Aykırı bir senaryo
1336 Okunma, 9 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Bugünlerde dünyanın en önemli sorununun dünya para sisteminde oluşan belirsizlik olduğu söylenebilir. Geçmişte farklı nedenlerle ve değişik bir biçimde ortaya çıkan bir problem yaşandı ve ABD bu sorunu tek bir cümleyle çözdü.

1944 yılında batılı ülkeler Bretton Woods’da dünya para sistemini belirleyen bir anlaşma imzaladılar. Buna göre ülkeler tedavüle çıkardıkları para karşılığında altın tutmayacaklar, bir ons altına karşılık otuz beş dolar bulunduracaklardı. Yani hazinelerindeki her 35 dolar bir ons altın sayılacaktı. O dönemde para altın karşılığında çıkarılıyordu ve günümüzde de karşılıksız para basma sözü o günlerden kaldı. Şu anda ise paranın somut bir karşılığı yoktur.

ABD sahip olduğu altınla çıkarabileceği doların çok üstünde bir parayı  piyasaya sürdü. Oysa ülkeler ellerindeki dolarları, istedikleri takdirde, altına dönüştürebileceklerdi ama ABD hazinesindeki altınlar yetersizdi. Fransa’nın başını çektiği bazı ülkeler dolarları altınla değiştirmek ve ABD’nin zor duruma düşürmek istediler. ABD bir cümleyle sorunu çözdü. “Anlaşma geçersizdir”.

Şu anda da dünyada parasal sistemden kaynaklanan sorunlar yaşanıyor ve bu kamuoyuna kur savaşları olarak aktarılıyor. Gerçekte sorun geçmişte yaşanan ve bir cümleyle çözülenden çok daha karmaşık ve ülkelerin dış borçları öne çıkıyor. Üstelik bazı çelişkiler de içeriyor. Mesela dış ticaret fazlası olan Almanya dünyanın üçüncü büyük borçlu ülkesi. Şüphesiz bu borç net değil ve alacaklarının borcundan fazla olması beklenir. Ama borçlu borcunu ödemezse Almanya bile sıkıntıya düşebilir.

ABD dünyanın en çok borcu olan ülkesi. Borcunu ödemenin kolay bir yolunu bulmuş görünüyor. Yabancıların sahip olduğu devlet tahvillerini satın almak için piyasaya dolar sürüyor ve dünya bir dolar seli yaşıyor. ABD yabancıların sahip olduğu devlet tahvilini çıkardığı dolarla satın alsa ne olur? Borcu ödenir ama alacaklı daha fazla dolara sahip olur. Alacaklı olan, mesela Çin, doların değerini düşürüp alacaklarını değerini azaltmamak için bu dolarları kasasında saklar.

Avrupa’nın güçlü ülkeleri bir ikilemi yaşıyor. Dışarıdan aldıkları borçla AB’ye katılan ülkeleri finanse eden bu ülkeler şimdi onların borçlarını ödeyememeleri ve kendilerinin de aynı duruma sürüklenmesi tehlikesini yaşıyor. Yunanistan ve İrlanda’yı başka ülkelerin izlemesi ve büyük ölçüde dış yardıma ihtiyaç duymaları bekleniyor.

Ülkelerin borçlarının gerçek alacaklısı, büyük ölçüde, Çin ve Japonya. Onları petrol üreten ülkeler izliyor. Bunların uluslararası  finans kuruluşlarında değerlendirdikleri paralar diğer ülkelere borç veriliyor ve alan ülkeler bu finans kurumlarını alacaklı sayıyor.

Şimdi aykırı senaryomuzu üretebilir ve geçmişte bir cümleyle çözülen soruna bugün nasıl kolay bir çözüm bulabileceğimizi sorgularız. Avrupa’nın parasal krizle ağır bir darbe yemesi beklenir ve bu süreç tahrik edilir. Dünya’nın çeşitli yerlerinde sıcak çatışmalar yaşanır ve olağanüstü şartlar gerçekleşince olağanüstü tedbirler alınır ve bir şekilde borçların yeniden yapılandırılması sağlanır.

Yorum:

Yakında insanlık Adil Düzen’e göre para sistemine geçecektir. Nedir bu para sistemi:

Bir insanlık para vakfı kurulacaktır. Bu kooperatif şeklinde örgütlenecektir. Bu altın para basacak ve dünyadaki kuyumculara kredi olarak verecektir. Kuyumcular bununla altın alıp satacaklardır. Altını satın alırken ucuz alacaklar. Ama altın para ile satarken bire bir verecektir. Kuyumcuda ya altın ya para bulunacaktır. Dünyadaki tüm kuyumcularda bulunan altın kadar altın para halkın eline geçmiş olacaktır.

İnsanlık merkez bankası bunun dört misli altın karşılığı olmayan altın para basarak bunun birini ülke merkez bankalarına, bir mislini il merkez bankalarına, bir mislini de bucak merkez hesaplarına göndereceklerdir. Merkez bankaları kendi banknotlarını bu altın para karşılığı basacaklardır. Bir mislini de döviz bürolarına gönderecek bu paraları onunla alıp satacaklardır.

Böylece yeryüzünde tüm paralar kuyumculardaki altına kota edilmiş olur. İsteyen altın parayı kuyumcu da her zaman altına çevirebilir. Altın paranın ülkeler, iller ve bucaklar parası olan değeri borsalarda (döviz bürolarında) serbestçe oluşur. Böylece altının altın para cinsinden değeri daima korunmuş olur.

Bunu bir formülle açıklayalım:

Altın para miktar = Kuyumculardaki altın miktarı + Dünya döviz bürolarındaki (ülke parası * ülke parası kuru + il parası * il parası kuru + bucak parası * bucak parası kuru)

Kurların hesabı ise döviz bürolarında mevcut olan o paraların stoku ile altın paranın stoku kadardır.

Fp = (a*Spo/Sa+bSp/Sa) / (c*Spo/Sa+d*Sp/Sa) Fpo

Burada harfler şunları ifade eder:

Fp bir paranın o günkü hesaplanacak kuru

Fpo hesaplanacak paranın başlangıç kuru

a=1 b=2 C=2 d=1 alınabilir. Paranın azamî değeri 2 asgarî değeri 1 olur. Normal stoklarda paranın değeri ilk değer olur.

Spo paranın ilk stoku

So altın paranın ilk stoku

Sp kuru hesaplanacak paranın o günkü mevcudu.

İnsanlık yakında bu paraya geçecektir. Bugünkü keyfî dalgalanmalar sona erecektir. Uluslararası ekonomi yarışı reel ekonomide olacak kur değerleri yarışta kronometre görevini görecektir.

 

 

Büyük Uzlaşma 21 Kasım 2010 Pazar yazı özeti

Nato’daki uzlaşmaya göre füze herhangi bir devlete karşı olmayacaktır. İkinci cihan savaşı sonunda aynı cephenin muzaffer devletler karşı güçler oluşturdular ve dünyayı disipline ettiler. İki odak karşı tehditle dünyaya hâkim idi. Bugün uzlaşma ile denge kuruluyor. Karşı güçlerle de denge sağlanabiliyordu. İki kutupludan sonra tek kutuplu şimdi çok kutuplu dünya dengesi var. Yeni dengeler oluşacak. Rusya Avrupa’ya entegre oluyor. ABD sarsılıyor. G20’ler hazırlık içinde.

Özet Yorum:

İslamiyet’ten önce tek inançlı devletler söz konusu idi. İslamiyet laikliği getirdi aynı devlet içinde çok din ve mezhepli insanlar bir arada yaşadı. Batıya bu uygarlığı tekel sermaye götürdü. Bugün sözde insanlık demokratik, laik liberal ve sosyal yönetim revaçta. Demokrasi şeriat düzenidir. Laiklik İslam düzenidir. Liberallik adil düzendir. Sosyallik hak düzendir. Dünya adil düzene göre insanlık anayasasına doğru şiddetle gitmektedir. Çok kutuplu denge.

 

 

• Aykırı bir senaryo 27 Kasım 2010 Cumartesi

1944’te Tekel Sermaye 1 ons altını 35 dolar kabul ettirdi. Sonra ise sözünde durmadı.  Şimdi bir cümle ile sorun çözülemiyor. Devletler borçlu ve alacaklı. Avrupa ve İran yardıma muhtaç olabilir. AB Çin’in tahvillerini alarak borcunu ödüyor. Doları düşürmemek için Çin doları kasasında bırakıyor. Alacaklı ülkeler Çin Japonya ve petrol ülkelerinin parası ile finans kuruluşlarıdır. Çözüm olağanüstü şartlarla olağan üstü borçlanma.

Özet Yorum:

1 ons; tam olarak 31,1034768 gram'a eşittir. 1 gram altın 1 dolara yakındır. Bugün bir ons altın 1200 dolar civarındadır. Sermaye dünyayı 1200/30=40 misli dolandırmış. İşte Sermayenin gücü buradan gelmektedir. Geçen yıl 700 olan ons bu yıl nerde ise iki katına çıkmış. Dolar tepetaklak gidiyor. Uluslar kendi paralarını kullanmaya başladı. Kurtuluş Adil Düzen’e göre altına kota edilmiş insanlık parası.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
30.11.2010
05:54

MiT eski mensubu Prof. Dr. Mahir Kaynak

ABD’nin izniyle yayınlandı

Millî Gazete; 30 KASIM 2010

ABD’nin gizli belgelerinin ABD hükümetinin izni ve haberi olmadan yayınlanmasının imkansız olduğunu söyleyen Kaynak, ABD hükümetinin bu yolla rahatsızlık duyduğu konularda dünya kamuoyunu ve liderleri yönlendirmeyi amaçlamış olabileceğini söyledi.

Eski MİT mensubu Mahir Kaynak, dünyanın gündemine oturan ABD’nin gizli belgelerinin ABD hükumetinin izni ve haberi olmadan yayınlanmasının imkansız olduğunu söyledi. Kaynak, ABD hükümetinin bu yolla rahatsızlık duyduğu konularda dünya kamuoyunu ve liderler yönlendirmeyi amaçlamış olabileceğini söyledi. Eski MİT’çi Mahir Kaynak, dünya gündemine düşen Wikileaks internet sitesinin ABD’nin gizli belgelerini yayınlamasıyla ilgili Cihan Haber Ajansı’na açıklamada bulundu. Gizlilik derecesi yüksek ve bu türden belgelerin değil Amerika dünyanın hiçbir yerinde yayınlanmayacağını belirten Mahir Kaynak, "Eğer bunlar yayınlanıyorsa onlara gizli demenin bir manası yok. Burada süreç şöyle ilerler, önce belgeler üzerinde gizlilik kaldırılır. Ondan sonra bunun kamuoyuna istedikleri gibi yansımasını sağlarlar." dedi. Bu türden gizli bilgileri sızdıranların hapse atılacağını hatta idama mahkum edileceğini söyleyen Kaynak, "Öyle olmasa casusluk diye bir şey kalmaz." dedi. ABD hükümetinin durumu kendisinin yönettiğini anlatan Kaynak "ABD bu yolla Dünya kamuoyuna söylemek istediği sözleri söylüyor."

"ABD, Erdoğan’dan değil, Dışişleri Bakanı’ndan rahatsısız diyor"

Belgelerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı övücü bazı sıfatlar yer aldığını ve ’Başbakandan şikayetçi değiliz. Onun Türkiye’de şeriat devleti kurma gibi bir amacı yok. Ama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun politikasının yanlış olduğu" mesajını verdiğini belirten Kaynak, "ABD Türkiye’nin şu anda üstlendiği dış politikadan rahatsız. Bunun altında belki başka bir hesap arıyor. Görünüm bu olmakla beraber anti-amerikan bir çizgi hissetmiş olabilir." Belgelerin bir kısmının gerçek bir kısmının ise sonradan eklenmiş olabileceğini söyleyen Kaynak, "Amaçları dünya kamuoyunu yönlendirmek. Birçok ülke hakkındaki rahatsızlıklarını bu yolla dile getirmektir."

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
05:57

Psikolojik savaş

Millî Gazete MANŞET

30 KASIM 2010

Dünyanın küresel eşkiyası ABD istihbaratına ait gizli belgeleri yayınlaması ile meşhur Wikileaks internet sitesinin haftalardır merakla beklenen son ifşaatları, Amerikan yönetiminin psikolojik savaşı olarak yorumlandı. İşgallerin imparatoru ABD’nin "Kırmızı kitabı"na dokunmayan belgelerde, daha çok Ortadoğu’da ve İslam dünyasında fitne çıkarmaya yönelik dedikodular var.

Dünya kamuoyunun haftalardır merakla beklediği Wikileaks isimli internet sitesinin yayınladığı ABD yönetimine ait gizli istihbarat belgeleri tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Suudi Arabistan’ın ABD’den İran’ın vurulmasını istediği, Azerbaycan lideri Aliyev’in Türkiye aleyhine konuştuğu yönündeki iddiaları ve dünya liderlerine takılan lakapların yer aldığı belgeleri yayınlayan sitenin, ABD yönetiminin izniyle bu bilgileri ifşa ettiği ileri sürüldü. ABD’nin kırmızı çizgilerine ve kırmızı kitabı’na yönelik hiçbir bilginin yer almadığı belgeler genel olarak diplomatic dedikodularla dolu.

Belgelerin çoğu ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden

Hükümetlerin ve diğer kuruluşların etiğe aykırı, yasal olmayan görev ihlallerine ilişkin sızan belgeleri kamuoyuna duyuran ve son yıllarda yayımladığı ABD’nin Irak ve Afganistan savaşıyla ilgili gizli belgelerle ses getiren Wikileaks internet sitesinin dün yayımladığı ABD büyükelçilerinin gizli bilgi notlarının tarihleri, 1966’dan bu yılın şubat ayına kadar uzanıyor. Wikileaks’in internet sitesinde yer alan bilgiye göre, dün akşam yayımlanmaya başlanan ABD diplomatik temsilciliklerinin sızan yazışmalarıyla ilgili 251 bin 287 adet belgeyi kamuoyuna aşamalı olarak birkaç ayda duyuracak.

Söz konusu ABD büyükelçilerinin gizli bilgi notlarının, şimdiye kadar kamuoyuna duyurulan en büyük kapsamlı gizli belgeler olacağını belirten Wikileaks, yayımlamaya başladığı dünya çapındaki 274 ABD büyükelçiliğinin gizli iletişimleri ile ABD Dışişleri Bakanlığına ait belgelerin 15 bin 652’sinin "secret" yani "gizli", 101 bin 748’inin "confidential" (hizmete özel), 133 bin 887’sinin "unclassified" (açık bilgi) olarak sınıflandırıldığını belirtti. Wikileaks, sızdırılmış belgeleri yayımlarken, bu belgelerin dünya çapında herkese ABD hükümetinin dış faaliyetlerini anlamak için eşsiz bir olanak sağlayacağını ifade etti. Belgelerin tamamını birkaç aya yayarak yayımlamalarıyla ilgili olarak da Wikileaks internet sitesinde, "Belgelerdeki konular öyle önemli ve coğrafi alanı öyle genişti ki, başka türlü yapmak bu malzemelere haksızlık olacaktı" ifadesine yer verildi.

WIKILEAKS SİTESİNDE NE ÇIKMIŞTI?

WikiLeaks, kaynaklarının gizliliğini koruyarak hükümetlerin ve diğer organizasyonların hassas belgelerini yayınlayan, İsveç merkezli bir uluslararası organizasyon olarak biliniyor. WikiLeaks internet sitesi, ABD’nin karşı çıkmasına rağmen yeni belgeleri çeşitli yayın organları aracılığıyla yayımlamıştı. ABD’nin imajını sarsması ve uzun süre dünya kamuoyunu meşgul etmesi beklenen WikiLeaks’in yayınladığı gizli bilgilerde ilginç detaylar yer alıyor. Yayınlanan gizli belgelere göre, ortaya çıkan detaylar şöyle: ABD, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Neo Osmanlıcılık çizgisinden rahatsız. ABD’li diplomatlara göre Türkiye’nin ekseni Doğu’ya kayıyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyesi olması zor. Türkiye kısırdöngü içinde, gerekli AB reformlarını yapamıyor. Körfez ülkeleri, ABD’ye İran’a saldırması için telkinde bulunuyor. ABD’li diplomatlar, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad için "deli ve dengesiz" ifadelerini kullanıyor ABD Savunma Bakanı Robert Gates, "İran, nükleer güç olursa dünya bambaşka bir yer olur" diyor. İran, nükleer programını Kuzey Kore’den aldığı yardımla güçlendirdi. Ermeni lider Sarkisyan, İran’a silah satıyor. İranlılar Kızılhaç gönüllüsü kılığıyla silah kaçakçılığı yapıyor. ABD’li diplomatlar, Afganistan lideri Karzai için "paranoyak" ifadesini kullanıyor. İsrail, Gazze saldırısındaki tutumundan dolayı ABD’ye teşekkür etmiş. Türkiye’nin bölgede süper güç olmak istediğini bildiren İsrail, ABD’den İran’a yönelik tutumunu sertleştirmesini istiyor. Mossad, ABD’ye, "İran rejimini devirmek için etnik grupları destekle" tavsiyesinde bulundu.

İSTİHBARAT FAALİYETİ

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, WikiLeaks internet sitesinde açıklanan belgelerle ilgili olarak, ’’İlişkiler mutlaka etkilenecektir ama bu nedenle kırılma, kopma beklemiyorum’’ dedi. Hamzaçebi, gazetecilerin konuyla ilgili sorusu üzerine, ABD gibi bir ülkenin kendi kayıtlarına hakim olmamasının olayın birinci yönü olduğunu ifade ederek, ’’Demek ki burada bir gayri ciddilik söz konusu’’ diye konuştu. Gazetecilerin ’’Türkiye’nin bir İslam devletine doğru gittiğine dair bilgiler var’’ sözleri üzerine Hamzaçebi, şunları söyledi: ’’Türkiye Cumhuriyetinin gelecekte ne olacağı, AKP’nin bunu bir başka Cumhuriyete mi dönüştüreceği, totaliter bir demokrasiye mi götüreceği konusu ABD’lilerin değerlendirmesinden çok bizim değerlendirmemiz gereken konudur. Bu Amerikalıların üzerine düşen bir konu değildir. Ülkelerin ABD ile diplomatik ilişkilerinde bir değişiklik olacağı kanaatinde değilim. Sonuçta bu istihbarat faaliyeti.Biz Türkiye’nin geleceği konusunda AKP yönetiminden endişe duyuyoruz.’’

"CİDDİYETİ ŞÜPHELİ"

BasIn mensuplarının sorularını cevaplayan Erdoğan, bir gazetecinin, ’’WikiLeaks internet sitesinde belgeler ortaya çıktı. Ağır ithamlar da yer alıyor. Bunları nasıl değerlendireceksiniz?’’ şeklindeki sorusuna, ’’Şu anda WikiLeaks’in eteklerinde neler var, bunları bir döksün görelim. Ondan sonra da bunların ne kadar ciddi, ne kadar gayri ciddi olduğunu öğreniriz. Çünkü WikiLeaks’in ciddiyeti şüphelidir. Bu bakımdan şu anda sadece biz eteklerindeki taşın dökülmesini bekliyoruz. Ondan sonra da değerlendirmesini yapar, gerekli açıklamaları yaparız’’ yanıtını verdi.

ABD ELÇİSİ ERGENEKON TUTUKLAMALARINI ELEŞTİRİYOR

Belgelerden birine göre ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James F. Jeffrey, "Balyoz Operasyonu" kapsamındaki tutuklamalar hakkında bilgi vererek, resmi suçlama yapılması durumunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin bunlara yanıt vermek zorunda kalacağını ancak yeterli delil bulunmazsa, operasyonun "hükümete karşı geri tepeceği" yorumunu yaptı. james Jeffrey’nin "TSK için kötü mü? AKP için iyi mi?" ara başlığıyla yazdığı bölümde, "Ordunun, AK Parti’nin yönetiminden derin bir şekilde rahatsız olduğunu ve Silahlı Kuvvetlerin Türk toplumundaki yerini aşındırmak için yürüttüğü kampanya nedeniyle çileden çıktığını" belirtiyor. Jeffrey, "bütün olanların, eşkıyaca ve otoriter davranan polisin ve yargının davranışlarını kötüleştirdiğini" belirterek, ABD’de yasal sürecin uygulanması sırasında, "geçerli kanıtlar bulunmadan ve dava açılmasına gerek olduğuna

hükmedilmeden" kimsenin gözaltına alınmadığına, tutuklanmadığına dikkat çekiyor. "Şüpheli ya da tanıkların, ’otomatik silahlı’ polislerin yanında sürüklendiklerini ve basın önünde küçük düşürüldüklerini" aktaran Jeffrey, "Bu her zaman bu şekilde gerçekleşiyor, şimdi yüksek rütbeli askerler ve onların arkadaşları için de aynı şey geçerli" diye ekledi. Jeffrey, "kamuoyu önünde küçük düşürülen bu kişilerin çoğunun, delil yetersizliği ya da davaların reddedilmesi nedeniyle serbest bırakıldıklarına" da dikkat çekti.

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
06:03

Tamer Korkmaz

tkorkmaz@yenisafak.com.tr

30 Kasım 2010 Salı

Kurgusal 11 Eylül’ün yakın akrabası Wikileaks Kriptoları!

Wikileaks kriptoları için "Diplomasinin 11 Eylül’ü" deniliyor. 11 Eylül Saldırıları’nı, Washington’ın resmi görüşü doğrultusunda El Kaide veya Bin Ladin’in gerçekleştirdiği yalanından değil de; Amerikan derin devletinin kurguladığı hakikatinden hareketle...

Bir 11 Eylül benzetmesi yapacak olursak, şayet...

Böylesi bir tanımlama, cuk oturuyor!

*

Görünüşte, Wikileaks "belgeleri" Julian Assange tarafından ABD’yi güç durumda bırakmak için sızdırılmış gibi duruyor.

Oysa, kazın ayağı başka...

Yani?

Wikileaks kriptoları, ABD’nin İsrail’le birlikte düzenlediği bir "istihbarat operasyonu"dur!

11 Eylül filmindeki Bin Ladin’in rolünde bu defa Assange oynuyor.

"Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın sayısız gizli belgesini ele geçirip yayınlayan" Julian Assange da aynen Bin Ladin gibi bir türlü yakalanamıyor.

İsviçre’deki (!) Tora Bora dağlarının sarp kayalıklarında saklanıyor olmalı, Assange!

*

ABD-İsrail tandemi, Wikileaks operasyonuyla...

Bir yandan, kendi aleyhlerine ciddi biçimde bozulan uluslar arası dengeleri "düzeltmek" isterken; diğer yandan da özellikle Türkiye’yi zor durumda bırakmayı amaçlıyor.

Son dönemde, ABD’nin Ortadoğu’da yıllanmış etkisini yitirmesi...

Ankara’nın Washington’dan bağımsızlaşıp, ABD ve İsrail’i devre dışı bırakarak bölgede en önemli güç haline gelmesi...

Dünya barışının önündeki en büyük tehdit olan "tandem"e tarihi bir yenilgi yaşatıyor.

Wikileaks kriptoları üzerinden yapılan -kirli propagandanın seçmece örnekleriyle dolu- bu son operasyonla...

ABD-İsrail ikilisi "ters köşe" saldırıyor.

*

Wikileaks kriptolarının merkezinde Türkiye var.

Bir yandan Erdoğan ile Gül’ün arasını bozmaya yönelik bir atraksiyon çekiliyor; diğer yandan çok etkili bir Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu karalanmaya çalışılıyor.

*

Suudi Kralı’nın Washington’a "İran’ı vurun" telkini yaptığı ileri sürülerek de son dönemde Türkiye’nin İran ile Suudi Arabistan arasında geliştirdiği olumlu ilişkilerin baltalanması hedefleniyor.

*

Wikileaks Operasyonu’nda belki de en çarpıcı saldırı "El Kaide Yalanı" üzerinden yapılıyor.

Ankara’yı uluslar arası alanda zor durumda bırakabilmek için, sahte belgelerle Türkiye ile El Kaide’yi aynı resmin içinde gösteriyorlar.

*

Tam da bu noktada, sizlere son aylarda icra edilen bazı "faili belli" küresel dezenformasyon örneklerini hatırlatmak istiyorum.

Ekim ayının ilk haftasında ortalığı "El Kaide kampında Türk F-16 pilotu" haberleri kaplamıştı, mesela...

Bu "uzun menzilli" düzmece haberlerin üzerine "tesadüf bu ya!" Hürriyet ve Milliyet nasıl da balıklama atlamışlardı!

Dahası var...

ABD’de yayınlanan çizgi dizi South Park’ta Türk bayraklı uçaklarla terör saldırısı yapılıyordu!

Böylelikle, "El Kaide’den Türk bayraklı terör!" algısı, zihinlere yerleştirilmek isteniyordu.

Ne zaman? 18 Ekim 2010’de!

*

Ardından ne mi gelmişti?

"Aralarında bir Türk’ün de bulunduğu altı El Kaide teröristi

Alman Meclisi’nde katliam yapacak!" haberi dünya medyasında vizyona girmişti.

Bütün bu uzun menzilli "illüzyon füzeleri"nin Atlantik’in Öte Yanı’ndan atıldığından hiç mi hiç kuşkunuz olmasın!

Söz konusu uzun menzilli haber furyasını...

Wikileaks üzerinden atılan kurmaca "Türkiye-El Kaide ilişkisi" füzesiyle birlikte düşündüğümüzde...

ABD antetli kirli operasyonun foyası tümüyle ortaya çıkıyor.

*

Wikileaks kriptolarında, ABD’nin aleyhinde olan kimi bölümler de var.

Bu gibi...

Asıl operasyonu "örtebilmek" için yerleştirilmiş "ters köşe parçalar" sizleri yanıltmasın...

*

FİNAL: ABD-İsrail tandeminin 2000’li yıllardaki bütün açık ve gizli operasyonlarının, saldırılarının ters teptiğini (bumerang etkisi) sizlere hatırlatmak isterim.

Kirli Wikileaks Operasyonu’nu da aynı akıbet bekliyor!

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
06:16

Bu taşlar çok baş yarabilir

Ruşen Çakır

gazetevatan.com

-------------------------------------------------------------------------------

Öncelikle “Diplomasinin 11 Eylülü” benzetmesinin oldukça isabetli olduğunu söylemeliyim. Dolayısıyla 11 Eylül’ün ardından dillere dolanan “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” önermesini “Wikileaks’ten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye değiştirebiliriz. Değiştirebiliriz değiştirmesine ancak eskinin yerini neyin alacağı, yeninin eskiden daha iyi olacağı hayli tartışma götürür.

İşin küresel boyutlarını tartışmayı şimdilik erteleyerek bu belgelerin Türkiye’de neleri değiştirebileceğini irdelemeye çalışalım. Şu ana kadar yayınlanan belgelerden Türkiye ile ilgili olanları üç kısıma ayırabiliriz:

1) Türkiye’nin içişleriyle ilgili siyasi değerlendirmeler;

2) Türk-Amerikan ilişkileri üzerine olan belgeler;

3) İktidar partisiyle ilgili yolsuzluk iddiaları.

CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum’un dün yaptığı basın toplantısında, belgelerdeki yolsuzluk iddialarını öne çıkartıp bunların takipçisi olacaklarını söylemesi hiç şaşırtıcı değil. CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun stratejisini “yolsuzluk, yoksunluk ve yoksulluk” üzerine oturttuğunu bildiğimizde, önümüzdeki genel seçime kadar ana muhalefet partisinin (ve tabii ki MHP’nin de) bu belgeleri hallaç pamuğu gibi atıp sonuna kadar kullanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kuşkusuz Maliye Bakanı Mehmet Şimşek örneğinde olduğu gibi belgelerde yolsuzlukla itham edilenler, bu iddiaları “şiddetle” yalanlayacaklardır, fakat üzerlerine düşen şaibenin bu yalanlamalarla kolay kolay silinmeyeceği de bellidir.

AKP’nin Washington’a karşı zaferi

Bu belgelerin Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kırılmaya yol açması pek beklenmemeli. AKP’liler de çok iyi biliyor ki başkan, dışişleri bakanı ve büyükelçi kim olursa olsun ABD’yi yönetenler kendilerine hep kuşkuyla bakmış, “zaruri olarak” iyi ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. O belgelerde yazılanların önemli bir kısmı, değişik kademedeki Amerikalılar tarafından Türk mevkidaşlarına aynı açıklıkla olmasa da defalarca söylenmiş; AKP’liler, de ABD’yi yönetenlerin kendileri hakkındaki gerçek görüş, niyet ve planlarını değişik kişiler ve mekanizmalar aracılığıyla zaten yakından öğrenmişlerdir.

Amerikalıların kendileri hakkındaki kaygı ve şikayetlerinin AKP’nin lehine olduğu bile söylenebilir. Amerikan aleyhtarlığında dünya birinciliğine oynayan bir ülkede Washington tarafından sevilmemek herhalde bir siyasetçi için kötü bir şey olmasa gerektir. Şöyle bir örnek verelim: Bu belgelerde Bülent Arınç’tan yergi değil de övgüyle bahsedilmiş olsaydı ortalık daha fazla karışmaz mıydı?

Öte yandan bizde insanlar ABD’yi sevmez ama ondan çekinirler. Bu nedenle Washington’la arası iyi olmayan bir hükümet onları kaygılandırabilir. Fakat iktidarının ilk günlerinden itibaren Washington’a rağmen yol alan AKP hükümetinin onca zamandır yıkılmamış olması bu kaygıların çok da anlamlı olmadığını gösteriyor. Diğer bir deyişle, Wikileaks belgelerini AKP hükümetinin ABD’ye karşı zaferinin ilanı olarak da okuyabiliriz.

Medyanın tavrı

Ama tekrar yolsuzluk konusuna dönecek olursak, durum AKP için hiç de tozpembe gözükmüyor. Ülke bazında en fazla belgeyi Türkiye’den yollananlar oluşturuyor ve daha birkaç tanesiyle birlikte ortalık hayli karışmış durumda. Bundan sonra ortaya çıkacak her yolsuzluk iddiası AKP’yi daha da terletecektir. İşte burada şu soru karşımıza çıkıyor: Bu iddialar medyada ne kadar yer bulacak? Birtakım sansür ve tabii ki otosansür mekanizmaları devreye girerse kamuoyu bu iddialardan ne kadar haberdar olabilecek? Ve son olarak haklarında yolsuzluk iddiaları yapılan kişiler kendilerini nasıl savunacaklar?

Diğer ülkeleri bilmem ama galiba Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
06:31

İSMİ lazım değil; bir gazeteci yazıyor...

Biz "YAZANA" değil "YAZILANLARA" bakarız.

PİS KOKULAR GELİYOR!

Haydarpaşa sabotajının şüphelileri!

Muhtemeldir ki yetkililer Haydarpaşa Garı yangını için alel acele elektrik kontağı benzeri bir açıklama yapıp şüpheleri örtmeye çalışacaklar ama nafile, güneş balçıkla sıvanmaz ve bu olayın failleri bellidir!.. Peki kim midir?.. Haydarpaşa Port ve benzeri projeler için ağzı sulanan malum girişimcilerdir. Olur mu demeyin, Haydarpaşa Garı arazisi İstanbul’un bugün için en kıymetli yeri, zira çok geniş bir alan. Dahası, Marmaray’la orası boşa çıkacağından pek çok çevrenin iştahı kabarıyor. Dolayısı ile böyle bir alanı ele geçirmek onlarca milyarlık rant demek. Buradan hareketle böyle bir yangını çıkarmak zor olmasa gerek!.. Ama istenen olmadı ve bina ne ise ki çatı dışında zarar görmedi. Benim anlayamadığım, yangını söndürmek için havadan müdahalenin neden yapılmadığıdır. Muhalefete çağrımdır, pis kokular alıyorum, aman dikkat!

PES ARTIK!..

AB bitti, Arap şengeni verelim!

Ahaliyi uzun bir süre Avrupa Birliği afyonu ile uyutan AKP iktidarı AB balonunun patlamasının tescili ile yeni afyonlar peşindedir.. Neymiş efendim, Türk halkına AB Şengeni değil de Arap Şengeni, yani vize muafiyetlerini hediye edeceklermiş!.. Peki bu Arap Şengen’inde kimler mi olacak?.. Suriye, Lübnan ve Ürdün... Vallahi pes... İnsan biraz utanıp sıkılır. Yahu bu üç ülke de aç, sefil ve hiçbir şey üretmiyorlar. Ürdün denilen ülke ABD ve İngilizlerin yardımı ile ayakta, Lübnan ise zerre artı değeri olmayan toplama bir şehir gibi; Suriye’yi zaten saymaya gerek görmüyorum. Bu ülkelerle yapılacak vize birliği Türk halkına iyilik değil kötülüktür zira Arap akımı olacaktır!.. Afyonun Arabını görüyor musunuz?

HESAP SORAN YOK Kİ...

Özelleştirmeden gelen milyar dolarlar nerede?

2002 yılında Türkiye’nin ülke borcu 214 milyar dolardı, 2010’un sonunda yani bugün ülke borcu 564 milyar dolar.. Hal bu iken Başbakan hiç sıkılmadan zaman zaman IMF’nin borcunu şöyle ödedik, böyle ödedik diye caka satıyor. İlginçtir muhalefet bu olguyu her nedense ağzına bile almıyor ve toplumun ilgisini çekmeyecek şeylerle uğraşıyor. Bırakın o borçlanmayı, bu ülkenin 80 yıllık birikimlerinin satılmasından gelen onlarca milyar dolarının nerede olduğu ve nereye harcandığı bile belli değil? Soruyorum, Telekom’dan Türpraş’a, onlarca limandan muayene istasyonları ve sanayi kuruluşlarına kadar satılan ülke değerlerinden gelen kaynaklar nerededir? Hem ülkeyi borca batıracak, hem de 80 yıllık birikimleri bir bir satıp harcayacaksın. Bunları afişe edecek ve hesabını soracak birileri yok mu?

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
06:45

WikiLeaks’la ilgili korkunç şüphe!

30-11-2010 /

WikiLeaks’in açıkladığı ve ‘Diplomasinin 11 Eylül’ü’ olarak tarif edilen sızan yeni belgeler!, Türkiye ile ilgili korkunç gerçeği ortaya çıkardı. Önce Afganistan’dan 200 bin, sonra Irak’tan gelen 400 bin ve şimdi de dünyadaki ABD büyükelçiliklerinden gönderilen 250 binden fazla mesajda yer alan bilgilerin aktarıldığı belgeler ’müttefik’ gerçeğini ispatladı!

WikiLeaks’in ‘Diplomasinin 11 Eylül’ü’ olarak tarif edilen açıklanan yeni belgeleri, Türkiye ile ilgili korkunç gerçeği ortaya çıkardı. ‘’Diplomasinin 11 Eylül’’ü olarak adlandırılan belge sızdırmalarının! gerçek sebebinin Türkiye üzerine bir operasyon olduğu bildiriliyor.

Başbakan Erdoğan’, ‘eteklerindeki taşlarını döksünler’ diyerek hükümetin belgelerin tamamının ortaya çıkmasını beklediği mesajını verdi. Erdoğan’ın bu yorumu, açıklanan ilk belgelerde Türkiye’nin ana öğe olarak belirmesi soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

Lady Gaga muhabbetleriyle komik bir şekilde dışarıya sızdırıldığı iddia edilen belgeler, dünyayı izlediği, istediği bilgisayardaki nokta ve virgülü takip edebilecek teknik imkana sahip ABD’ye gözleri çevirdi. Afganistan, Irak derken, bir değil iki değil, üçüncü defa yüz binlerce belgenin nasıl dışarıya sızabileceği tartışılır oldu.

Göz korkutma mı?

WikiLeaks’in belgelerinde en fazla yer alan ilk iki ülkeden biri olan Türkiye üzerine ilgi azımsanamayacak derecede. Ancak belgelerle ilgili yorumlarda hep iktidar var. Yani hedef; hükümet. Bu ismi geçen hükümet üyeleriyle ilgili iddialardan rahatça anlaşılıyor.

Diğer önemli ve dikkat çekici nokta ise açıklanan belgelerde AB üyesi hiçbir ülkenin isminin geçmiyor oluşu. Yani diplomaside dünyaya yön veren ülkelerden olan İngiltere, Almanya ve Fransa nedendir bilinmez ama yok!

İsrail ise sadece Türkiye üzerindeki eleştirel yaklaşımlarıyla sızan belgeler arasında yer alıyor. WikiLeaks belgeleri orta doğu ve yakın Avrasya üzerine, kısaca çoğunluğu Müslüman ülkeler üzerinde inşa edilmiş ya da seçilmiş dense yalan olmaz. Sanki bir birlerini düşman etme stratejisi var ve ‘cambaza bak’ derken konuyu Türkiye’ye getirip iktidarın rakiplerine koz veriyorlar görüntüsü yakalamamak imkansız.

Hedef içeriden dağıtmak!

Burada asıl hedef bakanları birbirine düşürerek, vekilleri kışkırtarak AK Parti’yi bölme amacı taşıyor. Aslında içeriden yıkmak dışında yapacak başka bir şey de mümkün gözükmüyor. Erdoğan ile ilgili 8 ayrı hedefin söylenmesi ve yolsuzluk iddiaları, Türkiye’nin geleceğine yönelik çıkışları içeriyor. Diğer ülke muhabbetleri ise adeta yem gibi duruyor. Suudi Arabistan- İran kavgası yeni bir şey mi ki!

Şu ana kadar sızan belgeler dikkat edilirse direk AK Parti’yi hedef alıyor ve hükümette bunu görüyor. Son 1-2 yıldır İran’la sıcak ilişkileri, Suriye ile barışıp neredeyse sınırları kaldırması, Lübnan’da Fransa’dan daha sözü geçer olması, İsrail karşısında neredeyse duran tek ülke konumunda olması ve bunun Arap dünyasına yansıması özellikle ABD’lileri huzursuz ettiği yadsınamaz bir gerçek.

Türkiye öncülüğündeki dostluk kırılmak isteniyor!

Orta Doğu’da barışı istemeyenler çok açık bir şekilde belli. Sağ-sol derken, 25-30 yıldır teröristlerle uğraştırılan, kafasını kaldırmayan Türkiye’nin son yıllardaki bölge üzerindeki nüfusu batıda, ‘Yeni bir Osmanlı mı doğuyor?’ korkusuna yol açtı.

Aslında operasyon bu ilerleyişin bu farklı ufukların açılması sonucunda ortaya çıktı. Çünkü müttefikler her şeye olur diyen bir ülkeden, ‘’Neden evet diyeyim? Bir düşüneyim. İşime gelirse evet derim’’ diyen bir ülke gücünü kavuşup, İsrail’e de muhalefet edince dünyanın belli kesimleri rahatsız oldu. İşte bu sızdırmalarla, Türkiye yeniden iç siyasete çekilerek, o ilerici dış politika ruhu ve vizyonu daraltılmak isteniyor.

Ankara’da bazı kaynaklar, belgelerin sızdırılmadığını, aksine maksatlı bir şekilde ara ara açıklanmak üzere ABD tarafından siyasi amaçlarla çıkarıldığını iddia ediyorlar. Gelişmeler tüm dünyada gündeme oturdu. Başbakan’ın da dediği gibi ’taşların dökülmesi’ beklenecek. Eğer, AB ve İsrail dosyaları ortaya çıkmazsa, WikiLeaks’in hiçbir inandırıcılığı kalmayacak! ‘Manipülasyon için kullanılıyor’ denilecek. Bu arada unutmadan geçmeyelim. WikiLeaks’in İsrail’le arasının oldukça iyi olduğu da ABD’den gelen haberler arasında.

Toplumsal Hafıza

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
08:09

Nedim Şener

Wikileaks’inki gazetecilik değil e-dedikodudur!

Avustralya merkezli internet sitesi Wikileaks gizli Amerikan belgelerini açıklamasıyla ünlü. Wikileaks’in geçmişte açıkladıkları gibi, önceki gün yayınladığı yüzlerce sayfalık rapor da dünya gündemine bomba gibi düştü. Soruşturmacı bir gazeteci olarak şunu önden söyleyeyim: Wikileaks’ın şimdiye kadar yayınladığı raporlar benim nezdimde bir tür e-dedikodudur. Çünkü hiçbir belgeye dayanmamaktadır. Wikileaks bizlerce meçhul olan bir kaynaktan aldığı bilgileri hiçbir kontrole tabi tutmadan yayınladı. Bu da bence gazetecilik değil. Olsa olsa ‘fotokopi gazeteciliği’dir. Wikileaks’i birilerinin kullanmadığını nereden bileceğiz? Bundan nasıl emin olacağız? Belki de Wikileaks, Amerikan Haberalma Teşkilatı CIA’nin maşası!!! Belgeye dayanmayan bir takım iğrenç dedikodularla, Amerikan yönetiminin sözünü dinlemeyen ülkeler ve liderler cezalandırılıyor. Wikileaks’in digital yolla dünya gündemine attığı son ‘e-bomba’lardan bu kez Türkiye’deki iktidar da nasibini aldı.

Hani bunun belgesi?

Wikileaks’in raporunda, 2003-2005 yılları arası

YAZININ DEVAMI BUGÜN POSTA GAZETESİNDE..

Reşat Nuri Erol
30.11.2010
16:21

TC’ne WIKILEAKS SİBER TEHDİTTİR, siber ajan istihdamına yöneliktir

WIKILEAKS Siber Aleme sokulmuş bir Truva Atıdır... Aysberg gibi sadece yedide biri görünürdedir. Yakında araştırma sonuçlarımla 7/7 sini açıklayacağım.

Wikileaks hem ülkemizde hem komşu ülkelerde yasaklanmalıdır. Wikileaks’in esas amacı ülkemizde Türkçe ve Ingilizce bilen computer casusları (spy hackers) ordusu kurmaktır. Gönüllü olarak bu organizasyona katılmak websitesinden mümkündür.

TCdeki bilgisayar kurtu gençler, Türk Dünyası, Türk diasporası, hatta İslam ülkeleri bu riske karşı uyarılmalıdır. Yurtdışında tahsil yapan bilgisayar dahisi gençlerin bu siteye üye olması engellenmelidir. İyi niyetle olsa da sonu hüsranla bitecek bir birlikteliğe adım atmaları önlenmelidir. TVlerimizde anonslar, o siteye girince pop-up uyarılar verilmelidir.

Internette yaptığım araştırmaları değerlendirerek ve önsezilerimi takip ederek yukardaki ve aşağıdaki sonuclara vardım, Bu mesajı gerekçeli düşüncelerimle birsonraki yazımda daha geniş ele alacağım, burada sadece sitenin bir an evvel kapatılıp ülkemize tehdit teşkil etmesini derhal önlemek amacıyla hareket etmekteyim.

Yaptığım on-line araştırmalar ve özgün değerlendirmelerim sonucu aşağıdaki kanıya vardım. Wikileaks ülkede kendine çalışacak casuslar aramaktadır. Hem dilbilgisi hem hacker yeteneği açısından potansiyelli gönüllüler bu siteye arkadaş grupları halinde iyi niyetle topluca katılabilir ama sonra tehdit, şantaj ve rüşvet ile casusluk yapmaya zorlanabilir. Üstelik bu gönüllülerin arkadaşları ve aileleri de ilerde şantaja maruz kalacaktır. ABD kendine karşı olan hackers ları bertaraf etmeye yönelik database kurmaktadır.

Wikileaks çok güzel bir PR (halkla ilişkiler) kampanyası yürütmüş uluslarrası barışseverin gönüllerini kazanmış ve bir gönüllüler ordusu kurmuştur. Son publicity ile gönüllüleri 10, 100 hatta 1000 kat artıracaktır. ABD ile oyuncak gibi oynayan ve barışsever görünümünde bir site olarak, ABD karşıtı barışsever hacker ları cezbedecektir.

Suudi Arabistan bu siteyi derhal internette engellemiştir (ama sadece iç ve dış siyasi kaygılar nedeniyle). Aklıma ABDnin bu siteyi niye engellemediği sorusu aklıma geliyor? Yoksa ABD derin devleti hükümetten habersiz olarak bu siber terror örgütünü (wikileaks) kendisi mi yaratmıştır? Dünya’ya bu taşeron örgütle siber savaş açılmıştır!!! Bu wikileaks boyutu siber savaşın çeşitli boyutlarından biridir.

MHP lideri Sn Devlet Bahçelinin TVlerde çok doğru şekilde değerlendirdiği gibi hükümete karşı yayınlanan belgeler gerçek bile olmuş olsa bu sitenin oyuncağı olmamalı ve siber savaş oyunları ile dış düşmanın oyununa gelmemeliyiz.

Bu bağlamda, CHP sözcüsü Sn Süheyl Batum’un hemen bu WIKILEAKS belgeleriyle hükümete karşı harekata geçmesi manidar ve düşündürücüdür. Lütfen CHP eğer varsa çarpık dış ilişkilerinin kurbanı olmasın. TCni de bu kaosa çekmesin. CHPden CD ile digital formatta dışarıya sızdırılıp, ABDdeki bir IP adresinden you-tube sitesine sızdırılan digital görüntüler de siber harekatın bir tezahürüdür. Süheyl Batum’un NATO Kalkanı konusunu hiç eleştirmemesinin nedeni acaba kendilerine karşı var olan siber şantaj (digital görüntüler vs) sebebiyle midir? Sn Kılıçdaroğlu da bu belgelerin üstüne can simidi gibi atlayacağına, Nato Füze Kalkanı konusunda hükümete çatmalıdır... O konuda tek olumsuz söz etmemektedirler? NEDEN, NEDEN. NEDEN!!!!?????? CHP kimi gözetmektedir TC mi yoksa dış ülkelerin çıkarlarını mı?

Başbakanın 8 ayrı İsviçre Bankasında gizli hesabı varsa bunu Wikileaks belgesine değil belgenin kaynağı ABD Dışişleri Bakanlığına sormak lazım. Sn Başbakan, eteklerindeki taşları bir döksünler bakalım derken Sn Hillary Clinton’u mu kastetmiştir???? Bence Wikileakse inanmadan once ABD dışişlerinden belgenin teyidi istenmelidir. ABD bunu yapmak zorundadır, çünkü gerçek belgelerin arasında yarıgerçekler, ve gerçek olmayanlar de sunulabilir...

Bana sorarsanız WIKILEAKS Sn Ahmet Davutoğlunu, NATO Füze Kalkanı konusunda hayrete düşürücü desteğinden ötürü, desteklemeye yöneliktir. Ona tehlikeli, deli biri, ve neo-Osmanlıcı diyerek kendi politikalarının karşısında gibi göstermeye çalışmaktadırJ

WIKILEAKS önümüzdeki dönemde TC ile ilgili daha fazla belgenin açıklanacağını söylemiştir. Ellerinde TCye ait binlerce belge olduğu açıklanmıştır. Bu TCye siber şantajdır........ Üstelik, Türkçe-Ingilizce bilen Siber casuslar recruit etmek isteyecektir ve her yoldan dış düşman adına TCde siber casuslar ordusu kurmayı deneyecektir.....

WIKILEAKS Türk siyasetçisini küçük düşürmeye çaışacak bizi birbirimize düşürecektir. Ülkemizle diğer ülkelerin arasını bozacaktır (hatta Azerbeycan ile). Islam ülkelerinin aralarını (Iran ile Suudi Arabistan) bozmaya yönelmiştir. Füze Kalkanı gibi Wikileaks de Türk Coğrafyasına ve Islam Alemine bir siber tehdittir...

Bazı gazeteciler 16 Kasım 2010’da bütün gazetelere ve TV haber merkezlerine emaille gönderdiğim yazımı ilgiyle ele almış ve dediklerim bir bir çıkınca (Nostradamus kehanetleri gibi) yazımı yayınlamışlardır (linkleri aşağıdadır, 26 ve 27sinde Milli Gazete’de)...

O yazılarımda: NATO Lizbon zirvesi ile yarın Kazakistan’da başlayacak olan OSCI Astana zirvesini (AGIT zirvesi) ilşikilendirmiş; ve orada da TCnin Füze Kalkanına atacağı imza örnek gösterilerek Türk Cumhuriyetlerinin Orta Asyada AGİT Füze Kalkanına imza atmaları zorlaması yapılacaktır demiştim...

Kuzey Koreyi bi şekilde bahane edecek demiştim ve Güney Kore Kuzey Koreyi kışkırrtı ve savaşın eşiğinden dönüldü... NATO kalkanı TCye TRUVA ATIdır demiştim, siber harekat başlıyor demiştim. ve WIKILEAKS de siber harekatın bir parçası olarak AGİT zirvesi öncesi ortaya saçıldı...

NATO, ABDnin siber savaş dairesinin her yabancı ülkedeki eleman ve uzman ihtiyacını o ülkenin bilgsayar dahisi gençlerinden karşılamak ana amacıyla WIKILEAKSi taşeron örgüt olarak kullanmaktadır... Elbette siyasi yansımalarla iç ve dış politikayı da kendi amaçları doğrultusunda şekillendirmek istemektedir, NATO ve dolayısı ile ABD...

Astanada yarın başlayacak (1-2 Aralık 2010 tarihlerinde) olan, OSCI (AGİT) zirvesinde TC ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini büyük oyunlara atılacak yeni imza tuzakları beklemektedir. Zirve Asya Avrupa Diyaloğu temasındadır ama ABD Wikileaks’i ve benzer illegal oluşumların kendine ve diğer BM ülkelere tehditini öne sürerek bir siber kalkan fikrini kendi lehine olmak üzere harekete geçirebilecektir. Sn Ahmet Davutoğlü dün ABDde Hillary Clintonla görüşüp son talimatları dinlemiş gibi gözüküyor, derin ilşkilerden bahsediyor. DÜNYA DERİN DEVLETİ ile İLİŞKİLERİ Mİ? LÜTFEN Sn DAVUTOĞLU komşularımızla, Türk Cumhuriyetleriyle, ve Asya ülkeleri ile aramızı bozabilecek oyunlara gelmeyin. Bunu bütün samimiyetim ve saygılarımla size iletmeyi bir yurtseverlik borcu olarak görüyorum....

WIKILEAKS Kazakistan’daki Agit Zirvesi öncesi TC ile Asya ülkelerinin arasının bozulmasına yönelik eşzamanlı bir siber harekattır... Hem ülkelerin iç dış siyasi dengelerini etkilemeye hem de ABDnin çıkarlarına ve onun başkanlığında oluşturulacak bir projenin finansmanına yönelik bir harekattır... Nasıl Füze Kalkanına NATOya üye ülkeler finansal kaynak sağlayacaksa, Kazakistan AGİT zirvesinde de AGİT Siber Kalkanına bütçe ayırmaları zorlaması yapılacaktır. Bunun için WIKILEAKS bir psikolojik savaş aracı olarak kullanılmıştır...

Aşağıda bir önceki ibret verici tespitlerimi linkleri ile sunuyorum. Lütfen tekrar tekrar okuyunuz ve çevrenizde okutunuz. Benim gibi TC ve İnsanlığın bekası için proaktif şekilde bağlantıları kurmak için ve birlikte siber think-tank oluşturmamız için o yazılarım başlangıç noktası... SAYGILARIMLA

Lami Mesut Özkan, araştırmacı yazar (linkler aşağıdadır)

Milli Gazete’de yayınlanan FÜZE KALKANI DEĞİL SİBER SAVAŞ başlıklı yazımın birinci bölümü aşağıdadır (26 Kasım 2010) http://www.milligazete.com.tr/makale/fuze-kalkani-degil-siber-savas-1-182986.htm

Milli Gazete’de yayınlanan FÜZE KALKANI DEĞİL SİBER SAVAŞ başlıklı yazımın ikinci bölümü aşağıdadır (27 Kasım 2010) http://www.milligazete.com.tr/makale/fuze-kalkani-degil-siber-savas-183064.htm

Reşat Nuri Erol
02.12.2010
04:14

Alo! Mehmet Ali Birand sesim geliyor mu?

CÜNEYT ÖZDEMİR

02/12/2010

Sızıntılardan görüyoruz ki Türkiye’de üç ABD büyükelçisinin üç ayrı üslubu var. Hangisi gerçek ABD?

Hatırlar mısınız, 2003 yılında Irak işgal edilmeden önce, Türkiye’de tezkere tartışmaları alevlenmişti. ABD’nin 4. Piyade Tümeni’nin Türkiye üzerinden geçmesi planlanıyordu. Tezkereye sonuna kadar karşı çıkan isimlerden biri de bendim.

Tezkerenin çıkmasını destekleyen pek çok isim, bizlere 4. Piyade Tümeni’nin propagandasını yapmaya başlamıştı. Anlatılanlar bir şehir efsanesinin savaş versiyonu gibiydi. Bu, öyle bir orduydu ki dijital savaş aletleri kullanıyordu.

Askerlerin kıyafetleri müthişti, en son teknolojinin savaşa uyarlanmış versiyonuydu. Milletçe gözlerimiz kamaşmıştı. Derken Meclis’ten tezkere çıkmadı. Irak kapısı açılmadı, ben de gazeteci içgüdüsüyle ‘embedded’ yani iliştirilmiş gazeteci olarak 4. Piyade Tümeni’ni izlemek üzere Kuveyt’e gittim. İçinde bir ay geçireceğimiz Hummer cipe bindiğimde şaşkındım, zira kapıları yoktu. Mayına karşı ayaklarımızı koyduğumuz yere bildiğiniz kum torbaları yerleştirilmişti. Arkadaki cipe geçeyim dedim, onun da ön camı yokmuş. Sipariş verilmiş, gelmemiş! Bir ay teknolojinin doğru dürüst ‘t’sine denk gelmedim; ama hakkını yemeyelim, personel taşıyıcılarında bizim taksilerdeki navigatörlerden gördüm bakın.

Kimyasal yalanı

Oysa bize gazetecilerin aktardığı, anlattığı, gözümüzü korkuttuğu manzara hiç de bu değildi. Üstelik aynı gazeteciler Colin Powell’ın daha sonra pişmanım dediği BM konuşmasındaki “Irak’ta kimyasal silah var” yalanını canla başla televizyonlarda savunuyorlardı.

Gelmek istediğim nokta, bir süredir dış politika duayeni ‘ağabeyimiz’ Mehmet Ali Birand ile girdiğimiz bir tartışma. Birand kıdemiyle bize ders veriyor. Benim de itirazım tam buna. Birand bir süre önce yaptığı yazı dizisinde, ABD’li diplomatların Türkiye’ye bakışını anlatırken biraz önceki örnekte olduğu gibi o abartılı dili kullandı. ABD’li yetkililer ve İsrail lobisi Türkiye’yi çok fena yapacaktı!

Benim gibi 20 yıllık bir gazeteci bu söylenenleri hiçbir süzgeçten geçirmeden, biraz da Birand’ın benimle dalgasını geçtiği gibi bir ‘diplomasi cahili’ olarak gelip kamuoyuna aktarsaydı, üzerinde durmayabilirdik. Ancak Birand gibi 44 yıllık kıdemli ve kurt bir diplomasi yorumcusunun bu dili bize bir tehdit gibi sunmasını eleştirebilmeliyiz. WikiLeaks yazışmalarında görüyoruz ki Türkiye’de 3 ABD Büyükelçisi’nin üç ayrı üslubu var. Hangisi gerçek ABD?

Bugün ortaya çıkan yazışmalar, kimi ABD’li yetkililerin ne kadar entelektüel, kimilerininse ne kadar çapsız adamlar olabileceğini gösterdi. İyimser düşünürsek, Birand’ı yanıltan sanırım haber kaynaklarındaki çapsızlık. Dün bunları eleştirdiğimiz için Birand, “Alo! Ne dediğinizi duyamıyorum” diye bir yazı yazıp WikiLeaks’in kendi yazı dizisini haklı çıkardığını söylüyor. Oysa ortadaki yazışmalar tam tersi Birand’ı haksız çıkarıyor. Birand yazısının sonunda “Haklıymışsın Birand dediğinizi duymak istiyorum. Yanlış mıyım?” diye sorduğu için cevap vereyim: “Yanlışsın.”

Belgelerde üzeri çizilen XXX’ler neden önemli?

Benim yaptığım iliştirilmiş gazetecilik o günlerde çok tartışılmıştı. Hiçbir itirazım yok. Nitekim ben de ‘Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim’ kitabımda tüm bu yaşadıklarımı ayrıntılarıyla yazmıştım. Bugün WikiLeaks belgelerinden çıkan XXX ile üzeri kapatılan isimleri biraz da bu yüzden merak ediyorum. İliştirilmiş gazetecilik tartışılsa da göz önünde yapılan şeffaf bir gazetecilikti.

Tartışma vakti

Hepsi için demiyorum ama ister gazeteci ister politikacı isterse başka biri, eğer bir yere bilerek ya da bilmeyerek ‘iliştirilerek’ meslek hayatını sürdürüyorsa, bunun başka ve tek bir adı var. Sanırım hepiniz ne olduğunu tahmin ediyorsunuz. Bunu da tartışmamızın zamanı gelmedi mi?

Vecdi Gönül’ün susmaya hakkı yok

Gönül’ün (sağda) ağzından Davutoğlu aleyhine söylendiği öne sürülen sözler bir hayli vahim.

Dün söyledim, bugün altını bir kez daha çizmek istiyorum. WikiLeaks’ten sızdırılan Türkiye belgelerinde en önemli isim Vecdi Gönül. ABD Büyükelçisi’ne Dışişleri Bakanı hakkında ‘tehlikeli’ dedikodusunu yaptığı öne sürülen bir Savunma Bakanı, ayrıntıları ile açıklamak zorunda. Kuru bir yalanlama yetmez. O koltuk bunu kaldırmaz. Bu dedikodunun nasıl çıkmış olabileceğini anlatmalı. Asıl ilginci bir gece önce açıklanan Brezilya ile ilgili WikiLeaks belgelerinde de benzer bir durum olması. Brezilya’daki ABD Büyükelçisi de Brezilya Savunma Bakanı’nın kendisiyle konuştuğunu ve Brezilya’nın Dışişleri Bakanı’nı şikâyet ettiğinden yakınıyor. Ya dünya küçük ya da ABD Büyükelçileri dünyanın her yerinde aynı taktikle kime yanaşacaklarını çok iyi biliyorlar!





Sayı: 77 | Tarih: 28.11.2010
Ahmet Hakan
Adnan Hoca’nın da hedefi olmuşum
2161 Okunma
13 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Aykırı bir senaryo
1336 Okunma
9 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Asıl Kölelik Şehevî Çıplaklıktır
1178 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
1176 Okunma
7 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Hayvana Eziyet Dinde Var mı?
1164 Okunma
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
Erbakan, Ecevit ve ölüm oruçlarının arka planı
1148 Okunma
Ali Bülent Dilek
Fehmi Koru
Kim kalır ayakta
1145 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Altan
GENERALLER
1100 Okunma
Özer Ataç
Ebubekir Sifil
Dayanışma ve Harcamanın Müslümancası
1076 Okunma
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler