Kürt siyasetçiler
2104 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

Kürt siyasetçiler 17 Nisan 2011 Pazar

Bir siyasi yapıyı anlamak için önce onların stratejilerini belirlemek gerekir. BDP’nin desteklediği son adaylar ve söylemleri bunun ipuçlarını vermektedir.

- BDP adayları partinin stratejisini belirler.

- Milletvekili olma veya sayılır hale gelmek için takip edilecek yol derin halkı kandırıp oyu almak sonra da tekel sermayeye hizmet etmek gerekir.

Kürt siyasetçiler varlıklarını ve başarılarını çatışma ortamında görmektedir. İktidarın, bugüne kadar görülmemiş biçimde, kültürel haklar tanıması ve bunu genişletmek kararlılığına rağmen çatışma tahrik edilmektedir. Burada çatışma ile silahlı eylemleri değil uzlaşmaya yanaşmamayı kastediyorum.

- AK Parti’nin tavizleri Kürtçüleri memnun etmemiştir.

- Etmez çünkü Kürtçülük Kürtlerin çıkarı için yapılmıyor, çıkarları uğruna Türkiye’yi yıkmaya çalışan güce alet olunuyor.

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürt kimliğinin göz ardı edilmesi bir mecburiyetti. Çünkü ulus devlet inşa ediliyordu ve bunun homojen kabul edilmesinden başka çare yoktu. Eğer topraklarımızda farklı ulusların yaşadığı kabul edilseydi Anadolu’da bir çok devlet kurulması gerekirdi. Bu ulusa Türk ulusu denmesinin nedeni bencillik değil en uygun tanımın seçilmesinden kaynaklanıyordu. Bu nedenle kuruluş aşamasında tek ulustan söz edilmesini bir başarı saymak ve bunun herkes için geçerli olduğunu görmek gerekir. Bu durum günümüze kadar devam etti.

- Türkçe ve Türk kelimesi doğaldır. Herkes için geçerlidir.

- Bir devletin adı olur. Adsız insan olmadığı gibi devlet olmaz. Bir devletin resmî dili olur. Bir dili olmayan devlet olmaz. Türk ve Türkçe binlerce yılın oluşturduğu bir ulusun dilidir ve adıdır. Kimse ne adı seçmiştir ne de dili. İstiklal savaşına katılanlar bu dili ve adı bilerek katıldılar. Sözden dönen dinden döner.

PKK ile başlayan Kürt hareketi başlangıçta sınıfsal bir hareketti ve Güneydoğu’daki feodal yapının bölgede yaşayan halkı ikinci sınıf insanlar olarak gören anlayışından kurtarma amacı taşıyordu. Kürt kimliğinin kabulü de birinci sınıf vatandaş olmanın gereklerinden biri kabul ediliyordu. Yani mücadele ayrı bir halk ve buna dayanan bir yönetim kurmak amacıyla değil bölge insanını eşit vatandaşlar yapmak amacı taşıyordu.

- PKK başlangıçta Kürtlerin Türklere eşit sayılması ve insanca muamele istiyorlardı.

- Gizli güç cin taifesi bu yolla Kürtleri kandırabiliyordu.

Zaten o güne kadar bölgede hakim olan ağalık düzeni yönetimle çatışma halinde değildi ve konumunu sürdürmekten başka amacı yoktu. Aşiretler, bir partiye onun ideolojisini benimsedikleri için değil, rakip aşiretle aynı yerde olmamak için oy veriyordu. Bir günde bir aşiret bir partiden diğerine geçebiliyor ve bunun o partinin oyunu ne kadar artıracağı gazetelerde okunuyordu. Yani her aşiret tek bir birey gibi davranıyordu. Bunu belirleyen aşiret reisi idi. Bugün bile aşiretlerin desteklediği adaylardan söz ediliyor.

- Ağalar devletle uyum halimde idi.

- Birbirlerine olan rekabetlerini partiler içinde sürdürüyorlardı.

Yapılması gereken bölgede yaşayan Kürtleri bağımsız karar veren bireyler haline getirmek ve onları her türlü vesayetten kurtarmak olmalı iken sert uygulamalar ve adaletsizlikler, kişileri birey yapmak bir yana, daha çok vesayet altına girmeye mecbur etti. Her türlü farklılığı bölücülük sayan zihniyet bölge halkını birlikte harekete zorladı. Yani Kürtleri ayrıştıran kendilerine farklı insanlar olarak davranan zihniyet oldu.

- Fertleri özgürleştirip devlete bağlı hale getireceğimize onlara baskı yapıp birleştirdik.

- Bu Türkiye’yi bölmek değil yıkmak isteyenlerin siyaseti idi. Türkiye yöneticileri bilerek veya bilmeyerek onların emirlerini yerine getiriyor.

Bölgedeki siyasetçiler stratejilerini bu temel üzerine kurdular. Geçmişteki olumsuzlukları Kürtlere karşı olan ve onları farklı gören zihniyetin eseri olarak gösterdiler. Bunun yetersiz iktidarların eseri olmadığını ve devam edeceğini savundular. Elde edilen her hakkı var olan iktidarın dünya görüşünün bir sonucu olmadığını, kendi mücadelelerinin bir sonucu olduğunu söylediler. Mücadele etmeden hiçbir şey alınamaz dediler. Sonuç olarak, başarılı bir biçimde ve ülkedeki aşırı vatanseverlerin davranışlarından da faydalanarak sorunu bir kimlik sorununa dönüştürdüler. Şimdi sınıfsal farklılıkların kalktığını ve her türlü adayın ortak Kürt kimliğinde buluştuğunu görüyoruz. Geçmişte PKK ile mücadele eden ve korucu olan aşiretlerle Öcalan’ı lider kabul ettiğini söyleyen kişiler aynı çatı altında birleştiler. Bunu sağlayan bölücülük karşıtları memnunlar mı?

- Baskı ve dışlama sonucu bizimle beraber olan korucular da kimlik sorununda birleştiler.

- Bu zararlı bir olay değildir. Artık Kürtleri temsil eden bir parti var demektir. Baraj kalkıp seçime parti olarak girebilmelidirler.

Hasmı desteklemek 23 Nisan 2011 Cumartesi

Günümüzde tartışmaların hatta çatışmaların demokrasi, hukukun üstünlüğü, vesayetlerin kaldırılması için yapıldığı söyleniyor. Oysa bütün bunlar bir sel gibi akıp gidecek ve arkasında azımsanmayacak kumlar bırakacak. Güncel tartışmaları bir yana bırakıp arkada kalacak kumlar hakkında konuşmanın daha yararlı olacağını düşünüyorum.

- Vesayetin kaldırılması için çatışıldığı söyleniyor. Su gidecek kum kalacaktır.

- İnsan sürekli evrim içindedir. Duranlar düşerler. Yeni kötü de olsa eskiyi yaşlanmışı yener. Adil Düzen bunun için gelecektir. Gelmezse başkası gelir.

Geçmişte Kürt sorunu teröre indirgendi ve bu konuda konuşanlar ya terörist ya da teröre yardım ve yatakçılıkla suçlandı. Terörle mücadele adı altında bir sürü haksızlık ve kanunsuzluk yapıldı. Bu uygulama terör olaylarının tabanını küçültmedi büyüttü. Bölgede halkın büyük bölümünü temsil eden ve aşirete bağlı olarak yaşayanlar korucu yapıldı ve bunların sayısı terörü desteklediği iddia edilen tabandan onlarca kere daha büyüktü.

- Kürtçülük PKK sorunu olarak görüldü. Sonunda birleştiler.

- Sorun tarım döneminden sanayi dönemine geçilmiş olmasıdır. Sorun sanayi dönemi hukukunun hazırlanmamış olmasıdır.

Bu uygulamalar gerçekte sorunu büyütüyordu ve devlet bunun farkında olmasa bile bir akıl bunu başarıyla gerçekleştirdi. Eğer terörle mücadele ettiğini sananlar geleceğe yönelik bir senaryo hazırlasalardı ve bunun gereklerini yerine getirselerdi bugün böyle bir sorunla karşılaşmazdık. Çünkü yapılması gerekenler en uygun şartlarda gerçekleşmiş olurdu. Üstelik bunları devlet gerçekleştirdiği için bölge siyasetçilerinin etkinliği bu kadar olmaz ve çatışma ortamı oluşmazdı. Devlet terörle mücadele ettiğini sanıyor ama gerçekte onu güçlendirmek için gereken neyse onu yapıyordu. Hiç kimse sorunun sosyal ve ekonomik temellerini incelemedi ve sadece dağdaki çatışmalarla ilgili başarı haberleriyle yetindi. Ayrıca bu gibi sorunları kendi politik hedeflerini gerçekleştirmek için kullanan dış güçlerin faaliyetleri hakkında devletin bir değerlendirmesi bulunmuyordu. Bu konuda konuşanlar “geçmişte de Kürt isyanları oldu, bu da onlardan bir tanesi” deyip geçmişi günümüze taşıdı.

- Terörle mücadele edenler terörün güçlenmesini sağlıyorlardı.

- Yara kaşımakla çıban ezilmekle iyileşir sanıyorlardı. Oysa bunlar azdırma kaynağıdır.

Bu konuyla 1972’de ilgilenmeye başladım. O tarihte henüz kamuoyunda böyle bir konu yoktu. Bir model geliştirdim. AB Türkiye’yi içine almak için Güneydoğu’yu terk etmesini, böylece homojen ve iktisadi açıdan daha gelişmiş hem de etnik çatışmadan uzak bir ülke olacağımızı, ayrıca birlik içindeki ağırlığımızın azalacağını düşünüyorlardı ve bu hareketi destekliyorlardı. Kürtler Kuzey Irak’la bütünleşecek ve Irak ayrıca kontrol edilecekti. ABD, AB’nin kendi enerji kaynaklarını kontrol etmesini ve böylece bağımsız bir güç odağı olmasını istemiyordu. Daha sonra Irak’a yapılan ABD müdahaleleri için bunun dışında bir sebep bulamadım. ABD’nin Kürt sorununa müdahalesi bize yardım amacını taşımıyor, kendi politikasına temel hazırlıyordu.

- 72de belirttiğim gibi, AB Türkiye’yi küçültüp birliğe öyle alacaktır. Sorunsuz ve etkisiz küçük Türkiye. ABD petrollerini koruma için aynı hedef.

- Hedef ABD veya AB’nin değil tekel sermayenin hedefidir. Sevr hedefleniyor ateist paralı asker Türkiye yahut soykırımı.

Türkiye’nin uluslararası şartları da hesaba katan bir politikası olmadı. Terörle yatıp terörle kalktık. Eğer bir sorunu çözmek için uğraşırken onu daha içinden çıkılmaz hale getiriyorsanız hasmınıza destek veriyorsunuz demektir. Kürtlerin ülkeye ne kadar bağlı olduklarını, devletten gördükleri en küçük bir ilgi ve şefkati nasıl sevgiyle cevaplandırdıklarını yaşayarak gördüm. Onları bu ülkeden soğutmak büyük bir başarısızlıktır. Geçmişin hatalarının bedelini bugün ödemek haksızlıktır ama başka çare de yoktur.

- Kürtler sadık bir topluluktur. Onları soğutma başarısızlıktır.

- Soğutma gayeleri başarısızlığa ulaşmıştır.

Yorum:

Türkiye devleti kurulurken nüfusu 12 milyondu. On bin sene önceki tarım dönemini yaşıyordu. Sömürü sermayesi Türkiye’yi dinsizleştirecek paralı asker haline getirecek ve İsrail imparatorluğunu kuracaktı. Bunun için Türkiye’den Hıristiyanlar tehcir edilmeliydi. Bunun için Türkiye’ye inkılaplar dayatıldı. Mustafa Kemal ve arkadaşları Lozan’da bu dayatmayı kabul ettiler. Türkiye’deki devrimler baştan beri tekel sermayenin eseridir. Osmanlılarda başlamıştır.

Türk halkı inkılapları kendi çıkarları doğrultusunda benimsedi. Uygarlaştı, sanayi dönemine geçti ama dinsizleşmedi. Nüfusunu doğumla ve göçle çoğalttı. Bugün Avrupa devletleri seviyesinde bir nüfusa sahiptir.

Bu arada Türk halkına dolayısıyla da Kürtlere zulüm yapıldı.

1)      Önce dinlerine saldırıldı. Ve bu saldırı daha bitmemiştir.

2)       Medreseler kapatılmış kendi tarihi ilmî mirası unutturuldu. Batının müspet ilimleri de alınmadı. Göstermelik dersler ve diplomalı cahiller yetiştirildi.

3)      Halkın giyim kuşamlarına saldırıldı. Kimliklerini yok etmelerine yönelindi. Anadilleriyle okuma yazma yasaklandı. Zorla İngilizce öğretildi. Kürtçe gibi yerel diller yasaklandı. Arapça öğrenmek yasaklandı. Kitaplar basılamaz oldu.

4)      Halk bağlı bulunduğu ağalardan şeyhlerden soğutulsun diye ağalara şeyhlere alimlere işkence yapıldı. Zorla tehcir edildi.

Bunların bir kısmı büyük çoğunluğu Avrupa dayatmasıyla yapıldı. Ülkeyi bölmek parçalamak için yaptırıldı. O günkü şartlarda bunları yapma zorunluluğu vardı zaman kazandık.

Bugün ise biz 80 milyona yaklaşıyoruz. Göç kabul etmesek bile nüfusumuz 100 milyonu çoktan geçer. Artık Avrupa’da en büyük devlet oluruz. Orta Doğu halkları bizimle işbirliğine hazırdırlar. Birden süper güç olup çıkarız. Hele İran ve Ruslarla anlaşırsak tek güç oluruz.

Ben böyle büyük süper güç olma taraftarı değilim. Bu hususta Erbakan’dan ayrılıyordum. Ben bunları onunla hiç konuşmadım. Önce yapacağımız iş yukarıda bahsettiğim zulümlere son vermeliyiz.

1)      Tarikatlar resmen açılmalıdır. Nasıl partilere bütçeden pay ayırıyorsak onlara da müntesipleri nispetinde bütçeden pay ayırmalıyız.

2)      Medreseler yeniden açılmalıdır. Diploma vermemelidirler. Ama diğer okullara devamdan muaf tutularak devletçe imtihan yapılarak medrese mezunları da mühendis ve doktor olmalıdır.

3)      Evet Türk halkının ortak adı Türk’tür. Azınlığı istemeyen herkes Türk’tür. Ama bu alt kimliklerin oluşmasına karşı değildir. Türk diye bir ırk yoktur. Türkmen var, Avşar var, Oğuz var, herkes ayrı alt kimliğe sahiptir. Evet Türkçe resmî dildir. Ama diğer dilleri de alt dillerdir. Her türlü eğitim, istedikleri dilde yapmalıdırlar. Üniversitelerin imtihanı Türkçe olmalıdır.

4)      Türkiye Cumhuriyeti cumhuriyetle yönetilir ama iller ağalık bucaklar aşiret sistemi ile yönetilir. Şeyhlik dervişlik unvanları resmen tanınır. Tahsil şartı konabilir.

Zulüm bu zaman kalkmış olur. İlçeleri atanmış kaymakamlar yerine oranın ileri gelenlerinin atadıkları kimseler yönetir. Merkezden atanmış görevli oranın ileri gelenlerinin izni olmadıkça giremez bile.

Bu üniter devletin parçalanması anlamında değildir. Tam tersine üniter devletin korunması içindir. Devletin yaşaması içindir.

Üniter devlet nasıl korunacaktır:

1-      1 milyondan daha kalabalık il olmayacaktır. Yüzde birlik bir nüfus devletin varlığını tehdit edemez.

2-      Her bölgenin merkez illeri olacak. Bu merkez iller Ankara’dan atanmış o bölgeden olmayan yöneticileri yönetecektir. O bölge halkından oluşmayan askerlerin oluşturduğu ordular o merkez illerde oturacaktır. Böylece eyaletleşme sisteminden dolayısıyla parçalanmaktan korunmuş olacaktır.

3-      Hakimlik sistemi kalkacak hakemlik sistemi gelecektir. Her türlü devlet aleyhindeki faaliyetler hakemlerin kararları ile bertaraf edilecektir.

4-      Her ilin hatta her bucağın parası olacak devletin parası olacak. Senyoraj hakkını her bölge kendisi kullanacak. İl paraları devlet içinde konvertibl olacak. Bucak paraları il içinde konvertibl olacak. Dünyada Türk lirası konvertibl olacak. Türklerden mal alacaklar yalnız Türk lirasını ödeyeceklerdir.

Hasılı birlik içinde çokluk hedefimiz olmalıdır. Unutmamalıyız ki birlik, çokluk içinde olur. Kâinat cüz´ün lâ yetecezzâlardan oluşur. Yunanlıların suret ve heyulâsı tarihî hayal olmuştur.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 98 | Tarih: 24.04.2011
Mahir Kaynak
Kürt siyasetçiler
2104 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
CHP ve kimlik siyasetleri
…CEĞİZ, …CAĞIZ!
1214 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Bozuk Düzene Taraftar ve Ona Hizmet Eden İslamcıl
İnsanın dediği mi? Yoksa Kuran’ın dediği mi?
1113 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Yılana dokunmamak
1072 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Bedri'ye dair
Tanımadıklarına düşmanlık
1040 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ruhat Mengi
Tehditler Ülkesinde Vatandaş O
984 Okunma
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Modernitenin Dönüştürücü Karak
958 Okunma
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler