Bir Bardak Yorgunluk Çayı
1194 Okunma, 0 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

BİR BARDAK YORGUNLUK ÇAYI

 

4 Nisan'da çıktığım Ankara'ya 10 gün sonra dönerken, arkamda kalanın sadece binlerce kilometre yol ve tonlarca uykusuzluk olmadığını bilmek farklı bir rahatlık veriyor.

Önce rutin Daru'l-Hikme semineri için İstanbul. Sonrasında Daru'l-Hikme'de uzun süren oturumlar. Çarşamba akşamı Boğaziçi'li gençlerle sohbet. Perşembe gecesi konferans için Gaziantep. Orada ilim ehlini ziyaretler; yeni simalar, güzel insanlar. Din görevlisi arkadaşlarla kısa süreli sohbetler ve Cumartesi günü Maraş. Konferans saatine kadar yine ziyaretler ve akşam konferans…

Maraş'ın Türkoğlu ilçesindeki müşahedelerimi ayrı bir yazı konusu olarak mutlaka paylaşmamız lazım. İnşallah başka bir yazıda…

Uzunca sayılabilecek bir süreden beri, hemen her ayın 1 hafta-10 günü bu şekilde dışarıda geçiyor. Fakirhaneye intikal ettiğimde toparlanmam için mübalağasız birkaç gün geçmesi gerekiyor…

Şikâyetçi miyim? Kesinlikle hayır! Rabbime sonsuz hamd-ü senalar olsun. Her gittiğim yerde, her bir seyahatimin her bir aşamasında yeni dostluklar, gönül bağları, kardeşlikler tesis edildiğini, yeni umutların filizlendiğini görmek ayrı bir heyecan vesilesi...

Birbirine şu veya bu sebeple mesafeli duran (ya da haydi "çok yakın durmayan" diyeyim), ama temelde hepsi de Ehl-i Sünnet hassasiyeti taşıyan muhtelif kesimler arasında, azami müşterekler zemininde köprüler kurulduğuna şahitlik etmek belki bu seyahatlerden geriye kalan en anlamlı semere.

Tabii müslümanın zihnini, kalbini, kimliğini ve itikadını tehdit eden modern kuşatma konusunda ortak değerlendirmeler oluşmasına şu veya bu biçimde katkı sunuyor olmak, temel bir sorumluluğun ifası olarak ayrı bir anlam ve öneme sahip.

Siyasî konjonktürün, ekonominin ve global gelişmelerin etkisi altında düşünmeye fazlasıyla alışkanlık kesb etmiş bir toplum olarak, neyi öne almamız gerektiği ve neyi geriye bırakabileceğimiz konusunda kafalarımız ve kalplerimiz zaman zaman karışabiliyor.

Bu arıza durumunun ortadan kaldırılması ve her şeyin yerli yerine iadesi, "dışa dönük" yaşama alışkanlığının bu derece ileri boyutlarda olduğu bir durumda elbette mümkün değil. Arada bir de olsa kendimizi günlük olayların hay-huyundan sıyırmalı, bu karmaşanın dışına çıkarak soğukkanlı değerlendirmeler yapmanın imkânlarını aramalıyız.

AKP kapatılır mı, Amerika İran'a saldırır mı, AB'ye girebilecek miyiz?... Bu ve benzeri aktüel soru(n)lar bizi, asıl meselemizden uzaklaştırmamalı. Kalbimizi dingin tutmanın, ruhumuzu yıpratmamanın "asıl mesele"ye yoğunlaşmak için olmazsa olmaz seviyesinde gerekli olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.

Bir kitap fuarında "Ehl-i Sünnet, Ehl-i Sünnet… diyorsunuz. Nedir bu Ehl-i Sünnet? Ne kastediyorsunuz? Bu, zamanı geçmiş bir mesele değil mi?" diye soran okuyucuya ayaküstü şöyle demiştim: Geçmişe bakın, ne kasdettiğimi görürsünüz. Eğer geçmişte var olmuş bir "Îslam Medeniyeti"nen bahsediyorsak, o aslında "Ehl-i Sünnet Medeniyeti"dir. Bid'at fırkalardan hiç birisinin böyle bir –yapısal– imkânı da, fırsatı da, kapasitesi de olmamıştır. Dolayısıyla "Ehl-i Sünnet" vurgulu söylemin arkasında sadece şu veya bu Kelam kitabının muhtevası değil, bütün İslamî ilimler ve onların vücut verdiği hayat vardır.

Bugün de değişmez gündemimiz ve asıl meselemiz bu olmalıdır. Her adım, bu uzun yolu yürümeye matuf kararlılığın ifadesi ise anlamlıdır…

 

Yorum:

Dört gün boyunca Gemlik, Orhangazi, İznik, Gölcük ve buralara ait köyleri gezme imkanı buldum. Misafir olduğumuz evlerde, bu çevredeki yöre insanları ile sohbet şansımız oldu. Bu bölgede  genel itibariyle insanlar geçimlerini tarım ile sağlamakta köylerden merkeze inenler ise Ford, Hyundaı fabrikalarında ve bunlara parça temin eden yan sanayide çalışmaktalar. Özellikle tarımla uğraşan kesim ciddi bir sıkıntı içinde , gübre, ilaç vs. gibi masraflardan dert yanıyorlar, bunlardan arta kalanla geçinmeleri de imkansız gibi. Hemen herkes bankalara borçlu, araziler ipotekli, bazıları köylerine uğrayamıyor borçlarından dolayı. Evlerine girdiğiniz zaman gördüğümüz şeyleri inanın anlatmak  çok zor. İnsanların bu kadar kötü şartlarda yaşaması insanın canını acıtıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen insanların gündemi tahmin edeceğiniz gibi referandum idi. Bana sorulan ilk soru evet mi , hayır mı dedin oldu. Cevabıma göre beni değerlendirdiler, dindarlığım bu cevaba göre ölçüldü.

 

İnsanlar bu hayat tarzını içselleştirmiş, daha iyisine sahip olabilecekleri düşüncesine sahip değiller ve zaten böyle bir talepleri de yok, Allah böyle nasip etmiş , ne yaparsak yapalım bundan fazla olmaz düşüncesi zihinlere işlenmiş , bu durumun çarpık bir düzenin sonucu olduğunu anlatan birine verilen tepki ise imani zaafiyetinin olduğunun hissettirilmesinden oluşuyor. Çünkü Allah bu şekilde yaşamalarını dilemiş ve camide imamlık yapanlar dünya hayatında imtihana çekildiklerini bu yüzden bu sıkıntılara  sabretmeleri gerektiğini  söylemişler. Bu düşünce hatalıdır demiyorum lakin eksiktir. Allah her şeyi bir kural ve kanunla yaratmış bizlerinde bunlara itaat etmesini istemiştir. Bu kanunlara uymadan  ortaya çıkan teslimiyet maalesef sömürülmeye, Allah’ın insanlar için yaratmış olduğu imkanlardan faydalanamamaya ve bunları normalmiş gibi algılamaya sebep olacaktır.

 

Bu sömürü düzeninin devamı sağlayan tüzel kişilik AKP olsa ne fark eder,CHP olsa ne fark eder , bu düzeni ayakta tutmaya çalışan gerçek kişi Tayyip Erdoğan olsa ne fark eder, Deniz Baykal ya da Kılıçdaroğlu olsa ne fark eder. Bu zalim düzeni ayakta tutanlar namaz kılsa ne olur , namaz kılmasa ne olur. Erbakan Hoca’nın dediği gibi sömürüldükten sonra ister kürt olmuşsun ister türk olmuşsun ne fark eder.  Bizi  kürt - türk , dindar -laik , sünni - alevi vs ayrışmasıyla meşgul edenler sömürüleri sürsün diye  bugün AKP ‘yi destekleyecek yarın CHP’yi. Allah, düzenini kurmak için çalışanlardan eylesin.

 

 

 

 

 

 

          

 

 

Zafer Kafkas






Sayı: 67 | Tarih: 19.09.2010
Ruşen Çakır
Siyaseti hem 'dava' hem 'meslek' olarak gördü
2092 Okunma
16 Yorum
Tayibet Erzen
Bekir Berat Özipek
Gericilik nedir?
2088 Okunma
Bünyamin Demir
Reşat Nuri Erol
Pembe tablo aldatmacası
1491 Okunma
9 Yorum
Ilker Ardic
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlar ve Sanat
1372 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Bu tabloya iyi bak Kenan Evren!
1338 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
İşte kutsal ittifak
1302 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Seçilmiş Padişahlık
1227 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Bir Bardak Yorgunluk Çayı
1194 Okunma
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
Muhalefete öneriler
1158 Okunma
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler