24.10.2010
ŞÖYLE bir uyanıklıktan söz ediyorum:
Partinin vitrinine “dışarıdan ithal edilmiş” birkaç isim yerleştirilmiş ve o isimler ne tam olarak “içeride” tutuluyor, ne de tam olarak “dışarıda”...
Ne zaman...
AK Parti'nin başını ağrıtan ama “Derin AK Parti”nin esas sözcülerinin konuşmaktan kaçınacakları türden bir mevzu ortaya çıksa...
Hop, hemen bu isimler devreye sokuluyor.
Böylece...
Hem “AK Partili bir isim tavır koymuş” oluyor, hem de “esas AK Partililer” konuya hiç girmemiş oluyor.
Hadi bir örnek vereyim:
Ne zaman “sanat ve magazin dünyası” ile AK Parti arasında bir maraza çıksa...
Hemen devreye partinin vitrinine koyduğu isimlerden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay girip, “Biz sanatın ve sanatçının dostuyuz” türü bir açıklamayla işi bitiriyor.
Böylece...
Hem AK Parti sanatçının gönlünü almış oluyor, hem de bu işlere AK Parti'nin esaslı bir ismi bulaşmamış oluyor.
İşte son örnek:
İlkokulda okuyan kızının başörtülü olarak mektebe gitmesini talep eden babaya, en sert tepki AK Parti'nin “sol açık” olarak vitrinine koyduğu bir isimden, Zafer Üskül'den geldi...
Zafer Üskül, “O çocuklar o ailelerden alınır” dedi.
Böylece...
Hem AK Parti görüntüde de olsa ilkokulda başörtüsü tartışmalarına damardan bir tepki koymuş oldu, hem de tabana “Bunu Zafer Üskül gibi esastan AK Partili olmayan bir isim söyledi, merak buyurmayınız” mesajı sarkıtılmış oldu. Muhafazakâr tabanı acayip rahatsız edecek bu türden açıklamayı Bülent Arınç yapamazdı, Hüseyin Çelik de yapamazdı ama Zafer Üskül yapabilirdi.
Ne deniyordu bu tür durumlarda?
“Uyanıkları severim ama benden uyanığını asla.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Anne baba büyütsün ama nasıl yetişeceğine başkası karar versin, öyle mi?
Diyarbakır'da bir baba 13 yaşındaki kızını okula başörtülü olarak göndermiş. Fırtınalar koptu. Baba televizyonlara çıkarıldı. CNN Türk'te Şirin Payzın ile ağız dalaşına girdiler. Her taraftan sesler yükseldi. Ak Parti bile Zafer Üskül vasıtasıyla eleştirdi. vs. vs.
Baba diyordu ki "Ben ve ailem İslami hassasiyetleri olan insanlarız. Kızımızın başörtülü olması bizim için önemlidir." Doğrudur, bir aile çocuğunu nasıl isterse öyle yetiştirir. En doğal hakkıdır ve olması gereken de budur.
Komünist sistem der ki "Çocuk topluluğundur, senin değildir. Bu nedenle o çocuğun bütün masraflarını devlet karşılar ve devlet nasıl isterse öyle yetiştirir." Kendi içinde bakıldığında gayet tutarlıdır. Çünkü anne ve babadan çocuğun yükünü kaldırmakta, çocuğun yetiştirme yükünü devlet üstüne almakta ve buna dayanarak kendi istediği gibi yetiştirmektedir.
Kapitalist sistem der ki "Çocuk ailenindir. Bütün masraflarını aile yapar ve aile çocuğu istediği gibi yetiştirir. Devlet olarak okul dahil masraflarına karışmayız, nasıl yetiştirmesini istiyorsa öyle yetiştirir." Bu da kendi içinde gayet tutarlıdır.
Kapitalist mi, komünist mi, ne olduğu belirsiz günümüz düzeni ise der ki "Çocuk ailenindir. Masraflarını aile yapar. Ancak aile çocuğu istediği gibi yetiştiremez. Benim istediğim gibi yetiştirecek." İşte buna "hayda" denir. Çocuğu besle, büyüt, yetiştir, üzerine titre. Ama sistem desin ki "Bakacaksın, ama o çocuk benim istediğim gibi olacak." Tutarsızlığın dik alası.
Adil Düzen der ki "Çocuk ailenindir. Masraflarını aile yapar. Eğitim ve sağlık gibi sosyal güvenlik mekanizmaları ise devlet tarafından zekat (vergi) müessesesi ile sağlanır. Aile çocuğunu nasıl yetiştireceğine kendisi karar verir. İster komünizme, ister ateizme, ister Budizm'e, ister Hıristiyanlığa, ister Yahudiliğe, isterse Müminliğe göre yetiştirir. Ona kimse karışamaz. Çocuğundan sorumludur ve çocuğu üzerinde haklara sahiptir. Eğitimi ücretsizdir ve ailenin istediği gibidir."
Gelelim Diyarbakır'lı o aileye. Çocuklarını istedikleri gibi yetiştirmek elbette haklarıdır ve haklıdırlar da. Ancak sadece şunu sorarım kendilerine: "Bu çocuk okula bugün başlamadı. Okulun ilk günü niye bu işi yapmadın? Tam da türban mevzuu ayyuka çıkmış ve ortalık karışmışken çocuğunu okula başörtülü gönderdin." Eğer yaptığı harekette samimi olsaydı bunu çocuğunu okula gönderdiği ilk gün yapardı. Böyle işler yapanların mutlaka arkalarında bir teşkilat vardır ve böylesi tipler derin amaçlar için kullanılır.
Amellerinde samimi olanlar amellerini yapacak yer ve zamanı kollamazlar. Her zaman aynı amel üzerinde sabit olurlar ve gösteriş de yapmazlar.
Allah salih amel üzerinde devamlı olan kullarından olmayı nasip etsin.