Batı medyasının hariçten gazeli!
Bayılıyorum bu Avrupa ve ABD medyalarının Türkiye eleştirilerine.. Eğer gözden kaçmayacak kesin bir tablo varsa yorumların bir kısmını tutturuyorlar ama onda bile “kendi kafalarına, çıkarlarına göre” takılıyorlar.
Biraz karışık durumlarda ise traş kesmekten öteye gidemiyorlar.. Salla gitsin mantığı..
Örneğin “anayasa değişikliği ile ilgili referandum”da sonuç ne olursa, ne getireceğini bizler defalarca açıklarken ve “AB ülkelerinde böyle değildir, önemli-kritik kararlar alınırken en demokratik şekilde ‘parlamentonun üçte iki nitelikli çoğunluğuyla’ alınır. HSYK’nın yapısı da onlarda şöyledir, başında siyasi iktidar mensubu da bulunmaz” derken onlar başka telden çaldılar. Kendi ülkelerinde asla izin verilmeyecek, “yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak gelişmelere” AB’li siyasetçilerle birlikte destek verdiler. ABD de birçok konuda “görmüyor-duymuyor” gibi davrandı.
VARSA ÇÖZÜMÜN SÖYLE!
Önce bunları yapıyor, sonra da örneğin; bu nedenle yargıda ortaya çıkan sorunları, haksızlıkları, adaletsizlikleri eleştiriyor, raporlarına koyuyorlar. Son örnek The Economist’in “PKK terörüne karşı Türkiye’nin tutumunu eleştirdiği” yazısı. Hani “Erdoğan ve Gül bu kadar AB ve ABD görüşmesi yapıyor, BM’de ve her yerde konuşuyorlar.
Arap ülkelerindeki sorunlara çözüm aramaları iyi de önce kendi ülkelerinin terör sorununa, kendi can kayıplarına geniş platformlarda dikkat çekmeleri gerekir” deseler, haklı olurlar ama bunu hiç duymuyoruz.
The Economist “Başbakan Erdoğan’ın Arap ülkelerine yaptığı gezinin üzerine Obama ile görüşmeye güvenle dolu olarak gittiğini ama bunun uzun sürmediğini, aynı günlerde Ankara, Siirt ve Bitlis’te terör saldırıları olduğunu.. Haziran genel seçimlerinden bu yana 100’ü aşkın kişinin PKK saldırılarında öldüğünü, Hükümet’in Kuzey Irak’taki PKK kalelerine düzenlediği saldırıların da işe yaramadığını” yazmış. Sonra da “Türk ordusunun yakında Kuzey Irak’a girebileceği yolunda söylentiler olduğunu” bildirmiş. Eğer hükümet bu tutumunu değiştirmezse “yakında bir Kürt baharı ile karşılaşabilir”miş.
Erdoğan’ın “Arap sokaklarındaki popülaritesinin İsrail’e karşı sert eleştirileri nedeniyle olduğunu” da belirtmişler.
ARAP BAHARI NEDEN OLMUŞ?
Koskoca Economist dergisi yazarlarının “Arap Baharı” denen olayların neden çıktığını bilmediği veya bilmezden geldiği açıkça görülüyor. Bir tarafta “yıllarca dikta rejimleri altında ezilmiş halkların özgürlük arayışı”, öte yanda “Demokratik rejimli bir ülkede; siyasi partileri olan veya istediği partilerin içinde gönlünce yer alan, Anayasa’da belirlenmiş vatandaş haklarına sahip, hala da taleplerine çözüm aranan Kürt vatandaşlar”.. Ve “bu vatandaşları temsil ettiğini iddia eden” ama seçimde aldığı oyların bunu söylemediği bir parti.. Onunla birlikte hareket eden bir terör örgütü..
O örgütün saldırıları nedeniyle ölen on binlerce insan.. Kendi ülkelerinde olsaydı bu Batı medyası aynı aklı verecek miydi? Yoksa başka bir seçenek, çözüm önerisi mi arayacaklardı?
DEVLET ZİRVESİ BUNA CEVAP ARAMALI
Burada da “Arap baharı”nı filan hatırlatacaklarına; “Diğer ülkelere karşı aşırı sert tutum kötü sonuçlar verebilir, diplomasiden şaşmayın. Ama arkası kesilmeyen PKK terörü farklı, Türkiye’ye başka seçenek bırakmıyor” deseler anlayacağız değil mi?
Türkiye’de Türk vatandaşların da karşılaştığı dayanılmaz hatalar, haksızlıklar var ama kimse çözümü terörde aramıyor, insanlar her şeye, tüm sıkıntılarına rağmen sabırla sonucu bekliyor. Yapılan kanlı terör eylemlerine, alınan gencecik canlara ne Türkiye içinde ne de dışında hiçbir mazeret bulunamaz. Hükümet artık “Arap ülkelerinin çözümünden önce bu terörü bitirmeye ve uluslar arası platformda bunu gündemde tutmaya yoğunlaşmak” zorundadır. İran, sınırlarını PJAK’tan temizleyebiliyorsa Türkiye neden aynı başarıyı gösteremiyor, bu kez de “devlet zirvesi” bu sorunun cevabını aramak için toplansın. Batı’nın dalga geçtiği göstermelik operasyonlara hiç gerek yok zira!