GENERALLER
25.11.2010
YORUM :
GERİ TEPEN SİLAH OLARAK, ASKERİ PAK-LAYICILIK ,
Geleneksel olarak devlet, hakim olduğu coğrafi alan ve o alanda yaşayanları mutlak kontrol zihniyetinden kaynaklanmış aygıt olarak; hükümranlığının devamını, özünden oluşturduğu kurumlar eliyle sürdüre gelmektedir.
Günümüzde ise devletin özünden oluşturulmuş kurumlar, saflığın yaşamla çelişmesinden dolayı, devşirilmeye başlanmış; “dışarıdan” sözleşmeli kurumsal elemanlar (profesyonel ehliyetli /teminatlı-sistematik bilen )ödevlendirilme seçeneği yaygınlaşmıştı..Sabit, mıhlı kurumlar; yapılarını değişken, ihale seçenekli, dönemsel performanslı şekillere dönüşmektedirler.
RIZA TUZAKLARI
Devletlerin kuruluşu, toplumsal rıza kaynaklı oluşumdan giderek değişir; rıza, kaynağını yitirme sürecine girer; ardından, idare/temsilliler, rıza kavramını dikte kavramıyla cihazlandırarak değiştirir.
Dikte/dayatma; bir ucunda silah ve kaba güç, diğer ucunda mahrumiyet, acizlik “seçenekleri” içeren “değnek” olarak; toplumsal rızanın tarihsel olarak bireysel rızaya evirilmesinin en önemli engelidir.
Dünyamızın içinde bulunduğu yıldız sistemi nin (samanyolu), en nadide varlığı olan insanın, potansiyel zenginlikleri ancak , rıza coğrafyasında (açık toplum) ortaya çıkıp, insanlığın konforuna ( refah ve mutluluk) katkıda bulunabilir. Devlet idaresindeki ben-merkezci irade, sözde çıkarlarını korumak adına, geleceğini toplumsal iradeden dikte/dayatma sistemine gerileterek kısırlaştırır.
Devletin oluşmasını belirleyen toplumsal irade, yürürlüğünü demokrasi ve birey özgürlüğünü temel alan yasalarla sürdürebilseydi; rıza sistemi, partilere ayrılmış kitle iradelerinin rıza bileşkesinden, bireylerin rızasını arayan çoklu rıza organizasyonlarına dönüşecekti.
Rıza katılımlarının oluşturduğu, bileşik rıza organizasyonu da diyebileceğimiz devletin oluşumunda; rıza iradesini kullananların, yönetimde kendi iradelerinin (ayrılma, değiştirme, çoğaltma, farklı kılma gibi.) sürdürülebilir güvencesini aramak, alma çabasının karşılığı, insanlığın yaşadığı dikte-imha kanlı projeleriyle tarihin kan, ceset odalarında, toprağın minerallerinde kayda girmiştir.
GÜÇ KONTROLU
Eski model yapılanmalarda, devletlerin özsel değerleriyle oluşturulmuş kurumların, yaptırım ve sınır güvenliği mekanizması, ulusal ordular ve türevleriyle gerçekleştiriliyordu. Bu yapı. “yurt savunması” kuşatmasıyla (küresel, az zamanlı, istisnaları saklıdır) siyasi temsili iradeye rağmen; doğrudan hep ordular eliyle ya da zenginliğe ortak olmuş ordular desteğiyle sürdürülmüştür. İmparatorluklar öncesi ve sonrası günümüze kadar, bu husus, hukukta ve yönetimde “yasak söz” gibi ifade edilmeden, görülmeden, kullanılmadan kabul görmüştür. İşte bu olgu, yalın çıplak gücün doğal tezahürüydü.
Zaman, artık gücün yeni modellerini, insanlığın yaşadığı samanyolu küresine “dikte” ettiriyor: siber teknoloji, an içinde milyonlarca çözüme koşullu bilgisayarlar, görülmemiş hayal yazılımları, nano alanların keşfi, üretime girmesi, fiz yonun el aletine dönüşmesi ve benzerleri, hepsi; dünyamızın içinde salındığı samanyolunun evrende ki akışıyla geldiği alan enerjilerinin öğretileridir.
Görmüyor musunuz!? Tüm modern “evraka” lar ( suyun kaldırma gücünü idrak çığlığı) bütün dünya insanlığının akletme topraklarına sağanak; geri coğrafyalarda, fırtına miktarınca yağıp yeşertiyor. Emperyalizm, hırsızlık eski tanımlarla benzeşmediği gibi, ordular ve türevleri de bu tanımlanamaz afallatıcı değişimlerle şekilleniyor.
Ulusal orduların generalleri, oligarşi kulüpleri, padişah kisveli parti liderliği; hepsi, kaymağını yedikleri devletlerin korunmuş yuvalarından yeni model ile sökülüyor. Devletlerin oluşumunda ve varlıklarını emekleriyle sürdürülmesinde en önemli katkı sağlayan insanlar; buyurganlarca bireyliğe hasret inim-inim inletilirken; “gökten” yeni modeller yağarak, “kendiliğinden” bireyselleşmeleri , bilim insanlarının saflık , laboratuvar bariyerlerinden ne yazık ki hala geçebilmiş değil.
Gücü kontrol etmek için oluşturulan tüm mekanizmalar, güç ile işbirliğine girip ; güce destek olagelirken; aldıkları temsil yetkisine de arsızca (sözde rıza gösterdikleri, temsil ödeneğine, ek bedeller alarak) ihanet etmişlerdir. Hakkın , en büyük savunucusu olması gereken hukuk; adaleti, gücün hiyerarşisine paspas yaparak, rıza sözleşmelerini insanlıktan iniş merdivenlerine tırabzan yaparak, silahlıların ve oligarşinin kan-ceset bodrumuna “kazasız” inişini sürdürmüştür.
Görülmesi gereken küresel değişikliğin özeti şudur: gücü kontrol edebilen, etmesi gereken, rızasıyla onu besleyen, tanıyan vatandaş olmamıştır; gücü, güç olarak varlık alemine takdir eden, belirleyen kozmik kudret olmuştur.
BEDEL OKUTAN BARKOT: AÇIK TOPLUM
Bireyin atıllığının yaşandığı yıllardan sonra, bireyi öne çıkaran yeni dönemin tesirleri, ilk önce güç kurumlarına ulaştı. Güç kurumları, hakim oldukları coğrafyada sivillerin emekleriyle inşa ettikleri konforlarını, yine onların sözde güvenliğini, ensest “kurtarma” programlarla bağlayarak sürdüre geldiler. Bütün negatif, alçaltıcı programlara rağmen bu güç odakları ve tetikçileri bedel ödemediler. Bedelsiz esnet “kurtarma” programlarını milli –ulusal- ırkçı flamalarla açıkça silahların gölgesinde savundular.
Heyhat; hava döndü. Artık, güçlülerden, ihtilal siz, kansız hesap sorulma girişimleri başladı. Gücün milli sınırlar içinde sorgusuz, yargısız hükümranlığı daimiliği son buldu. Afallama, eski alışkanlıklar, refleks babalanmalar, künhüne sabotajlar sürse de silah geri tepecek.
Popper in “açık toplum ve düşmanları” çalışmasının başlığına denk gelen “düşman”lığın karargahı emperyalist orduların teşnecisi milli ordulardı.Yukarıdan değişim ile emperyalizm talan içerikli hükmetmede ortak ararken, milli teşneciler (ordular ve yardakçısı oligarşi) iyot gibi açıkta kaldı. Ordular milletten vekalet ile edindikleri silahları ve susturucu olarak kullandıkları milli semboller ile ; yeni dönem görevlerine direnirken, küresel ve yerel demokrasi etkinliğin in hukuk çizgisinde , sürekli ofsayta düşmekteler.
Soğuk savaş konseptti, açık toplum konseptine dönüşürken , eski alışkanlıkların geri çağırılmasıyla oluşmuş , küresel islamo-fobi girişimleri de geri tepmekte. Batının bir kısmı, eskisi gibi yeni küresel düşman araya dursun , yerel müttefikleri olan milli ordular ve destekçileri, eğer direnmelerini sürdürerek artırırlarsa ; “aranmakta olan” yeni dönüşmüş “düşmanı” (paktı) oluşturabileceklerdir. Tüm bu ve benzeri direnmelere rağmen , evrensel alanın enerji yayımına karşı konulması sancılı, fakat olası - lık-sız-dır.
EN BÜYÜK RÜTBE İNSANLIK ONURU
Birey inşası yolunda, dünyamızın atıl köşelerinde, modern ileri merkezlerinde, sistem tersine çevrilmiş; “ayaklar baş olma ya" başlamıştır. Ayaklar, başı onca sene taşısa dahi, başa denk olamayacakları mutlak inancı; bilimin, insan beyni bağlamında yaptığı laboratuar araştırma sıçrayışlarının yeni bulgularına göre, ayaklar: beynin yürümek istemesiyle oluşturduğu öz uzantılarıdır; şeklinde değişmiştir. Millet/ulus, halk; artık, “eller” (güç/ordu) “beyin” (oligarşi) tarafından aşağılanmak yerine; ilişkilerde, hatırı sayılır bir dengeye ulaşmıştır: İnsan bütündür, bütünlüğü ve bağımsızlığı onurudur.
İnsana hizmet ile kazanılan işaretlerin tanımı olan rütbelerin; insana yabancılaşmış kurumlara monte edilen hizmetliler eliyle; eşitlik, mutluluk, refah ve barışa karşı payelen dirilmesindeki ısrar, negatif paye ihdasından başka anlam taşımayacaktır.
Özer Ataç