Suriye Neyimiz Olur?
1115 Okunma, 3 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

 

 

Nusayri Esed yönetimini Hüsnü Mübarek'ten güçlü kılan nedir? Esed'in topunun-tüfeğinin Mübarek'inkinden fazla oluşu mu, arkasındaki Batı desteği mi, Ortadoğu yönetimlerinin yeşil ışığı mı, halkından gördüğü tasvip mi?..

İnsanın aklı almıyor. Bir halkın başına musallat olmuş bir avuç cani... İnancı farklı, hayata bakışı farklı... Halkıyla hemen hiçbir ortak yönü yok. Geçmişte halkına kan kusturmuş ve bugün de kusturmaya -hem de en hunharca şekilde- devam ediyor.

Bosna savaşı sırasında masum Boşnakların kanını akıtan Sırp canilerinden ne farkı var bunların? İkisinin yaptığı da katliam değil mi? İkisinin yaptığı da yaşlı demeden, kadın, çocuk demeden önlerine geleni kurşuna dizmek, kadın ve kızları hayvanca kirletmek değil mi? Sırp kasapları uluslararası mahkemelerde yargılanıp müebbet yerken bunları hâlâ Suriye halkının tepesinde boza pişirme mevkiinde tutan gücün adı nedir Allah aşkına?

Diyelim ki toplarına-tüfeklerine ya da İran gibi "dost"lara dayanarak bir süre daha yönetimde kalmayı başardılar; acaba Suriye halkının hafızasından o fotoğrafları silebilecekler mi? Buna güçleri yetecek mi? Nusayri Esed ve yandaşları o halkın içine çıkabilecek, insanların gözlerinin içine bakabilecek yüzü bulsa da insanlar hiçbir şey olmamış gibi davranacak mı? Baba Esed'in ektiği ve oğul Esed'in yeşerttiği nefreti toplumun ruhundan kazıyabileceklerini düşünüyorlar mı gerçekten?..

Libya'nın Kaddafi'si de, Suriye'nin Esed'i de, "halk için halka rağmen" iktidara çöreklenmiş olan diğerleri de eninde sonunda inşaallah gidecek. Hisseleri de bu dünyada nefret ve kinle anılmaktan, ahirette de "cezâen vifâkâ"dan (78/en-Nebe', 26) başkası olmayacak. Bunda şüphe yok.

Bu problemin daha derinlere uzanan bir boyutu var ki, şu aşamada bizim için en az görünür boyut kadar önemli: Ümmet'in bu iktidarlarla ilişkisi ile Ümmet'in "saltanat" tecrübesi arasında "örtüşme" mi, yoksa "farklılık" mı bulunduğu meselesi.

Birçok insanın örtülü veya açık bizimde dikkat çektiği bu noktada şunları söyleyebiliriz: Geçmişte yaşanan tecrübe ile günümüzde yaşananlar arasında temelli farklılıklar bulunduğu bir vakıa. En önemlisi, geçmişte yaşanana tecrübe hakkında genellemeciliğe düşme yanlışı. Geçmişte işbaşına gelmiş, Allah nazarında da Ümmet gözünde de yüksek mevkilere sahip adil ve müttaki sultanlar bulunduğunu söylemek dürüstlük gereğidir.

Öte yandan Haccâc gibi, el-Muhtâr es-Sekafî gibi zalim idarecileri bu Ümmet hiçbir zaman hayırla anmamış, Yezid gibi idarecileri ise lanet okunur mu, okunmaz mı tartışmasının konusu yapmıştır. Hemen yukarıda değindiğim adil-müttaki yöneticiler yelpazenin bir ucunu oluştururken, bu ikinciler de öbür ucunu oluşturur.

Arada bulunanlara gelince, İslam'ın şiarlarını muhafazaya, cihad gibi temel/külli mükellefiyetlere, namaza, ahkâm-ı ilahiyeyi infaza ve İslam şiarlarını muhafazaya devam ettikleri sürece -sahih hadislerle tavsiye buyurulduğu veçhile- bireysel fısk ve günahları sebebiyle onlara karşı isyan meşru görülmemiş, tavsiye edilmemiştir. Bir de onlar arasında bütün olarak halkı karşısına alan ve doğrudan doğruya kendi halkıyla savaşan idareci olmamıştır. Yukarıda ikinci grupta zikrettiklerim elbette bu  tesbitin dışındadır; onların durumuna zaten değinmiştim.

Günümüz despotlarının, bu zikrettiğim mükellefiyetleri yerine getirdiğini söylemenin imkânı yoktur. Hatta bunların hemen hiç birisinin "İslam itikadı üzere bulunmak" gibi  bir hassasiyet taşıdığını söylemek mümkün değildir.

Dolayısıyla bu noktada zihin karmaşası yaşamanın anlamı yoktur.

 

Yorum:

 

Suriye’den Ne Farkımız Var?

 

Tüm totaliter rejimlerde olduğu gibi Suriye’de de rejim bütün ceberrutluğuyla  halk kitlelerini bunaltmaya son hızıyla devam etmektedir. İnsanların özgürlük , hak ve adalet arzularını sesli bir şekilde talep etmeye başlamaları  , gücü elinde bulunduranlar için her zaman tehlikeli olmuş ve bu güçlerde bu haklı talepleri kendi bekalarına zarar verecek endişesi ve korkusuyla şiddetli şekilde bastırma yoluna gitmişlerdir. Bu hareketlenme dış destekli mi yoksa bağımsız bir halk hareketi mi onu zaman gösterecek lakin şahsi kanaatim BOP veya GOP çerçevesinde yapılan yeni düzenlemelerin bir parçası mahiyetindedir.

Ülkemizin durumu da zaten malum yaklaşık 10 yıldır iktidarda olan bir siyasi irade istikrar diye bir laf tutturup , yol ve kaldırımla insanlarımızı kandırarak ülkemizi bataklığa sürüklemiştir. Borçlanarak ve evindeki eşyaları satarak çoluk çocuğuna imkanlar sunan bir baba gibi sıfırı tüketen bir ekonomiye sahip ülkemizin , yargı problemlerinden bahsetmeye sanırım gerek bile yok, son yaşanan olaylar bir adım ileri dahi gidilmediğini göstermektedir . Halen farklı düşünce,kanaat ,inanç ve siyasal düşünceye varolma hakkı tanınmadığı, yönetimi eleştirmenin tehdit olarak algılandığı bir süreçteyiz. Bu durumda bile hala  gerçeklikten uzak tamamen romantik bir yaklaşımla çılgın projelerden , 2023 gibi tarihlerden bahsedilmektedir. Temel problemlerini çözememiş insanların haklarının teminat altına alınmadığı , ekonomik olarak kimsenin önünü göremediği bir ülkede hayallere bel bağlamış durumdayız.

Suriye’deki sıkıntılarla ülkemizdeki sıkıntılar arasında çok fazla fark yok sadece biz birkaç adım daha onların önündeyiz o kadar. En azından seçim yapıyoruz!

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
26.06.2011
16:42

Batının organize edip başa koyduğu diktatörler son zamanlarda düzelmeye başladılar. İslam düşmanlığını bıraktılar, halka zülüm yapmayı da terk ettiler. İhvan-ı Müsliminleri takip etmeyi terk ettiler. En önemlisi komşuları ile Türkiye ile iyi ilişkilere girdiler. İşte bundan rahatsız olan sermaye bunları huzursuz ederek yola getirmek istemektedir. Mısır akıllı davranarak başkanı uzaklaştırdı. Sermayenin hiç hoşuna gitmedi. Suriye'de ve Libya'da ise diktatörleri yerinde tutuyor, halka isyan ettiriyor, diktatörleri tekrar eski zulme zorluyor. İslamiyet'i temsil eden ihvanlar ise buna karışmıyor. Siyasetlerini takdir ediyoruz. Bugün komşuda, yarın bizde. Sıra bize gelmiş bulunuyor. Yapılacak iş nedir? 1- İslam ülkeleri Adil Düzeni kabul ederek bucak ve il sistemlerini getirecekler ve yerel yönetimlere karışmayacaklar. 2- Sonra İslam devletleri Adil Düzeni kabul ederek hakemlik sistemlerini getirerek ülkede adaleti, hakim kılacaklardır. 3- Adil Düzene göre ulusal ordular oluşturup hakem kararlarını uygulama görevini vereceklerdir. Bu inkılapları yapan diktatörlere da kaydı hayat şartı ile başkanlık verilecek, ondan sonra sıralama usulü ile askerlerden biri devlet başkanı yapılacaktır. 4- Bölge devletleri savunma paktı oluşturacaklardır. Birine yapılan saldırı tümüne yapılmış kabul edilecektir. Savunmanın olup olmadığına hakemler karar verecektir.

Tayibet Erzen
26.06.2011
17:53

Bu ülkenin köprülerden ve binalardan çok daha ivedi sorunları olduğu konusunda sizinle hemfikirim. Bana göre de 2023 çılgın projesi şovdan başka birşey değil.

Reşat Nuri Erol
27.06.2011
09:18

Müslüman ülkelerde Batı'nın organize edip yönetimlerin başına getirdiği diktatör yöneticiler son zamanlarda yaptıkları zulümleri azaltarak düzelmeye başladılar:

1) İslam düşmanlığını bıraktılar...

2) Halka zulüm yapmayı da terk ettiler, zalimliklerini törpülediler...

3) İhvan-ı Müslimin mensuplarını takip edip tutuklamayı ve hapsetmeyi terk etmeye başladılar...

4) Bunların hepsinden daha da önemlisi, Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya ve hep birlikte uygulamaya başladılar...

Küresel sömürü sermayesi bu davranışlardan hiç hoşlanmadı.

"Sen misin projeye aykırı hareket eden, sen misin bunları yapan!" diyerek harekete geçti...

Bu ülkelerdeki yönetimleri ve halkları huzusuz edip karşı karşıya getirerek yola getirmek getirmek için eyleme geçti...

Bu ülkelerde ve komşu ülkelerde var olan gizli-açık bütün kurum ve kuruluşlarını, bütün fitne ve fesat odaklarını harekete geçirdi...

Önce

Tunus

'ta olanlar oldu...

Sonra

Mısır

... Ama Mısır akıllı hareket ederek Başkanı yönetimden uzaklaştırdı; yapılan bu hamle ve İhvan-ı Müslimin'in itidalli siyaseti sömürü sermayesinin hiç hoşuna gitmedi...

Daha sonra

Libya

ve

Suriye

'de olaylar başladı... Libya ve Suriye'de diktatörler eskiye nazaran çok düzelmiş olsalar da, halk tam da böyle bir zamanda "isyan" ediyor veya ettiriliyor ve diktatörler yine başa dönüyor, mesela Suriye'de baba diktatör dönemindeki zulümlerin yapılmasına ortam hazırlanıyor ve "zulümler" yeniden kaldığı yerden yeniden başlıyor!!!

Bahreyn ve Yemen'de olanlar...

Tunus.. Liby

a..

Mısır..

Ve kapı komşumuz

Suriye...

Diğer çok önemli komşumuz

İran

ise Suriye'nin stratejik ortağı...

Peki...

Türkiye

bütün bu olanların, oyunların, hamlelerin, yapılanların neresinde?!.

-BOP ve

Türkiye...

-BOP Eş Başkanlığı ve

Türkiye...

-İslam ülkelerindeki gelişmeler ve

Türkiye...

-

Suriye

olayları,

"Yeni Osmanlı"

yorumları ve de

Türkiye...

Bütün bunlar "şer" gibi görünüyor...

Bütün bu gelişmeler "şer odakları" tarafından düzenleniyor...

Ve Allah nice şerleri "hayırlara" tebdil ediyor, insanları "çare ve çözüm" üretmeye yönlendiriyor...

İslam Alemi, İslam ülkeleri ve bütün beçeriyet mecburen ve de adım adım "ADİL DÜZEN"e doğru yöneliyor...





Sayı: 106 | Tarih: 26.06.2011
Mahir Kaynak
Bakış açısı
Yeni denge
1767 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Sıktı ama şu sağduyu çağrıları
Gerçek amaç sadece fesat
1304 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Gözünü sevdiğim milli irade
Duygusal Refleks
1272 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mehmet Şevket Eygi
'Biz Bu Yemini Etmeyiz!'
Değiştirerek Ederiz
1160 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Af tartışması daha fazla ertelenemez
Bir damla adalet, bin derde deva!
1143 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Açılım derken yeni Kürt sorunu!
Önlem Alınmalı
1125 Okunma
6 Yorum
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Suriye Neyimiz Olur?
Suriye'den Ne Farkımız Var?
1115 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler