İtiraz
Ben Robert College’da yatılı okurken, akşamları bir salonda oturup ders çalıştığımız etütlere okulun üniversite bölümünden “surveyanlar” gelirdi, bir tür “etüt ağabeyleri”, başımızda durur, dalga geçmemizi önlerlerdi.
Aralarında en ciddi ve en popüler olanı, öğrencilerin kendisine taktığı isimle “İbo”ydu.
Benim ders kitaplarının arasına saklayıp okuduğum romanları yakalamakta çok mahirdi.
Yıllar geçti, bu ülkenin en saygıdeğer bankacılarından biri oldu önce, sonra hayatını “eğitime” vakfetti.
Bizim tanıdığımız isimle “İbo”, Türkiye’nin tanıdığı isimle İbrahim Betil, geçen gün yazdığım “4+4+4” yazısı üzerine bir mail göndermiş bana, “keşke yazmasaydın” başlığıyla; mailde de araya “yazmaktan okumaya vakit bulabilirsen” diye ilk karşılaştığımızda intikamını alacağım hergelece bir cümle ekleyerek, bu yeni eğitim sisteminin aksaklıklarını anlatmış.
Okul hayatını bana zehir etmesine rağmen dünyanın en hoş insanlarından biri olan, dostluğuyla her zaman gurur duyduğum Betil’in dürüstlüğünü ve eğitim konusundaki büyük birikimini sanırım onu tanıyan herkes kabul eder, onun için onun söylediklerini ciddiye almak gerekir.
Kendi itirazlarını dile getirdikten sonra o itirazları daha kapsamlı anlatan bir de “link” vermiş.
Bunlar, o linkte okuduğum Sabancı Üniversitesi’nin sitesinde dile getirilen itirazlar:
“• Kesintili eğitim, özellikle kız çocukların okuldan alınabilmesinin önünü açacak, birçok kız çocuk ilk dört yıldan sonra okula gidemeyecek.
• Kaynaştırma eğitiminin uygulanmasını riske atacak, engeli bulunan öğrenciler ilk dört yıldan sonra açık öğretime yönlendirilebilecek.
• Çocuklar 10 yaşında mesleklere yönlendirilecek, erken yaşta yapılan bilinçsiz seçimlere ömür boyu mahkûm edilecek.
Yorum:
Kaliteli Karma Eğitim!!!
Dün bir öğretmen ardaşımla 4+4+4 sistemini enine boyuna tartıştık. Onunda bana ilk söyledikleri arasında çocukların açıköğretime yönlendiriliyor olması konusu vardı. Tabi İmam Hatip’leri de unutmadı. Kız çocuklarının okuldan uzaklaşma meselesinde ise pek hemfikir görünmüyordu. Eski cahiliye devrinin kapandığını düşünenler arasında…
Yalnız yeni eğitim sistemi bir tarafa, benim yazmak istediklerim karma eğitim ile ilgili. Çağdaş(!) dünyaya ayak uydurmayı becerebilen çocuklarımız, sosyal arkadaşlıkları daha ilköğretimin sonlarına doğru başlatıyor ve lise döneminde en hat safhasına çıkıyor. Bir liseli kız çocuğu(!), mini eteği, rujlu dudakları, rimel çekilmiş gözleri ve yüzüne sürdüğü allık-pudra-fondoten üçlüsüyle erkek arkadaşlarını hayli cezbediyor. Okul tuvaletlerinde bulunan ceninler, okulun arka bahçelerinde öpüşürken yakalanan gençler, eğitim sistemimimizin ne kadar çağdaş ve özgürlükçü olduğunu gösterir niteliktedir. Televizyonlarda gösterilen okul dizilerinin, öğrencilerin okul okurken sadece karşı cinsleriyle olan münasebetlerini hayal ettiriyor. O okullarda elbetteki ders yok, reel yaşam yok… Aklı fikri karşı cinsinde olan bir öğrenci hangi performansla ders çalışabilsin. Kız arkadaşının rimelli gözlerine bakmak varken kara tahtada yer alan 2x+5=3y-1 denklemini kim takar. Hayalinde kız arkadaşının fiziği dururken, fizikten vektörler konusu kimi ilgilendirir. Hele anatomi dersini sormayın gitsin.
Sonuç: Son derece çağdaş(!) bir gençlik. Bireysel insan ilişkileri son derece gelişmiş, ana felsefesi ‘’yakın insan ilişkileri’’ olan non-dindar gençlik. Okulun kapısında kravatını gevşetmiş ve sevgilisini bekleyen çocuklar! Uyuşturucu satanlarla ortaklık eden çağdaş öğrenciler! Öğretmenlerine ceket ilikleyen büyüklerinin aksine, onlara kafa tutup kankilik yapmakla uğraşan geleceğimiz!
Son olarak söylemek istediğim şey, insanlar yapmak istedikleri şey neyse onunla uğraşsınlar. Yani okula gidilecekse yapılması gereken tek şey ilim öğrenmek. Yetkililerin de zihninde sadece öğretmek-öğretebilmek olmalı. Çizgi düz olmalı. Kırmızı hatlar belirgin olmalı. Bu noktada karma eğitim sistemin zararı faydasından çok görünüyor. Ama yaşadığımız ülkede çağdaşlaşmaya olan merakımızdan olsa gerek, bilgiyi hunharca kurban ediyoruz. Çok zaman kaybediyoruz. Çok kan kaybediyoruz…
Saygılar…