02 MART 2012
Türkiye Müslümanları Türkiye'de İslam için nasıl çalışıyor?.. İyi mi çalışıyor kötü mü çalışıyor... Yoğun mu çalışıyor gevşek mi çalışıyor? Yapılması gereken hizmet ve faaliyetler yapılıyor mu? Yapılıyorsa nasıl ve ne kadarı yapılabiliyor? Planlı ve programlı bir şekilde çalışılıyor mu?
Bu soruları mutlaka sormamız ve cevaplarını aramamız gerekmektedir.
Ülkemizde her yıl yekûn olarak milyarlarca dolar toplanıyor İslamî hizmet ve faaliyetler için, bu para yerli yerinde harcanıyor mu?
Müslümanlar elbirliğiyle mi çalışıyor; yoksa kopuk kopuk bölük pörçük mü çalışıyor?
Müslümanlar Kur'anın, Sünnetin emirlerine, Şeriatın hükümlerine, İslam ahlakına uygun şekilde çalışıyorlar mı?
Benim kanaatimce biz Türkiye Müslümanları, İslam için gerektiği gibi çalışmıyoruz.,
İslamî propaganda konusunda, Yahova Şahitlerinin kendi dinleri için çalıştıklarının, yaptıklarının binde birini bile yapmadığımız kanaatindeyim.
Mormonlar kadar da çalışamıyoruz.
Dinimiz hak ama bizim, o dine layık hizmet ve faaliyetler konusunda çok eksikliklerimiz ve gevşekliklerimiz var.
En büyük noksanımız üniter bir Ümmet yapısına sahip olmamaktır.
Başımızda, hepimizin biat ve itaat ettiği bir İmam-ı Kebir yok.
Lügat kitaplarında, Kur'an tefsirlerinde, hadîs mecmualarında Ümmet diye bir değer ve kurum yazılı ama realitede Ümmet yok. Biz Müslümanlar tek bir Ümmet olmaktan çıkmış, birbirinden kopuk cemaatlere, tarikatlara, sürülere, gruplara, hizip ve fırkalara ayrılmışız.
Dehşetli ve korkutucu bir tavaif-i müluk manzarası arz ediyoruz.
Sanki zamane Müslümanları, ittifak etmemek konusunda ittifak etmişler.
Müslümanların birleşmesi mümkün müdür? Teoride elbette mümkündür ama pratikte bu iş çok zordur.
İslamî cemaatler, tarikatlar, grup ve hizipler bugünkü kafa ile bir federasyon veya konfederasyon çatışı altında toplanamazlar.
Herkes ben diyor, Ümmet mânasında biz diyen yok denecek kadar az.
Mübarek Ramazan aylarında beş yıldızlı şaraplı günah fısk, fücur, mâsiyet mekanlarında papazlar, patrikler, monsenyörler, pastörler, zangoçlar, kıssisler, hahamlar, ehl-i Talmud ve ehl-i Teslis ile can ciğer neş'eli ve muhabbetli iftar ziyafetleri tertipleniyor ama on Müslüman cemaat reisi, tekke şeyhi, çeşitli meşreplere mensup kalburüstü Müslüman şahsiyet bir çay sohbetinde bir araya gelemiyor, hizmetler ve faaliyetler hakkında istişare etmiyor, karar almıyor.
Her cemaat kendi yayınevine, kendi gazetesine, kendi dergisine, kendi okullarına, kendi devletine sahip olmak istiyor.
Artık bir Meşihat makamı, onun teftiş heyeti, Meclis-i Meşayihi olmadığı için İslamî cemaatler, tarikatlar, gruplar, hizipler denetlenmiyor.
O hale düşmüşüz ki, öncelikle fakir Müslümanların, miskin Müslümanların hakkı olan zekatların büyük kısmı bile Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplanıyor ve sarf ediliyor.
Katoliklerin de çeşitli meşrepleri, tarikatları, kurumları var ama onlar bir ipe dizilmiş taneler gibi. Çünkü Katoliklikte Papalık var, üniter bir hiyerarşi var. Amazonya'daki bir misyoner bile Vatikanın denetimi altında, onun verdiği direktifler ile çalışıyor.
Bizim tesbihimizin ipleri kopmuş, taneleri çil yavrusu gibi dağılmış, saçılmış.
Biz şirazesi sökülmüş, sayfaları ayrılmış bir kitaba dönmüşüz.
Binlerce Mehdi, binlerce gavs, binlerce kutub...
Bazı Müslüman ruhbanlar uçuruldukça uçuruluyor.
Yahu İslamî hizmetler için toplanan bunca para nasıl harcanıyor diye sormak en büyük küstahlık.
Ümmet şuuru unutulmuş, hizip ve fırka asabiyetleri galeyan halinde.
Nie kadar bid'at cereyanı, fırkası, hizbi varsa Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığını yıkmak için seferber olmuş.
Müslüman kesimin içinde casus, ajan, provokatör, arivist, popülist, yönlendirici kaynıyor.
Müslümanlar, birbirinden kopuk binlerce gruba, hizbe, fırkaya ayrılmış, Protestanlaşmış.
Sekülarizm kanseri bünyeyi sarmış.
Namaz kılanların sayısı yüzde ona, belki o rakamın da altına düşmüş.
Bir kısım İslamcılar vur patlasın çal oynasın... Lüks umre seyahatleri... Lüks hayat... Yan gel de yat... On kekah... beş yıldızlı oteller bile beğenilmiyor, yedi yıldızlısı isteniyor... Lüks meskenler, lüks otolar...
Din iman, Şeriat elden gitmiş, onların umurunda mı?
Bir takım baronların (iyi saatte olsunlar) erbab haline getirilmesi.
Eskiden yeterli miktarda yoktu ama bugün hürriyet var, para ve maddî imkan var, meydan var, fırsat ve enerji var; lakin mutlaka yapılması gereken hizmet ve faaliyetler yapılmıyor.
Vaktiyle radikal mücahid iken sonradan rantçı ve müteahhit olan, voliyi vurup köşeyi dönen zevat-ı kiram pek duyarsız.
Yahu bugünkü ideolojik vesayet rejimi onların gözünde eskiden çok kötüydü, sonra nasıl iyi oluverdi anlamakta zorluk çekiyorum.
Yazının devamı için;
http://www.milligazete.com.tr/makale/muslumanlar-islam-icin-iyi-calisiyor-mu-231607.htm
Yorum:
İslam’ı Doğru Kavramalı
Türkiye Müslüman çoğunluğun yaşadığı yer olarak bilinmektedir. Ama ne yazık ki Müslüman olarak yaşadıklarını zannetmektedir. Ayrıca atalarından gördükleri kadarıyla Müslüman olarak yaşamaktadırlar. Müslümanlığın ne olduğunu dahi atalarından öğrendikleriyle yaşamakta ve uygulamaktadırlar. Bunu araştırmayı düşünmeden kabullenip yaşamaktadırlar. Müslümanlığı atasından öğrendiklerinin yanında araştıran ve ona göre yaşayan çok az insan olduğunu düşünüyorum.
Televizyonlarda İslam’ın bazı konuları üzerinde konuşulmaktadır. Burada halkımızı bilgilendirmek için çıkan kişilere ya fazla zaman verilmemekte ya da verilse dahi İslam da olmayan şeyleri savunanları iddia eden kişileri çıkarmaktadırlar. Bu konuları halkımızın okuyup öğrenme gibi bir dertleri de yoktur. Bu yüzden gereği gibi Kuran’a sahip çıkılmamakta ve sadece okumakla her şeyin bittiğini düşünmektedirler. Böyle olunca da Kuran da olmayan bir İslamiyet’i ve çelişkilerle dolu bir Müslümanlığı yaşamaktadırlar.
Kuran’a göre daha önceden de belirttiğim gibi Müslüman ve mümin kavramları ayrıdır. Günümüzde bu iki kavram dahi aynı kabul edilmektedir.
Acı olan bir şey daha var ki Müslüman olmayan Hıristiyan veya Yahudiler bile İslam’ı bizlerden çok daha iyi bildiklerini düşünüyorum. Çünkü onlar İslamiyet’i çok iyi araştıran, öğrenen kişilerdir. Atalarından öğrenmedikleri için peygamberimizin zamanındaki gibi anlamaktadırlar. Bizler ise İslamiyet’i bozmuşuz. Bunu düzeltmek için çalışmalıyız. Yeni içtihatlarla günümüzün sorunlarına çözümler aramalıyız.