Sıktı ama şu sağduyu çağrıları
1304 Okunma, 3 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

25.06.2011

SON günlerde her köşeden bir sağduyu çağrısı yükseliyor.Herkes acayip ağırbaşlı, acayip temkinli, acayip yatıştırıcı, herkes acayip “ağır abi” vaziyetinde.
Sürekli akıl veriyorlar.
Hem de daha çok haksızlığa uğrayanlara veriyorlar akılları...
Mesela BDP’lilere diyorlar ki:
Hatip Dicle konusunda haklısınız. YSK yanlış yaptı. Ama siz yine de Meclis’e gelin. Ortalığı germeyin.
CHP yönetimi, bu türden “sağduyu” çağrılarının fazlaca etkisi altında...
Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın serbest bırakılmaması olayını pek mesele etmeyeceklermiş gibi bir hava veriyorlar.
Alttan alıyorlar, “Bakacağız” diyorlar, “Yapıcı olacağız” diyorlar, “İtirazın sonucunu bekleyeceğiz” diyorlar.
CHP’yi resmen “Aman BDP’liler gibi yapmış olmayalım” endişesi sarmış durumda.
İşte buraya yazıyorum:
CHP’liler bu şekilde alttan aldıkça...
Mehmet Haberal da, Mustafa Balbay da...
“Silivri Cezaevi Milletvekilleri” olarak kalmaya mahkum olur.
Peki ne yapsınlar?
Kırıp döksünler mi? Yakıp yıksınlar mı? İsyan mı etsinler? Tehdit mi etsinler? Şantaj mı yapsınlar?
Hayır, hayır...
Demokrasilerde “alttan almak” ile “kırıp dökmek” arasında bir yer vardır.
Kırıp dökmeden esaslı bir direniş sergilemek...
Yakıp yıkmadan itaatsizlik yapmak...
İsyan etmeden toplumun dikkatini çekecek stratejiler bulmak...
Gerekir.
Bizde ağlamayana meme vermezler.
Türkiye’de haksızlığı düzeltecek olan mekanizmaları harekete geçirmek için mutlaka sarsıcı çıkışlar yapmak gerekir.
Mesela ben BDP’li bağımsızların “Topluca Meclis’e girmeme” kararlarını saygıyla karşılıyorum.
Oturma eylemleri yapmalarını da...
Seslerini çıkarmalarını da...
Ama saygıyla karşılamadığım iki husus var:
BİR: Protestoları demokratik tepki çerçevesinin dışına taşırmak...
İKİ: Dağlara yaslanıp şiddet ve tehdit içeren açıklamalar yapmak...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Gerçek amaç sadece fesat

BDP'li milletvekilleri meclisi boykot edeceklermiş.

Buyursun etsinler.

Zamanında bu hukuk sistemi bozuk, bu hukuk sisteminin değişmesi lazım dendiğinde, parti kapatmak dahil anayasanın gerekli maddelerinin değişimi için yapılan oylamaya neden katılmadılar?

Buna sadece bir tek şey söylenir: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

BDP'liler kimseyi kandırmaya kalkmasınlar, kimseyi de saf sanmasınlar.

Onların amacı ne mecliste Kürtleri temsil etmek ne de demokrasi.

Onların amacı karışıklık çıkarmak, fesat çıkarmak ve baş fesatçıyı idare eden baş fesatçıların dediğini yapmak.

Yani sadece kendilerine söyleneni yapan, iradelerini başkalarına teslim etmiş bir grup milletvekili.

Hukuk varsa herkese var. Hukuk sistemi bozuk işliyorsa herkese bozuk işliyor. Hukuk sistemindeki bozukluktan sanki sadece kendileri darbe yiyormuş gibi konuşuyorlar. Burada asıl zulme uğrayan Silivri'de tutuklu bulunan milletvekilleri. Son derecede adaletsiz bir şekilde tahliye edilmediler. O zaman onlar da tehdit etsinler. Bak fena olur desinler. Dağa çıkarız desinler. İnsanları öldürürüz desinler.

Eğer samimiyseler sayın BDP'li milletvekilleri meclis oturumlarını boykot etme yerine milletvekilliğinden istifa etsinler. Oh ne ala değil mi? Milletvekilliğinin tüm imkanlarından faydalan, maaşını al, forsunu at, dokunulmazlık zırhı ile polislere tokat at, sokaklarda taş at. Ama seni seçenleri mecliste temsil etme. Senin yerine dağdaki dağda mı temsil etsin?

Ya da yine samimiyseler desinler ki gelin anayasayı değiştirelim. Hak ve hukukun işler olduğu bir anayasa için çalışalım, çabalayalım. Bu haksızlıklardan yıllarca birlikte zulüm gördük. Bu zulüm düzenini el birliği ile değiştirelim, en güzeli için birlikte çalışalım. Ama bunun yerine, bak fena olur, dediğimiz olmazsa dağdaki adam size saldırır diye tehditler savuruyorlar.

Bunun tek bir açıklaması vardır. Fikri olmayanın zikri olmaz, zikri olmayan tartışamaz, anlatamaz. Tartışamayan, anlatamayan kaba kuvvete sığınır. Karşısındakine saldırır. Fikirsiz adamı da her zaman başkası idare eder.

Allah hidayet versin demekten başka bir şey gelmiyor elden.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
26.06.2011
16:31

Balbay ve Haberal suçludur.Onların asılması bile suçları karşılamaz. Askerler onlara ne isterlerse yapabilirler. Balbay Akevler’i iftiralarla uğraştırmış ve bu görevi ile oralara gelmiş bir kişidir. Bana göre cehennemdeki yeri hazırdır. Hukuktaki yerine gelinirse, Yüksek seçim kurlu istediğini listeden çıkarabilir. Kişi de yargıya gider, devletten tazminat alarak mağduriyetini giderebilir. Yüksek Seçim Kurulunun kararları kesindir. Ne kendisi ne başkası değiştiremez. Listeye girdikten sonra onu listeden çıkaramaz. Seçildikten sonra da mazbata vermekten kaçınamaz. Sadece oy almamışsa vermeyebilir. YSK'nın seçileni denetleme yetkisi yoktur. Mazbatayı alan artık milletvekilidir. Onun yeniden muhakeme edilmesi ancak meclisin dokunulmazlığı kaldırması ile olur. Kanun bazı suçlarda cürmü meşhutlar için tutuklama kararı olmadan tutuklayabilir, sonra tutuklayamaz. Milletvekili seçilen kimsenin tahliyesi için mahkeme kararına gerek yoktur. Adalet bakanlığının resen tahliye etmesi gerekir. Dokunulmazlıkları kaldırılmadan mahkeme muhakemeye devam edemez. İçişleri Bakanlığı onu zorla duruşmaya getiremez. Devam edenin kararı geçersizdir. Kaza-i icra onu uygulayamaz. Uygularsa suçlu olur. Mahkeme kararı var diyemez. Çünkü mahkeme kararının olup olmadığına karar vermenin takdiri uygulayama bırakılmıştır. Hakinler karar verirken bağımsızdırlar. Ama kararları uygulayıp uygulamamada uygulayıcılar karar verirler. O halde Dicle dahil herkes mazbatasını alıp meclise giderler. Başlarlar, sonra meclis dokunulmazlığı kaldırır. Ancak bundan sonra yargı onun milletvekilliğini düşürebilir. 1960'lı yıllarda Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Recai Seçkin radyo konuşmalarını bölüştürmüş, partilere konuşma hakkı vermişti. Bölükbaşı konuşmaları ile Türkiye'yi sarstı. İhtilalı yapan Cemal Gürsel emir verdi, "tutun kolundan atın" diye. TRT Yüksek Seçim Kurulu başkanına diktatör Cemal Gürsel'in emrini dinleyip dinlememe konusunu sordu. Recai Seçkin de "Yüksek Seçim Kurulu kararları kesindir. Ne kendisi ne de başkası değiştiremez" dedi ve Bölükbaşı konuşmalarına devam etti. Evet, hiçbir yargı verdiği kararı değiştiremez. Hukukta belirtilmiş bir durum varsa ancak yeniden karar alabilir. Kesinleşmiş listeyi YSK değiştiremez. Kazananı listeden çıkaramaz. Ölüm veya istifa hallerinde ise listede sonra gelenlere vekilliği verir. Yargı karara vardığı andan sonra bu kararı kararı veren değiştiremez.

Reşat Nuri Erol
29.06.2011
09:45

Değerli Dostlar, Aziz Adil Düzen Çalışanları;

"Balbay ve Haberal suçludur. Onların asılması bile suçları karşılamaz. Askerler onlara ne isterlerse yapabilirler. Balbay Akevler’e iftiralarla uğraştırmış ve bu görevi ile oralara gelmiş bir kişidir. Bana göre cehennemdeki yeri hazırdır..."

Üstad'ın yorumunun bu bölümünden "çok yönlü" etkilendim, çok şeyler düşündüm...

45-50 yıldır neler neler yaşadık, nice zalimlerden ne zulümler gördük...

Şimdi de "dinsizlerin" hakkından "imansızlar" geliyor...

"Adil Düzen'e iman etmeyenler"...!!!

ALLAH BÜYÜK...

***

Ondan sonra yazdıklarından da farklı şekilde etkilendim...

Demek ki Üstad olmak işte böyle bir şey;

"önemli bir mesele"

olduğu zaman yine döktürüyor;

Üstadlık ve "İLMİN GÜCÜ" ile "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ/KUDRETİ" işte böyle bir şey

...

Bilgilerimi yokluyorum, yazılanları okuyorum, söylenenleri dinliyorum ama hepsini bir araya getirdiğimde,

"Üstad'ın bu "kısacık yorumu/değerlendirmesi kadar"

bile etmiyor...

Keşke "biz" veya "birileri" bu "bilgileri ve yorumları" etkili yetkililere ulaştırabilse ama basiretleri bağlananlara ulaşmak ne mümkün...!!!

Durum öyle görünüyor ve gösteriyor ki;

iş başa kaldı, çare ve çözüm ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARINDA...

***

Sadece içinde bulunduğumuz nimetin kadir kıymeti bilinsin diye hatırladım ve hatırlattım...

Selam, sevgi, salat, dua, dua, dua ile...

Reşad

Reşat Nuri Erol
29.06.2011
11:34

HÜRRİYET'TE SADECE MALUM "AHMET HAKAN" GİBİ BİR YAZAR DEĞİL,

İŞTE BÖYLE, ZAMAN ZAMAN KUR'AN'A/İSLAM'A/MÜSLÜMANLAR KÜFREDEN..

AMA KIRK YILDA BİR AŞAĞIDAKİ GİBİ YAZILAR YAZABİLEN YAZARLAR DA VAR...

DİKKATLERİNİZE...

***

Her fırsatta Kur'an-ı Kerim'e ve Müslümanlara saldıran Hürriyet yazarı Özdemir İnce;

"Kur'an, toplumcu, solcu, paylaşımcı ve antikapitalist bir metindir"

diyerek Kur'an ile ilgili bir yazı yazdı...

***

- Gördün mü o, dini yalan sayanı? / İşte odur yetimi itip kakan; / Yoksulu doyurmayı özendirmez o. / Vay haline o namaz kılanların / dua edenlerin ki, / Namazlarından/dualarından gaflet içinedir onlar! / Riyaya sapandır onlar, kamu hakkına / yardıma / zekâta / iyiliğe engel olurlar. (Mâûn, 17) - Ey iman sahipleri! Şu bir gerçektir ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu uydurmayollarla tıka basa yerler ve Allah’ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp daonları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula! (Tevbe, 54) (Her kim ki altını ve gümüşü biriktirir ve ihtiyacı olanlara pay etmez, onları korkunç bir azap beklemektedir.“Hahamlar” ve “rahipler” simgedir. “Her kim ki” iktidar sahiplerini, siyasetçileri de içermektedir.) - Gün olur, cehennem ateşinde onların üzerine lav dökülür de bunlarla onların alınları, böğürleri, sırtları dağlanır. “İşte egolarınız için yığdıklarınız. Hadi tadın biriktirmiş olduklarınızı.” (Tevbe, 55) - Sana sarp yokuşun ne olduğunu bildiren nedir? / Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o. / Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o, / Yakındaki bir yetimi, / Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu. (Beled,12-18) - Sana neyi infak edip vereceğini soruyorlar. De ki “İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler,yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. (Bakara, 215) (İnfak: Paylaşma, imkânlarından başkalarına pay çıkarma.) - Helal kazancınızın size ve bakmakta yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanı verin. (Bakara, 219) - Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarınızın temiz ve güzelinden infakedin. (Bakara, 267) - Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktaninfak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendisidir. (Bakara, 254) - Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. (Bakara, 274) - Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor? (Taha,71) - O ki, temizlenip arınsın diye malını verir. (Leyl, 18) - Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudretaracı olmasın. (Haşr, 7) - Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim. Ve yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. (Kasas, 5,6) * * * Ayetler, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran çevirisinden aktarılmıştır. Alıntısını yaptığım ayetlerin her biri içinkitaplar yazılabilir. Nitekim Prof. Dr. Öztürk, Mâûn Suresi için koskoca bir kitap yazmıştır. Şu kesin: Kuran, toplumcu, solcu, paylaşımcı ve antikapitalist bir metindir. Kuran, halk için inmiştir, ruhbanın aracılığına,yorumuna ihtiyaç yoktur! Eski bir televizyon kurucusu olarak yeni meslektaşlarıma bir sorum var: Bir hatun çıkıyor, erkeklerinçokeşliliğine ruhsat veriyor, hepiniz üzerine odaklanıyorsunuz. Tartış babam tartış. Bir kez olsun yukarıdaki ayetleri tartıştırmayı düşünmez misiniz?





Sayı: 106 | Tarih: 26.06.2011
Mahir Kaynak
Bakış açısı
Yeni denge
1767 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Sıktı ama şu sağduyu çağrıları
Gerçek amaç sadece fesat
1304 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Gözünü sevdiğim milli irade
Duygusal Refleks
1271 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mehmet Şevket Eygi
'Biz Bu Yemini Etmeyiz!'
Değiştirerek Ederiz
1159 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Af tartışması daha fazla ertelenemez
Bir damla adalet, bin derde deva!
1142 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Açılım derken yeni Kürt sorunu!
Önlem Alınmalı
1124 Okunma
6 Yorum
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Suriye Neyimiz Olur?
Suriye'den Ne Farkımız Var?
1114 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler