Seçilmiş Padişahlık
1227 Okunma, 1 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

12.09.2010


BEKLİYORDUK ama Başbakan Tayyip Erdoğan'ın torbadaki turpları çıkarmak için bugün yapılacak halkoylaması sonuçlarını görünceye kadar sabredeceğini sanıyorduk.

Aldanmışız. Daha önce ağzından kaçırmış gibi, iğreti bir ifadeyle sözünü ettiği Başkanlık sistemine geçmeyi iyice aklına koyduğunu, önceki gün CNN Türk'e verdiği mülakattan öğrendik.

Konunun teknik kısmına gelmeden, Başkanlık sistemine geçilirse nasıl bir  Türkiye'de yaşayacağımızı özetleyelim:
Tabii o sisteme boşuna değil Tayyip Erdoğan'ı “Başkan” yapmak için geçeceğiz. Sistemin gereği “hükümet etme” ile ilgili tüm yetkiler Başkan tarafından kullanılacağı için, öyle bir Türkiye'de Tayyip Erdoğan kısaca “Seçilmiş Padişah” olacak.
“Peki ya Başbakan? Bakanlar?” demeyin, Çünkü “Başbakan” değil ama “Bakan”lar olacak. Onları da Başkan, Meclis dışından, beğendiği adamları “Bakan” yaparak dolduracak.
Anlaşılan Parlamenter sistemin mekanizmaları tamamen unutulacak. Başkan ülkeyi, -aynen Tayyip Erdoğan'ın 23 Nisan günü kendi koltuğuna oturan Elgin Koçubaba isimli kız çocuğuna “Yetki artık senin, ister asarsın, ister kesersin” dediği gibi-  ister asarak, ister keserek yönetecek.
Eh... Türkiye'de bugünkü duruma bakarsanız, o zaman nelere tanık olacağınızı kolayca tahmin edersiniz.
Modelin “hukuki” boyutuna gelmeden değinmeye değer bir nokta daha var:
O sisteme geçilince anlaşılan, siyasi hayatımızda Abdullah Gül diye biri olamayacak.
Hukuki açıdan bakınca:
Başbakan Erdoğan'ın sözlerinden anlaşıldığına göre, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun tavsiyesine uygun olarak Fransa'daki “Yarı Başkanlık” sisteminden de esinlenen bir model getirilecekmiş.
Fransa'da güçlü bir “Başkan” ve bir de Parlamento'ya karşı sorumlu bir “Başbakan” var. Keza orada Başkan (yahut Cumhurbaşkanı) isterse “seçimlerin yenilenmesine” karar verebiliyor. Böylece “Başkan” aşırı güçlü hale geliyor.
Oysa Burhan Kuzu modelinde “başbakan yok”, yani “Parlamentoya karşı sorumluluk söz konusu değil” deniyor.
Doğrusu böyle bir modeli bizim aklımız almadığı için bunun “ne menem bir şey” olduğunu tanınmış Anayasa profesörü Erdoğan Teziç'e sorduk. “Rakının üstüne şarap koyarak içmek gibi bir şey olmalı” dedi.
Yeri gelmişken açıklayalım:
Bir önceki yazımızda Sayın Teziç'in görüşlerini aktarırken Jaques Chirac'ın “Meclis” tarafından seçildiğinden söz etmiştik. Chirac'ı da halk seçmiştir. Kısaca hata Teziç'e değil, bize aittir.
Konuya dönersek:
Her şey Tayyip Erdoğan'ın istediği gibi gelişirse elbet Türkiye, “Başkanlık” sistemine de geçebilir.
Geçebilir de, o sistemin iyi işlemesi için “yasama-yürütme-yargı” erklerinin birbirine karışmaması temel koşuldur. Karışmazlar ama birbirlerinin gücünü dengelerler. Oysa bizde “hukuku” bile ayağına takılmış “pranga” sayan bir zihniyet egemen... Onun elinde “Başkanlık” neye döner?

 

Yorum:

Başkanlık rejimi nedir?

Başkanlık rejiminin kökeni ABD'nin 1787 Anayasası'dır. Başkanlık, yarı başkanlık ve seçilmiş başkanlık olmak üzere üç değişik uygulaması var. Bugün ABD'de ve çoğu Latin Amerika'da olan Venezuela, Costa Rika, Kolombiya ve Şili gibi ülkelerde uygulanmakta olan Başkanlık rejiminin özellikleri şöyle sıralanabilir.
1. Başkanlık rejiminde başbakan ya da cumhurbaşkanı makamı yerine başkanlık makamı bulunuyor. Başkan meclis tarafından seçilmeyip doğrudan halk tarafından seçiliyor. Meclis de halk tarafından seçiliyor ve başkanlık sisteminin en önemli özelliği olarak meclis de başkan da birbirine üstünlük taslayamıyor.
2. Başkanlık sisteminde bakanları başkan atıyor ya da görevden alıyor. Üstelik başkanın bakanları meclis içinden seçme zorunluluğu da yok.
3. Başkanlık sisteminde meclis yasaları hazırlanması ve bütçenin oluşturulması konusunda yetkiliyken başkan tüm politikayı ve uygulamayı belirleme yetkisine sahip. Ancak başkan yönetime karışmasına izin vermediği meclisin denetimi altında çalışıyor.
4. Başkanlık rejiminde birbirine karışamayan ama denetleyen başkan ile meclis arasındaki hakemliği yüksek yargı, yani Anayasa Mahkemesi yapıyor. Yani başkanlık sisteminde başkan ile meclis birbirinden bağımsızken Anayasa Mahkemesi her ikisinden bağımsız olarak hakemlik görevi yürütüyor. Bu nedenle başkanlık sistemine kesin kuvvetler ayrılığı deniyor.

Avantajları
1. Seçmenler için daha fazla seçme olanağı sağlar.
2. Seçmenler olası hükümet seçeneklerini önceden görerek oy verir ve seçilmişlere hesap sorma araçları daha fazladır.
3. Başkanlık rejiminde yasama meclisi üyeleri, hükümetin varlığının devamı kaygısı olmaksızın yasalar üzerinde bağımsız karar verebilirler.
4. Başkanlık rejiminin katılığı yürütmenin istikrarına, bu da rejimin istikrarına katkıda bulunabilir.
5. Güçler ayrılığı ve sınırlı iktidar bireysel özgürlüklerin garantisidir.

Dezavantajları
1. Başkanlık rejiminde halk tarafından seçilen başkan ve meclis birbirini görevden alamaz. Başkan başarısız olsa bile süresi doluncaya kadar görevde kalır. Başarılı olanlar da dönem sonunda görevden ayrılmak durumunda kalırlar.
2. Başkanlık rejimlerinde başkanın seçimi çoğunlukçu formüle göre yapılmaktadır. Çoğunlukçuluk, iktidar yoğunlaşmasına yol açmakta ve kutuplaşmayı arttırmaktadır.
3. Halk tarafından seçilen başkan ve meclis, farklı partilerden olabilirler. Bu durumda iki taraf da meşru olanın kendisi olduğu iddiasıyla önemli sorunlar ortaya çıkar.*

 

 

*Sabah,Dosyalar

 

Vahap Alma


YorumcuYorum
Tayibet Erzen
20.09.2010
10:09

Burada dezavantajlar arasında olan 1. madde aslında avantaj niteliğindedir. Çünkü başkanın süresi dolmayıncaya kadar değiştirilememesi halkın seçimde bilinçli ve dikkatli olmasını sağlar. Başarılı başkana gelince ise halk tarafından tekrar seçilmesi işten bile değildir.

Yine aynı başlık altında zikredilen 3.madde için de dezavantaj demek çok doğru değil gibi. Çünkü anayasa mahkemesi bu kuvvetler üzerinde hakem olursa anlaşmazlıklar da kolayca çözülür ve zannedildiği gibi iki başlılık da olmaz.





Sayı: 67 | Tarih: 19.09.2010
Ruşen Çakır
Siyaseti hem 'dava' hem 'meslek' olarak gördü
2092 Okunma
16 Yorum
Tayibet Erzen
Bekir Berat Özipek
Gericilik nedir?
2088 Okunma
Bünyamin Demir
Reşat Nuri Erol
Pembe tablo aldatmacası
1491 Okunma
9 Yorum
Ilker Ardic
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlar ve Sanat
1372 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Bu tabloya iyi bak Kenan Evren!
1337 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
İşte kutsal ittifak
1302 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Seçilmiş Padişahlık
1227 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Bir Bardak Yorgunluk Çayı
1193 Okunma
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
Muhalefete öneriler
1158 Okunma
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler