Pembe tablo aldatmacası
1490 Okunma, 9 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

Referandum neden yapıldı , GERÇEK Bir Anayasa yapmak Varken , ' birkaç Göz boyayıcı maddenin yanında Içinde Çok İyi tehlikeli MADDELER barındıran referandum neden yapıldı ' diye hep düşünmeye Devam edelim ... Bundan Hiçbiri yaşanacak Olan Çok İyi Yoñlu süreçleri dikkatlice izlemeyi sürdürelim ... Malum oldugu uzere , gizlenen gerçeklerin zamanla ortaya çıkma görmeme , motor gücü vardir ve halkımızdan değişik varyasyonlarla gizlenenler elbette GÜNÜ gelince ortaya çıkacak , Gerçekler anlaşılacaktır ; o Zamana sorunu çözecek kadar gelişmeleri dikkatle izlemeye ve feraset uzere Uyanık olmaya Devam ...

Met hatırlatmam hep aklınızda olsun ; Zaman Zaman lazim olacak !

Referandum meselesi Bir Yana , biz Yine Klasik Ekonomi gündemimize dönelim .

Pembe tablonun özeti Söyle : Türkiye büyüyor işsizlik azalıyor ... Ekonomide Yilin first yarısında sağlanan yüzde 11'lik büyüme , istihdama da yansıdı . İşsizlik , Haziran ayında 10,5 ' e geriledi yüzde . 2009'un Ayni ayına Türkçesi Issız Sayısı 518 bin Kisi azalırken , Bir yılda 1 milyon 541 bin Kisi de Yeni İş Buldu . İş Dünyası , büyümenin Devam etmesi hâlinde işsizlik oranının tek haneye düşebileceğini belirtiyor .

Bir Kısım çalışma arkadaşlarımızla oluşturduğumuz ' Ekonomik konular grubumuz ' var , özellikle Ekonomi Ile İlgili Çok İyi Yoñlu meseleleri aramızda paylaşıyoruz . İsmail K. arkadaşımız oğlu gelişmeleri Söyle değerlendirmiş : Hükümet Üst üste Ekonomik verileri açıklıyor ; işsizlikte ciddi Bir düşüş var , GSMH'da Artis var , büyüme beklenenden Yüksek Çıktı , bütçe açığında azalma var .. vs vs Üyeye bunlar neyi gösteriyor ; Yine pembe tablolarla mi karsı karşıyayız , yalan rüzgarları mi esiyor .. ?

Referandum kavgası bittikten Hiçbiri , simdi sira normalleşmede diyor , Yaşar Süngü ( Yeni Şafak ) : İş Dünyası ve Siyaset GERÇEK gündeme dönmeli ; Yani , ekonomiye , üretime ve işsizliğe... Moralleri yükselten veriler Söyle : Yüzde 10,3 büyüme Ile Dünya üçüncülüğü , Haziran'da yüzde 10,3 ' e düşen işsizlik , sanayide 463 bin kişinin İş bulması , bütçe açığının yüzde 54'e gerilemesi , Vergi gelirleriyle görülen ic talepteki canlılık , sanayi üretiminde Yedi Ayda yüzde 14,3 büyüme , ihracatçı sektörlerde üretimin 2007'deki seviyeye ulaşması , reel Kesim Güven endeksinin 2008 Haziran ayi seviyelerine çıkması ve enflasyondaki düşüş eğilimi . Sadece biz degil , hükümet yanlısı Yaşar Süngü safra , met aldatıcı pembe tablonun kalıcı olmasi ve sürdürülebilmesi icin de aşağıdaki risklerin bertaraf edilmesi gerektiğini hatırlattıktan Hiçbiri , ekonomideki riskleri Söyle sıralıyor : - Sanayi Üretimi Temmuz'da tek haneye düştü . - Çift haneli büyüme Yilin Ikinci yarısında sürmeyebilir . - Cari public HIZLI yükseliyor . - İthalattaki Yüksek Artis ihracatın ithalatı Karşılama oranını düşürüyor . -Oğul IngmarBergman yılda onu 100 kişiden Sadece 36'sı İş bulabildi . - Doğrudan Yabancı Yatırım Yilin first yarısında yari yarıya azaldı . -Bir yıldan az Bir süre Kalan seçim öncesinde mali disiplinin sürüp sürmeyeceği . - İşsizlik Hala hem Dünyanin hem de Türkiye'nin en Büyük Sorunu olmaya Devam ediyor .

Küreselleşen ve küçülen dünyada küresel krizlerden ve gelişmelerden etkilenmemek mumkun degil. Pembe Tabiatı öğrenelim ve koruyalım Türkiye'de 6 milyon Issız oldugunu söylüyor ; biz imkb daha önceki işsizlik yazılarımızda hatırlattığımız uzere , çalışabilen nüfusumuzun yarısının Yani yaklaşık 16 milyonun Issız oldugunu yazdık . Sadece Türkiye'de degil , dünyada da durum hic de pembe görünmüyor . Yine Just Türkçesi GERÇEK olmasa da, Uluslararası Bir resmi rakam örneği verelim . Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO ) Açıklama yaptı : 2007 yilinda etkisini göstermeye başlayan küresel Ekonomik KRIZ sürecinde Issız Sayısı 34 milyon Kisi arttı . Dünya genelinde Su Anda 210 milyon Kisi ISSIZ bulunuyor .

Kapitalist sistemde işsizlik hep artıyorsa , pembe yalanların hiçbir değeri YOKTUR .

 

Ilker Ardic


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
20.09.2010
14:57

Pembe tablo aldatmacası

Reşat Nuri EROL

Referandum neden yapıldı, gerçek bir anayasa yapmak varken, ‘birkaç göz boyayıcı maddenin yanında içinde çok tehlikeli maddeler barındıran referandum neden yapıldı’ diye hep düşünmeye devam edelim… Bundan sonra yaşanacak olan çok yönlü süreçleri dikkatlice izlemeyi sürdürelim… Malum olduğu üzere, gizlenen gerçeklerin zamanla ortaya çıkma gibi özellikleri vardır ve halkımızdan değişik varyasyonlarla gizlenenler elbette günü gelince ortaya çıkacak, gerçekler anlaşılacaktır; o zamana kadar gelişmeleri dikkatle izlemeye ve feraset üzere uyanık olmaya devam…

Bu hatırlatmam hep aklınızda olsun; zaman zaman lazım olacak!

Referandum meselesi bir yana, biz yine klasik ekonomi gündemimize dönelim.

***

Pembe tablonun özeti şöyle: Türkiye büyüyor işsizlik azalıyor… Ekonomide yılın ilk yarısında sağlanan yüzde 11’lik büyüme, istihdama da yansıdı. İşsizlik, Haziran ayında yüzde 10,5’e geriledi. 2009’un aynı ayına göre işsiz sayısı 518 bin kişi azalırken, bir yılda 1 milyon 541 bin kişi de yeni iş buldu. İş dünyası, büyümenin devam etmesi hâlinde işsizlik oranının tek haneye düşebileceğini belirtiyor.

Bir kısım çalışma arkadaşlarımızla oluşturduğumuz ‘ekonomik konular grubumuz’ var, özellikle ekonomi ile ilgili çok yönlü meseleleri aramızda paylaşıyoruz. İsmail K. arkadaşımız son gelişmeleri şöyle değerlendirmiş: Hükümet üst üste ekonomik verileri açıklıyor; işsizlikte ciddi bir düşüş var, GSMH’da artış var, büyüme beklenenden yüksek çıktı, bütçe açığında azalma var.. vs vs. Bütün bunlar neyi gösteriyor; yine pembe tablolarla mı karşı karşıyayız, yalan rüzgarları mı esiyor?..

Referandum kavgası bittikten sonra, şimdi sıra normalleşmede diyor, Yaşar Süngü (Yeni Şafak): İş dünyası ve siyaset gerçek gündeme dönmeli; yani, ekonomiye, üretime ve işsizliğe... Moralleri yükselten veriler şöyle: Yüzde 10,3 büyüme ile dünya üçüncülüğü, Haziran’da yüzde 10,3’e düşen işsizlik, sanayide 463 bin kişinin iş bulması, bütçe açığının yüzde 54’e gerilemesi, vergi gelirleriyle görülen iç talepteki canlılık, sanayi üretiminde yedi ayda yüzde 14,3 büyüme, ihracatçı sektörlerde üretimin 2007’deki seviyeye ulaşması, reel kesim güven endeksinin 2008 Haziran ayı seviyelerine çıkması ve enflasyondaki düşüş eğilimi. Sadece biz değil, hükümet yanlısı Yaşar Süngü bile, bu aldatıcı pembe tablonun kalıcı olması ve sürdürülebilmesi için de aşağıdaki risklerin bertaraf edilmesi gerektiğini hatırlattıktan sonra, ekonomideki riskleri şöyle sıralıyor: -Sanayi üretimi Temmuz’da tek haneye düştü. -Çift haneli büyüme yılın ikinci yarısında sürmeyebilir. -Cari açık hızlı yükseliyor. -İthalattaki yüksek artış ihracatın ithalatı karşılama oranını düşürüyor. -Son bir yılda her 100 kişiden sadece 36’sı iş bulabildi. -Doğrudan yabancı yatırım yılın ilk yarısında yarı yarıya azaldı. -Bir yıldan az bir süre kalan seçim öncesinde mali disiplinin sürüp sürmeyeceği. -İşsizlik hâlâ hem dünyanın hem de Türkiye’nin en büyük sorunu olmaya devam ediyor.

***

Küreselleşen ve küçülen dünyada küresel krizlerden ve gelişmelerden etkilenmemek mümkün değil. Pembe rakamlar Türkiye’de 6 milyon işsiz olduğunu söylüyor; biz ise daha önceki işsizlik yazılarımızda hatırlattığımız üzere, çalışabilen nüfusumuzun yarısının yani yaklaşık 16 milyonun işsiz olduğunu yazdık. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da durum hiç de pembe görünmüyor. Yine bize göre gerçek olmasa da, uluslar arası bir resmi rakam örneği verelim. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) açıklama yaptı: 2007 yılında etkisini göstermeye başlayan küresel ekonomik kriz sürecinde işsiz sayısı 34 milyon kişi arttı. Dünya genelinde şu anda 210 milyon kişi işsiz bulunuyor.

Kapitalist sistemde işsizlik hep artıyorsa, pembe yalanların hiçbir değeri yoktur.

Reşat Nuri Erol
20.09.2010
14:59

MENDERES’İ İPE GÖTÜREN 10 KONUŞMA

Mustafa ARMAĞAN

Aşağıda bizzat kendi konuşmalarından bir derleme yaptım. Bu ’tehlikeli’ sözlerin bir yerlere kayıt edildiğini ve zamanı gelince -nitekim o zamanın da Yassıada’da geldiğini biliyoruz- ortaya sürüldüğünü biliyoruz.

Şehit edilişinin 49. yılında rahmetle andığımız Adnan Menderes yalnız mazlumluğu ile değil, çalışkan bir başbakan, usta bir polemikçi ve sözünü budaktan esirgemeyen bir hatip kimliğiyle, en önemlisi de yakın geçmişe ilişkin cesurca değerlendirmeleri olan bir siyasetçi ve düşünür kimliğiyle de hatırlanmalıdır.

Yassıada savunmalarında son derece alttan alan, eline geçirdiği kozları bile kullanmaktan kaçınan nahif Menderes portresi sizi yanıltmasın. Aslında gözüpek bir polemikçidir ve siyasi hayatında karşısında oturan isim de öyle böyle biri değil, anlı şanlı İsmet Paşa’dır. Üstelik tek başına bir CHP edecek kadar kudretli zamanlarıdır İsmet Paşa’nın. Meclis’te Adnan Menderes’i hedef alan eleştiri, hatta suçlamalarda bulunmaktadır. İşte Menderes’in İsmet Paşa’nın şahsında CHP’ye ve onun zihniyetine yönelttiği eleştiriler bu gergin siyasi ortamda dile getirilmiştir.

Menderes’in CHP ve İsmet Paşa’ya yönelttiği eleştiriler, sadece 1939-1950 dönemine ait değildir. Biraz daha geriye doğru sarkar, yani İnönü’nün başbakanlığı dönemini de kapsar. Her ne kadar açıkça Atatürk’ün adını anmazsa da, onun cumhurbaşkanı olduğu dönemi ve memleketi geçim derdine düşürecek kadar ekonomiyi perişan eden demiryolu politikasını da eleştirir.

Özetlersek, Başvekil Adnan Menderes’in eleştiri okları özel olarak İnönü’ye ve CHP’ye yöneltilmiş gibi görünse de, aslında İttihat ve Terakki’den başlayarak son 40 yılın bir değerlendirmesidir.

Aşağıdaki cümleleri okuyunca göreceksiniz ki, bu sözlerin bugün dahi söylenmesi büyük cesaret ister. Menderes, işte bu cesareti göstermiş adamdır. Üstelik açık meydan okumalardır. İşte o on tehlikeli konuşma:

1) "İSMET PAŞA, KENDİ ZAMANINDA, ’BEN MEMLEKETİ İDARE EDİYORDUM’ DİYOR. O DEVİRDE BU MEMLEKETİ ÇOCUKLAR DA İDARE EDERDİ. ÇÜNKÜ HERKESİ SUSTURMUŞ, BİR TEK KENDİSİ KONUŞUYORDU, MEMLEKETİ DE BÖYLE İDARE ETTİ VE BU MEMLEKET SENELER SENESİ OLDUĞU YERDE SAYDI."

2) "UZUN SENELER BİR FETİH HAKKI OLARAK BU MEMLEKETE SAHİP OLDUKLARI ZANNINDA OLANLAR, HAYATLARININ İLERİ DEVRESİNDE RUHLARINA GİRMİŞ OLAN BU KANAATİ DEĞİŞTİRMEK İMKÂNINI BULAMAZLAR. KENDİLERİ, ALLAH TARAFINDAN MEMUR OLUNMUŞ İNSANLARDIR! TELAKKİLERİ BÖYLEDİR."

3) "BÜTÜN SEÇİMLERDE MAĞLUP OLURLAR, YİNE DE MEMLEKET BİZİMLEDİR, DERLER. HÜKÜMET İŞLERİNDE ŞİMDİYE KADAR HİÇBİR MUVAFFAKİYET (BAŞARI) GÖSTERMEMİŞLERDİR. GÖLGE ETMESİNLER, BİZ BAŞKA İHSAN İSTEMİYORUZ."

4) "1946 TÜRKİYE’Sİ İLE 1954 TÜRKİYE’Sİ ARASINDA ASIR FARKI DEĞİL, ÇAĞ FARKI VARDIR."

5) "SİZ BU REJİMİ DEVRALDIĞINIZ ZAMAN DARAĞAÇLARI KURDUNUZ, O (İNÖNÜ) ZANNINCA BU MEMLEKETİN SAHİBİDİR. TEK BAŞINA MEMLEKETE TESAHÜB EDİYOR (SAHİP ÇIKIYOR) VE TEK BAŞINA BU MEMLEKET HAKKINDA KONUŞUYOR. BUNU, BU HAKKI NEREDEN ALIYOR? BİZ SİZİN GİBİ İSTİLA VEYA FETİH HAKKINA DAYANARAK MI GELDİK BU İKTİDARA?"

6) "(İSMET PAŞA) 1946’DA KENDİSİNİN MEBUS SEÇİLMEDİĞİNİ BİLMİYOR MUYDU? 4 YIL GAYRİ MEŞRU DEVLET REİSLİĞİ (CUMHURBAŞKANLIĞI) YAPTIĞINI İSMET PAŞA BİLMİYOR MU? VATANDAŞLARIN HAKLARINI İPTAL ETMEK YOLUNDA BİZZAT EMİRLER VERMEMİŞ MİYDİ? İSMET PAŞA MİLLETVEKİLLERİNİ TAKİP ETMEK İÇİN BÜTÜN MİLLETVEKİLLERİNİN PEŞLERİNE HAFİYELER KOYMAMIŞ MIDIR?"

7) "BU MEMLEKETTEKİ ZULÜM DEVRİ İSMET PAŞA İLE ONUN İKTİDARDAN DÜŞMESİYLE KAPANMIŞTIR. (İSMET PAŞA) HIRSI İÇİN BU MEMLEKETİ BİR BAŞTAN ÖTE BAŞA ATEŞE VERMEK İSTEYEN ADAMDIR. PAŞA YETER ARTIK! BU MEMLEKETİ BİZİM GİBİ MEMLEKETİN İÇİNDEN GELMİŞ OLAN İNSANLAR İDARE ETSİN!"

8) "ATATÜRK DEMOKRATİK İNKILABI TAHAKKUK ETTİRMEMİŞTİR (GERÇEKLEŞTİRMEMİŞTİR), YARIDA BIRAKMIŞTIR."

9) "MİLLETE MAL OLMUŞ İNKILAPLARI MUHAFAZA EDECEĞİZ, MİLLETE MAL OLMAMIŞ İNKILAPLARI TASFİYE EDECEĞİZ." (NİTEKİM ARAPÇA EZAN YASAĞI MİLLETE MAL OLMAMIŞ İNKILAPLARDAN OLDUĞU İÇİN KALDIRILMIŞTIR.)

10) "TÜRK MİLLETİ MÜSLÜMAN’DIR VE MÜSLÜMAN KALACAKTIR. BU MEMLEKETTE DİN HÜRRİYETİNE TECAVÜZ ETMEK KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR. HAKİKİ MÜMİN VE SAMİMİ MÜSLÜMAN OLANLAR DİN HÜRRİYETİNDEN TAMAMEN EMİN OLABİLİRLER."

Merhum Menderes’in Demokrat Parti Meclis grubunda yaptığı bir konuşmada "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz." sözü de bunlara dahil edilmeye çalışılmıştır. Ancak o sözün manası başkadır. Kastını aşmıştır.

Menderes, Meclis’in şahs-ı manevisine, yani manevi kişiliğine emanet edilmiş olan hilafeti geri getirebilirsiniz derken, gücünüz o kadar büyük ki, bunu bile yapabilirsiniz, bu gücünüzü tanıyorum demek istemiştir. Gerçekten de 1955 yılında söylenmiştir bu söz ve o tarihte DP grubu Meclis’in yaklaşık yüzde 80’ine hakimdir. O grup ki, bakanları istifa ettirmiş, hatta hükümeti düşürmek üzeredir. İşte böyle bir ortamda kürsüye çıkan Menderes, gruba, elinde ne büyük bir gücü tuttuğunu ifade etmek ihtiyacını duymuş, bu gücü doğru kullanmaları uyarısını yapmış, ancak sonradan bu söz CHP’li muhalifleri tarafından başka mecralara çekilmiştir.

17 Eylül 1961 günü İmralı’da idam edilen Menderes, bir siyasi düşünür olarak henüz incelenmiş değildir. Onun konuşmaları bir külliyat halinde yayımlandığı zaman yalnız hitabetiyle değil, düşünür ve siyasetçi kimliğiyle de yakın tarihimizde durduğu yeri daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmek imkânına kavuşacağımızdan eminim.

Reşat Nuri Erol
21.09.2010
09:34

Akıl tutulması ve FİYASKO

Reşat Nuri EROL

Dünya etrafında cereyan eden düzende veya güneş sisteminde ‘güneş tutulması’ veya ‘ay tutulması’ olduğu gibi; insanlarda da ‘akıl tutulması’ olabiliyor.

Batmakta olan Batı Medeniyeti’nin veya sürekli olarak ‘sosyoekonomik krizler’ hem de ‘küresel seviyede krizler’ üretmekte olan ‘kapitalizm’in peşinden gitmek; şu anda çökmekte olan ve bir müddet sonra tamamen çöküp yıkılacak olan AB ve ABD’nin peşine takılıp onların BM, NATO, IMF, DB (Dünya Bankası) vs kurumlarından medet ummak, ‘akıl tutulması’ndan başka ne ile izah edilebilir ki?!.

Hele hele ‘Millî Görüş Gömleği’ni çıkararak, ‘Adil Düzen / Adil Ekonomik Düzen’i ise tamamen ‘inkâr ederek’ yapılmaya çalışılan diyaloglar, görüşmeler, birliktelikler, eş başkanlıklar ve hepsinden daha önemlisi Irak, Filistin, Afganistan, Pakistan ve diğer ülkelerdeki ‘vahşi katliamlar’ ile birlikte durmamacasına sürdürülen ‘faizli vampir kapitalist sistemin sömürüleri’ ile nereye kadar; nereye kadar?!.

Bütün bu politikalar ve uygulamalar tek kelimeyle ‘FİYASKO’ değil midir?

***

En yakın geçmişe bakalım, daha doğrusu dibimizdeki komşumuz Irak’ta son birkaç yılda yaşananlara bir göz atalım: ‘Irak’ta kitle imha silahları var’ yalanı ve ‘Irak’a demokrasi getiriyoruz’ palavrası ile bir milyondan fazla Müslümanın vahşice katledilmesi… Haksız bir şekilde başlatılan ve vahşice sürdürülen ‘işgal ve savaş’ sebebiyle birkaç milyon Iraklının ülke içine veya ülke dışına ‘göç etmek’ zorunda bırakılması… Geride kalanlara yapılan insanlık dışı muamelelerle tecavüz edilmesi, haksızca hapsedilmesi, şimdiye kadar akla gelmeyen işkenceler yapılması, yaşayan birkaç neslin mahvedilmesi ve asgari insanlık haklarından bile mahrum edilmesi… ‘Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olması gereken bir ülke’nin, küresel sömürü sermayesinin taşeronları tarafından en fakir ülkelerden biri hâline getirilmesi, ekonomisinin çökertilmesi, hâlen de vahşice/vampirce kanının ve de petrolünün son damlasına kadar sömürülmesi… İnsanlığın ilk medeniyeti olan Mezopotamya Medeniyeti’nin kurulduğu topraklarda, çağdaş medeniyeti temsil ettiğini iddia eden ‘çağdaş vahşiler’ tarafından bütün maddî ve manevî medeniyet değerlerinin çok yönlü talan edilmesi…

Irak’taki vahşi katliamlar ve vampir sömürürler ile ilgili olarak yazılacak ve hatırlatılacak daha pek çok şey var ama; ‘akıl tutulması’ belasına müptela olmayan ‘salim akıl sahipleri’ için bu kadar ‘hatırlatma’ da yeter!

***

İşte Irak’a yapılan bu zulüm ve katliamlara ortak olmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne “1 Mart (2003) Teskeresi” vermek ‘akıl tutulması’ değil miydi?

Adana’daki İncirlik Üssü’nden kalkan uçakların yaptıkları binlerce sortilerle yani saldırılarla Irak’taki milyonlarca Müslüman kardeşimizin katledilmesine veya yaralanmasına karşılık üç maymunları oynayanlara yazacak tek kelime bulamıyor; o kelime veya kelimeleri de siz değerli okuyucularımın mü’min ferasetine bırakıyorum. Filistinli kardeşlerimiz için güya feryat edenler, Iraklı kardeşlerimize yapılanlar karşısında neden suskun; neden?!.

Bu durumu sadece ‘akıl tutulması’ veya ‘FİYASKO’ kelime ve kavramları ile dile getirip hatırlatmak yetmeyecektir. Daha başka kelimeler kullanmak gerek ama benim dilim/kalemim onları söylemeye ve yazmaya varmıyor.

Bu sabah aslında başka şeyler yazmak üzere bilgisayarımın başına oturmuştum ama olmadı. 12 Eylül 1980 mağduru olarak ülke dışına çıkmak zorunda kaldığım dönemde, yedi yıl aralarında yaşadığım Müslüman Arap kardeşlerimin mağduriyet ve mazlumiyetleri aklıma gelince, bu gerçekleri bir kere daha hatırlatmalıydım; ibret ve gereği için hatırlattım...

“Sen hatırlat, hatırlatma mü’minlere fayda verir.” (Kur’an âyeti)

Reşat Nuri Erol
21.09.2010
12:10

578. Hafta yani bu haftanın seminer notlarını hazırlıyorken; Üstad’ın önemli bir DURUM TESBİTİ ile birlikte ÜZÜNTÜLERİNİ ihtiva eden sözleriyle karşılaşmak beni üzdü ve düşündürdü…

Notların bir kısmını erkenden sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum…

Sizleri de düşünmeye ve gereğini yapmaya davet ediyorum…

Her halde ne demek istediğim anlaşılmıştır...

Selam ve dua ile…

REŞAD

Geçmişe dönüp de baktığımızda, başarısızlıklarımızın sebepleri nelerdir diye düşünebiliriz.

a) Bir numaralı sebep bilgi eksikliğimizdir. Biz biliyoruz zannediyoruz, deniyoruz, başarısız oluyoruz, bakıyoruz, hatamızı buluyoruz. Başarısızlığımızın kaynağının bilgisizlik olduğunu anlıyor, bilgimizi düzeltip yeniden faaliyete geçiyoruz. Hatalarımızı düzelttikçe başarıya yaklaşıyoruz. Bu sayede ilmimiz gelişiyor.

b) İki numaralı başarısızlık sebebi, işlere inanan ortak bulamıyoruz. Zorla, baskıyla, başka yerde iş bulamayanlarla çalışarak işleri yürütmek istiyoruz. Bu arkadaşlar zamanla başarısız olunca bırakıp gidiyorlar. Dolayısıyla girişimiler hep yarım kalıyor. Ben eskiden başkan olduğum için şimdi de yaşlı olduğun için bizzat kendim işleri yürütemiyorum. Zoraki iteklediğim arkadaşlarla da sonuç alamıyorum. Bununla beraber tamamen yalnız hiç kalmadım. Çalışan arkadaşlar her zaman bulunmaktadır. Ne var ki bırakıp gidiyorlar.

c) Üçüncü sebep bizden kaynaklanmamaktadır. Günü gelmeden istediğimiz olmaz. Topluluk henüz “Adil Düzen İşletmesi”ne layık olacak duruma gelmemiştir. İnsanlar henüz cari sistemden ümitlerini kesmemiştir. Herkes cari sistemde başarılı olacağını sanmaktadır. En yakın arkadaşlarımızın durumu budur. Bizim sabırla devam etmemiz gerekmektedir. Bir gün başlarına sistemleri çökünce “Adil Düzen”e geleceklerdir. Adil Düzen Çalışanları da işlerini “Adil Düzen”e göre yapmıyorlar, cari sisteme göre yapıyorlar. Mâli bakımdan bulduğumuz desteği çalışmada bulamıyoruz.

d) Dördüncü sebep ise; Allah bizim sabrımızı deniyor, bizi olgunlaştırıyor. Biz ne zaman yeterli bilgi sahibi olursak, sabretmeyenler ayrılıp gittikten sonra muvaffak olacağız. Muvaffak olduğumuzu hepimizin görmesi gerekmez. Hazreti İsa yüz yıl sonra başarıya ulaşır olmuştur. Bediüzzaman’ın bugünkü başarısı da yarım asır sonra başlamıştır. Bizim başarımız da yirmi beş sene sonra veya daha sonra olabilir.

İNTERNET SİTESİNDEKİ DENEMEMİZ BAŞARISIZLIKLA NETİCELENİYOR. BAZI ARKADAŞLAR HİÇ KATILMADI. KATILANLAR ARTACAĞINA GİTTİKÇE AZALIYOR. ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARININ BAŞINA BİR TEMBELLİK ÇÖKMÜŞTÜR, BİR GAFLET VARDIR. UYANMA ZAMANINI BEKLİYORUZ.

İNTERNET SİTEMİZDE İSTEDİĞİMİZ İSTİKAMETTE GELİŞME OLMADI. FİKİR YARIŞMASI YERİNE KİŞİLERE SALDIRMA VEYA KİŞİLERİ TANRILAŞTIRMA GAYETLERİ İÇİNDEDİRLER. AZALMASI BU BAKIMDAN HAYIRLIDIR. BEŞ KİŞİ OLALIM AMA BİRBİRİMİZİ OKUYALIM VE KİŞİLERİ DEĞİL FİKİRLERİ TARTIŞALIM.

Görülüyor ki ümitsizlik sınırına gelmiş bulunuyoruz.

Allah’ın nusreti gelecektir.

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

Reşat Nuri Erol
21.09.2010
13:00

578. SEMİNER NOTLARINDAK BİR BÖLÜM DAHA:

Biz 1960’larda Erbakan’la bağımsız adaylığımızı koyduğumuzda, seçimden sonra bizi dışlayıp Millî Nizam Partisi’ni kurdular. Biz yine de dışarıdan katıldık ve destek verdik. Sonra gördük ki; Kur’an düzeni yerine Necip Fazıl’ın Fransa’dan araklanan tarikat edebiyatını (İdeolojya Örgüsü) program yapmışlar! Ümidimiz kırıldı ama desteklemeye ilâhi emirdir diye devam ettik. MSP döneminde CHP ile koalisyon yaptılar, Akevler yine dışlandı. Bir de baktık ki; CHP ile bir olup faizleri artırdılar!

Ümidimiz iyice yok oldu.

Bir müddet sonra hükümet bozuldu. Sonra partimiz kapatıldı. Mamak’a gidildi.

İyice ümidimiz kalmadı.

Ama sonra yeniden ortaya çıktık.

Bugün anayasa ekseriyeti ile iktidardayız ama ulaştığımız yer seraptır.

Ümidimiz tamamen bitmiş gibidir.

Erbakan bile on sene müddetle “Adil Düzen”i ağzına almadı.

AK Parti ise “Adil Düzen” karşıtı olmakla öğünmektedir!

Erbakan da ümidini kesmiştir.

Hazreti Muhammed de böyle ümitsizlik dönemi geçirdi.

Akevler de gevşedi, çalışmayı bıraktı.

Şimdi ise yeniden canlanma emareleri görülmektedir.

İstanbul Akevler “Adil Düzen Çalışmaları”na devam etmektedir; hemen hemen hiç ara vermeden çalışmalarını sürdürmektedir...

Erbakan yeniden “Adil Düzen”i hararetle savunmaya başlamıştır.

R. Tayyip Erdoğan da şimdilerde hatalarını anlayacak gibidir...

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

Reşat Nuri Erol
22.09.2010
09:26

BUGÜN, BİR HAYALİMİ, GAZETEDEKİ KÖŞEM İÇİN YAZDIKLARIMI, BİR DE SİZ DEĞERLİ "AKEVLER ADİL DÜZEN DERGİSİ OKUYUCULARI" İLE PAYLAŞMAK İSTEDİM...

SELAM,SEVGİ VE DUA İLE...

REŞAD

DÜNYA, TÜRKİYE VE HAYALİM;

-BM TOPLANTISINDA "ADİL DÜNYA DÜZENİ"İ ANLATAN TC CUMHURBAŞKANI ERBAKAN-

Reşat Nuri EROL

Dünya ülkelerinin liderleri bugünlerde Amerika’da, New York’ta, BM toplantılarında; Türkiye Cumhurbaşkanı da orada… Bundan önceki son yazımın başlığı neydi: Batan Batı’nın peşinde… Sadece Batı değil bütün Dünya batma tehlikesi ile karşı karşıya…

Batı ülkeleriyle birlikte medeniyet, sistem, düzen, ekonomi, ahlâk, aile vs değerleri ile batıyorken; diğer Dünya ülkeleri de perişan durumda… İnsanlık bizim ‘Sosyal Tufan’ olarak tanımladığımız bu büyük âfet karşısında yeni bir çıkış, kurtuluş, hareket, huruç arıyor; çağımızın ‘Nuhun Gemisi’ni bekliyor… Yine bize göre o gemi ‘ADİL DÜZEN’dir.

Türk tekerlemesi neydi: Aş, iş, eş… Bunlardan ilk ikisi yoksa, yani ‘aş ve iş’ yoksa ‘eş ve aile’ de yok; istisnasız her yerde ‘açlık ve işsizlik’ varsa insanlığın geleceği yoktur!..

Vahşi kapitalizme dayalı emperyalist Batı dünya düzeni önce kendi içinde ‘açlık ve işsizlik’ üretiyor, sonra bunu bütün Dünya ülkelerine ihraç ediyor!.. Açlık ve işsizliğe bir de ‘ahlâksızlık ve fahiş faiz sistemi’ eklenince, geriye ‘eş ve aile ve ekonomi’ diye bir şey kalmıyor, bunların devamı olan ‘devlet ve düzen’ çöküp gidiyor… Dünya, Hazreti Adem ile Havva’dan beri insanlığın en bu en önemli birikim ve değerlerini kaybediliyor…

Soruyorum: Binlerce yılın birikimi ve bizi bu çağa kadar taşıyan bu değerleri de kaybettiğimizde, geriye ne kalacak ya da yaşanası bir Dünya kalacak mı?!.

Kazanmak zor, kaybetmek kolay. Kaybetmemek için aman dikkat!

***

Birleşmiş Milletler bugünlerde toplanıyor ya; bakalım ana gündemlerinde ne var?

‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’ adı altında 125 dünya lideri insanlığın ana sorunlarını tartışıyor. Dünya nüfusu ne kadar? Yedi milyar. Yukarıda ‘aş, iş ve açlık’ dedim. Peki, çağımız dünyasında BM verilerine göre kaç insanın ‘AÇ’ olduğunu biliyor musunuz? Onlarca milyon mu, yüzlerce milyon mu; yoksa tam bir milyar mı? Evet, tam bir milyar; yani dünyadaki her yedi kişiden biri aç! Ve ister istemez bir soru daha akla geliyor: Acaba her gün bu aç insanların kaçı açlıktan ölüyor?

‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nin gündeminde yoksulluk, açlık, hastalık ve eğitim sorunlarıyla mücadele varmış... Yeni eğitim yılı başladı; ülkemizdeki sorunları hatırlasanıza!.. BM’ye üye 189 ülkenin devlet ve hükümet başkanları bundan 10 yıl önce, 2000 yılında, yoksulluğun 1990 yılına oranla 2015 yılına kadar yarı yarıya azaltılması yönünde bir dizi hedef belirlemişti... Bu hedefler arasında açlık çekenlerin, anne ve çocuk ölümlerinin ve ayrıca eğitim sorununun yarı yarıya azaltılması bulunuyordu...

Sonuç: Geçmiş on yılda yani şimdiye kadar sağlanan ilerleme beklenen düzeyde değil; bu nedenle zirveye katılan liderlerin yeni bir eylem planı ile açlıkla mücadele çabalarına hız vermesi bekleniyormuş... BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon zirve öncesi yaptığı açıklamada hedeflere ulaşmak için geriye sadece beş yıl kaldığına dikkat çekerek liderlerin çabalarını artırmasını istemiş...

Geriye sadece beş yıl kalmış! Kaybedilen on yıl ve kalan beş yıl!

***

Bir an için şöyle bir hayale kapıldım: Türkiye ve Türk milleti kadir kıymet bilseydi de kırk yıldan beri Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan’a her seçimde sahip çıksaydı… Türkiye’deki düzen 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri ile O’nun önünü kesmeseydi… Önce birkaç on yıl ‘başbakan’ olsaydı ve ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen’ ile Türkiye’yi çağımız dünyasına örnek olacak bir ‘süper güç’ yapsaydı… Ve bugünlerde, III. Bin Yılın başından beri ülkenin başındaki ‘Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Necmettin Erbakan’ olarak, insanlığı ‘Sosyal Tufan’dan kurtaracak ‘Nuhun Gemisi ADİL DÜZEN’i BM toplantısının ‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nde anlatsaydı…

Benimki de bir hayal işte…

Ve geriye beş yıl kalmış…

Reşat Nuri Erol
23.09.2010
11:34

SAADET PARTİSİ KAYYUMA DEVREDİLDİ VE YENİ KONGRE KARARI ALINDI...

BU KONUDAKİ HABERLERİ VE YORUMLARI İZLEMEYE GAYRET EDİYORUMM...

MİNİK BİR YORUM DİKKATİMİ ÇEKTİ; SİZLERLE AYNEN PAYLAŞIYORUM:

"Yani hayırlısıyla bir an önce şu kongre yapılsa da önümÜzü görsek.. Ancak dikkat; şimdilerde ..... safında yer alan teşkilatları çalıştırmak değil çalıştırmamak yönündeki bütün sistemi de ortadan kaldırmalı.. Bizim en büyük projemiz olan ve bizi iktidara taşıyan "ADİL DÜZEN" söylemlerini bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Yoksa eski tas eski hamam olur, kendi kendimize avunuruz."

Reşat Nuri Erol
24.09.2010
07:53

SAADET PARTİSİ’NDE SON DURUM;

GENEL SEKRETER KAZIM ARSLAN’IN AÇIKLAMALARI:

İsmail Uğur’un haberi

Saadet Partisi’nde bir süredir devam eden iç çekişmeler, Mahkeme kararıyla kayyum atanmasının ardından farklı bir boyuta taşındı. Dün yapılan ve 68 üyenin katıldığı GİK toplantısında iki konu gündeme geldi:

Habertaraf’ın haberine göre SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un ısrarla "Birlik ve beraberlik içinde sabırlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz" şeklindeki tavrı, bugün gerçekleştirilen Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısından sonra değişebilir. SP Genel Başkan Yardımcısı Kazım Arslan, SP GİK toplantısında yaşananları anlattı.

75 kişiden oluşan Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısına 4 izinli üyenin dışında 68 kişiyle yoğun bir katılım olduğunu ifade eden SP Genel Başkan Yardımcısı Kazım Arslan, kurul üyelerinin Genel Başkan Numan Kurtulmuş’un arkasında kararlılıkla durduklarını vurguladı.

Arslan, GİK toplantısında 2 farklı görüşün ağırlık kazandığını belirterek, bunları şöyle dile getirdi:

1. GÖRÜŞ: YENİ BİR PARTİYLE YOLA DEVAM EDELİM

"Arkadaşlarımızın bir kısmı bundan böyle SP çatısı altında siyasete devam etmenin anlamsız olduğunu dile getirdiler. SP’de devam edilmesi halinde parti içi mücadelenin devam edeceğini ve bu nedenle SP’nin toplumun umudu olmaktan çıkacağını gerekçe göstererek, yeni bir parti kurarak yola devam edilmesi gerektiğini beyan ettiler. ’Parti sürekli mahkemeye taşınan bir konumda olacak ve biz projelerle ilgilenemeyeceğiz. Yeni bir yol çizelim, yeni bir parti kuralım yolumuza devam edelim’ diyorlar. Numan Bey artık halkın umudu olan bir lider haline gelmiştir. Toplumun tamamına hitap edelim ve halka yeni bir umut olalım düşüncesindeler."

2. GÖRÜŞ: PARTİ İÇİNDE KALALIM, HUZURSUZLUK ÇIKARANLARI TASFİYE EDELİM

"Öne çıkan bir diğer görüş ise; SP içinde mücadeleye devam edilmesi gerektiği, bazılarının huzursuzluk çıkarmaya devam etmesi halinde bunların partiden tamamen tasfiye edilmesi şeklinde. ’Biz burada mücadeleyi verelim, kongreyi kazanalım. Eğer bazıları kongre sonrası rahatsızlık vermeye devam ederse onları tasfiye eder yolumuza devam ederiz.’ diyorlar."

Ama ortada bir gerçek var ki; tüm GİK üyeleri Numan Bey’in arkasında kararlılıkla duracaklarını ifade ediyorlar. GİK toplantısında homojen bir çalışma yürütüldü. GİK’te farklı görüşler var ama çatlak ses yok. İstişare sonrasında ne karar verilirse herkes buna uyma yönünde irade belirtti.

KONGRE YAPILIRSA NUMAN BEY YENİDEN KAZANIR

Yeni bir kongre olursa ve Numan Bey yeniden aday olursa, mutlaka kazanır. Yapılacak bir kongrede Numan Bey’in kaybetmesi gibi bir durum söz konusu değil. Delegelerin en az yarısının oyunu alarak yeniden genel başkan seçilir kanaatindeyiz.

"NUMAN BEY TOPLANTIDA GÖRÜŞ BELİRTMEDİ"

Arslan, Numan Kurtulmuş’un GİK toplantısında görüş belirtmediğini ve konuşmamayı tercih ettiğini dile getirerek, "Numan Bey Başkanlık divanında da görüş belirtmek istemiyor. Tüm görüşler ortaya çıkıp belli bir görüş ağırlık kazandıktan sonra kendi fikrini ortaya koyacaktır. Numan Bey’in aldığı kararın arkasında il teşkilatları ve GİK üyeleri duracaktır.

"PARTİDE ÇOK CİDDİ BİR SİYASİ VE FİKRİ AYRIŞMA VAR"

Kazım Arslan, SP içinde çok ciddi bir siyasi ve fikri ayrışmanın bulunduğunu vurgulayarak, "Artık parti içinde bazı şeylerin sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Partide yaşanan olay sadece üç beş kişinin yönetime alınıp alınmaması meselesi değil. Siyasi ve fikri anlamda ciddi bir ayrışmanın neden olduğu bir mücadele. Bunun sonuçlarını önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz." şeklinde konuştu.

"NUMAN BEY’İN AK PARTİ’NİN BAŞINA GEÇMESİ ÜTOPİK BİR SENARYO"

Bazı yazarlar tarafından dile getirilen "Erdoğan köşke, Kurtulmuş AK Parti’nin başına" senaryosunun ütopik bir senaryo olduğunu belirten Arslan, Kurtulmuş’a bizzat Erdoğan tarafından 3 kez teklif geldiğini, Kurtulmuş’un üçünde de reddettiğini söyledi. "Böyle bir senaryoyu hiç konuşmadık bile. Numan Bey kendi siyaset dilini ve anlayışını ülke yönetimine taşıma konusunda kararlılık içinde." diyen Arslan, bu tür senaryolar ciddiyetten uzak, ütopik senaryolar olduğunun altını çizdi.

Reşat Nuri Erol
24.09.2010
12:15

SAADET PARTİSİ’NDEKİ GELİŞMELERİ TAKİP ETMEYE GAYRET EDİYORUM...

MUHİTTİN YILDIRIM, SEVDİĞİM VE TAKDİR ETTİĞİM, AYRICA "ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARINA SEMPATİ VE İLGİSİ OLAN" BİR KARDEŞİMİZDİR...

İÇİNDE BENİM VE ARİF ERSOY ABİ’NİN DE İSMİ GEÇEN BİR DEĞERLENDİRME YAPMIŞ; "ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI"NIN BİLGİSİNE VE İLGİSİNE ARZ EDİYORUM...

SELAM VE DUA İLE...

REŞAD

Saadet Partisi’nde tasfiye edilen isimleri Muhittin Yıldırım Yazdı... İşte Kurtulmuş ve ekibinin 11 Temmuz kongresinde tasfiye ettiği 84 isim ve görevleri...

Tarih: 23.09.2010 17:44:44

Okunma Sayısı: 33431

Yorum Sayısı: 31

Kıymetli Dava Arkadaşlarım

Olaylar ve şartlar o kadar hızlı gelişmelere sahne oluyor ki takip etmekte zorlanıyoruz. Buna rağmen davamızın bize yüklediği mükellefiyetlerden birisi de siz kıymetli kardeşlerimize doğru bilgileri ulaştırmaktır.

22 Eylül 2010 tarihinde Ankara 10. Sulh hukuk mahkemesi Saadet Partimizin kıymetli delegelerinin müracaatı üzerine kongreyi yenileme kararını vermiş ve 3 delege kardeşimizi (Kurucu Üye Prof. Dr. M. Kamalak, İzmir İl Başkanı Sn. Ş. Kılıç ve Büyük Kongre Delegesi Sn. H. Bitmez) kongreye çağrı heyeti olarak görevlendirmiştir. Bu sevindirici haberin ardından şu anki Genel Merkez Yönetiminde Şeref Malkoç Bey kongreyi yenileme talebini dile getiren delegelere ve teşkilat mensuplarımıza karşı haddini aşan haksız ithamlarla dolu bir açıklama yapmıştır.

Şimdi müsadenizle bu ithamların gerçeğini açıklamak istiyorum.

Şöyle ki;

1- 11 Temmuzdan birkaç hafta önce Numan Bey, Erbakan Hocamızla kongre ile ilgili görüşmek üzere çağrıldığı zaman, Numan beye bu kongrenin yersiz, zamansız ve gereksiz olduğundan dolayı yapılmaması gerektiğini söylemiştir. Buna rağmen Numan Bey İl Başkanlarının ve Genel İdare Kurulunun çoğunluğunun bilgisi olmadan kongre kararını kendi başına almış ve teşkilatlara da bunu kongreden 10 gün önce bildirmiştir. Buradan anlaşılıyor ki bu kongre ile Milli Görüş camiası üzerinde bir operasyon planı önceden tasarlanmıştır.

2- Kongreden önce Numan bey’in Hocamızla Cumartesi gecesi yaptığı uzun görüşmede 53 kişi üzerinde mutabık kalındıktan sonra Kongre günü “Benim bu listeden haberim yok, bilgim dışında hazırlanmıştır” demesi ve istifa etmesi ayrıca 42 kişiyi de istifa ettirmesi ardından da İl Başkanlarının, delegelerin, Yüksek İstişare Kurulu’nun kararlarını “Biz yolumuza devam edeceğiz” diyerek yok sayması, mevcut sıkıntıları doğurmuştur.

3- Hocamız kongrenin hemen ardından Pazartesi ve Salı günleri Genel Başkan yardımcıları ve bir kısım Milletvekilleri ile yaptığı görüşmelerde “Kongre kararını alın gelin, 310 oy ile seçilen Genel Başkanımızın Şerefini 1250 oyla seçtirerek kurtaralım” demişti. Bütün bunlar yok sayılarak, kongreyi yenilemeye de yanaşılmayarak milyonluk teşkilata mahkeme yolu gösterilmiştir. Mahkemeye gidilmesinin tek sorumlusu Numan Kurtulmuş, Şeref Malkoç ve arkadaşlarıdır.

4- Bunlar 3 – 5 kişinin talebidir denilerek, her defasında kongre talepleri savsaklanınca ve adli tatil de araya girince bu güne gelinmiştir. Şimdi ise en kısa zamanda bu kongre, yepyeni bir yapı ile Milli Görüş Camiasının birlik beraberliğini inşallah sağlayacaktır.

5- Geçen yazımda belirttiğim Temel Esaslarımızdan Sapma Emarelerini okuyan kardeşlerimizden bir kısmı bütün bunlar biliniyordu da neden bir önceki kongrede Numan Bey’e görev verildi? diye soruyorlar. Bunun cevabı şudur. Temel Esaslarımız “Niyet fiile dönüşmeden hüküm verilmesini yasaklamaktadır” işte bunun içindir ki bu sapma emareleri o gün “zannen” biliniyordu. Ama bu gün hele de 11 Temmuz kongresinden sonra artık her şey çok daha net bir şekilde “yakînen” bilinmektedir. Dolayısıyla da hüküm verilebilmektedir.

6- Bu davanın Lideri; ömrünü davasına vermiş, şefkati deniz gibi, sabrı dağ gibi olduğundan hiç kimsenin dışarıda kalmasına hiçbir zaman gönlü razı olmamıştır. “Bir kimsenin kendisi bu davadan ve onun teşkilatından kendi isteği ile ayrılmadıkça ona, sen bizden ayrıl denmemiştir”. Ama ona da bu davanın yükü ikinci bir defa emanet edilmemiştir.

7- Ömrünü bu davaya veren bir Liderin elbette ki söz söyleme ve kararını beyan etme hakkı her zaman olacaktır.

8- Bu mücadele Yüksek İstişare Kurulunun Genel İdare Kuruluna girmeyişinden veya Erbakan Hocamızın oğlu Fatih Erbakan’ın Genel idare Kuruluna girmeyişinden kaynaklanmıyor. Bunların dışında temel esaslardan açıkça sapmadan kaynaklanmaktadır.

Kaldı ki; şu isimlerin tasfiye edilişinden niçin bahsedilmiyor ve nasıl izah edilebilir?

1) Prof. Dr. Mustafa KAMALAK – Anayasa – Kahramanmaraş Eski Milletvekili

2) Prof. Dr. Latif ÖZTEK – Ziraat – Elazığ Eski Milletvekili

3) Prof. Dr. Sacit GÜNBEY – Tıp – Diyarbakır Eski Milletvekili

4) Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN – Mühendis-İktisat

5) Prof. Dr. Arif ERSOY – İktisat – Çorum Eski Belediye Başkanı

6) Prof. Dr. İlhan SUNGUR – Kurucular Kurulu Üyesi – Trabzon Eski Milletvekili

7) Temel KARAMOLLAOĞLU – Sivas Eski Milletvekili

8) Yakup BUDAK – Adana Eski Milletvekili

9) Hasan Hüseyin ÖZ – Konya Eski Milletvekili

10) Lütfi YALMAN – Konya Eski Milletvekili

11) Zülfikar GAZİ – Çorum Eski Milletvekili

12) Abdullah ARSLAN – Tokat Eski Milletvekili

13) Veysel CANDAN – Konya Eski Milletvekili

14) Mustafa Hasan ÖZ – Ordu Eski Milletvekili

15) Mustafa GEÇER – Hatay Eski Milletvekili

16) Yaşar CANBAY – Malatya Eski Milletvekili

17) Suat PAMUKÇU – Bayburt Eski Milletvekili

18) Fettullah ERBAŞ – Van Eski Milletvekili

19) Osman YUMAKOĞULLARI – İstanbul Eski Milletvekili

20) Necmettin AYDIN – Zonguldak Eski Milletvekili

21) Mehmet BOZGEYİK – Kahramanmaraş Eski Milletvekili

22) İsmail MÜFTÜOĞLU – İstanbul Eski Milletvekili

23) Ömer Faruk EKİNCİ – Ankara Eski Milletvekili

24) Abdulkadir ÖNCEL – Şanlıurfa Eski Milletvekili

25) Osman HAZER – Afyon Eski Milletvekili

26) Ekrem ŞAMA – İstanbul İl Muhasibi

27) Osman Nuri KABAKTEPE – Gençlik Kolları Eski Genel Başkanı

28) Nevzat LALELİ – MGV Eski Genel Başkanı

29) Mehmet KARAMAN – 25 yıldır Erbakan Hocamızın Özel Kalem Müdürü

30) Hasan BİTMEZ – Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı

31) Muzaffer BAYDAR – Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı

32) Birol AYDIN – Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı

33) Dursun Ali DÜZENLİ – Kurucular Kurulu Üyesi

34) Abdulkadir ÇELİK – Eski Ankara İl Başkanı

35) Mustafa KÖYLÜ – Isparta Eski Milletvekili

36) Halis ÖZDEMİR – İstanbul İl Müfettişi

37) Mustafa İRİŞ – Edirne Eski İl Başkanı

38) Muhammet POLAT – Aydın Eski Milletvekili

39) Fethi GÖRÜR – Bolu Eski İl Başkanı

40) Alaattin KÖKSAL – Kurucular Kurulu Üyesi

41) Sadrettin KARADUMAN – İstanbul Eski İl Başkanı

42) Ali VURAL – Tek-Der Eski Genel Başkanı

43) İbrahim AKTAŞ – Eski Antalya İl Başkanı

44) Süleyman ÇALIŞKAN-Kurucular Kurulu Üyesi

45) Süleyman CANAN – Kütahya E. Belediye Bşk.

46) Nizamettin AYDIN – Tokat E. Belediye Bşk.

47) Lütfü KİBİROĞLU – Eminönü E. Belediye Bşk.

48) Mehmet BİNGÖL – Ümraniye E. Belediye Bşk.

49) Nezir AYDIN – Sakarya E. Mlv.

50) Yılmaz BAYAT –Üsküdar E. Belediye Bşk.

51) Ali Nabi KOÇAK – Sultanbeyli E. Belediye Bşk.

52) Ali Haydar HAKSAL – Araştırmacı Yazar

53) Reşat Nuri EROL – Adil Düzen Araştırmacısı

54) Ümit ÇEBİ – Araklı Belediye E. Bşk.

55) Hasan UZUN – Rize E. İl Bşk.

56) Celal ASİLTÜRK – Cansuyu Genel Sekreteri

57) Mahmut ÇİZMECİOĞLU – Trabzon E. İl Bşk.

58) Halil İbrahim ÇAMLIDERE – MSP Kurucusu

59) Ahmet DOĞAN – Adıyaman E. Mlv.

60) Enver BAKIRCI – Kurucular Kurulu Üyesi

61) Murtaza ÖZKANLI – Aksaray E. Mlv.

62) Musa OKÇU – Batman E. Mlv.

63) Abdullah ÖZBEY – Karaman E. Mlv.

64) Cemalettin LAFÇI – Amasya E. Mlv.

65) Dr. Ebubekir SİFİL – Araştırmacı, Eğitimci

66) Hamdi ARSLAN – Araştırmacı, Eğitimci

67) Mehmet TALU – Araştırmacı, Eğitimci

68) Şerafettin KALAY – Araştırmacı, Eğitimci

69) Süleyman AKYÜZ – Trabzon E. İl Bşk.

70) Ali ATAÇ – Balıkesir E. İl Bşk.

71) Abdülvahab EKİNCİ – Araştırmacı, Eğitimci

72) Mustafa KASADAR – Araştırmacı, Eğitimci

73) Ahmet KÜÇÜKAĞA – Araştırmacı, Eğitimci

74) Osman SEÇİLMİŞ – Sivas E. Belediye Bşk.

75) Süleyman ERİM – Ağrı E. İl Bşk.

76) Mehmet AŞILA – Çorum E. İl. Bşk.

77) Mehmet ARAS – Kocaeli E. İl Bşk.

78) Fahrettin ÖKTEM – Siirt E. İl Sorumlusu

79) Mine KAYA – Hanım Kolları Sorumlusu

80) Şinasi YAVUZ – Erzurum E. Mlv.

81) Harun MACİT – Araştırmacı, Eğitimci

82) Fuat GÜNDAY – İstanbul E. AGD Bşk.

83) Sezai İNCESU – Mersin E. İl Bşk.

84) Duran Soyuer- Kayseri E.İl Bşk.

9- Dikkat ederseniz bu listede YİK üyeleri yoktur, Erbakan Hoca’nın ailesi yoktur, mağdur edilen teşkilat üyelerimiz yoktur ve mevcut il başkanlarımız yoktur. Yine de bu listeyi çok daha uzun yazabiliriz. Fakat bu kadarı kâfidir. Ayrıca İki yıldan bu yana 20 İl Kongresi, 21’i atama ile olmak üzere toplam 41 İl Başkanı değiştirilmiştir. Bunlar Tasfiye Değil de nedir?

10- Dahası, bu isimler beyaz listeye yazılmamış ancak listede Sn. Şeref Malkoç’un damadı Sn. Abdülhamit Gül ve yine Şeref Malkoç’un bütün iş ortakları yer almışlardır. Gariptir ki listede Milli Görüşçü olmadığına şükreden hanımefendiler bile yer almışlardır. Ama Erbakan Hoca’nın oğlu ve kızına yer bulunamamış ve hanedan suçlaması ile tezyif edilmeye çalışılmıştır.

11- Bu süreçte İstanbul ve Ankara gibi çok önemli illerde olağanüstü kongrelerle delegelerin büyük bir bölümü değiştirilmiştir. Bütün bunlara rağmen delegelerimizin kahir ekseriyeti ve birkaç il başkanı hariç kongrenin yenilenmesini arzu etmeyen kalmamıştır.

12- “Parti kayyuma devredilmiştir, Çok kötü olmuştur” diyen Sn. Şeref Malkoç’ a soruyorum; bu kayyum denilen kişiler Saadet Partisinde ömürlerini tüketmiş insanlar değil midir? Kongreye çağrı yaparak toplayacaklar ve delegelerin gerçek iradesini ortaya koymalarını sağlayacaklarına göre; bunun davamıza, teşkilatımıza ve birlik beraberliğimize sağlayacağı fayda sayılamayacak kadar büyüktür

13- Sn. Şeref Malkoç’un “bize 4 koldan saldırılar yapılıyor” ifadesi İstanbul il iftar programı baskınına işaret etmektedir. Ancak şu da artık kesin olarak belli olmuştur ki iftar programlarında çıkartılan olaylar, İstanbul il başkanlığında tertip edilmiş provokasyonlardır. Bununla Erbakan Hocamız ve büyüklerimiz töhmet altına alınarak, camiamız üzerindeki etkileri azaltılmak istenmiştir.

14- İnşallah yeni bir azim ve yeni bir yapıyla, Hocamızın yapacağı istişareler neticesinde göstereceği doğrultuda yürüyeceğiz. Allah yapılacak olan kongremizi hayırlara vesile kılsın. Çalışmak bizden tevfik Allah’dandır. Allaha emanet Olunuz!

MUHİTTİN YILDIRIM





Sayı: 67 | Tarih: 19.09.2010
Ruşen Çakır
Siyaseti hem 'dava' hem 'meslek' olarak gördü
2092 Okunma
16 Yorum
Tayibet Erzen
Bekir Berat Özipek
Gericilik nedir?
2088 Okunma
Bünyamin Demir
Reşat Nuri Erol
Pembe tablo aldatmacası
1490 Okunma
9 Yorum
Ilker Ardic
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlar ve Sanat
1372 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Bu tabloya iyi bak Kenan Evren!
1337 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
İşte kutsal ittifak
1302 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Seçilmiş Padişahlık
1226 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Bir Bardak Yorgunluk Çayı
1193 Okunma
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
Muhalefete öneriler
1158 Okunma
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler