20 HAZİRAN 2011
Yeni seçilen bazı sosyalist Kürt milletvekilleri "Biz bu yemini yapmayız, bu yemin bizim ideolojimize aykırı" demişler. İdeolojik inançlarını paylaşmamakla beraber onları tebrik ediyorum. Bravo, mertçe ve samimi hareket etmişler.
M. Kemal'in ölümünden sonra çıkartılmış Kemalist ideolojiye veya dine inanmayanlar, mensup olmayanlar böyle bir yemini yapamaz.
Müslümanlar hiç yapamaz.
Son doksan yıl boyunca hep aynı yemin metni olagelmiş değildir. İlk Meclis'te mebuslar (milletvekilleri) Halifeye ve Padişaha sadık kalacaklarına dair "Vallahi Billahi Tallahi" kelimeleriyle yemin etmişlerdi.
Bugünkü yemin darbecilerin yeminidir.
Bu yemin ilk fırsatta kaldırılmalı, yerine Türkiye kimliğine, kültürüne, tarihine uygun, halkın yüzde doksanının münasip bulacağı ortak bir metin getirilmelidir.
Cumhuriyetimiz ideolojik bir cumhuriyet olmaktan çıkartılmalı, fazilet esası üzerine oturan gerçek ve milli bir cumhuriyet haline getirilmelidir.
İslam dininin yeminlerle ilgili hükümleri ve kuralları vardır. Din ilimlerine vakıf olanlar bunları bilir.
Bendeniz Diyanet İşleri Başkanlığına bir dilekçe ile müracaat etsem ve "Bir Müslüman böyle bir yemini edebilir mi?" diye sorsam, cevap veremeyeceklerdir. Yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal.
Meclis'e giren bütün dindar milletvekilleri bu yemini yapageldiler ve şimdikiler de yapacaktır.
Samimi olarak yapamazlar.
O halde taqiyye yapıyorlar.
Taqiyye, fetvasız ve ruhsatsız yapılmaz.
Böyle bir fetva ve ruhsatı vermeye icazeti ve ehliyeti olan muttaqi bir müftüden fetva almışlar mıdır?
Dikkat buyurunuz icazetli, ehliyetli ve taqvalı bir müftü. Biz böyle bir yemin edemeyiz, bu bizim ideolojimize aykırıdır diyen Kürt milletvekillerini tekrar tebrik ediyorum. Müslümanları da düşünmeye, muhasebeye çağırıyorum.
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Değiştirerek Ederiz
Yukarıdaki yazıyı okuyunca milletvekili yemini nasıl diye bir araştırma yaptım ve neden yemin etmeyecekler, onlara göre hangi cümleler ters diye düşündüm ve bu metni buraya aldım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Burada yazılanları ilk okuduğum zaman bana uygunsuz bir yeri olmadığını düşündürdü. Sonra Süleyman hocaya milletvekili yeminini nasıl bulduğunu sorduğumda onun cevabı şu şekilde idi ve açıklaması gayet uygundu.
Yukarıdaki yemin cümlesinde “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağım” yerine “Türkiye devletinin ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma” diye olmalıdır. Çünkü inkılâbın kelime anlamı değişim yani devrim demektir. Eski olan bir şeyi bırakıp yenisiyle değiştirmektir. Atatürk ilke ve inkılâpları dediğimiz zaman biz Atatürk’ü tanrılaştırmış oluyoruz. Zaten şu anda bulunduğumuz konum Atatürk’ün yaşadığı zamandan çok farklıdır. Değişimler olmuştur. O zaman bu yemine bağlı kalmadıkları ortaya çıkmış oluyor. Bunun yerine “Türkiye devletinin ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma” diye yemin etmeyi çok mantıklı ve yerinde buluyorum.
Bağımsızların yemin etmeme meselesini de şöyle anladım ki onlar kendilerini bu devletin mensubu olarak görmüyorlar fakat bu devlette yaşıyorlar. Eğer bu devlette yaşıyorlarsa bu devletin kurallarına göre yaşamalıdırlar, o kurallara uymalıdırlar. Bu kuralları istemiyorlarsa da başka yere göç etmelidirler.
Ayrıca Amerika Birleşik devletlerinde herkes inandığı dinin kitabı üzerine el basarak yemin edip başlamaktadırlar. Bu durum da bana çok mantıklı geldi. İleride bu şekilde herkes inandığı dininin kitabının üzerine el basarak Türkiye cumhuriyetine uygun yemin edilmesi dileğiyle…