Bu yazı Fikret Bila'nın 29 Ekim 2010'da Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazısı üzerine kaleme alınmıştır.
Y O R U M :
CHP HAKLI
1980’den beri kadın, sadece başörtüsü tartışmalarının nesnesi olmadı; aynı zamanda değişimin öncüsü, hatta sürükleyicisi oldu. Öyle ki, örtünen kadın, toplumun en zayıf ve savunmasız kesimi iken, 1980’lerde erkeklerin yorgun düştüğü siyasal mücadelenin bıraktığı boşluğu dolduran ve yeni kimliğiyle de toplumun uyuyan tüm kesimlerini uyandıran bir misyon üstlendi.
Örtünen kadına bu misyonu yükleyenler, projelerinin başarılı olacağından eminlerdi, hala da eminler. İslam tarihinin, sosyal ve ekonomik koşullarında oluşan geleneksel “Müslüman kadın” kimliği, Batı’da gelişen uygarlığı benimsemeye engeldi. Çünkü Osmanlı batılılaşmasının başarısı, erkekle sınırlıydı. Değişimin cinsiyeti Cumhuriyet döneminde değiştirilmeye çalışıldıysa da başarılamadı. Çünkü ilk deneme, kadını “Müslüman” kimliğinden arındırarak ve sadece “kadın” haliyle yapıldı. İslam’dan arındırılmış kadın, dar bir sosyal çevre faaliyeti olarak kaldığı için de başarısı sınırlı oldu.
1980’nin başlattığı değişim, yani batılılaşma projesi ise öncekilerden çok farklıdır ve Müslüman kadın karakterlidir.
1999’da ciddi anlamda sahiplenilen AB sürecinin gündeme getirdiği değişimin cinsiyeti de 1980’deki gibi kadın karakterlidir. Çünkü, AB reformları bile şaşırtıcı bir şekilde tartışma konularının merkezindeki Müslüman kadının konumunu değiştiremedi.
Gelelim başörtüsü tartışmasını bitirecek “isteyen açsın isteyen örtsün” türü bir kararın çıkması durumunda doğabilecek sonuçlara.. Böyle bir karar, toplumda ciddi bir enerji boşalmasına ve yüzyılların başaramadığı değişimin kesintiye uğramasına neden olacaktır! Bu nedenle yasağı koyan erk, planladığı kadın karakterli değişimi kesintiye uğratacak girişimlere, bence izin vermeyecektir. Çünkü süreç henüz tamamlanmamıştır ve bu konuda alınacak daha çok yol vardır.
Daha net söylemem gerekirse, henüz Müslüman kadın, ancak eşi başörtülü bir kişiyi cumhurbaşkanı, oy verdiği partiyi de açık ara farkla iktidar yapabilecek kadar değişebilmiştir. Görüldüğü gibi değişim siyasetle sınırlıdır ve medeniyetin diğer alanlarına taşınamamıştır.
-Ekonomiye hala erkekler ezici bir şekilde hakimdir. Kadın henüz müteşebbis olamamış, iş hayatında erkeklerin karşısına başörtüsü ile işveren olarak çıkamamıştır.
-Örtünen kadın, akademik nitelikli araştırmalarda yoktur, oysa ondan beklenen erkeklere karşı, ezici bir üstünlük sağlamaktır. Bu alandaki eksiklik ciddi boyuttadır.
-Değişimin merkezinde örtünen kadın olmasına rağmen hala dini konularda erkekler kadar sözü dinlenen kadına rastlanamamaktadır. Cemaatlere lider olacak düzeyde kadın önderler yetişememiştir. Bu konuda eksiklik şaşırtıcı boyuttadır.