BDP-AKP tribünlere oyun mu?
Referandum öncesindeki tablonun saklanacak hali yoktu. BDP zaten AKP ile görüşme halinde ve “açılım” da sadece ikisi arasında anlaşma sağlıyor görüntüsündeydi. AKP (ve ‘liberal’ gazetecileri) muhatabının asıl taleplerini bilmesine rağmen “kültürel haklar, yerleşim birimlerine Kürtçe isim” gibi söylemlerle toplumu oyalıyordu.
Referandum öncesinde BDP elbette Öcalan’ın daha önce kesin bir dille anlattığı “özerk Kürdistan” ve diğer taleplerin Anayasa değişikliği paketine konmasını isterdi, seçim barajının düşürülmesini de isterdi ama o sırada baskı yapmak erken olacaktı. Hükümete destek verir ve yargının da “hiç bir değişikliğe tepki veremeyecek” hale gelmesine katkı sağlarsa nasılsa bunun ödülünü referandumdan sonra alırdı.
Bu nedenle referandum oylamasında (en azından seçim barajı düşürülmediği için ‘Hayır’ demesi gerekirken) BDP oylamayı boykot etti ve el altından destekleyerek, kullanılan oyların bölünmeden, kafalar da karışmadan ‘Evet’e gitmesini sağladı.
Şimdi anlatacaklarım bundan sonrası için benim aklıma gelenler... Bu arada Kürt vatandaşlarla BDP’yi ve PKK terör örgütünü bir görmediğimi, her zaman ayırdığımı da söylemek isterim.
YARGI ELE GEÇİNCE
Referandumla iktidar partisi çok önemli bir kazanımı; yüksek yargı dahil tüm yargıyı kontrolü altına almayı (demokrasinin güvencesi ‘kuvvetler ayrılığı’nı ortadan kaldırmayı) başarmış oldu ki böylece ilerde ‘yapılacak yeni anayasada devletin, milletin bölünmez bütünlüğü dahil her konuda’ istenen adımlar atılırsa bunları denetleyip durduracak bir kurum kalmadı.
Zaten bu BDP’ye de kolaylık sağlayacak bir gelişme olduğu için boykot kararı pek uygundu.
Sonra seçim sürecine girildi ve o güne kadar iktidar partisiyle iyi anlaşıyor ve (PKK’nın referandumdan önce başlayıp seçim sonrasına uzattığı eylemsizlik kararıyla verdiği destek dahil) huzurla bekliyor görünen BDP’nin birdenbire “iki dil ve özerk bölge isteriz” diye ortaya çıktığını gördük. Aynı anda Öcalan İmralı’dan “Bakın beklemeyiz ha, Mart’ta da teröre geçebiliriz” anlamında bir açıklama yaptı.. Hiç alakası yokken..
Önce ‘acaba AKP’nin seçim sonrasında “yeni yapacağı anayasada ‘BDP talepleriyle ilgili’ verdiği sözlerden cayacağını mı düşündüler” ihtimali geldi akıllara.
AMELİYAT MESELESİ
Ama biraz düşününce.. Talaba-ni’nin “Türkiye’de iki dil ve özerk bölge olmaz. Henüz erken. Hükümete seçime kadar zaman verilmeli” benzeri sözler sarfettiğini hatırlayınca.. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ona da, Arınç’a da, “bunlar olmaz” diyen herkese de çok sert çıkışlar yaptığını göz önüne alınca.. Başbakan Erdoğan’ın “iki dil, özerk bölge, ayrı bayrak, ayrı meclis ve güvenlik gücü” talepleri duyulduktan sonra hemen konuşması gerekirken (ki her şeye anında cevap verir) uzun süre konuşmadığını..
Nihayet konuştuğunda “bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmayız” demekle birlikte ondan beklenen sertlikte bir cevap vermediğini.. Demirtaş ve Baydemir gibi isimlerin de bu cevaba yeterince bozulmuş görünmediğini düşününce.. Doğrusu “Bunlar da ortak bir planın parçaları mı, her iki taraf da tribünlere mi oynamakta” diyor insan.. En önemli ve yıllardır beklenen adım “özerk bölge, ayrı devlet” talebiydi ve bu arada o adım atılmış, topluma bildirilmiş oldu. Birdenbire açıklansa büyük tepki doğardı, oysa şimdi ‘yeni anayasadan önceki alıştırma süreci’ yaşanmakta.
TEPKİLERİNDEN SIYRILMA
Öte yanda; Başbakan’ın geç olarak yaptığı konuşma, BDP’nin ise bu konuşmaya karşılık sert tutumunu, tehditlerini sürdürmemesi, hükümet kanadını “açılım yüzünden, hükümet taviz verip terör örgütüyle pazarlık ettiği için bu noktaya gelindi, seçimden sonra da özerk bölge halledilecek” suçlamalarından da biraz uzaklaştırmış oldu.
Yani, uzun lafın kısası hiçbir şey göründüğü kadar basit değil, zaten böylesine önemli bir adımın ciddi planlarla, karşılıklı görüşmelerle yapılmaması mümkün müdür? Ben bütün bu olanların önce seçimde AKP’yi iktidara getirmeye, sonra da “seçimin arkasından yapılacağını bildirdikleri yeni anayasaya elbirliğiyle ve salimen yürüyüş” için olduğu duygusuna sahibim. Bu duyguyu da ilk kez Talabani’nin PKK’ya ve BDP’ye verdiği “seçim sonrasını bekleyin” mesajıyla hissettim, sorumlusu odur!