “ZİKR” diyor. Ben şimdi sana derim ki; onun “KUR’AN” dediği yerde, sen onu “TOPLULUĞUN ANAYASASI” anla, “KİTAP” dediği yerde, “TOPLULUĞUN ORTAK YASALARI, KAMU HUKUKU” anla, “FURKAN” dediği yerde, sen onu “İÇTİHATLAR, FARKLAR, FIRKALAR” olarak anla, “ZİKR” dediği yerde, sen onu “TOPLULUĞUN GENELGELERİ TALİMATLARI, UYARILARI” vs olarak anla…
Tasniflerimde hata varsa, sen yeniden düzenle, “bu da olur mu?” diye mutlaka ama mutlaka düşün. Bu KİTAP, öncelikle topluluğun (ismi mevsullerle ve çoğul sıgaları ile kullanmakta), sonra da kişilerin el kitabıdır, kılavuzudur. Topluluğun sağlıklı oluşması, bireyin sağlıklı gelişmesinden başka bir maksadı yoktur. Soyut bir varlığın, somut şeylere ihtiyacı da yoktur, esasen. İstedikleri hep bizim içindir.”
*
-Alabaş Koca, ben bu kadarına dayanamayacağım, artık ayrılayım, bir daha da gelmeyeyim…
- Evlat, artık çok geç, sen bu kapıdan vazgeçemezsin. Gitsen de tez zamanda dönersin. Üstad Süleyman Karagülle’nin babasından duyduğu bir kıssayı sana anlatayım, sen ne demek istediğimi o zaman anlarsın.
Zamanın birinde bir hocanın talebeleri varmış... Onlara her gün dersler verirmiş. İçlerinden bir tanesi çok istidatlı imiş... Gel zaman git zaman bir gün o talebe hocasına;
-“Hocam, ben artık derslere gelemeyeceğim, çalışıp, para kazanacağım…” demiş.
-“Peki, orada sana kaç para verecekler?” diye sormuş hocası.
-“Her gün 1 akçe verecekler” demiş.
Hoca; “Sen derslere gel, ihtiyacın olan o bir akçeyi de ben sana vereyim” demiş.
Günler böyle geçmiş, hem ders vermiş hem de 1 akçe vermiş ve hoca, artık talebesinin içine “İlim Aşkının” girdiğini anladığında, talebeyi çağırıp, “Param bitti, bundan sonra artık sana para veremeyeceğim. İstersen git, o işte çalış” demiş.
Talebe, “Hocam, siz bana para veremeseniz de, ben derslere geleceğim” demiş.
Günler böyle geçip, giderken, talebenin artık yeterli kıvama geldiğine kanaat getiren hoca, yine onu çağırmış ve “Evladım, biliyorsun artık ihtiyarladım, ihtiyaçlar da giderek artıyor. Eğer sen bana sana vereceğim derslere karşılık, her gün 1 akçe vermezsen, sana ders veremeyeceğim.” demiş.
Talebe, “Hocam ben derslere geleceğim ve size de her gün 1 akçe vereceğim” demiş. Hoca bu taktiği ile hem talebesini ilim adamı yapmış, hem de ona verdiği paraları geri almış.
*
Alabaş Koca bu hikâyeden sonra talebesiyle ilgili olarak sözü şöyle bağlamış:
- “Evlat, sen ve arkadaşların işte bu son aşamadasınız, Artık Gidemezsiniz.”
*
Alabaş Koca’nın “talebesi” derin düşüncelere dalmış…
“Ben ise Alabaş Koca Hocamın sözünden emin değilim... İkinci vaka, “KUR’AN-KİTAP” olayını sabırla bitirebilirsem, üçüncüde başıma ne geleceğini şimdiden merak etmeye başladım... Şimdilik “Allah cümlemize sabır ve sebat ihsan eylesin” diyeyim de…”
***
Bugünlük de bu kadar! Sizin de sabrınız ve ilginiz olursa, “KUR’AN’I TANIMAK-2; MUCİZELER” bahsi ile devam edebiliriz… “Ne dersiniz; sabrınız ve ilginiz var mı?..”
İNNÂ LİLLÂHİ VE İNNÂ İLEYHİ RÂCİÛN: Mustafa Kurdaş’ın Annesi Penpe Hanımefendiye Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum…