Adnan Hoca’nın da hedefi olmuşum
2136 Okunma, 13 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

27.11.2010

GALİBA “mehdilik” ve “mesihlik” meselesine kafayı biraz fazla takanlarda ben bir tür alerjiye yol açıyorum.

İşte bakın:

Mehmet Ali Ağca’nın ardından şimdi de Adnan Hoca beni hedef almış.

Yaptığı televizyon programında...

Bir yandan tefsir dersi verip, bir yandan da talebe rolündeki Arzu Yanardağ adlı yıldıza, “Güzel sen ne güzel olmuşsun. Allah her gün senin güzelliğini artırıyor” diye övgüler yağdıran Adnan Hoca, “Bu Ahmet Hakan var ya bu Ahmet Hakan...” diye hakkımda bir güzel saydırmış.

Erbakan Hoca’ya nasıl dil uzatırmışım.

Ben nasıl olur da Şevket Kazan’a, Oğuzhan Asiltürk’e laf söyleyebilirmişim.

Beni onlar yaratmış.

Onlar olmasa ben şimdi bir hiçmişim falan...

* * *

“Cüppeli” sırayı savdı... Akit-Vakit zaten her daim top atışında... Mehmet Ali Ağca restini çekti... Adnan Hoca topa girdi...

Ne oluyor yahu?

Yoksa sırada Hasan Mezarcı mı var?

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Mistisizm ve Mehdi beklentisi

İnsan her zaman insandır. İnsan tembeldir, çalışmak ve öğrenmek istemez. Hangi iş yerine giderseniz gidin, hangi topluluğa giderseniz gidin herkesin hedefinde tembellik vardır. "Nasıl yatarak zengin olurum, nasıl çalışmadan para kazanırım" düşüncesi yerleşmiştir.

Bu düşüncenin en tipik sonuçlarından birisi de Mehdi beklemektir. Nasıl çalışmadan, cihad etmeden, emek sarf etmeden kurtuluruz. Bu zulüm düzeninden çalışmadan, çabalamadan nasıl çıkarız? Cevap çok basittir: "Mehdi". Mehdi gelecek ve bizi kurtaracaktır. Biz onu bekleyelim, diğer taraftan bu zulüm düzeni içinde yaşamaya devam edelim.

Mehdi inancı uydurma hadislerin de yardımıyla yayılmış, tembeller için tutunacak bir dal olmuştur. Emeviler kendi halifelerine uyan, Abbasiler de kendi halifelerine uyan hadisler uydurmuşlardır.

Kuran her topluluk için bir Hadi olduğunu söylemiştir. Hadi yol gösteren, mehdi ise yol gösterilen demektir. Topluluk için hadi olmak yerine mehdi beklemek boş iştir.

Mehdi beklemekten daha da kötüsü kendi hayalleri ile birisinin mehdi olduğuna inanmak, onun büyük çıkış gerçekleştirmesini beklemektir. Bunun sonucu o kişiyi farkına varmadan ilahlaştırmak, hatasız olduğuna inanmaya gider ve farkına varmadan şirk batağına bulaşılmış olur. Daha da kötüsü onun mehdi olduğunu ispat etmek için deliller peşinde koşmaktır. Artık aşık olan bu kişi aşık olduğunun kusurlarını göremez hale gelir ve mehdisinin kusursuzluğu üzerine düşüncesini bina eder. En alakasız bağlantılarla onun mehdiliğine deliller bulur ve bekler de bekler, bekler de bekler.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
28.11.2010
15:14

Lütfi Hocaoğlu Kardeşime

Aynen katılıyorum...

Mehdi beklemek...

Tek kelimeyle...

TEMBELLİK...

Vesselam...

REŞAD

necminaci
28.11.2010
17:33

Böyle bir beklenti içinde olmak zaten İslamada uymaz. hadislerde mehdi zorluğa talip. ona inananlar zorluğa talip. armut piş ağzıma düş diye birşey yok... Bir sürü hain davasını satacak. Bölecek. Fitne çıkartacak. Mehdi ve ordusunun önüne türlü türlü engeller çıkacak. Düşünsenize biz neredeyiz? Acaba Mehdiye yardım mı ediyoruz? Yoksa bu gelip geçici dünya menfaatlerine rağbet edip şeytani düzenin bir piyonu mu olacağız?

kanaatimce sizler mehdi cemiyetine yardım eden bir kuruluşsunuz. O halde mehdi aleyhisselama çok güzel program ve projeler hazırlamalısınız, adil düzen yeryüzü ceneti olarak adlandırıldığına göre bu düzen aynı zamanda hz mehdinin de düzeni olması lazım.

Birde şu var kavramlar...

mümini tanımlarken şöyle tanımlıyoruz. Bir insan adil düzenin ihya ilan icrasının sağlanması için çaba sarfediyorsa o mümindir...

Yani yap yaşat ve yönet...Neyi Adil Düzeni....

Kim adil düzeni sağlarsa o mehdidir... akevler hz mehdiye yardımcı bir beylik gibidir. Kol ordusudur. Üstad Karagülle tefsir alanında bir çığır açmıştır. Onun koyduğu perspektifle kuranı okumaya başladığımda İki kişi gözüme çarptı...

Birincisi melek cebrail= Süleyman karagülle

Ve nebi ve resuller= Necmettin erbakan

sanki karagülle üstadımız Erbakan Hocamızın ilim kaynağı menbaı gibi... Tıpkı Cebrail aleyhisselam gibi... Onun erbakan Hocamıza mutii olması lazımdır. Erbakan Hoca zülcenaheyn bir mübarek Allah dostu aynı zamanda adil Düzeni bütün yeryüzüne Hakim kılacak potansiyele sahip tek kişidir. İkinci bir erbakan aramaya kalkışmamalıdır. Muhterem Hocamıza kesinlikle iteatkar olunmalı ve her yerde savunulmalıdır. Zira Erbakan Hocamız her cihetle Adil Düzeni uygulamanın hesaplarını yapmaktadır.. Selimiyeyi kuracaz dediği Adil Düzenden başkası değildir. Bu hususta her cihetle Hocaya yardım edilmesi zaruridir. Lütfi Hocamızın rüyaları hakkında tabirlerini okudum ve hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıktı... Zira arena programında Bizzat Erbakan Hocamızın kendisi Doktorların 1 ay içerisinde inşaallah kendisini ayağa kaldırıp sıhhate kavuşacaklarını söylemişlerdir. Hocanın ağır bir hastalığa düçar olması ve arif ersoya partinin bırakılması senaryosu görünmemektedir. Erbakanın sağ gözünün küçük olarak görünmesi cengiz beyin dediğinin ağır bastığını yani Akevlerin Siyaseten Milli Görüşe hadim olmadığını beyan etmişlerdir... Bu ise aslında sizlere bir uyarı olduğunu zamanla görmüş olduk...

sonuç ve Öneri: Milli görüş ve Adil düzen Mehdiyet Vizyonudur... makamı mehdiyettir. Siyaset diyanet ve cihad dairesinin mümessilleridir. Bu vaziyette olan bir yapının asla gaflet düşüp kendi vizyolarının risalet vazifelisi olan erbakan Hocamıza biad noktasında zaaf göstermemeli her zaman yanında olmayı esas kabul etmelidir...

Fi emanillah....29/11/2010 pazartesi Saat: 00:25

Mete Firidin
29.11.2010
02:49

Sn Lütfibey "hadi" kelimesini biraz daha açabilirmisiniz? Hadi Kimdir? Nedir?

Kimi yada neyi Hadi olarak bilmeliyiz.

Lütfi Hocaoğlu
29.11.2010
07:15

Necmi Naci Bey ve Mete Bey’e

Hadi ve Mehdi kelimeleri HDY (He, dal, ye) kökünden gelir. Hadi ism-i faildir. Mehdi ism-i mef’uldür.

Hadi rehberlik eden, mehdi rehberlik edilendir.

Hadi sadece iyiliğe rehberlik eden demek değildir. Genel anlamda rehberlik etmedir. Hidayet, DLL (Dat, lam, lam) kökünden gelen dalalet kelimesinin zıddıdır. Dalalet yolunu kaybetmedir.

Hadi kelimesi sadece iyiliğe rehberlik etmek anlamında değildir. İla harf-i ceri ile nereye doğru rehberlik edildiğini anlatır. Örneğin: Heda ila sıratı-l mustakim dendiğinde sırat-ı mustakime doğru rehberlik etmek demektir. Fehduhum ila sıratı-l cehim (Saffat 37) onlara cehennem yoluna rehberlik edin demektir. Hac 4’te hidayet ve dalalet birlikte kullanılmıştır. Onu şaşırtır ve sair azaba doğru hidayet eder denerek hidayet kelimesinin iyi yola da kötü yola da rehberlik olduğu anlatılmış olmaktadır. Ancak eğer fail Allah ise her zaman iyiye doğru rehberlik etmek anlamındadır.

Rad 7’de şöyle demektedir: Küfredenler "Onlara rablerinden bir ayet indirilmeli değil miydi" dediler. Yalnızca sen bir uyarıcısın ve her kavmin bir hadisi vardır. Burada eğer inkar eden kavim için düşünürseniz onların hadisi onları cehenneme doğru götüren hadidir. Mümin bir kavim için düşünürseniz onların hadisi onları sırat-ı mustakime, dolayısıyla cennete götüren hadidir. Bu hadi burada nekre gelmiştir. O yüzden kim olduğu belirsizdir.

Biz Adil Düzen çalışanları olarak her zaman Adil Düzen’i kim uygulayacağım derse onun yanındayız. İşte o bizim için hadidir, sizin için mehdidir. Bunu defalarca kere tekrarladık. Ama Necmi Naci bey çok güzel yazmış. Süleyman Karagülle Adil Düzen’in Cebrail’i demiş. Aynen katılıyorum. Sayın Erbakan’da yıllar önce Süleyman Karagülle ile beraber çalışarak Adil Düzen’i öğrenmiştir. Ancak uygulama safhasına gelince Cebrail’le ilişkiyi kesmiştir. Hz. Muhammed Cebrail’le ilişkisini kesti mi? Her zaman uygulamaları onunla beraber yaptı.

Benim rüyamın yorumunda Erbakan’ın gözünün küçük olması bizim gözümüzün küçük olması olarak yorumlanıyor. Bu nasıl tuhaf bir yorum? Ben bu rüyayı gördükten sonra Süleyman Karagülle Erbakan ile görüşmeye gitti. Adil Düzen projesinin yeniden canlandıralım diye. Ancak aldığı cevap çok manidardı: "Sen bir pırlantasın, kuyumculuk yapmaya kalkma, bırak kuyumcular seni bulsun." Yani Cebrail’i kibarca istemiyordu. Siz diyorsunuz ki siz Erbakan için çalışın. Nasıl olacak? Erbakan bizi istemiyor ki. Ama aşık maşukundaki kusurları göremez ki. İşte bu olaydan sonra Süleyman Hocaya dedim ki, rüyadaki gözü küçüklük çıktı. Demek ki genç olması da kendisinin genel başkan olması dedim ve aynen öyle oldu.

Lütfen uyanın. Erbakan yanındaki toplulukla beraber iş yapmaya kalktığı sürece Adil Düzen’i getiremez. Cebrail’den uzak durmak zorunda kalmasının sebebi de yanındakiler. Bakara 92’de Cebrail’e düşman olanlardan bahsediyor. İşte onlar Erbakan’ın yanındaki, yanından ayıramadığı gruptur. O grup Süleyman Karagülle ve Akevler’den hiç hoşlanmamakta, Erbakan’da onlarsız hiç bir iş yapamamaktadır. Bu nedenle Erbakan kibar bir şekilde Süleyman Karagülle’yi kendinden uzak tutmaktadır. Bunu görün artık.

Daha önce Cengiz Bey ile yaptığımız yorumlarda defalarca söyledim. Adil Düzen projesini başlatsın ben canla başla çalışırım dedim. Ama tek şartım Süleyman Karagülle’nin ve Akevler’in dışlanmadığı bir proje olmalı dedim. Oysa Erbakan bugün Cebrail olmadan Kuran’ı getirmeye çalışma projesini yapmak istiyor. Yoksa sadece slogan olarak mı kullanmak istiyor Adil Düzen’i. Ya da alt yapısı hazırlanmamış, Süleyman Karagülle ve Akevler dışında da kimsenin kolaylıkla hazırlayamayacağı alt yapı olmadan Adil Düzen’i getireceğini mi sanıyor? Kafasındakini ben bilemem. Ama aşık maşukunun hatalarının farkına varmazmış. Bu nedenle Erbakan’ın hataları görülmez olur ve suç yine Akevler’e kalır. Mutlaka Akevler’in eksikleri, yanlışları, hataları vardır. Çalışmamızda eksiklikler vardır. Bunu kabul ediyorum. Ama Erbakan’a resul, nebi diyorsunuz, ama o kadar sıkıntılar içindeki Akevler’e elindeki imkanları açmayan Erbakan’ı suçlamıyorsunuz. Üzgünüm ama sadece uyanın derim.

İşte bu imkanları açan, çabalayan, çalışan kimse benim gözümde hadidir, sizin anladığınız anlamda mehdidir. Hiç fark etmez. Buna baştan karar verip de bütün delilleri ona uydurmaya çalışmam. Eğer böyle bir gayreti varsa o hadidir benim gözümde. Yani yaptıktan sonra anlarım hadiliğini. Yapmadan önce karar vermem.

Allah’a emanet olun.

Reşat Nuri Erol
29.11.2010
15:38

Kur’an diyor ki;

"LİKÜLLÜ KAVMİN HÂDİN/

HER KAVMİN HÂDİSİ VARDIR."

Biz

AKEVLER ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

"MEHDİ" beklemiyoruz...

Çağımızın "HÂDİ"leri ile çalışıyoruz...

İLİM VE amelde SÜLEYMAN KARAGÜLLE ile,

SİYASETTE de NECMEDDİN ERBAKAN ile...

Selam ve dua ile...

Reşad

Reşat Nuri Erol
29.11.2010
19:54

Değerli Çalışma Arkadaşlarımız,

Hani çağdaş bir âlimin tesbiti var ya;

İşte onun tesbitinden yola çıkarak diyorum ki:

- EVET, "İSLÂMİYET" GELECEK,

ELBETTE "ADİL DÜZEN" MUTLAKA GELECEK...

İSLÂMİYET’İN, "ADİL DÜZEN"İN ÖNÜNDE TEK ENGEL KALDI;

KENDİLERİ ÇALIŞMAYIP SADECE MEHDİ BEKLEYEN TEMBEL MÜSLÜMANLAR...

necminaci
29.11.2010
20:15

DEMİŞSİNİZKİ: Ama Necmi Naci bey çok güzel yazmış. Süleyman Karagülle Adil Düzen’in Cebrail’i demiş. Aynen katılıyorum. Sayın Erbakan’da yıllar önce Süleyman Karagülle ile beraber çalışarak Adil Düzen’i öğrenmiştir. Ancak uygulama safhasına gelince Cebrail’le ilişkiyi kesmiştir. Hz. Muhammed Cebrail’le ilişkisini kesti mi? Her zaman uygulamaları onunla beraber yaptı.

Buna En güzel Cevap: Peygamber efendimizinde Cebrail Aleyhisselamdan vahiy alamadığı bir dönem oldu ve sıkıntı çekti. Hatta müşrikler Muhammedi (SAV) Rabbi terk etti veya darıldı baksana artık vahiy gelmiyor diye alay etmeye kalkıştılar. Karagülle’ye Cebrail diyoru. Erbakan Hocamızada resul diyoruz. Şartlar Nebi ile Cebrail arasına girdi ve her iki tarafında ihtiyarında olmayan nedenlerle aralarındaki bağlar koptu… Bu Erbakan Hocamızın sadece kendi arzusu ve isteği ile olmuş bir şey değildir.Ancak Akevler rbakan Hocamızın kendi ihtiyarıyla olmamış bir sabır döneminde onun gibi sabredemediler. Kendilerine devamlı partner aramaya çalıştılar. Çillere başka diğerlerine başka cazip önerilerle gittiler. Erbakanı yenebilmeniz için size bir program hazırlayalım böylece onu yenersiniz diye tekliflerde bulundular. Ve her yöne kapıları kapandı…

Dr bey burada Karagülle üstadın zellelerini unutmuşa benziyor. Muhtemelen Erbakan Hoca Karagülleye sabır dönemine girildiğini, ve zamanı gelince kendisiyle irtibata geçileceğini söylemiştir. Yoksa akevleri Erbakanın bırakması söz konusu değildir. Burda İlm-i Ledun devreye giriyor. Bu manevi bir strateji gereği yapıldığı kanaatindeyim.

Buna paralel olarak Duha Suresinde Allah bizlere bunun haberini veriyor aslında:

Bismilahirrahmanirrahim…

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

1. Andolsun kuşluk vaktine

2. Ve sükûna erdiğinde geceye ki,

3. Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.

4. Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.

5. Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.

6. O, seni yetim bulup barındırmadı mı?

7. Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

8. Seni fakir bulup zengin etmedi mi?

9. Öyleyse yetimi sakın ezme.

10. El açıp isteyeni de sakın azarlama.

11. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.

Burdada görüldüğü gibi Peygamberimizin Vahyinin kesildiği dönemler olmuştur. Ama bu kendi ihtiyarıyla değil bilakis külli iradenin bir hikmeti olarak gerçekleşmiştir. Yani burada menevi bir müdahale vardır. Erbakan ile Karagülle arasında da böyle manevi bi müdahalenin olabileceğini düşünüyorum. Zamanı gelince birbiriyle kavuşacaklardır.

Dr Bey demişki: Benim rüyamın yorumunda Erbakan’ın gözünün küçük olması bizim gözümüzün küçük olması olarak yorumlanıyor. Bu nasıl tuhaf bir yorum? Ben bu rüyayı gördükten sonra Süleyman Karagülle Erbakan ile görüşmeye gitti. Adil Düzen projesinin yeniden canlandıralım diye. Ancak aldığı cevap çok manidardı: "Sen bir pırlantasın, kuyumculuk yapmaya kalkma, bırak kuyumcular seni bulsun." Yani Cebrail’i kibarca istemiyordu. Siz diyorsunuz ki siz Erbakan için çalışın. Nasıl olacak? Erbakan bizi istemiyor ki. Ama aşık maşukundaki kusurları göremez ki. İşte bu olaydan sonra Süleyman Hocaya dedim ki, rüyadaki gözü küçüklük çıktı. Demek ki genç olması da kendisinin genel başkan olması dedim ve aynen öyle oldu.

Cevaben derizki: Aramızdaki bağın kopukluğu Rahmanın bir isteğidir. Zamanı gelince bu bağ yeniden sağlanacak denmiştir. Bu sizin teviliniz fevri ve zanni bir yakıştırmadır. Burada hata ediyorsunuz.

Dr bey diyorki: Bakara 92’de Cebrail’e düşman olanlardan bahsediyor. İşte onlar Erbakan’ın yanındaki, yanından ayıramadığı gruptur. O grup Süleyman Karagülle ve Akevler’den hiç hoşlanmamakta, Erbakan’da onlarsız hiç bir iş yapamamaktadır. Bu nedenle Erbakan kibar bir şekilde Süleyman Karagülle’yi kendinden uzak tutmaktadır. Bunu görün artık.

Cevaben derizki:Bu husustada su-i zan içindesiniz. Zira Erbakan hiçbir kimseyi yanıdan uzaklaştırmak istemez. Gidenede gitme kal demez. Ona sadece nasihat eder. Üstada nasihat etmiştir. Sen bir pırlantasın. Kuyumculuk vazifesi senin işin değil… Yani sen projeni hazırlabize sun bzde senden yararlanalım denmiştir. Amma Karagülle ve Ekibi maalesef Erbakanın en yakınında biz olalım diğerleri hocayı yankış yönlendiriyor Hocada onlara fazla güveniyor diyerek bir takım su-i zanna kapılmışlardır. Bunlar asla doğru değildir. Erbakan Hoca herkese kendi istidadınca görev verir ve onunla ilgilenir. Akevlerede kanaatimce o miktarda değerini vermiştir. Ama bu değer maalesef Akevler ekibi tarafından yetersiz görülmüştür. Esas mesele budur.

Dr bey diyorki: Ama Erbakan’a resul, nebi diyorsunuz, ama o kadar sıkıntılar içindeki Akevler’e elindeki imkanları açmayan Erbakan’ı suçlamıyorsunuz. Üzgünüm ama sadece uyanın derim.

Buda yanlış bir zandır. Zira siz proje hazırlayıp hocamıza sundunuzda rağbet görmediniz mi? Zira Erbakan Hoca projelere fazlasıyla önem verir ve fazlasıyla ciddiye alır. Ama bağımsız hareket edipte cihada katılmadığınız ortadayken birde bize değer vermiyor diye ortaya çıkmanız günahınızı başkasına yüklemek anlamını taşımaktadır.İlk önce sadakatinizi ispatlamalısınız. Bir darbı mesel vardır. Önce sefer sonra Zafer… Arkadaş sen diyorsunki Zaferi sağlayan bu stratejidir. Pekii sen bu strateji diyorsun …Niye sefere katılmıyorsun? Neden kaçıyorsun? Neden Cihadı bırakıyorsun?İşte sen pırlantasın kuyumculuğa kalkışma denmesinin bir hikmeti beklide budur. Zafer süngünün ucuda kazanılır. Peki akevler grubu mücadelenizde Milli Görüşü ne kadar önceliyorsunuz? İşte bu sebeble gözlerin küçük görülmesi Akevlerin vazifesini hakkıyla yapmaması anlamına gelmektedir…

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
04:10

MUHTEREM ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI;

(Bu değerlendirme Necmi Naci Bey’in yazdıkları vesilesiyle yazılmıştır; bu kardeşimizin kim olduğunu bilmiyorum, sadece yazdıklarını "ÇOK KISA" değerlendiriyorum, çünkü epey yanlış yorumu var.)

BİZ (Süleyman Karagülle Hocam ve bendeniz 40 yıldan beri) ve daha sonra dönem dönem katılan "ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI" arkadaşlarımızla -kendisinin istemediği dönemler hariç- ERBAKAN HOCAMIZLA SÜREKLİ OLARAK ÇALIŞTIK; HÂLEN DE -kendisinin istediği ve Allah’ın takdir ettiği oranda- ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORUZ...

(40 yıldan beri SÜLEYMAN HOCAM VE ERBAKAN HOCAM ile bu olayları bizzat yaşamış biri olarak yazıyorum...)

NİTEKİM;

- MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-NECMETTİN ERBAKAN I. HAMLE/ŞAHLANIŞI (1969-1980) AKEVLER-SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE YAPTI...

- MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-NECMETTİN ERBAKAN II. HAMLE/ŞAHLANIŞI (1980’lerin sonları-1990’larda) yine AKEVLER-SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE YAPTI...

Bunun böyle olduğunu defalarca Erbakan Hocamız’la yaptığımız görüşmelerde de kendisine söyledik (bendeniz de birkaç özel görüşmemizde hep hatırlattım); ERBAKAN HOCAMIZ daima sükut ederek bizi teyit etmiştir...

- MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-NECMETTİN ERBAKAN III. HAMLE/ŞAHLANIŞI ancak "AKEVLER-SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE YAPABİLR; AKSİ HALDE ŞAHLANIŞ, HAMLE VE BAŞARI ŞANSI OLAMAZ" görüşmemizi, teklifimizi geçtiğimiz günlerde Ankara’da ERBAKAN HOCAMIZLA yaptık; ("ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARIMIZI" HİÇ AKSATMADAN BİZ ÇALIŞMALARIMIZA GECE-GÜNDÜZ DEVAM EDERKEN) ERBAKAN HOCAMIZ’IN CEVABINI VE İŞBİRLİĞİ İLGİSİNİ BEKLİYORUZ...

Muhterem Necmi Naci Bey,

Geçmişle ve hâlen yaşamakta olduğumuz dönemle ilgili -kanaatimce eksik bilgiden kaynaklanan- o kadar yanlış ve eksik değerlendirmeleriniz var ki; doğrusu onları düzeltmek benim için zor olduğu gibi, -başta kendim ve çalışma arkadaşlarım için- bu tür polemikleri ve lüzumsuz cevap yetiştirmelerini "BÜYÜK BİR VAKİT VE ENERJİ İSRAFI" olarak görüyor ve yine acizane kanaatimce "ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARIMIZA ZARAR VERDİĞİN" inanıyorum...

Bundan dolayı onları düzeltmeye kalkışmıyorum...

NOT: Yine de "40 YILLIK AKEVLER-MİLLÎ GÖRÜŞ İŞBİRLİĞİ VE BİRLİKTELİĞİ" ile ilgili detayları merak edenler; eskiden yayınladığımız TEK YOL Degisi, İzmir AKVLER BÜLTENLERİ, eski KİTAPLARIMIZ, yeni KİTAPLARIMIZ ve binlerce sayfadan oluşan "KUR’AN VE İLİM" SEMİNER NOTLARI ile "ADİL DÜZEN DERSLERİ/YORULARI"nda bulabilirler...

Ve’s-SELAM mea’d-dua, dua, DUA...

Ve elbette tembel tembel Mehdi beklemek değil;

ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK...

Adil Düzen Çalışanı Kardeşiniz

REŞAD

necminaci
01.12.2010
03:18

Bismillahirrahmanirrahim…

Reşad Nuri EROL (Abimizin) bir takım ifadelerine acizane cevaptır.

Esselamu aleykum.Muhterem akevler Çalışanları (ağabeylerim) önce kendimi tanıtmak istiyorum. İsmim Fatih Mehmet ALTINEL Karabük-Safranboluluyum. Ortaokul hayatımdan bu yana Milli Görüş camiasının içerisindeyim. Teşkilatın bütün kademelerinde acizane çalışmış bir kardeşinizim. 1998-2004 senelerinde erzurumda kaldım. Atatürk üniversitesi Kimya Öğretmenliği mezunuyum. Şu anda bir ilimizde Öğder sekreteri olarak görev yapmaktayım. Devlet Memuru olarak Valilik bünyesinde çalışan bir kardeşinizim…

Çocukluğumdan beri Adil düzenle yatıp kalkan birisi oldum. Ve bununla ilgili pek çok araştırmalar yaptım. Ahmet Akgül isimli zatın buna ilişkin eserlerini ve Erbakan Hocamızın Avrupada ve Türkiyede Üniversitelerde yaptığı konuşmalar ve Milli Gazetede bazı bilimsel makaleler sayesinde bu sistemi öğrenmiş olduk. Daha sonraki süreçte Akevler ve karagülle Hocamızın seminerlerinin sıkı bir takipçisi oldum… Gördüğüm kadarıyla Adil Düzen bütün ümmetin kurtuluş reçetesidir. Akevlerde çalışan üstadlarımız olarak bunun bilincinde hareket etmemiz lazım. Özellikle Agd bünyesindeki gençlerin seminerlere davet edilerek geniş bir daireye açılımının sağlanması gerekir. Şu haliyle Ashab-ı Kehf gibi bir görüntü arz etmektedir. Biz dahi bu seminerlere Online olarak bağlanmak Üstad karagülle ve çalışma arkadaşlarına sorular tevcih etmek istiyoruz. En kısa zamanda bu teknik donanımın sağlanarak adil düzen çalışmalarının kitlelere açılımının sağlanması gerekmektedir. Böyle bir girişten sonra Milli gazetede yazılarının sıkı bir takipçisi olduğum Reşat Nuri EROL (abimize) yazılarından ötürü acizane cevap vermek istiyorum.

1. "ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI" arkadaşlarımızla -kendisinin istemediği dönemler hariç- ERBAKAN HOCAMIZLA SÜREKLİ OLARAK ÇALIŞTIK; HÂLEN DE -kendisinin istediği ve Allah’ın takdir ettiği oranda- ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORUZ...

Cevap: Kendisinin istemediği durumların Adil düzeni terk etmesi şeklinde algılandığı bir takım yazılar bulunmaktadır. Üstad Karagülle Çiller ve diğer partilere Erbakanı yenebilmeniz için bizimle çalışın bizde size başka programlar hazırlayalım dedi mi? Eğer dediyse bu 1. Maddede belirttiğiniz sürekli olarak çalışıyoruz sözüne aykırı bir durum değil midir? Dünyada var olan siyasi ve ilmi organizasyonların hükmü ekserisi siyonizmin ve masonluğun kontrolünde olduğuna göre diğer siyasi partilerle yapılan görüşmelerden bir netice alınamayacağı aşikar olduğuna göre demokrasinin ve şeriatın Hakimiyeti noktasında Resul gördüğünüz (Siyasi Başkan) Ulul emr gördüğünüz Erbakan Hocamızdan başka yollara gidilmesi bir sapmadır. Hidayet demek; İnsanların Hayırlı olanı bilip ona yönelmesi demektir. Diğer Partilerin içinde bir takım samimi inançlı insanlar vardır. Burada ittifak yapılacaksa iş birliği yapılacaksa inananların ittifakı şeklinde gerçekleştirilmeliydi. Zaten Siyonizmin pençesinde olan ve liderleri siyonizmin emrinde olan siyasi cereyanların Adil Düzeni getirme gibi bir niyetleri olmaz olamaz. Mücadele edilecekse de içerden edilecektir. Erbakan Hocanın Adil Düzeni terk etmesi söz konusu değildir. Zira iktidarında yapılması gereken ne varsa yapmak isteyecektir. Ama Adil Düzen Faizsiz bir düzen ve yeryüzü cenneti olduğuna göre bu faiz düzeninde Adil Düzene geçmek kaba ve sert olacaktır. O zaman Batılın tasfiye edilebilmesi için Hakkın Batıla fırlatılması ve karar mekanizmasının dağıtılması gerekmektedir. Türkiye gibi Hak- batılın Merkezi konumunda olan bir yerin fethi öyle kolay bir şekilde olmayacağı aşikardır. Netice itibariyle Erbakan Siyasi Cihadındaki istikamet neticesinde Küfrün kaleleri birbir düşmüş ve böylece şu andaki ortam sağlanmış olmuştur.O zaman siyasi Cihadın tesisinde meydana gelebilecek bir takım hatalar ve kusurlar Allahın isteği ile olmakta daha mükemmele gidişte bize yol gösterici olmaktadır. Burada her şeyi kendi hesabına katmadan meseleye İhlas dürbünüyle bakıldığında Allah bizim iyiliğimizi istediğinden böyle bir netice ortaya çıkmıştır denecektir. Yine Siyasi Cihad faaliyetlerinde meydana gelen ilmi cihad faaliyetlerinde meydana gelen fetret dönemininde genel manasıyla bir fetret olmadığı aşikardır. Herkesin kitlesel olrak siyaseten irtidat ettiği bir dönemde Süleyman Hoca ve ekibininde bu siyasi mürtedlere kanmaması lazımdı. İstikametini bozmadan Resul olarak bilinen Erbakana biad ve İtaatı noksansız yerine getirmeleri lazımdı. Bu noktada bir takım zaafların olduğu aşikardır.

2. MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-NECMETTİN ERBAKAN I. HAMLE/ŞAHLANIŞI (1969-1980) AKEVLER-SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE YAPTI...

- MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-NECMETTİN ERBAKAN II. HAMLE/ŞAHLANIŞI (1980’lerin sonları-1990’larda) yine AKEVLER-SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE YAPTI...

Bunun böyle olduğunu defalarca Erbakan Hocamız’la yaptığımız görüşmelerde de kendisine söyledik (bendeniz de birkaç özel görüşmemizde hep hatırlattım); ERBAKAN HOCAMIZ daima sükut ederek bizi teyit etmiştir...

Cevap: Şu bir gerçekki bir takım taşların yerine oturmadan Erbakan Hocanın Adil Düzeni gerçekleştirmesinin imkanı yoktur. O zaman tedriciyet prensibi gereği kademe kademe yani ıslah yoluna giderek sistem içinde yaraların iyileştirilmesi sağlanmıştır. Bir kişinin burnu kanatılmamış ve genel manasıyla büyük bir zayiat ortaya çıkmamıştır. İnananların imanı dahada kuvvetlenmiş Hidayet ve basiret ehli insanlar artmış bir yönüylede manevi şuurlanma gerçekleşmiştir. BU 40 yıllık syasi ve ilmi cihadın ne kadar isabetli olduğunu bize göstermektedir. Erbakan Hocamızın etrafında kümelenen bir takım insanlar bahane edilerek Erbakanın yanıltıldığı gibi bir söyleme tevessül edildiğini de görmekteyiz. Buda tamamen yanlış bir algılamadan kaynaklanmaktadır. Evet Erbakan Hoca kadar Adil Düzene inanan insanların sayısı azdır bu aslında Erbakanın özelde kendi tedbirinden başka bir şey değildir. Bu aşamada göreceğizki Saadet Partisi her yönüyle Yıldızı Parlayan ve ilim üreten bir fabrika olarak yoluna devam edecektir. Yani Süleyman Hocamızın daha evvel söylediği partinin ADP’ye dönüşümü gerçekleşecektir. Bu sebeble Erbakan her zaman herkese danışır etrafında bulunan arkadaşları kendilerini vakfetmiş insanlardır. Biz bunu son kongrede Erbakan Hocamızın seçilmesindede gördük. Erbakan Hocamızın bulundu mahalde Oğuzhan abi Şevket ve diğer ağabeyler ellerini dahi öptürmeyip Hocamıza işaret göstermişlerdir. Süleyman Hoca şeytanın bacağını kırıp Erbakan Hocayla devamlı istişare etmelidir. ADP gibi bir fanteziye kendini kaptırdığından Hakkı o olarak algıladığından gerçeği bu noktada göremiyor ve zannımca hata etmektedir. Diğer taraftan Süleyman Hocamın istişare ettiği kimseler onu yanıltamazlar mı? Birde bu zaviyeden bakılsa bir muhasebe yapılsa iyi olmaz mı? Ve bu durum Bizzat hocamız tarafından Adil düzenin kokusu olarak beyan edilmiştir. Adil Düzenin meydana gelebilmesi için ona zemin hazırlayacak hadiselerinde gerçekleşmesi gerekir. Adil Düzen diğer düzenlerin iptalini sağlayacağına göre ilk önce diğer düzenlerin iptalini ön gören siyasi cihadın yapılarak insanların şuurlandırılması sağlanmıştır. Bu ne Erbakan Hocanın nede onun etrafındaki sadık ekibinin Adil düzene karşı soğuk yada Akevlere karşı soğuk olduğu manasına gelmez bilakis burada Adil düzenin gerçekleşmesi diğerinin iptalini sağlamakla mümkündür. Buna yönelik bir atılım ve çalışma yapılarak mevcut düzenin Batıllığı orta yere serilmiştir. Bu fetret süreci aslında bir hazırlık sürecidir. Bu süreçte Akevler karşı hücuma geçirileceği hengamede gerekli çalışmalarını yapmış mıdır? Erbakan Hocaya hazır projeler sunulmuş mudur? Yada 8 yıllık süreçte saadetin Adil düzeni terk ettiği bu yüzden bir şey yapamayacakları düşünülerek AKP’nin Milli Görüş Partisi denilmek suretiyle fitneye alet mi olunmuştur? Karagülle Üstadımızın AKP’yi Milli Görüşçü olarak beyan etmesi ve bunu defaatle vurgulaması zelleden de öte yanlış bir değerlendirmedir. Bundan dönülmesi zaruridir. Bütün fertlerin Erbakan Hocaya ulaşıp emrinizde olunduğu biad edildiği deklare edilmelidir. Daha evvelden ADP diye bir partileşme ve bununla ilgili Erbakan Hocaya tekliflerde bulunulmuştur. Erbakan Hocayı bilen ve onun böyle bir işe tevessül etmeyeceğini yine bilen karagülle Hocamız neden Saadet Partisini küçümsemektedir? Adil Düzen Partisi diye bir projeyle gidilmesi elbette Erbakan Hocamız tarafından kuyumculuğa kalkma diye bir tepkinin verilmesiyle sonuçlanacaktır… Biran evvel bu bölücü fikriyatlardan vaz geçilmeli Erbakan Hocaya güvendiğini karagülle ve siz net bir şekilde seminerlerinizde beyan etmelisiniz. Ve ayrıca Akevleri Milli Görüşün bir vakfı yada yan kuruluşu olarak Erbakan Hocamızın emrine tevdi etmelisiniz…Söylediğinizle yaptığınız amel ve niyet ölçüleri içerisinde paralellik arzetmemekte bir çatışmanın olduğunu gözler önüne sermektedir.

3. yine acizane kanaatimce "ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARIMIZA ZARAR VERDİĞİNİZE" inanıyorum...

Bundan dolayı onları düzeltmeye kalkışmıyorum...

Cevap: Benim bir zararım olmaz. Esas zararı bizzat kendiniz veriyorsunuz. Karagülle üstadımızın değişik zamanlarda beyan ettiği yazıları yazan yani katipliğini yazan siz söylemlerindeki tenakuzları bizden evvel siz daha iyi biliyorsunuz. Bu nedenle bir vicdan muhasebesinin yapılarak bu tenakuzlardan dönülmesi Milli GÖRÜŞ vizyonu üzerinden Akevlerin gitmesi zaruridir. Esas sıkıntı buradadır. Erbakan Hocamıza ve etrafındakilere Adil Düzeni terk ettiklerinden Allah size ceza verdi oylarınız düştü diyorsunuz. Amma burada Erbakan Hocamıza bu fetret devrinde hazırlamanız gereken projeleri hazırlamadığınız ve istişare etmediğiniz seminerdeki ifadelerden de gözler önüne serilmektedir. Bunada bahaneler aranıp efendim biz ulaşmayı denedik ama kendisine ulaşılamıyor yada bize karşı ilgisiz denmemelidir. Zira Erbakan Hoca bir dairede çalışma yapmıyor teknik mevzularda da istişare etiği heyetleri vardır. Yani Erbakan Hocamız için kendi teşkilatı her şeyden önemlidir. Akevler kanaatimce daha önemlidir. Bahaneler sadece bizi atıllığa sevk eder. Muhabbeti zedeler. Bundan uzak durulması elzemdir. Ben kendi adıma 3 şey istiyorum…

1. Akevler Milli Görüşün yan kuruluşu olarak görev yapmalıdır. İtaat ve Biat noktasında zaaf göstermemelidir.Allah ayette sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz denmektedir. Aranızdaki meseleleri istişare ile hallet emri var olduğuna göre Bu ölçülerde hareket edilmesi lazımdır. Birde şu varki Karagülle hocamız Erbakan bu kadar zıt adamı inanmayan adamı bu dairede tuttu bu onun liderlik yönünden çok büyük bir konumda olduğunu göstermektedir demişti. Başka bir yerde de bana göre siyasi zekası yoktur denmiştir. İşte burada Erbakan Hocanın Siyasi zekadan ziyade Vehbi yönünün ve hakikaten gerçek liderlerde Allah vergisi olarak verilen özellikleri taşıdığı görülmektedir. Ve bunu Süleyman Hocamız bildiği halde fevri hareketler de bulunmaktadır. Siyasi Cihad faaliyetlerine katılmalı ve Erbakan Hocamızla ne şart altında olursa olsun daima istişare edilmelidir. Ve ondan her noktada istifade edilmelidir.

2. ADP gibi fitne vari eylemlerden kaçınılmalı Saadet partisini Adil düzen partisi olarak benimsenmesi sağlanmalıdır. ADP’yi tebliğ partisi olarak görmek bir fantezidir. Hak varken Saadet varken, Mescidi Kuba veya Nebevi varken başka yere gidilipte namaz kılınmaz. Hak cereyan Saadet Partisidir. Tebliğ edilecekse, uygulama da bulunulacaksa burada bulunulmalıdır. Saadet Partisi kuvveti esas alması lazımdır. Yani bir Şahsı maneviye tutunması gerekmektedir. Şahs-ı manevi olmadan bir başarının gerçekleşmesi mümkün değildir. Bediüzzaman Hazretleri bir risalede hak cereyanların muhakkak bir şahsı manevi üzerine tutunması gerekmektedir. Yoksa varlığını devam ettiremez. Hakkı açıklamak yada tebliğde bulunmak yeterli değildir. Onun yap yaşat ve yönet prensibi gereği her 3’ünüde yerine getirebilecek atılım ve aksiyonda olması gerekmektedir. Sözlerimi Şu 3 ayetin mealiyle bitirmek istiyorum.

Bismillahirrahmanirrahim

?????????????? ???????? ?????? ???????? ????? ???????????? ???????????? ???????? ?????? ?????????? ???? ??????? ???????? ????????? ?????? ??????????? ????????????? ???????????? ?????????? ????????? ?????? ????? ???????? ????? ???????? ???????????? ???????? ???????? ????????? ?????? ?????? ???????? ??????????? ???????????

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız sakın ayrılığa düşmeyiniz, Allah’ın size bağışladığı nimeti hatırlayınız. Hani bir zamanlar düşman olduğunuz halde O, kalplerinizi uzlaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hani siz bir ateş kuyusunun tam kenarındayken O sizi oraya düşmekten kurtardı. Allah size ayetlerini işte böyle açık açık anlatır ki, doğru yolu bulasınız. Ali İmran-103

????? ??????? ??????? ????????? ???????????? ??? ????????? ?????? ?????????? ???????? ??????????

Doğrusu Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlıyarak savaşanları sever. Saf-4

????????? ????????????? ?????? ????? ??????? ???????? ??????? ????????? ??????????????

Seveceğiniz bir şey daha var Allah’tan bir zafer ve yakın bir fetih, müminleri müjdele!

Saf-13

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi Ve Berakatuh 01.12.2010/01:11 Çarşamba

Reşat Nuri Erol
01.12.2010
06:41

Muhterem Fatih Mehmet ALTINEL (Necmi Naci) Kardeşim;

Önce kendini tanıttığın için çok teşekkür ederim...

Allah cehdini, gayretini, ilgini ve anlayışını artırsın...

Allah nice güzel anlayışlarda, amellerde ve çalışmalarda daim eylesin...

Muhterem Kardeşim;

Meselelere ve yaşananlara çok farklı açılardan bakıyorsun...

Maalesef yaşananlarla ilgili olarak -tekrar ediyorum- ÇOK BİLGİ EKSİKLİĞİNİZ var ve yorumlarınız da tabiî olarak o eksikliklere dayanmaktadır; bundan dolayo o değerlendirmeleri kabul etmemekle beraber, yazdıklarınıza saygılıyım; öyle anlıyor ve öyle yazıyorsanız, ne diyebilirim ki...

Seminer notlarımızda yeri geldikçe zikredilen meselelerden de o sonuçları çıkarıyorsanız; o değerlendirmelerinize de bir şey demeyeceğim...

Elbbette bizim de hatalarımız ve anlatım eksiklerimiz var...

Çok çalışanlar çok hata yapar...

Biz de çok çalışıyor ve çok hata yapıyoruz...

40 yıldır yaptığımız amellerde ve yazdığımız 40 bin sayfada 40 bin hatamız varsa, 40 milyon da doğrumuz ve sevabımız var ki; "ADİL DÜZEN" teorisi ve "ADİL DÜZEN" medeniyet projesi ortaya çıktı...

Beni/bizi sadece bu "SONUÇ" ilgilendiriyor...

Bir de elbette Süleyman Hocam ve Erbakan Hocam ilgilendiriyor...

Ve bu anlayışa göre bizim çalışmalarımıza katılanlar, katkıda bulunanlar, bizimle çalışanlar; değişik şekilde engel olmayıp sadece katılıp katkıda bulunanlar...

Muhterem Fatih Mehmet (Necmi Naci) Kardeşim;

Bilvesile, tanıştığımıza çok memnun oldum...

Aramıza hoş geldin, sefalar getirdin...

Allah cümlemize hayırlı anlayışlar, çalışmalar ve hizmetler nasip etsin...

Muhterem Cengiz Demirci Kardeşim;

Bugün yazdıklarını benim yazdıklarım üzerine yazdıysan, benim yazdıklarımı kastediyorsan; bu yazacaklarımı yazdıklarına "cevap" say, yoksa hiç dikkate almayıver, boşver...

Muhterem Kardeşim;

Aramızda ilim ve amelde, Süleyman Hoca ile Erbakan Hoca’yı anlamada ve onlarla birlikte çalışmada öylesine açık bir "usul/metot" farkı var ki; benim seninle bu konuda "teoride ve pratikte", "ilimde ve amelde" tek kelimelik bile bir "cevabım" olmaz, olamaz...

Herkes kendi anlayışından ve amelinden sorumludur...

Senin anlayışın ve amelin sana, benim anlayışım ve amelim bana...

Üstadlarım ve hocalarım Süleyman Karagülle ve Necmettin Erbakan’ın benden razı olduklarını biliyorum; inşaallah Allah’ım da razı olur..

Senin bu konudaki anlayışın, anlattıkların, yazdıkların ve yaptıkların (yani yapmadıkların) beni zerre kadar ilgilendirmiyor...

ALLAH’IN SELAMI ÜZERİNE OLSUN...

ALLAH ACİL ŞİFALAR İHSAN ETSİN...

Ve’s-SELÂM mea’d-DUA.. DUA.. DUA...

KOSOVALI ARNAVUT REŞAD

Süleyman Karagülle
02.12.2010
11:33

Lütfi Hocaoğlu’nun sitesinde benim hakkımda tartışmalar olmuştur. Bu tartışmalara katılmayacağım. İlgililerin bilgileri olsun diye kısaca geçmişi aktarmak isterim:

Ben insanlara değil Allah’a inanıyorum. İnsanlar peygamber de olsa hata yaparlar. İyi niyetli olmaları şartıyla hataları bağışlanmıştır. Ben Kur’ân’ın Allah sözü olduğuna inanıyorum, hayatımda hep onu yapmaya çalıştım.

İlk ihtilafım babamla olmuştur. Babam beni çok severdi. Ben de babamı çok severdim. Hayatımda ona duyduğum sevgi ve saygıyı kimseye anneme de duymadım. Ama o bana başı açık gezmememi söyledi. Günah mıdır dedim. Hayır ama ayıptır dedi. Sigara ayıp değildir. Ona başlayayım. Başımı örteyim dedim. Bir daha bana bir şey söylemedi. O zaman ben on on beş yaşlarında idim. Yetmiş ile seksen arasında idi.

Ben insanları sevdim, arkadaşlarımı sevdim. Ama onların hatırı için içtihatlarımdan sapmadım. Risâle-i Nûr şakirdi Mustafa Birlik bıyığımı bırakmamı söyledi. Mademki şer‘î mahzuru yoktur, bıraktım hala bıyıklıyım. Ben şeriata aykırı olmayan işlerde hep çevreme uyarım.

Ben kendim, arkadaşlarımızla Akevler’i kurduk, Oradaki başkanlara saygı duydum. Onlar başkanlığı bıraktılar. Dostluğumuz devam ediyor.

Siyasette Erbakan’ı kendime başkan seçtim. Kendisini her zaman destekledim. Siyasetten yasaklı olduğu zamanlar, o topluluğa başkan seçtirmedi. Kendisi atamalar yaptı. Bana göre yaptığı şey meşru değildi. Ben ona bağlı partiler kurmak istedim. Arkadaşlar desteklemediler. Sonra o bensiz kurdu. Ben uzaktan hep destekledim. Sonra Adil Düzen’i bıraktı. Ben Adil Düzen Partisi’ni kurmak için teşvik ettim. Kimse gelmedi.

Numan Kurtulmuş il başkanıyken kendisiyle bir kaç gün ortak çalışma yaptım. Ona önerdim. Erbakan’a bağlı kalacaksın ama onun her sözünü dinlemeyeceksin. Görevden alırsa da gideceksin. Çünkü başkanlar görev verir ve alır. Ama görevlinin işine karışılmaz. İl başkanı olarak Adil Düzen üzerinde çalışalım. Akevler partinize katılsın dedim. Dinlemedi. Sonra olanları gördünüz.

Ben Erbakan’a değil Allah’a bîat ettim. Adil Düzen’in tebliğini her zaman öne aldım. Erbakan Adil Düzen’i bırakmış Çiller’e uyarak bırakmış, Çiller de Baykal da Demirel de Erbakan’la savaşıyorlar. Bu savaş bitmedi. Bugün de hala Erbakan’ın ölüsünden korkuyorlar. Ben onlara yazı ile dedim ki, siz Erbakan’ı yenemezsiniz, çünkü onun elinde Adil Düzen vardır. Onu yenmek mi istiyorsunuz sizin Adil Düzen’den üstün bir projeniz olması gerekir. Size bu hususta yardımcı olalım diye yazdım. Maksadım Adil Düzen’i onlara tebliğ idi. Onlar kabul etmedi, ama ben Allah’ın huzurunda tebliğ ettim.

Sonra Millî Görüş’ten ayrılanlar birleşip AK Parti’ye baş vurdular. Onlar da aranızda tanınmış biri olsun dediler. Onlar da Süleyman Akdemir’e teklif ettiler. Görüştük. Ret etmeyi uygun bulmadık. Adil Düzen’i anlatmak şartı ile evet dendi. Görüşmeler yapıldı. Anlaşma yapıldı. Çiller’le görüşülecek ve alınacaktı. Cevizoğlu program yaptı ve Akdemir’e Adil Düzen’i bıraktın mı dedi. Hayır doğru yol Adil Düzen dedi. Bunun üzerine programı yarıda kestiler ve bir daha da görüşmedi.

Bizim hatalarımız vardır. Eksikliklerimiz vardır. Ama bugün de bir parti Adil Düzen’i bize anlatmak şartı ile aramıza gel seni milletvekili yapalım derse bir arkadaşımızı oraya göndeririz. Milletvekili olmak için değil, Adil Düzen’i anlatmak için. Bugün de bütün partilere teklif ediyorum: Ak Parti’yi yenmek istiyor musunuz, Saadet partisini bertaraf etmek istiyor musunuz gelin “Adil Düzen’e göre insanlık anayasası”nı tartışalım. Sonra isterseniz listenizin istediği yerde yer verin seçimde destekleyelim deriz. Kabul eden olsa koşa koşa gideriz.

Muhterem Erbakan’a teklif ettim, sen karışma dedi. Tayyip’e mektup yazdık, arkadaşlarımız görüştü. Önerimizi savsakladı. Ben bunlar başbakan olacak diye Adil Düzen’den mi vazgeçeceğim. Ben onları seviyorum. Onları destekliyorum. Ama biri çıkar da gerçekten Adil Düzen olduğunu söyler benimle diyalog kurarsa Adil Düzen’i ona anlatacağım için onun yanında olurum. Benim görevim Adil Düzen’i uygulamak değil anlatmaktır. Uygulayanları da desteklemektir.

Bana nasihat veren arkadaşlarım müsaade etsinler de ben de nasihat vereyim: Sizin göreviniz Erbakan ile Karagülle’yi çekiştirmek değildir. Adil Düzen hakkında ahkâm kesmek de değildir. Önce Adil Düzen’i öğrenmeniz gerekir. Sonra iş hayatında Adil Düzen’i uygulamanız gerekir. Erbakan kendi işine, Karagülle de kendi işine bakar ve ne yapacağını bilir. Karagülle’nin görüşlerini tartışın. Erbakan’a oy toplayın. Ama onlara hükmetme sevdasından vazgeçin.

necminaci
03.12.2010
23:39

Siyasette Erbakan’ı kendime başkan seçtim. Kendisini her zaman destekledim. Siyasetten yasaklı olduğu zamanlar, o topluluğa başkan seçtirmedi. Kendisi atamalar yaptı. Bana göre yaptığı şey meşru değildi. Ben ona bağlı partiler kurmak istedim. Arkadaşlar desteklemediler. Sonra o bensiz kurdu. Ben uzaktan hep destekledim. Sonra Adil Düzen’i bıraktı. Ben Adil Düzen Partisi’ni kurmak için teşvik ettim. Kimse gelmedi.

CEVAP: Başkan seçtirmedi bu doğrudur. Siyasi yasaklı olması resmi yasaktan kaynaklanıyor. Yani bu başkanlığının düştüğünü göstermez.Adil Düzeni bıraktı sözü … Hocam zahire baktığınızı düşünüyorum. Hoca hiçbir zaman Adil Düzeni bırakmadı. Parti önceki partinin devamı olma ihtimalini ber tara etmek istiyor. 69. Madde değişikliğinde siyasi pasrtiler kanunun düzenlenmesi için uğraşıldı… Adil düzeni söylemde bırakan Failet Partisi dahi laikliğe karşı odak olmaktan kapatıldı.Şu anda şartla değişti. Erbakan Hoca heryerde ne bir şekilde Adil Düzeni kuracaklarını söylemektedir. Bu düzenin ilmi sahadaki üstadlarından biri siz olduğunuza göre bundan memnun olmalısınız. Demekki Cebrailin terk edilmesi diye bir şey yok. Bunu sen cevhersin kuyumculuğa kalkışma diyor. Ve haklı. Cevher (İLİM) Kuyumculuk o cevherin işlenerek satımının yapılması pazarlanması…(SİYASET) Adil Düzende İlim Siyasete yön verir. Dikte edemez diye bir prensip olduğunu biliyorum. Bu hareketinizle bu prensibi çiğnemiyor musunuz?

Süleyman Karagülle
04.12.2010
08:35

Savaşta komutan esir düştüğü zaman en kıdemli olan komutan yönetimi ele alır. Erbakan yasaklı olmakla esir düşmüş duruma gelmişti. Biz Erbakan’a bağlı olarak Adil Düzeni savunan partiyi kurmalıydık. Biz de Erbakan’ın durumuna düştüğümüz zaman bizden sonra sırası gelen Adil Düzen’i devam ettirmeliydi. Komutan esir oldu diye oturup beklemek hezimettir. Eğer bugün Adil Düzen gelmemişse beğenmediğiniz Ak Parti iktidarda ise biz Adil Düzen partisini kurmadığımız için ordu kendisine Tayyip’i seçti, o da bu kadar becermektedir. Bana göre benim düşüncelerim doğrudur. Kuran’a dayanarak istidlal etmelisiniz.





Sayı: 77 | Tarih: 28.11.2010
Ahmet Hakan
Adnan Hoca’nın da hedefi olmuşum
2136 Okunma
13 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Aykırı bir senaryo
1311 Okunma
9 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Asıl Kölelik Şehevî Çıplaklıktır
1166 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
1164 Okunma
7 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Hayvana Eziyet Dinde Var mı?
1153 Okunma
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
Erbakan, Ecevit ve ölüm oruçlarının arka planı
1135 Okunma
Ali Bülent Dilek
Fehmi Koru
Kim kalır ayakta
1133 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Altan
GENERALLER
1087 Okunma
Özer Ataç
Ebubekir Sifil
Dayanışma ve Harcamanın Müslümancası
1064 Okunma
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler