ALTERNATİF FAİZSİZ BANKA-SELEM VE KREDİLEŞME
Süleyman Karagülle
1993 1.Baskı
2526 Okunma
senetler

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SENETLER

 

MADDE 4

Kredileşme kuruluşu nakit, mal, taşınmaz ve emek karşılığı çıkaracağı senetleri mevduat olarak kabul eder ve bunları ortaklarına ikraz eder.

 

I. DEĞERLER

II. TAŞINIR DEĞERLER

III. ÜLKE TOPRAKLARININ BÖLÜŞÜLMESİ

IV. ÜCRET

V. ÜCRET FARKLARININ BELİRLENMESİ

VI. TOPRAK SENEDİ

VII. TOPRAK SENEDİNİN FONKSİYONU

VIII. DEMİR (MALZEME) SENEDİ

IX. DEMİR SENEDİNİN FONKSİYONU

X. BUĞDAY (MAL) SENEDİ

XI. BUĞDAY SENEDİNİN FONKSİYONU

XII. ALTIN (NAKİT) SENEDİ

XIII. ALTIN SENEDİNİN FONKSİYONU

XIV. SİTE SENETLERİ

XV. SİTE SENETLERİNİN FONKSİYONU

XVI. MAL SENETLERİ

XVII. MAL SENETLERİNİN FONKSİYONU

XVIII. İŞLETME SENETLERİ

XIX. İŞLETME SENETLERİNİN FONKSİYONU

XX. İSTİHKAK SENETLERİ

XXI. İSTİHKAK SENETLERİNİN FONKSİYONU

XXII. SENETLERLE KREDİLEŞME

XXIII. DÖRDÜNCÜ HİZMET: MEVDUAT

 

I. DEĞERLER

a. EKONOMİK DEĞERLERİN TESLİMİ MÜLKİYETİN DEVRİ DEĞİLDİR

Sosyal değerin yanında ekonomik değerler vardır. Ekonomik değerler özel mülkiyete konu olan değerlerdir. Özel mülkiyetin temel vasfı devredilebilir olmasıdır. Bu devir işlemleri doğrudan doğruya değerleri teslim etmekle birlikte mülkiyetin devredildiğini de gösteren akitlere ihtiyaç vardır. Bazen mal teslim edildiği halde mülkiyet devredilmemiş olabilir. Bazı durumlarda mülkiyet devredilmiş olduğu halde mal teslim edilmemiş olabilir. Mülkiyet devirleri akitlerle gerçekleşmektedir

b. TAŞINMAZLAR TAHLİYE İŞGAL İLE TESLİM EDİLİR

Değerlerin bir kısmı sabit olup yerlerini değiştirmek mümkün değildir. Malikler buraya gelip işgal ederler. Bunların devri, tahliye edip başkalarının işgal etmesine izin verilmesi şeklinde olur. Bir ülkenin toprakları böyledir. Millî hudutlar içine yabancılar malik sıfatı ile giremezler ve ülke topraklarını işgal edemezler. Bu topraklardan imtiyazlı olarak yararlanamazlar.

c. TOPRAĞA VATANDAŞLAR SAHİP OLABİLİRLER

Vatandaş olmak ülke topraklarına sahip olabilmek demektir. Toprağa sahip olmak için ayrıca onu ülkenin hukukuna göre temellük etmek gerekir. Bu temellük sistemi her ülkede ayrı olup rejimin cinsini belirlemektedir. Teoriler bunu çözmüş değildir. Batı hukuku ilk işgali mülkiyet için yeterli saymakta veya yöneticilerin toprakları halka istedikleri şekilde satıp temlik edebileceklerini kabul etmektedir. Sosyalist düzende ise toprağın özel mülkiyete intikali için çok ağır şartlar koymakta veya mülkiyeti hiç kabul etmemektedirler.

d. İŞGAL MÜLKİYETİ DEĞİL İNTİFA HAKKINI SAĞLAR

İslâm toprak mülkiyetini ihya ve imara bağlamıştır. Hali ve boş bir toprağa sahip olabilmek için onun verimliliğini artırarak kullanılır hale getirilmesi gerekir. Bunu ilk olarak kim başarırsa toprağa o kimse sahip olur. İlk işgal ise sadece işgal devam ettiği müddetçe, ondan yararlanma veya onu ihya etme anlamına gelip tahliye edildiğinde hiçbir hak kalmaz. Otobüse binen kişi boş bulduğu koltuğa oturur. Oturduğu müddetçe kimse kendisini yerinden kaldıramaz. Ancak yerinden kalktığında artık o mekan için hiç bir hak iddia edemez.

e. TÜRKİYE' DE RASYONEL TOPRAK HUKUKU YOKTUR

Türkiye'de ve İslâm ülkelerinde ise toprak hukuku bir takım geleneklerin kalıntılarından ibaret olup, hiçbir esasa ve sisteme dayanmamaktadır. Eskiden bir fermanla Batı hukuk düzeni içinde temlik edilen ovalar ve dağlar özel mülkiyet statüsü içinde korunmaktadır. Yeni özel mülkiyete intikal için ise hiçbir hukuk prosedürü düzenlenmiş görülmüyor, hatta düzenli olanlar da işlemiyor. Bu şartlar altında, bu ülkelerin toprakları verimsiz bir çöl haline dönüşüyor.

f. HUKUK İLMİN DENETİMİNDE GELİŞİYOR

Türkiye'de üniversiteler yabancı üniversitelerin birer uzantısı şeklinde kurulmuş olup asıl bütçelerini millî bütçeden almaktadırlar. Ancak hizmetlerini yabancıların vermiş oldukları cüzi yardımların karşılığı olarak o ülkelerin ilmi faaliyetlerine hizmet etmekle geçirmektedirler. Bürokratlar ise zaten ülkeye uygun bir kanun tasarısını hazırlayabilme gücünde değildirler. Yaptıkları şey Batıda hazırlanmış mevzuatı kötü bir şekilde avam dili ile tercüme etmekten ibarettir.

Değişik ülkelerden değişik görüşe sahip ve hukuk dilimize hakim olmayan kimselerin aktardıkları bu mevzuatı ne anlamak ne de uygulamak mümkündür. Mahkemelerin de on yıldan fazla bir zaman içinde davaları halledememiş olmaları bu sebeptendir.

g. TOPRAKLAR KOOPERATİF İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMELİDİR

Biz bunun çözümünü kooperatifleşmede buluyoruz. İnsanlar kendi topraklarını kooperatiflerin mülkiyetinde tescil ettirmelidirler. İktidarlar da zorlanarak, hazine yerlerinin bu kooperatiflerin mülkiyetine intikal etmesi sağlanmalıdır. Kooperatifler veya bankanın kurucusu olan tüzel kişiler özel toprak düzenini düzenleyip ortaklarına öylece temlik etmelidirler. Tapular tüzel kişilerde muhafaza edilmelidir. Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi 1967'de bu maksatla kurulmuş olup halen faaliyettedir. 2000' in üzerinde ortağı vardır. 70.000 altın değerinde malvarlığı vardır. Bu bankanın statüsünü işte bu kooperatif hazırlamaktadır.

h. TOPRAKLAR İLMİN VERİLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMELİDİR

Ülke mevzuatının çok karışık olması ve bir toprak mülkiyeti rejiminin bulunmaması, ortaçağdan kalan, hatta orta çağın da gerisinde yer alan toprak mülkiyeti sistemi ile imar ve ihyanın mümkün olmaması sebebiyle, böyle bir Kooperatifin kurulmasına zaruret hasıl olmuştur. Bankanın faaliyet gösterebilmesi için bu tür tüzel kişilere dayanması zaruridir. Bu sebeple banka buna benzer tüzel kişilere kurdurulmak istenmektedir.

Biz toprak mülkiyeti ile ilgili mütalaalarımızı beyan ederken mevcut mevzuatın belirsiz ifadeleri içinde değil, bizce makul çözümleri içinde kalacağız. Uygulamada birinci derecede kooperatifler içinde hareket edilmesi, ikinci derecede ise mevzuatın bu sisteme göre yorumlanarak uzlaştırılması, üçüncü derecede de mevzuatın buna göre değiştirilmesi göz önünde tutulacaktır.

i. ÖNERİLER ANAYASAMIZ PARALELİNDEDİR

Gelişmiş bulunan Batı anayasaları ile bir çatışmamız olmayacak, aksine önerilerimiz yeni anayasaların getirdiği hatta mecbur ettiği sistemler paralelinde olacaktır.

II. TAŞINIR DEĞERLER

a. TAŞINMAZ MÜLKİYETİ İHYAYA DAYANIR

Topraklar, o toprak üzerinde güvenliği tesis eden topluluklara aittir. Bu topraklarda mülkiyet, ancak o toprakları koruyan vatandaşlara devredilebilir. Bizim kabul ettiğimiz adil sistemde, fertlerin toprağa sahip olabilmeleri için onu ihya etmiş olmaları veya başkalarından devralmaları gerekir. Hatta kullanmadıkları toprakları başkalarına devretmek zorundadırlar. Yabancıların bu topraklar üzerinde mülk edinme hakları yoktur.

b. TAŞINIRLAR SERBESTÇE HERYERE GÖTÜRÜLEBİLİR

Taşınır değerler için durum tamamen bunun tersidir. Toprak sadece vatandaşların iktibasına konu olduğu halde, taşınır değerler bütün insanların iktibasına konu teşkil eder. Herkes sahip olduğu taşınır değeri yeryüzünde istediği kimseye, istediği değer ile devretmeye hak sahibidir. Çünkü yeryüzü bütün insanlara aittir. Değişik yerlerde değişik imkanlar vardır. Bu serbestliğin tanınmaması halinde diğer ülkelerin saldırma hakları doğar. Çünkü her varlık hayatını sürdürmek için kendisine hayat hakkı, tanımayan başka hayata son verme hakkına sahiptir. Bundan kurtulma, ancak karşılıklı hayat hakkı tanımakla mümkündür.

c. TAŞINIR MALLAR ELDE ETMEKLE MÜLK OLUR DOĞAR

Taşınır değerlere sahip olmak, toprağa sahip olmaktan farklı olarak onu ilk ele geçirene aittir. İslâm hukukunda buna ihraz denmektedir. Pınardan suyu kim doldurursa sahibi odur. Balığı kim avlarsa balık onundur. Sadece kaynakların sınırlı olması halinde bölüşme sistemi uygulanır. Bu da toprak mülkiyeti hakkından doğmaktadır. Yoksa taşınır değerlerde emek harcama şartı mülkiyet için konmamıştır. Bu sebepledir ki, fiyatların maliyetle oluşması hatalıdır.

d. TAŞINIR DAYANIKLI MALLAR ÇALIŞMAKLA İKTİSAB EDİLİR

Güvenlikle hiç emek harcamadan elde edilen topraklar ile ihrazla malik olunan taşınır değerler arasında başka değerler vardır. Meselâ bir araba bir yönüyle toprağa benzemekte, diğer yönüyle taşınır değer özelliği taşımaktadır. Bu değerlerin yanında, bu değerlere sahip olmak için fertlerin vermesi gereken bir şey daha vardır ki, o da çalışmadır.

e. ALIŞ VE SATIŞ DA ÇALIŞMADIR

Topluluklar birlikte sağladıkları güvenle ülke topraklarına ve orada bulunanlara topluca sahip olurlar. Sonra fertler verdikleri emek mukabilinde bu toplu değerlerden kendi paylarına düşecek miktarlara sahip olurlar. Bu çalışmalar da iki şekilde mütalaa edilir. Bunlardan biri yaptığı hukuki tasarruflardır. Belli mesuliyetleri ve rizikoları yüklenerek iktisapta bulunurlar. Diğeri de, bizzat fiziki gücü kullanarak eşyada değişiklik yapıp ona malik olurlar. Her ne olursa olsun, insanlar çalışmaları karşılığında bir takım haklara sahip olurlar.

f. EŞYA MAL, EMEK İSE ONU HAK EDEN KARŞILIKTIR

Bu izahımızdan anlaşılıyor ki, eşya satın alınacak bir mal ise, emeğimiz de onu satın alacak paradır. Yani biz topluca çalışıyor ve emeğimizi veriyoruz. Ona karşılık sonunda ortaya çıkan hasıladan verdiğimiz emek nispetinde payımızı alıyoruz. İşte para ve kredi dediğimiz şey bize bu bölüşmeyi sağlayan önemli faktördür.

g. ADİL DÜZEN EN AZ EMEĞE EN ÇOK KARŞILIK SAĞLAYAN DÜZENDİR

Adil bir bölüşmenin gerçekleştiği ülkede, hem azami üretim olur hem de üretilen değerler azami faydayı sağlayacak şekilde sağlanır. Bölüşmenin adil olmadığı düzende, bir taraftan insanlar arzularıyla çalışmazlar, diğer taraftan elde edilen hasıla da yararlı şekilde harcanmaz.

h. FAİZSİZ BANKA ADİL BÖLÜŞMEYİ SAĞLAR

Banka, para ve kredi meseleleriyle meşgul olur. Yani emekçiler arasında bölüşmenin gerçekleşmesini sağlar. Faizsiz bankanın diğer bankalardan farkı, bu bölüşmeyi adil bir şekilde yapması, yani emek veya riziko olmaksızın bir kim şeyi pay sahibi olmamasıdır.

i. ALTIN ULUSLARARASI SATINALMA GÜCÜNÜN TRANSFERİNE YARAR

Yeryüzünde uluslararası bir paranın olması zaruridir. Ancak bu sayede uluslararası mülkiyet devri mümkün olabilir. Bu paranın herhangi bir devlet tarafından teminat altına alınması millî devletler ilkesine aykırıdır. Teminat altına alan devlet, devletler üstü devlet olur ve millî hakimiyetler ortadan kalkar. Allah kainat içinde herşeyi düzenli yaratmış ve eksik bir şey bırakmamıştır. Bir devletin teminatı olmaksızın, uluslararası para hizmetini görsün diye altını yaratmıştır. Bu altının miktarını da bu işe yarayacak ve yetecek kadar varetmiştir. Altın daha az olsaydı uluslararası ticaret için yeterli para bulunmazdı; daha fazla olsaydı bu sefer de değeri düşük olacağı için para yine para hizmetini görmezdi. Şimdi ise altın uluslararası paradır ve bunun miktarı başka bir paraya ihtiyaç bırakmayacak kadar yeterlidir.

j. FAİZSİZ BANKA TOPRAK VE ALTIN SENETLERİN1 ÇIKARIR

Demek ki, değerlerin bir ucunda sadece vatandaşların sahip olduğu toprak vardır. Diğer ucunda ise bütün insanların sahip olabileceği altın bulunmaktadır. İnsanlar çalışıyorlar ve emeklerini ülkedeki ortak üretime veriyor, bunun karşılığında toprağa ve ürünlerine sahip oluyorlar. Yine insanlar çalışıyorlar, emeklerini insanlığa veriyorlar, karşılığında altın ve altının alacağı taşınır değerlere sahip oluyorlar. Faizsiz banka ile yapacağımız düzenlemeler bu iki değer arasında yer alacak ve sonunda her değer bu iki değere indirgenecektir. Banka bunları desteklediği hamiline yazılı senetler ile gerçekleştirecektir.

III. ÜLKE TOPRAKLARININ BÖLÜŞÜLMESİ

a. GELİŞME ÖZEL TOPRAK NİSPETİNİN ARTMASIDIR

Ülke toprakları, bütün ulusun ordusu ile savunması sonunda yurt haline gelen topraklardır. Ulus, ona kollektif olarak maliktir. Toprakların bir kısmı böyle kollektif mülkiyette kalmaktadır. Bir kısmı ise ihya edilerek özel mülkiyete intikal etmektedir. Böylece toprakları, özel topraklar ve topluluk (kamu) toprakları olmak üzere ayrılmış bulunmaktadır. Devlet ilk kurulduğu zaman tümü kamu topraklarıdır. Sonra ihyâ edilerek kamu toprakları özel topraklara intikal etmeye başlar. Hiç bir zaman bütün topraklar özel mülkiyete intikal edemez.

b. KAMU MÜLKİYETİ DEVLET İL, BUCAK VE AŞİRET MÜLKİYETİ OLARAK GÖRÜLÜR

Kamu toprakları devlet mülkiyetinde, il mülkiyetinde, bucak mülkiyetinde (köy veya belde), site mülkiyetinde olmak üzere derecelenir.

c. DEVLET TOPRAKLARI SAVUNMA VE BÖLGE TOPRAKLARINDAN OLUŞUR

Devlet mülkiyetinde olan toprakların bir kısmı ordunun emrine savunma hizmetlerinde kullanılmak üzere verilecektir. Bir kısmı da bölge merkezlerinin ve bölgelerarası yolların tesisinde devletin mülkiyetinde kalacaktır.

d. İL TOPRAKLARI ORMAN VE İLÇE TOPRAKLARINDAN İBARETTİR

Kalan kısım illerin mülkiyetine verilecektir. İller bu topraklardan bir kısmını il ormanlarına tahsis edeceklerdir. Orman koruma teşkilatını kurup onun emrine vereceklerdir. Diğer kısımlarda ise ilçe merkezleri ve bunlar arasındaki yolları tesis etmek için ayıracaktır. Kalan kısım bucakların mülkiyetine verilecektir.

e. BUCAKTOPRAKLARI MERA VE SİTE TOPRAKLARINDAN İBARETTİR

Bucaklar kendi mülkiyetlerinde olan toprakların bir kısmını meralara ayıracak ve buralarda meraları koruma teşkilatı kurulacaktır. Hayvan sürüleri buradaki çobanlara teslim edilecek ve belli vergi karşılığı otlatılacaktır. Kalan kısımdan köy merkezleri ve köylerarası yollar tesis edilecektir. Bunun dışında kalan kısımlarda siteler kurulacaktır.

f. İŞ VE MESKEN SİTELERİ OLACAKTIR

Sitelerde adalar ve arsalar parsellenerek mesken veya iş üniteleri oluşturulacaktır. Ortak park yerleri ve sokaklar için yerler ayrılacak ve altyapı vakıfları kurulacaktır. Ortak yerler bu altyapı vakıflarının emrine ve hizmetine verilecektir.

g. ÖZEL MÜLKİYET AŞİRET MÜLKİYETİ İÇİNDE GERÇEKLEŞECEKTİR

Bu arsalar üzerinde binalar yapılacak veya ziraat yerleri oluşturulacak ve bunlar özel mülkiyete intikal edecektir. Yani her özel mülkün bağlı bulunduğu bir sitesi, o sitenin bağlı bulunduğu bucağı, o bucağın bağlı bulunduğu ili ve o ilin bağlı bulunduğu devleti olacaktır.

h. MEVCUT MÜLKİ TAKSİMATIN YERİNE BANKA KENDİ TAKSİMATINI YAPAR

Şüphesiz her devletin buna benzer bir kuruluşu vardır ve bu kuruluş çeşitli özellikler arzeder. Ancak faizsiz banka kuruluşu bu bölüşmeyi kendi düzenine uygun şekilde tasarlar. Bazan iki ilçeyi bir ilçe gibi kabul ederek bir şube kurar.

Bazan bir ilçeyi iki veya daha fazla ilçe gibi düşünerek birden fazla şubeler açar. Türkiyemizde olduğu gibi bölge teşkilatı olmayan ülkelerde kendisi birkaç ili birleştirerek bir merkez şubesi kurar. Banka teşkilatlanırken rasyonel olmak zorundadır. İstanbul ile Hakkari'yi eşit vilayet kabul ederek aynı statüye sokamaz. Hakkari'ye ayrı, İstanbul'a ayrı statü de uygulayamaz. Bu hem standardizasyona aykırı olur, hem de hukukta eşitlik ilkesi bozulur. Bundan dolayıdır ki İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük vilayetler bölünerek, ayrı ayrı birden fazla vilayetler gibi kabul edilerek aynı banka statüsü uygulanacaktır.

i. BANKA ÖZEL MÜLKİYETE İNTİKAL EDEN TOPRAKLARIN NİSBETİNİ TESPİT EDER

Banka için önemli olan özel mülkiyet nispetinin tespitidir. Ülke topraklarının yüzde kaçı özel mülkiyete intikal etmiştir. İl topraklarının yüzde kaçı özel mülkiyete intikal etmiştir. Bucak topraklarının yüzde kaçı özel mülkiyete intikal etmiştir. Bunları ayrı ayrı bilmesi gerekir.

j. FAİZLİ SİSTEMDE PARA, FAİZ SENETLERİNDEN İBARETTİR

Banka para ve kredi işleri ile uğraşıyor idi. Para ve kredi bir tür fiyat ve ücret birimidir. O halde paranın tarifi fiyat ve ücretlerden doğmalıdır. Bugünkü merkez bankaları parayı aracıların meydana getirdiği değer artışı üzerine oturmuşlardır. Halbuki aracıların bu değer artışı izafi olup insanların zihninde istenildiği kadar artırılabilir. Emek ve malın artırılması ise gayedir; ama çok zordur. Bu sebepledir ki paranın fiyat veya ücreti esas alarak mal ve emek cinsinden tarifi yapılmadığı müddetçe belirsiz olur ve fonksiyonunu icra edemez. Bugün olduğu gibi ekonomik krizlere ve enflasyonlara sebep olur

k. FAİZSİZ BANKALAR FAİZLİ MEVDUAT KABUL EDEMEZ VE KREDİ VEREMEZ

Mevcut olan para sistemi içinde faizsiz bankayı tesis etmek mümkün değildir. Yeni bir para birimi tarif etmek de merkez bankalarının fonksiyonları ve yetkileri içinde olduğundan, yeni bir para birimi ortaya koymak da mümkün değildir. Bu durumda faizsiz bankayı tesis etmek isteyenler, banknotları mevduat olarak kabul etmeyeceklerdir. Kendi banknotlarını dahi kendi bankalarında değil, merkez bankalarının desteklediği millî bankalara yatıracaklardır. Böylece milli paranın dengesini bozmamış olurlar. Kendi sistemleri de bozulmamış olur.

l. TAHSİLAT VE TEDİYETLER İSE MİLLİ PARALARLA YAPILACAKTIR

Faizsiz bankalar altını veya fiyat ve ücret esasına göre tanzim edilmiş senetleri mevduat olarak kabul edeceklerdir ve kredi olarak bunları vereceklerdir. Altın ve senetler banknotlarla alınıp satılacağından millî ekonomideki para bütünlüğüne bir zarar vermeyeceklerdir. Belki mallar Türk lirası yerine kendi senetleri ile fiyatlandırılıp satılacak, ancak bunların senetleri Türk lirası ile alınıp satılacağından genel para dengesine zararları olmayacaktır.

IV. ÜCRET

a. RESMİ ÜCRET TOPRAK CİNSİNDEN BELİRLENİR

Toprağın bütün ulusça kollektif olarak sahip olunduğu, ancak emek vererek ihya edildikten sonra özel mülkiyete intikal edeceği daha önce belirtilmişti. İhyanın da kollektif olduğu aşikardır. Yani birlikte çalışacağız, toprakları verimli hale getireceğiz, üstünde binalar kuracağız, sonra verdiğimiz emek mukabilinde bu topraklara ve binalara sahip olacağız. Bunun anlamı, ücretlerimiz toprak cinsinden belirlenecek demektir.

b. VASAT ÜCRET ÜLKE TOPRAĞININ METRE KARESİYLE BELİRLENİR

Ülkenin bütün topraklarını ücret tespit ederken eşit kabul ediyoruz. Aralarındaki değer farklarını toprağın fiyatını tespit ederken hesaba katıyoruz. İnsanların ücretlerini çalışmaları karşılığı alabilecekleri toprakla belirliyoruz. Bu ücret bütün ülke içinde aynı kabul ediliyor. Kişiler arasındaki ücret farklarını ise ayrıca nispet ederek hesaplıyoruz. Biz ilk tanımımızda özel mülkiyete intikal etmemiş topraklardan 33 yaşında ilk ehliyetli birisinin bir saatlik çalışması karşılığı verilecek toprağı tespit ederek vasat ücreti belirliyoruz.

c. KAMU TOPRAKLARI VATANDAŞLARIN KALAN ÖMÜRLERİNDEKİ EMEKLER TOPLAMINA BÖLÜNÜRSE ÜCRET ORTAYA ÇIKAR

Özel mülkiyete intikal etmemiş toprakların tümü bugün yaşayan neslin hakkı olarak emek karşılığı satılığa arz edilir. Bundan sonra kimse doğmasa, şimdiki nesil ölünceye kadar çalışsa, bu ülkenin özel mülkiyete intikal etmemiş topraklarına sahip olsun diyoruz. O halde ücreti hesaplarken, önce özel mülkiyete intikal etmemiş topraklar tespit edilecek, sonra şimdi yaşayanların kalan ömürleri içinde çalışabilecekleri saat bulunacak, toprak miktarı saat miktarına bölününce, vasat bir emekçinin saatte ücret olarak iktisap edebileceği hâlî yani boş toprak miktarı bulunacaktır.

d. TOPLULUĞUN KALAN ÖMRÜ GEÇMİŞ ÖMRÜ KADARDIR

Şimdi ülkede bu anda yaşayan insanların kalan ömürlerini hesap etmek durumundayız. Bunun için şu kriterden yararlanıyoruz. Yaşlar muhtelif olduğuna göre topluluğun kalan ömrü, topluluğun geçmiş ömrüne eşittir. 0 halde şimdi yaşayanların yaşlarını toplarsak topluluğun kalan ömrünü bulmuş oluruz.

e. GEÇMİŞ ÖMÜR NÜFUSUN O YIL İÇİNDE ÖLENLERE BÖLÜMÜ İLE BULUNUR

Herkesin yaşlarını ayrı ayrı toplamak da zor olduğundan, ortalama ömür yaşı bulunur ve nüfus bununla çarpılarak geçmiş toplam yaş elde edilir. Böylece ortalama yaşama yaşını ve topluluğun nüfusunu bilirsek, kalan ömrü çok kolaylıkla hesaplayabiliriz.

f. ORTALAMA YAŞ TESPİT EDİLMELİDİR

Ortalama yaşın tespiti çok kolaydır. Yaşayan insanların sayısı bir yıl içinde ölenlere bölünürse, ortalama yaş bulunmuş olur. Böylece sadece topluluğun nüfusunu ve o yıl içinde ölenlerin sayısını istatistikle tespit etmek suretiyle, ücret için gerekli kalan ömür miktarı bulunmuş olur.

g. YILLIK ÇALIŞMA SAATİ 2000 DİR

İnsan günde 6 saat mesai yapmaktadır. Haftada 42 saat eder. 2 saat düşülerek 40 saat kabul edilir. Senede 52 hafta vardır. 2 hafta düşülerek 50 hafta kabul edilir. Hasılı yıl içinde 2000 saatlik bir mesai vasat mesaidir. İslâmî mesai sistemi böyledir. Bununla beraber diğer dinlerde ve düzenlerde de yine vasat mesai yıllık olarak 2000 saat kabul edilmiştir. Sadece günlük mesai saatleri uzatılmış, bunun yerine haftada bir veya iki gün tatil verilmiştir. Ücretin hesaplanmasında kalan ömrün 2000 ile çarpılmasıyla kalan mesai saatleri bulunmuş olur. Özel mülkiyete intikal etmemiş toprakların miktarı bu saatler miktarına bölününce bir vasat işçinin bir saat içinde ücret olarak alacağı miktar ortaya çıkar.

Ülkelerin nüfusları, toprakları ve ortalama ömürleri farklı olduğundan, her ülkede ücret olarak çıkacak toprak miktarı farklı olacaktır. Bu durumda böyle toprak cinsinden ücretin tespiti ülkeler için karakteristik bir değer verecektir.

Özel mülkiyete intikal etmiş toprakların nispeti de gittikçe değişeceği için ücret olarak verilecek toprağın miktarı da gittikçe azalacaktır. Yani ücret düşecektir. Diğer bir deyimle toprağın fiyatı yükselecektir. Bu da ülkenin gelişmişliğini gösterecektir. Fiyat gittikçe artacağından kamu mülkiyetindeki toprakların tamamı hiçbir zaman özel mülkiyete intikal edememiş olacaktır. Böylece dengeli bir ücret tarif edilmiş bulunmaktadır.

h. İL VE BUCAK TOPRAKLARINI ÜCRET CİNSİNDEN FİYATLAMADA NÜFUS YOĞUNLUĞU ESAS ALINACAKTIR

Şimdi bütün ülkede bir kabul edilen toprak cinsinden ücretlerin karşısında ücret cinsinden fiyatları tespit etmeye başladığımız zaman; illere, bucaklara ve sitelere göre farklılık arz edecektir. Nüfusu kalabalık olan yerlerde topraklar pahalı olacak, buna mukabil tenha yerlerin toprak fiyatları ücret cinsinden ucuz olacaktır. Bu da bugün hayatta mevcut olan duruma tamamıyla uymaktadır.

i. ÜLKE TOPRAK FİYATI ÜCRETİN TERSİDİR

Ülke topraklarının fiyatı hesaplanırken ücretin tersi alınacaktır. Yani birim saate düşen toprak yerine birim toprağa düşen toprak bulunacaktır. Ücret fiyat çarpımı 1'e (bire) eşit olacaktır.

j. İL VE BUCAKTA ÖZEL MÜLKİYETE İNTİKAL ETMEMİŞ TOPRAKLAR DÜŞÜNÜLECEKTİR

İldeki toprakların fiyatı, il halkının kalan ömrünün saatleri o ilde özel mülkiyete intikal etmemiş toprak miktarına bölünmek suretiyle tespit edilmiş olacaktır. Yani ülke topraklarının fiyatlarından farklı olacaktır. Çarpımları 1'e (bire)

eşit olmayabilir ve bu çarpım değer o ili karakterize eder. Bucak ve site toprak fiyatları da böyle kendi halkının kalan ömrü ve kendi topraklarının özel mülkiyete intikal etmemiş kısma bölümleri sonucu bulunur. Ücret ise her yerde aynıdır.

V. ÜCRET FARKLARININ BELİRLENMESİ

a. ÜRETİMDE ÜCRET SERBEST PAZARLIKLA OLUŞACAKTIR

İnsanlar çalışırken bilgi ve güçlerine göre farklı üretim yaparlar. Adil ücretin tesis edilebilmesi için bilgi ve gücün nazarı itibara alınması gerekir. Güç zahirde yaş ile iktisap edilir. İlim ise zahirde tahsil ile elde edilmiş kabul edilir. Hukukta zahir esas olup inceliklere inilmesi başka türlü adaletsizliklere sebep olacağından terkedilir veya ayrı faktörlerle değerlendirilir. Çalışanların üretiminde verecekleri emeğin tarifelendirilmesi elde ettikleri hasıla nispetinde ve yapacakları serbest pazarlıkla gerçekleşecektir. Çünkü sonunda elde edilen malın fiyatı arz ve talep dengesi ile serbest piyasada kendiliğinden belirlenecektir.

b. İNŞAATTA ÜCRETLER BELİRLENMİŞTİR

Halbuki yatırımda yapılan işin ölçülmüş olması mümkün olsa bile, elde edilen hasılanın fiyatını belirlemek mümkün değildir. Bu iki sebepten biri yapılan iş bir cüzdür, cüzün kül içindeki payı bilinemez. Serbest pazarlığa da konu edilemez. Çünkü burada alıcı ve satıcı tektir. İkincisi ise meydana getirilen taşınmaz mal tükenir cinsten olmadığı için arz ve talep kanunlarına tabi değildir. Dolayısıyla piyasa fiyatı serbest olarak oluşamaz.

c. BANKA İNŞAAT KREDİLERİNE BELİRLENMİŞ ÜCRETE GÖRE VERECEKTİR

Bu sebepledir ki, üretimde ücretler serbest arz ve talebe tabi tutulacak, ücretler anlaşmalarla belirlenecektir. Yatırımlarda ise ücretler tarifelendirilecek ve her çalışana bu tarifeye göre ücret verilecektir. Bunun banka için önemi, banka kredileri çalıştırdığı işçinin ücreti nispetinde tahakkuk ettirecektir. Bunun için çalışanların ücretlerini bilmiş olması ve kabul etmiş olması gerekir. Bu sebeple objektif bir ücret sistemine ihtiyaç vardır.

d. ALTI İLMİ DERECE KABUL EDİLMİŞTİR

Altı ilmi derece kabul edilmiştir. Başlangıç, temel, ilk, orta, yüksek ve üstün ilmi dereceler farklı ücretler alacaktır. Her ilmi derece için asgari yaş belirlenmiştir. Yedi başlangıcın, on temelin, on beş ilkin, yirmi ortanın, yirmi beş yükseğin, otuz üstünün asgari başlangıç yaşları olarak alınmıştır.

Her ilmi derece için bir tahsil devresi kabul edilmiştir. Temel üç, diğerleri beşer yıldır. Bunlar ilmi derecelerdir. Bilenlerin daha kısa zamanda tecrübe sahibi olacakları kabul edilerek, ilmi derecelerine göre her yıl farklı mesleki derece kazandıkları kabul edilmiştir.

e. HER İLMİ DERECE HER YIL AYRI MESLEKİ DERECE KAZANIR

Başlangıç ehliyetliler yılda beş (5), temel ehliyetliler altı (6), ilk ehliyetliler yedi (7), orta ehliyetlileri sekiz (8), yüksek ehliyetliler dokuz (9) ve üstün ehliyetliler yılda on (10) mesleki derece iktisap ederler.

f. YILLIK MESLEKİ DERECE ARTIŞI 5 İLE 10 ARASINDADIR

Bu mesleki derece iktisabı bir yaşa kadar devam eder. Daha sonra insanın yeni melekeler kazanamayacağı kabul edilerek durdurulur. Bu mesleki derece kazanma yaşı olarak bütün dereceler için aynı olup otuz üç (33) yıldır. Bu insanın nominal ömrü olan yüzün (100)   üçte biri (1/3) dir. İnsan ömrünün gelişme, olgunluk ve çökme olmak üzere üç devresi vardır. Eşit olarak üçe bölünmüş kabul edilir. Bu yaşlardan sonra geri hizmetlere alınmış olurlar.

g. HER MESLEKİ VE İLMİ DERECENİN BİR EMEKLİLİK YAŞI VARDIR

Geri hizmete alınma yaşı olarak başlangıç ehliyetinde olanlar için kırk (40), temel ehliyetli olanlar için kırk üç (43), ilk ehliyetli olanlar için kırk sekiz (48), orta ehliyetli olanlar için elli üç (53), yüksek ehliyetli olanlar için elli sekiz (58) ve üstün ehliyetli olanlar için altmış üç (63) hesaplanmış olur.

h. MESLEKİ DERECENİN ASGARİSİ 5, AZAMİSİ 500 VASATI 170 DERECEDİR

Asgari mesleki idarece beş (5), azami beş yüz (500) bulunur. Başlangıç ehliyetinin azami alacağı derece yüz yetmiş (170), üstün ehliyetlinin asgari derecesi de yüz yetmiş (170) dir. İlk ehliyetli otuz üç yaşındaki bir işçinin derecesi de yüz yetmiş (170)tir. Böylece mesleki derece olarak vasatisi yüz yetmiş (170) oluyor.

i. KABİLİYET FAKTÖRÜ İLE ÇARPILIR

Yukarıda ilim ve yaşa göre mesleki dereceler tespit edilmiş oluyor. Adil ücretin doğması için ayrıca kişinin kabiliyeti de dikkate alınmalıdır. Herkesin maharetine ve çalışkanlığına göre farklı bir ücret takdir edilmelidir. Bunun için de şu yollara başvurulur. Toplam yaş mesleki derecesi kadar kabiliyet mesleki derecesi kabul edilir ve bu derece toplamı mesleki kuruluşlara güçleri nispetinde dağıtılır. Mesleki kuruluşlar da bunları kendi takdir ve usulleri ile müntesiplerine tevzi ve tevcih ederler.

j. ÇARPAN EN ÇOK 2 OLUR

Bir kimse sahip olduğu yaş mesleki derecesinin bir (1); 1,l; l,2;.... ila 2'ye kadar bir çarpan ile çarpılarak mesleki derece elde etmiş oluyor. Böylece azami mesleki derecesi 500x2=1000 (bin) olacaktır.

k. AYRICA AĞIRLIK VE MESULİYET ÇARPANI 4’ DEN FAZLA OLAMAZ

Kişilerin mesleki dereceleri aynı olsa bile yaptıkları iş farklı olabilir. Ağır işler vardır, hafif işler vardır. Mesuliyetli işler vardır, mesuliyetsiz işler vardır. Dolayısıyla adil ücretin gerçekleşebilmesi için işyerlerine de bir puan verilmelidir. Bu puanın biri işin ağırlığı ile değişecektir, birden küçük de olabilir, dört sayıya kadar da büyüyebilir. Diğeri ise mesuliyetle ilgili olacak, bu da birden küçük olabilir ve dörde kadar büyüyebilir. Ancak her ikisinin çarpımı birden küçük olamaz ve dörtten büyük olamaz. Bu değer mesleki hizmetler arasında emek arz dengesini sağlamak için planlama tarafından ve kadrolarına göre tespit edilir.

l. KİŞİNİN ÜCRETİ KENDİSİ VE İŞYERİ DEĞERİNİN ÇARPIM1 KADARDIR

Bir kimsenin alacağı ücret, mesleki derecesi ile işyeri derecesinin çarpımı kadar olacaktır. Bu sistem bugünkü barem ve kadro sistemine benzemekte ise de çarpma esas alındığından işleyişi farklıdır.

VI. TOPRAK SENEDİ

a. TOPRAK SENEDİ SİTE KURUCULARINA KREDİ OLARAK VERİLİR

Banka merkezi toprak senedi çıkaracaktır. Bu toprak senetlerini merkez şubelere kredi olarak verecektir. Merkez şubeleri de bu senetleri şubelere kredi olarak verecektir. Şubeler site kurucularına kredi olarak bu senetleri vereceklerdir.

b. SİTE TOPRAKLARI BANKA VEYA TÜZEL KİŞİLİKLERE TESCİLLİDİR

Sitelerin kurulabilmesi için kurulacak yerlerin mülkiyeti önce bankanın ortağı tüzel kişilere veya bankanın kendisine intikal etmiş olması gerekir.

c. TAKDİR KOMİSYONUNU ŞUBE TEMSİLCİLERİ BELİRLER

Her şubede taşınmazları değerlendiren bir bilirkişi heyeti bulunur. Bunlar bankanın şube temsilcileri tarafından birer kişi olarak atanırlar. Taşınmazını bankanın emrine devretmek isteyenler şube başkanına başvururlar. Şube başkanı bilirkişi heyetinin listesini talip olana verecek, talip olan en az on bilirkişiye kendi taşınmazını toprak senedi cinsinden takdir ettirecektir.

d. TAKDİR TOPRAK SENEDİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜR

Takdir o bucağın toprağının fiyatı esas alınarak yapılacaktır. Şu kadar var ki bilirkişiler takdirlerini nakit üzerinden mahalli bilgilere dayanarak yaparlar. Toprak senedi karşılığını şube muhasibi hesaplar. Toprak senedinin Türk Lirası cinsinden değeri banka merkezince tespit edilerek haftalık olarak ilan edilir. Bu fiyat tek fiyat olup bütün banka şubeleri aynı fiyatla alır ve satarlar.

e. ÖDEMELER TOPRAK SENEDİ CİNSİNDEN YAPILIR

Toprak senedi cinsinden değeri tespit edilen toprağı, sahibi tüzel kişiye veya bankaya takrir ettiğinde karşılığında takdir edilen toprak senedini almış olur.

f. İNŞAAT GİRDİLERİ TOPRAK SENEDİYLE DEĞERLENDİRİLİR

Site plânı hazırlanır ve alt yapısı yapılmaya başlanır. Malzemesi toprak senediyle temin edilir. Çalışanlara da ücret olarak toprak senedi verilir ve tüm taşınmazlar toprak senediyle değerlendirilir.

g. BANKA TOPRAK SENEDİNE LİKİDİTE KAZANDIRIR

Bu senetler banka tarafından hesaplanacak rayiç değeriyle her zaman satın alınarak nakde çevrileceğinden, satıcılar ve çalışanlarca bedel olarak kabul olunacaktır. Esasen bankaya bu noktada ihtiyaç vardır ve bankanın fonksiyonu da budur.

h. TAŞINMAZLAR TOPRAK SENEDİYLE SATILIR

Tüzel kişi veya bankanın mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan edinmek isteyenler önce bankadan veya dışardan toprak senedini satın alacaklar, sonra onunla maliyet bedelini vererek taşınmaza sahip olacaklardır. Böylece toprak senedi taşınmazların alınıp satılması, yatırımların yapılması için gerekli para fonksiyonunu görecektir. TL ile alınıp satılacaklarından millî para dengesini de bozmayacaklardır.

VII. TOPRAK SENEDİNİN FONKSİYONU

a. TOPRAK ARTAN NÜFUSA GÖRE DEĞERLENMEKTEDİR

Yeryüzünde toprak sınırlıdır. Nüfus ise geometrik olarak artmaktadır. İnsanların geçimi de toprağa bağlıdır. Bundan dolayıdır ki toprağın rantı gittikçe artmaktadır. Toprak ve taşınmazlara sahip olanlar bu ranttan yararlanmaktadırlar. Ne var ki bu rant için sadece taşınmazın değerini yükseltir, yoksa günlük gelir getirmez. Bu nedenle taşınmazları elde tutmak zor olmaktadır. Tutanlar da onu yeteri kadar değerlendiremediklerinden hem kendileri zarar etmekte ve hem de milli ekonominin gelişmesini önlemektedirler.

b. İMAR ARTAN EMEKLERLE OLMAKTADIR

Diğer taraftan insanlar günlük geçimlerini temin ettik ten sonra çalışmak için zamanları kalmaktadır. Bu zamanları değerlendirerek kendilerine taşınmaz temin ederler. Bu taşınmazlar onların çalışma ve yaşamalarını kolaylaştırır. Bir de geçinebilmek için taşınmazlarını satar ve hayatlarını sürdürürler. Yani taşınmazlar birer sigorta mahiyetindedirler.

c. TOPRAK SENEDİ ORTAK MÜLKİYETİ FERDİLEŞTİRİR

Ne var ki taşınmazlar bölünemediklerinden ya toptan almak zorundadırlar veya özel ortaklıklar tesis etmek zorundadırlar. Satarken de ya toptan satmak ya da ortak edinmek durumundadırlar. Bu çözümlerin hiçbirisi istenen çözümler değildir. Ortaklık yönetimi zorlaştırır, toptan satış ise zarar ettirir. Toprak senedi bu mahzurları ortadan kaldırır.

d. TÜM ÜLKE TAŞINMAZLAR ÜZERİNDEKİ PAYI BELİRLER

Toprak senedi alanlar ülkenin bütün taşınmazlarından pay almış olurlar. Toprağın rantından özel toprakları gibi yararlanırlar. Böylece kendi özel mülkleri imiş gibi bir avantaja sahip olurlar. Diğer taraftan bu senetleri istedikleri zaman kendilerine daha uygun taşınmazlara hemen çevirebilirler. Zira banka elinde bulunan taşınmazları maliyet değeriyle toprak senedi talep edenlere satmak zorundadır. İstedikleri zaman da bu yerleri hemen iade ederek toprak senedine çevirebilirler.

e. TOPRAK SENEDİ TAŞINMAZA LİKİDİTE KAZANDIRIR

Toprak senedinin taşınmazdan daha kârlı tarafı, toprak senedini banka daima satın aldığından likiditeye sahip olmasıdır. Taşınmazını satmak isteyen müşterisini zor bulacaktır. Halbuki toprak senedinin müşterisi hazırdır. Taşınmazlar toptan alınıp satılırlar. Halbuki toprak senedi istenilen kadar küçük parçalara bölünebilir, dolayısıyla imkân ve ihtiyaç kadar senedi alıp satmak mümkündür.

f. TOPRAK SENEDİ TAŞINMAZ TEMİNATI KREDİ OLARAK DA VERİLEBİLİR

Mülkiyetini bankaya devreden mülk sahipleri aldıkları toprak senedini bankaya ipotek ederek kendi evlerinde veya başka bir evde kirasız oturabilirler. Böylece bir taraftan taşınmaza likidite kazandırmış, diğer taraftan mülkiyetlerini koruma imkanını da bulmuş olurlar. Burada evi olan başka yerde kirasız oturabilme imkanına kavuşur.

VIII. DEMİR (MALZEME) SENEDİ

a. İNŞAAT MALZEMESİ TOPRAK SENEDİ İLE ALINIP SATILAMAZ

Toprak mülkiyetinin yalnız vatandaşlara ait olduğu, ya bancıların başka devletin ülkesi içinde savunmaya katılmadıklarından dolayı toprak edinemeyeceği daha önce açıklanmıştı. Toprağa sahip olamayan yabancılar, üzerinde inşa olunan yapılara da sahip olamayacaklardır. Bunun yanında inşaat malzemesinin harcandığı yer yapılar olmakla beraber, taşınabilir olması ve bazı malzemelerin bazı ülkelerde bulunmaması nedeniyle bunların toprak senedine yabancılar sahip olamayacaklarına göre onu satın alabilme gücüne sahip olmamış olurlar. Başka bir ifade ile toprak senedinin fiyatı ülke içindeki arz ve talebe göre oluşacaktır. Halbuki malzemelerin fiyatı ise bütün dünya ülkeleri arasında müştereken oluşacaktır. Çünkü biri ithal ve ihraç ediliyor, diğeri edilemiyor. Bunların aynı senetle alınıp satılmaları dengeyi bozar ve mahzurlu olur.

b. ALTIN VE GÜMÜŞ DE İNŞAAT MALZEMESİNİ ALIP SATAMAZ

Diğer taraftan savaş ve benzeri kriz zamanlarında inşaat malzemesi ucuz, günlük harcama malları pahalı olacaktır. Refah zamanlarında ise halk yatırıma girişeceği için inşaat malzemesi pahalı, günlük harcama maddeleri ucuz olacaktır. Çünkü üretim için fazla zaman ayrılabilmiştir. Bu nedenledir ki, günlük harcama maddesini alıp satan gümüş veya altının inşaat malzemesi içinde kullanılması dengesizliğe sebep olur. Bir taraftan pahalılık, öbür taraftan ucuzluk o paranın fiyatları belirlemedeki rolünü aksatır.

c. İNŞAAT YATIRIMI REFAHI DÜŞÜRÜR

Bunu bir misalle izah edelim: Bir kasabaya dışarıdan bir sermaye gelse ve orada yatırım yapılarak harcansa, bölge halkının gelirleri iki üç misline çıkar. Kâr ettiklerini zannederler. Günlük harcamalarını yapmak için tarlalarını ekmeye ihtiyaçları olmadığını sanırlar. Bu kasabaya dışarıdan yiyecek gelmediğini farz edelim, ki savaş zamanlarında ülkeler için durum böyledir, bu kasaba halkı açlıkla karşı karşıya kalacaktır. Belki bir yıl çalıştığını bir günlük yiyeceğe vermeye razı olacak duruma düşecektir. 0 halde refah zannedilen yatırım onlar için sefalet olacaktır.

d. İNŞAAT MALZEMESİ AYRI SENETLE ALINIP SATILMALIDIR

Bu anlattıklarımız bizi yeni bir senede götürmektedir. Bu da inşaat malzemelerinin alınıp satıldığı bir senet olacaktır. İnşaat malzemesi için bu senet nakit yerine geçecektir. Toprak senedinde olduğu gibi bu senetler de Türk lirası ile alınıp satılacaklarından millî paranın dengesi üzerine herhangi bir kötü tesiri olmayacaktır. Aksine fiyat anarşisini önleyeceği ve ücretlere belli bir statü getireceği için Türk lirasının değerini korumaya hizmet edecektir. Belki enflasyonu önleyemeyecek ama enflasyonun gidişi önceden hesaplanacaktır. Dolayısıyla zararlarından korunacak, fiyat ve ücret anarşisinin önüne geçilecektir.

e. SENET BİR İNŞAAT MALZEMESİYLE TANIMLANMALIDIR

Çıkarılacak malzeme senedinin karşılığı kesin olarak tanımlanmalıdır. Senet bu malı her zaman alma gücüne sahip olmalıdır. Böylece bir mal için tarif edilmiş bu senet diğer inşaat malzemelerini serbest arz ve talep esasına göre fiyatlandırmalı ve satın alma gücüne sahip olmalıdır. Bu mal inşaatta en çok kullanılan ve değeri en fazla olan bir mal olmalıdır.

f. BU DEMİR OLARAK SEÇİLMELİDİR

Demir, inşaatta en çok kullanılan, en pahalı olan, parçalanmayı kabul edebilen, uzun zamanda dayanabilen ve elementler içinde özel yeri olan bir maddedir. Bu madde senedi inşaat malzemesinin alınıp satılması için nakit olarak kullanılmalıdır. Birim miktarı olarak da atomunun gerçek ağırlığının tonlu katlarından biri seçilmelidir. Demir birim olmalıdır. Akevler Kooperatifinde başlangıçta bir birim tarif edilmemiş, sadece enflasyon nispetinde bir değer arttırma suretiyle hesaplar yapılmıştır. Hesaplamaların zorluğu göz önüne getirilerek sonraları 10 kilo demir ve bir torba çimento birim alınarak, Türk lirasının yanında demir-çimento üzerinden hesaplar yapılmıştır. Bu o kadar kolaylıklar sağlamıştır ki, gerisin geri dönülerek eski (geçmiş) on (14) yıl için de demir-çimentonun değerleri hesaplanmıştır. Son yıllarda ki süratli para değer değişmesi ve taşınmazlardaki değer kaybının etkisiyle bu demir-çimento ihtiyaçlara cevap vermemiş ve yeni bir birimin daha tarifi yapılmıştır. Bu da 15 kilo demire tekabül etmektedir. Birincisine Hisse Demir-Çimento, ikincisine de Karz Demir-Çimento denilmiştir.

g. MERKEZ DEMİR AMBARINDA SENETLE FİYAT DEĞİŞMEDEN DEMİR ALINIP SATILMALIDIR

Demirin değişik yerlerdeki fiyatı değişik olacağından, her yerde demir aynı senetle verilemeyecektir. Buraya demir getiren kimse, teslim ettiği demirin biraz eksiği demir senedi alacaktır. Buradaki eksiklik bu demir ambarının yükleme boşaltma ve diğer masraflarına karşılık olacaktır. Bu eksik miktar 1/40' tan az ve 1/10' dan fazla olmamalıdır. Bu suretle piyasaya sürülen demir senetleri ile inşaat malzemesi alınıp satılacaktır.

h. DEMİR SENETLERİ İNŞAAT MALZEMESİ SATAN TÜCCARLARA KREDİ OLARAK VERİLİR

İsteyenler dışarıdan temin ettikleri demir senedini ambara getirip karşılığında üzerinde yazılan miktarı eksiksiz alabileceklerdir. Böylece merkez ambarı dengeleme deposu hizmetini görecektir. Merkez ambarında demirin seviyesini dengede tutabilmek için demir senedinin Türk lirası cinsinden değeri uygun şekilde değiştirilecektir. Bu demir senetleri dışarıda demir ticareti yapanlara kredi olarak verilecek, onlar da bununla istedikleri fiyatla demir veya diğer inşaat malzemesini alıp satacaklardır.

IX. DEMİR SENEDİNİN FONKSİYONU

a. MERKEZ DEMİR AMBARI VAKIF OLACAKTIR

Merkez ambarında demir, demir senediyle satın alınacak ve yine demir senedi getirene üzerinde yazılı demir miktarı bu senet karşılığı verilecektir. Demir satın alınırken üzerinde yazılandan daha fazla demir alınacak, bu demir senedinin kârı alınacaktır. Bu fazlalık belirli olup işleten değiştiremeyecektir. Bu merkez ambarı bir vakıf olacaktır.

b. DEMİR SENEDİNİN RAYİÇ FİYATI MERKEZ AMBAR STOKUNA GÖRE AYARLANACAKTIR

Demir senetleri TL ile alınıp satılacaktır. Fiyatı öyle ayarlanacaktır ki, merkez ambarındaki miktarı daima vasat civarında kalsın. Ambarda demir çoğalmaya başlayınca, demir senetlerinin fiyatı düşürülmeli, aksine demir azaldığı zaman senetlerin fiyatları yükseltilmelidir. Senetlerin alınıp satılması banka veznelerinde yapılacak ve hangi fiyatla satılıyorsa o fiyatla satın alınacaktır. Yani parada olduğu gibi alış ve satış bir kâr veya zarar doğurmayacaktır. Senede likidite temin eden budur.

c. MERKEZ AMBARINDAKİ SENEDİN TEMİNATI MESKENLERDİR

Diğer önemli husus, merkez ambarına girmeyen demir olarak karşılığı bulunmayan senet, merkez ambarı tarafından piyasaya ihraç edilemeyecektir. Böylece stok edilen mala karşı senet çıkarılmış olacağından, enflasyonist tesir olmayacaktır. Bununla beraber mübadele ve kredi aracı olarak fonksiyonunu tam yerine getirecektir. Bugünkü para karşılığı para olan, dolayısıyla hayali olarak üretilebilen bono senetleri gibi senetlere ihtiyaç azalacaktır.

Senetlerin karşılıksız olarak çıkmamasını kontrol edebilmek için merkez ambarına belli miktarda senet kredi olarak verilir ve yapılan kontrolde demir ve senet miktarları

toplamının eşit olduğu tespit edilir. Yani ambarda ya senet mevcut olmalı veya onun karşılığında demir bulunmalıdır. Şayet suistimal edilir ve karşılıksız demir senedi piyasaya sürülürse, bu senedin taşınmaz teminatı olmalıdır. Bu teminat orada çalışanlar tarafından gösterilmeli ve bu bir mesken olmalıdır. Kendi evinde oturan veya kiraya veren kimse bu ambara evini ipotek etmekle ambarın kârına katılmış olur. Böylece riziko karşılığı kazanç temin etmiş olur. Her hangi bir sebeple bu taşınmazında senedin karşılığını temin edememesi halinde, çalışanların dayanışma ortaklıklarına başvurulacaktır. Yani merkez ambarında çalışanlar mesken olarak bir taşınmazı ipotek göstermek ve kendilerinin de bir dayanışma ortaklığına girmiş olmaları gerekir.

d. MERKEZ AMBARDA BÜTÜN ARZ VE TALEP KARŞILANACAKTIR

Merkez ambarı diğer ambarlardan farklı olarak demir getiren herkesin demirini senet mukabili almak ve demiri isteyen herkese senet mukabili satmak zorundadır. Yani bütün arz ve talebi karşılamalıdır. Demir senedinin fiyatı bunu temin edecektir. Merkez ambar bir denge deposu halinde çalışacaktır.

e. MALZEME TÜCCARLARI DA MESKENLERİ KREDİ GÖSTERECEKLERDİR

Demir ticareti yapmak isteyenlere banka tarafından demir senedi kredi olarak verilecektir. Tacirin bu senedi kredi olarak alabilmesi için mesken yapılarını ipotek etmesi gerekecektir. Bunun anlamı şudur ki: Ne kadar mesken varsa ancak o kadar demir senedi ihraç edilmiş olacaktır. Bu demir senedinin miktarını sınırlayan bir faktör olacaktır. Ayrıca bu senedin aynî teminatı da sağlanmış olacaktır. Demir senetleri yalnız demir ticareti yapanlara değil, her türlü inşaat malzemesini alıp satanlara kredi olarak verilecek ve bunlar mağazalarındaki malzemeleri TL ile değil, bu senetle alıp satacaklardır. Sonuç olarak tüm malzemelerin karşılığı olan para mesken yapılarla teminat altına alınmış demir senedi olacaktır.

f DEMİR SENEDİ NAKİTLE ALINIP SATILACAKTIR

Demir senedi TL ile alınıp satılacağından, bu senedin TL' nın satın alma fonksiyonu üzerinde hiçbir tesiri olmayacaktır. Sadece mağazalarda hareket edeceğine borsalarda hareket edecektir. Bundan sağlanan fayda, malzeme fiyatlarının birleştirilerek toptan fiyatını ortaya çıkmasını sağlamak ve arz-talep dengesini istenen düzeyde tutmaktır.

g. DEMİR SENETLERİ DEPOLA.RI OLANLARA VERİLECEKTİR

Demir senedini kredi olarak alabilmek için ikinci şart da, demiri depo edecek mağazayı temin etmektir. Yüklenmesi ve boşaltılması mümkün değişik malzemelerin konması için değişik yerler ve bu malzemelerin korozyona (paslanmaya) uğramaması için tedbirler alınmış bir yere sahip olmak gerekir. Kredi limitini bu yerin kapasitesi tayin eder.

h. DEMİR SENETLERİ KREDİSİ DAYANIŞMA ORTAKLIĞINI GEREKTİRİR

Demir senedini kredi olarak alabilmek için bir dayanışma ortaklığına girmiş olmak şarttır. Bu dayanışma ortaklığını inşaat malzemesini alıp satan tüccarlar oluşturur. Herhangi bir ödeme imkânsız hale geldiğinde önce aynî teminata başvurulur. Bu teminat borcu karşılamazsa, o zaman dayanışma ortaklığına gidilir ve bu ortaklığın ortakları eşit olarak bölüşerek borcu kapatırlar.

i. MALZEME FİYATLARI SERBESTTİR

İnşaat malzemesi mağazalarında alış-veriş demir senediyle yapılır. Fiyatlar bu senet cinsinden serbest olarak pazarlıkla belirlenir. Üzerinde yazılı bulunan miktar sadece merkez ambarı için olup diğer mağazalarda birim olma özelliğinden başka bir mana ifade etmez.

j. BANKA DEMİR SENETLERİNE LİKİDİTE KAZANDIRIR

Demir senedini kredi olarak almış ve ticaret yapan mağazalar genel hizmetlerini bağlı bulundukları tüzel kişilere yaptıracaklardır. Tüzel kişiler de bu ticaretten paylarını alacaklardır. Genel olarak mağazalar da bu tüzel kişilerin tescilinde bir ortaklık şeklinde inşa edilmiş olacaktır. Yine bunların da kira payları vardır. Bu genel hizmet ve kira paylarının tespiti cirodan bir pay olmak üzere yapılacaktır. Bu faizli sistemin de serbest olduğu ülkelerde uygulanacaktır. Faizin yasak olduğu ülkelerde ise bu paylar, ciro üzerinden değil döner sermaye üzerinden alınmış olacaktır. Banka bu demir senetlerini TL ile kârsız alıp satacağından bu senetlere likidite kazandıracaktır. Bankanın asıl fonksiyonu budur.

X. BUĞDAY (MAL) SENEDİ

a. TOPRAK SENEDİ TAŞINMAZ MÜLKİYETİ DÜZENLER

Uluslar toprak üzerinde güvenlik tesis ederek ona kollektif olarak sahip oluyorlar, vatandaşlar da çalışarak alt yapısını oluşturup yurdu ihya ediyorlar ve buna karşılık toprak parçalarına şahsen malik oluyorlar. Çalışanların ücretleri toprak senediyle veriliyor ve bununla daha sonra imar edilmiş yerleri alıyorlar.

b. DEMİR SENEDİ İNŞAAT MALZEMESİ MÜLKİYETİNİ DÜZENLİYOR

İmar için gerekli malzeme topraktan çıkarılıyor veya yurt dışından ithal ediliyor ve buna karşılık yabancılar sahip olamadıkları halde malzemeleri alıp götürebildiklerinden bunlara sahip olabiliyorlar. Bu farkın senetlere yansıması için toprak senedinden ayrı, inşaat malzemeleri için de ayrıca demir senedi çıkarılıyor.

c. BAŞKA ZORUNLU VE DOYULMASI OLAN MALLAR DA VARDIR

İnşaat ve malzemeler için ihtiyaç zaruri değildir. İnsanlar mağazalarda da yaşayabilirler. Yolsuz da dolaşabilirler. Arabaları olmasa da hayatlarını sürdürebilirler. Buna mukabil, yiyeceklerini mutlaka temin etmek zorundadırlar. Susuz, ekmeksiz, hatta giyeceksiz hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir. Diğer taraftan inşaat ve malzemelerinin fazla gelmesi söz konusu değildir: Ne kadar çok evimiz, arabamız, yolumuz veya tarlamız olursa olsun, biz daha fazlasının olmasını isteriz ve kendimizi böylece daha güvende hissederiz. Yaşamımızı ve çalışmalarımızı daha iyi şartlar için de sürdürürüz. Günlük olarak kullandığımız yiyecek ve giyecekler için ise durum farklıdır. Günde bir ekmek yiyorsak, ikinci ekmek işimize yaramaz, atmak zorunda kalırız. Bize üç bardak su yetiyorsa, dördüncü bardak su fazla gelir. Böylece inşaat malzemelerinde doyma olmadığı halde, diğer mallarda doyma vardır. Bunun diğer bir ifadesi; inşaat malzemesinin fiyatları miktarla düşmediği halde, günlük ihtiyaç maddelerinin fiyatları arz miktarıyla düşer.

d. REFAH ZAMANINDA İNŞAAT FİYATLARI ARTAR, TÜKETİM MALI FİYATLARI DÜŞER

Refah devresinde günlük ihtiyaç maddeleri bol olur ve fiyatları düşüktür. Buna mukabil inşaat malzemesinin fiyatları ise inşaat devri olduğu için fiyatları daha yüksektir. Savaş gibi kriz zamanlarında ise aksine günlük ihtiyaç maddeleri azalmış, dolayısıyla fiyat yükselmiştir. İnşaat durduğu için de inşaat malzemesinin fiyatları düşmüştür. Taşınmazlar maliyetin çok altında satılmaya başlanmıştır. Malzeme senediyle mal senedini birbirinden ayırmadığımız taktirde, para fonksiyonunu icra edemez ve fiyat-ücret anarşisi doğar. İnsanların hangi işlerde çalışacaklarını bilememeleri yüzünden işsizlik ve değişik mallarda mal fazlalığı, diğerlerinde ise mal eksikliği görülür.

e. MALZEME TÜCCARLARI DA MESKENLERİ KREDİ GÖSTERECEKLERDİR

Günlük ihtiyaç mallarının alınması ve satılması, kredilenmesi, üretilecek miktarların plânlanması için malzeme senedinden ayrı bir mal senedi çıkarılır. Bu senet inşaatçılara değil de, üreticilere kredi olarak verilir. Bununla günlük ihtiyaç mallarının alınıp satılması yapılır. Bunların toptancıları için para yerine geçer. Burada bu senetler TL ile alınıp satılacağından TL'nın fonksiyonu üzerinde kötü bir tesir icra etmez, aksine fiyat ve ücret anarşisi önlendiği için paranın değeri korunamazsa bile fonksiyonu korunmuş olur.

f. ÜRETİCİ SENEDİ BUĞDAY SENEDİDİR

İnşaat malzemeleri için ana mal olarak demir senedi çıkarılır ve bütün inşaat malzemesi bu senetle alınıp satılır. Çünkü demir inşaatın belkemiğidir. Bunun gibi günlük ihtiyaç maddelerinin belkemiği de ekmektir. Hemen hemen her ülke yiyeceğinin büyük kısmını tahıldan sağlamaktadır. Değişik kavimler tahıl olarak değişik hububatı kullanmaktadırlar. Bununla beraber her ülkede buğday ekmeği vardır. Ülkemizde ise buğday başroldedir. Buğdayın diğer bir özelliği de, her çeşit iklimde yetiştirilebilmesidir. Buğday bugün özel bir türe sahiptir. Bunu insanlar ıslah ederek bulmuşlardır. Eskiden beri ziraatın temeli olmuştur. Bu nedenledir ki buğdayı günlük ihtiyaç malları için anamal olarak seçmek zorundayız.

g. TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ TAHIL1 DEPOLAMAKTADIR

Buğdayın özelliklerinden biri de istihsalinde, naklinde, ambalajında, muhafazasında ve kalitesinin korunmasında diğer yiyeceklerden daha çok avantaja sahip olmasıdır. Yani kendisinde para olma özelliği vardır. Nitekim ilk çağlarda insanlar tahılı para birimi olarak kullanmışlardır. Anadolu'nun birçok köylerinde son zamana kadar tahıl mübadele aracı olma fonksiyonunu sürdürmüştür. Anadolu'da halen büyük buğday siloları inşa edilmektedir. Bu işle uğraşan, toprak mahsulleri ofisi adlı bir genel müdürlüktür. Ne var ki, böyle bir buğday senedini çıkarmadığı için her yıl bütçeye ağır yükler yüklemektedir. Belediyeler arası standart bir ekmek tipi ve fiyatı oluşturulamamıştır. Ekmeklik un standartları da tesbit edilememiştir.

h. BUĞDAY SENETLERİ PEŞİN ÖDENMİŞ SİPARİŞ SENETLERİDİR

Buğday ekmek isteyen çiftçi bankadan buğday senedini kredi olarak alacaktır. Bu senet vadeli olacaktır. Ancak mahsul alındığında talep edilecektir. Ziraatçi bu senedi götürüp borsada satacaktır. Un fabrikalan bu senetleri şimdiden satın alarak değirmenleri için buğdaylarını garantilemiş olacaklardır. Ziraatçi bu satıştan elde ettiği meblağ ile tohumunu ve gübresini alacak, çiftini sürecek ve böylece buğday üretecektir. Hasad zamanı mahsulünü siloya teslim edecek ve siloda vadesi gelmiş buğday senetleri alacaktır. Bunu götürüp bankaya iade ederek kredisini kapatacaktır. Fazla gelmiş olan buğday senedini de borsada satarak kendi kazancını temin etmiş olacaktır. Un fabrikaları ise, günü gelmiş buğday senetlerini istedikleri zaman siloya götürüp üstünde yazılan miktarı alacaklardır.

i. BUĞDAY SENEDİ ÜRETİMİ PLANLAYACAKTIR

Bu suretle satılan buğday senedi kadar buğday üretilmiş olacağından, fazla veya eksik üretim sözkonusu olmayacaktır. Üretici, aracı ve tüketici ambarlama derdinden kurtulmuş olacaktır. El değiştirirken yükleme, boşaltma ve nakliye masrafları binmeyecektir. Buğday ambarda dururken senet elden ele dolaşabilecek ve rantı yükselmiş olacaktır. Herkes senet alıp satabileceğinden, buğdayın üretilmesi, mübadelesi ve işlenmesi için gerekli sermaye kolay bulunmuş olacak, serbest rekabet dolayısıyla ucuzluk sağlanacaktır. Bu senetlerin alınıp satılması için bir bankanın desteğine ihtiyaç vardır. Alıp satanlara banka nakit kredi vermelidir. Faizsiz bankanın başlıca fonksiyonu da budur.

XI. BUĞDAY SENEDİNİN FONKSİYONU

a. BUĞDAY SENETLERİ ZİRAATÇİLERE KREDİ OLARAK VERİLİR

Buğday senetleri kredi olarak işyerlerine verilecektir. İşyerlerinin bir kısmına demir senetleri verilecek, bir kısmına da buğday senetleri kredi olarak verilecektir. Buğday senetleri günlük ihtiyaç maddelerini üreten işyerlerine verilmiş olacaktır. Bu işyerlerinin temelini toprak oluşturur. Çünkü gerek yiyecekler, gerekse giyecekler ziraate dayanacaktır.

b. TÜKETİM MALININ BUĞDAY SENEDİ CİNSİNDEN KREDİ FİYATLARI VARDIR

Her mahsulün buğday cinsinden bir kredi değeri olacaktır. Bu değer genel olarak plânlama tarafından tesbit edilir ve bu değeri ile ziraatçiler istediğimiz mahsulü yetiştirmeye teşvik edilmiş olur. Genel olarak cari fiyatlar arasında ki oran ve araziden alınan miktar hesaplanarak bu buğday cinsinden kredi değeri tesbit edilerek, yılbaşında ilan olunur.

c. ARAZİLERİNDE BUĞDAY SENEDİ CİNSİNDEN KREDİ DEĞERLERİ VARDIR

Arazinin buğday cinsinden kredi değeri, geçmiş on yıl içinde ürettiği mahsulün buğday cinsinden değeri toplamının onda biri kadardır. Böylece her tarlanın kredi değeri, bankaca tesbit edilmiş olacaktır. Ayrıca her mahsulün yine buğday cinsinden kredi değeri belli olduğuna göre, ziraatçi taahhüt ettiği ekinine göre buğday senedi cinsinden kredisini alacaktır. Aldığı bu buğday senediyle ziraat için gerekli masrafları yapacaktır. Günü gelince elde ettiği mahsulü ambara teslim edecek, karşılığında teslim makbuzunu alacak, bu makbuzun bir suretini bankaya verecektir. Böylece tarlanın kredi değerinin hesaplanması imkanı sürdürülmüş olacaktır.

d. ARAZİNİN KREDİ DEĞERİ GEÇMİŞ ON YILLIK GENEL HİZMET PAYIDIR

Bankanın buğday senedi cinsinden kredi verebilmesi için o tarlanın bir tüzel kişi tarafından genel hizmetlerinin yapılmış olması gerekir. Genel hizmet payı hasıladan alınacaktır. Bu paydan o tarlanın o yıl ürettiği mahsulün cinsi ve miktarı belli olacaktır. Tarla sahibi kredi değerini düşürmemek için ve genel hizmetten yararlanma payını tam alabilmek için mahsulünü tam gösterecektir.

e. ÜRETİMDE KREDİ BUĞDAY SENEDİ CİNSÎNDEN VERİLİR

Dolayısıyla bankaya düşecek genel hizmet payı da tam belirlenmiş olacaktır. Bu sebepten dolayı bütün bunlar üreticinin beyanına göre yapılacak, başka bir kontrola ihtiyaç olmayacaktır. Bu durum maliyetin düşmesine yardim edecektir.

f. BUĞDAY SENEDİ TÜKETİM MALLARININ DEĞİŞMESİNİ GERÇEKLEŞTİRİR

Buğday senetleri yalnız buğday ekimi için değil, diğer bütün mahsullerin ekilmesinde kredi aracı olarak kullanılacaktır. Kredi buğday senedi cinsinden verilecek ve yine buğday senedi cinsinden tahsil edilecektir.

g. BUĞDAY SENEDİNE LİKİDİTE KAZANDIRIR

Buğday senedi sadece üreticiye kredi verilmek suretiyle değerlendirilmiş olmakla kalmayacak, günlük ihtiyaç mallarını alıp satan toptancılar için de bir kredi vasıtası olacaktır. Diyelim ki zeytinyağı mevsimi geldi, zeytinyağ mübayaası yapılacaktır; zeytinyağı toptancılarına zeytinyağının buğday kredi değeriyle ölçülmüş buğday senedi kredi olarak verilecektir. Zeytinyağı deposu olan tüccar depoya giren zeytinyağı mukabilinde buğday senedini satıcıya verecektir. Burada tüccar yağı istediği fiyatla almakta serbest olacaktır. Ancak piyasaya sürdüğü buğday senedi, içeriye giren zeytinyağı miktarının kredi buğday değerinden daha fazla olmayacaktır.

h. BUĞDAY SENEDİ MEVDUAT OLARAK DA KULLANILACAKTIR

Buğday senedini alan ziraatçi onu her zaman nakde çevirebilecektir. Çünkü banka bu senetleri her zaman nakitle satın almakta ve satmaktadır. Ancak toprak mahsullerinin fiyatları hasat günü düşmekte, devre sonlarına doğru ise pahalılanmaktadır. Dolayısıyla buğday senedinin kıymeti devre sonlarına doğru artacaktır. İşte bu nedenledir ki, ziraatçiler buğday senedini mümkün olduğu kadar geç satmaya çalışacaktır. Hele enflasyonist bir politika takip edilen ülkelerde bu durum, mevcut devre sonu pahalılaşma olayı olmasa da para değerini korumak için senedini geç elden çıkarmaya çalışacaktır.

Bu senetlerin, geç elden çıkanlması meyli bankalara mevduat temin etmiş olacaktır. Bu suretle bankada mevcut nakit başka sebeplerin desteklenmesinde kullanılacaktır. Bütün bu desteklemelere karşılıksız kredi verilmeyeceğinden yani karşılığı mal olmayan bir senet piyasaya sürülmeyeceğinden enflasyona tesiri olmayacaktır. Buna karşılık az para daha çok iş yaptığından ülkenin kalkınması ve refahı için hizmet etmiş olacak ve TL değerini yükseltme imkanını bulacaktır. Bu nakit mevduat olarak faizli bankalarda kalacağından bu bankaların işleyiş ve fonksiyonlarına da zarar verilmiş olmayacaktır. Aksine birçok mudiyle muhatap olacaklarına tek banka iIe muhatap olacaklarından, kredi maliyetleri düşecek ve kârları artacaktır.

i. VADESİZ BUĞDAY SENETLERİ TOPTANCILARA KREDİ OLARAK VERİLEBİLİR

Buğday senedi yalnız zirai malların toptancılarına değil, diğer bütün günlük ihtiyacı karşılayan toptancılara da kredi olarak verilebilecek ve TL'nin yükünü hafifletme imkanı ortaya çıkacaktır. Burada önemli olan nokta, TL kredi olarak verilirken karşılığında malın mevcut olup olmadığı kontrol edilememekte, dolayısıyla karşılıksız para piyasaya çıkmaktadır. Bu nedenle enflasyona sebep olmaktadır. Halbuki buğday senedi yalnız toptancıların arasında tedavül etmekte ve karşılığı mal olarak daima bulundurulmaktadır. Her malın kredi değeri tesbit edilmiş olup mağazasında bu değer kadar mal veya senet bulundurmayan tüccarların kredileri kesildiğinden, basit denetimlerle bu sağlanmaktadır.

j. PERAKENDE ALIŞ VE SATIŞLAR NAKİTLE OLACAKTIR

TL iki hizmeti görecektir. Bunlardan biri; tüm senetler TL ile alınıp satılacaktır. Böylece TL'nin satın alma gücü aynen korunmuş olacaktır. Ayrıca tüm perakende alış ve satışlar TL ile yapılacaktır. Halk arasında fiyatlar TL ile oluşacaktır. Bu da TL'nin fonksiyonunu daha sağlam bir şekilde sürdürmesine yarayacaktır. Devletin genel varlığı para birliği esasına dayandığı için TL'den kopmuş dizginlenemeyen ve düzenlenemeyen tedavül sistemlerinin önüne geçilmesi zaruridir. Bakkal defterleri, hatır senetleri, nakit karşılığı senetlerin mal karşılığı gösterilmesi gibi işlemler, TL'nin kontrolunun elden kaymasına sebep olmakta, bu da fiyat ve ücret anarşisine yol açmaktadır. Faizsiz bankanın desteklediği senetler ise TL'nin tüm tedavülü kontrol altında bulundurmasını temin etmektedir.

XII. ALTIN (NAKİT) SENEDİ

a. TÜRK LİRASI MERKEZ BANKASININ FAİZ SENEDİDİR

İnsanların çalışmaları ve bu çalışmalarına karşılık alacakları taşınmazlar toprak senediyle, inşaat için kullanılan malzeme demir senediyle, günlük ihtiyacı karşılayan mallar buğday senediyle değerlendiriliyor ve alınıp veriliyor. Toprak senetlerinin karşılığı teminat olarak yine toprak, demir senedinin karşılığı mesken yapılar, buğday senedinin karşılığı işyerleri gösteriliyor. Bu üç senet, yurt içinde kapalı ekonomi sistemi uygulamak için yeterli olur.

Dördüncü olarak diğer senetleri ve perakende alışverişleri sağlayan ve ülke içerisinde para bütünlüğünü gerçekleş tiren banknotlar vardır. Ülkemizde bu TL' dir. Eski çağlarda bu TL yerine gümüş para kullanılıyordu. Bu tür nakit paranın çıkarılması merkez bankalarının imtiyazındadır ve faiz siz bankaların bu tür mevduatı kabul etmelerine bugün izin verilemez. Bunlar kendi nakitlerini de merkez bankasıyla doğrudan doğruya ilişkili olan bankalardan birine yatıracaklardır.

b. DIŞ TİCARET İÇ TİCARETTEN öNCEDİR

Yeryüzünde kapalı ekonomi ile hayat sürdürmek mümkün değildir. Her ülke mutlaka bir şeyler ithal etmek zorun dadır. Dolayısıyla ihracat yapmaya da mecburdur. Kanlı savaşlar bile iki ülke arasında böyle bir mübadeleyi durduramamaktadır. Hatta klan devrinde, iç mübadelenin olmadığı devirlerde klanlar arası takas mevcuttu ve aralarında savaş olsa bile görüşmeden takas yapacak usulleri geliştirmişlerdi. Yani dış ticaret iç ticaretten önce doğmuştur. Çünkü içte herkes aynı mala sahiptir, mübadelesiz de yaşanabilir. Halbuki her ülkede her mal yoktur.

c. YABANCI PARALAR DA BİR DEĞERDİR

Her ulusun kendi parası vardır. O ülkeden bir şey ithal edilecekse, o ülkenin parasını kullanma zorunluluğu vardır. Böylece toprak, inşaat malzemesi, günlük ihtiyaçları karşıla yan mallar yanında, yabancı paralar da birer değerdir. Bu değerlerin alınması ve satılması için ayrı bir senede ihtiyaç vardır. Çünkü bu değerler bütün dünyanın ülkemize yansımış görünen değerleridir. Dünyada meydana gelecek fiyat dalgalanmaları ülkemize zararsız bir şekilde yansımalıdır. Ülkemizde çok olan bir mal dışarıda mevcut olmayabilir ve bu mal kolay nakledilir mal değilse fiyat farkları devam eder. Dolayısıyla ülkeler arası fiyat birliği sağlamak mümkün değildir.

d. ALTIN UL USLARARASI PA.RA OLMUŞT UR

Ülke içi para ile ülkeler arası paranın ayrı ayrı şeyler olduğu eskiden beri bilinmektedir. Dolayısıyla gümüşün yanında altın da para olarak kullanılmıştır. Dış ticaret iç ticaretten önce geldiği için altının para olarak kullanılması, gümüşten daha önce olması gerekir. Bugün uluslararası para olarak dolar kullanılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri' ni zengin eden bu olaydır. Bütün dünyanın servetine karşılıksız olarak ortak olmuştur ve her enflasyon sonunda dünyadan tahsildarsız vergi tahsil etmektedir. Ortak Pazar ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkeler bunun farkına varmış ve yeni uluslararası bir para bulunması için çalışmaktadırlar. Henüz bunu başarmış değillerdir.

  1. ALTIN SENET İLE DÖVİZ ALINIP SATILACAKTIR

Faizsiz bankanın çalışabilmesi için yabancı paralarla ilişki kurması ve karşılıklı olarak sömürülme olayının önüne geçilmesi gerekir. Bunu bizim getirdiğimiz senet sistemi sağlayacaktır. Dördüncü senet olarak yabancı paraları alıp satan bir nakit senedi çıkarılacaktır. Böylece ülke içindeki ~ yat ve ücret dengelerini bozmadan kolayca ihracat ve ithalat gerçekleştirilecektir.

f. ALTIN VE SENETLER TL İLE ALINIP SATILACAKTIR Emek için toprak, inşaat malzemesi için demir, günlük ihtiyaç malları için buğday ana mal olarak seçiliyor. Yabancı paralar için ise eski çağlardan beri kullanılan ve halen uluslararası para değerini koruyan altın ana mal olarak seçile çek ve altını bankaya emanet edene altın senedi verilecektir. Bu altın senet ile yabancı paralar alınıp satılacaktır. TL bu senetleri de diğer senetler gibi alıp satmış olacak ve bu durum TL' nın satın almâ fonksiyonuna bir tesir icra etmeyecektir.

g. ALTIN SENETLER KUYUMCULARA KREDİ OLARAK VERİLECEKTİR

Toprak senedine teminat olarak toprak, demir senedine mesken yapılar, mal senetlerine de işyerleri olan yapılar gösteriliyor. Altın senedinin teminatı ise demir ve buğday senetleri olacaktır. Yani kuyumculuk yapmak isteyen kimse mesken veya işyerini bankaya ipotek ettirip kredi olarak demir veya buğday senedini alacak ve bu sefer bu senetleri yine bankaya rehin olarak verip karşılığında altın senedini kredi olarak alacaktır. Bu senetlerle kuyumcu dükkanına istediği fiyatla altın alacak ve satacaktır. Böylece bir kuyumcuya bankanın teminatı sağlanmış olacak ve nakit sermayesi olmadan da kuyumculuk yapılabilecektir. Bu altın senetleriyle yabancı paralar alınıp satılacaktır.

h. DÖVİZ BORSASI BANKACA BELİRLENECEKTİR

Yabancı paraların kredi değeri olarak fiyatlarını banka merkezi belirleyecek ve kuyumcular belirlenen kredi değerlerinden daha az altın veya diğer paralar karşılığı altın sene dini piyasaya süremeyeceklerdir. Dükkanlarında ya senet ya da bankaca tanımlanan kredi değeri kadar altın ve yabancı para bulundurmak zorundadırlar.

i. ALTIN SENEDİ İLE TAKAS KREDİLEŞME YAPILABİLİR

Yabancı bir ülke bankalarıyla anlaşma yapılarak o ülkelerin paralarıyla altın senetleri kredi olarak takas edilir. Biz altın senedi veririz, onlar da buna karşılık bize kendi paralarını verirler. Yıl sonunda biz paralarını iade ederiz, onlar da altın senedimizi bize iade ederler. Biz bu paraları satarız. Böylece ithalat gerçekleşmiş olur. Onlar altın senediyle biz den mal alırlar. Paraların altın senediyle fiyatları, o paraların bankamız veznesinde mevcut stok miktarı ile hesaplanır ve bu şekilde stok seviyeleri dengede tutulur. Böylece faizsiz ve teminatlı uluslararası kredileşme gerçekleşmiş olur. Bu sistemdeki kredileşmeden dolayı bir ulusun diğer ulusa hakimiyeti söz konusu olmaz. Çünkü taraflar eşit şartlarla bir birleriyle kredi takasında bulunuyorlar ve zaman farkı bile söz konusu değildir.

XIII. ALTIN SENEDİNİN FONKSİYONU

a. HALK ALTINI TASA.RR UF ARACI OLARAK KULLANIR Halk para değerini korumak için altın alıp onu muhafaza etmektedir. Böylece aslında büyük döviz değeri olan servet gömülmüş olmakta ve ona mukabil yurt dışından temin edilmiş faizli kredinin kullanılması zorunluluğu doğmakta dır. Devletin altın ile alış-verişi teşvik edip, ülkenin döviz ihtiyaçlarını kendi iç kaynaklarıyla karşılaması gerekir. Yabancı devletlere faiz versin diye altının giriş ve çıkışını yasaklıyor, bundan dolayı vatandaşlarını hapse atıyor, kendi bindiği dalı kendisi kesiyor.

  1. ALTIN SENEDİ ALTINA LİKİDİTE KAZANDIRIR

Altının döviz olarak kullanılamayışının başka bir sebebi de, onun bir ticaret metaı olarak kârla alınıp satılmasıdır. Yani likiditesinin düşürülmesidir. Altın senediyle, altına bu likidite iade edilmiş olacaktır. Altını getirip bankaya veren aldığı altın senedi karşılığında aynı altını her zaman geri alabilecektir. Bu durum halkı altın senedini kullanmaya teşvik edecektir. Çünkü banka altın senidine likidite sağlamış tır. Kârsız alıp satmaktadır. Böylece altın gömülü bulunan evlerden bankaya gelecektir. Banka bu altın ile yabancı paraları temin edebilecek ve onları da TL ile satarak ülkeye fa izsiz olarak döviz temin edecektir. Ülkeye faizli kredi vererek sömürmek isteyenler, bu mekanizmadan hoşlanmamak tadırlar. Faizsiz bankaya şeriatçılık diyerek hücum etmekte ve devletin siyasetini yine devletin aleyhine yönlendirmektedirler. Halbuki bir şeyin şeriata uygun olması onu terketmek için yeter sebep sayılıyorsa, Kur'ân "gündüzü çalışmak geceyi dinlenmek için var ettik" diyor. Öyleyse biz de bunun aksine sabah yatıp akşam kalkalım ve mesai saatlerimizi geceye çevirelim. Bu teklifimize karşı, bunu Avrupalılar da yapıyorlar, diyebilirler. Bunun anlamı da Türkiye'nin daima Avrupa’ nın gerisinde kalmasıdır. Ülkeyi yokluklara mahkum etmek demektir ve bu mantık bilinçli olarak uygulanıyorsa, büyük bir ihanettir.

c. SÖYLEYENE DEĞİL SÖYLENENE BAKILMALI

Biz hiçbir şeyi şeriatta olduğu için savunmuyoruz ve biz hiçbir şeyi şeriatta olduğu için de terketmiyoruz. Yine biz hiçbir şeyi Avrupalı olduğu için reddetmiyoruz, Avrupalı olduğu için kabul de etmiyoruz. Biz iyi, faydalı, doğru ve adil ise onu benimsiyoruz. Kötü, zararlı, yanlış ve zulüm ise onunla da savaşıyoruz. Kaynağa değil, kendisine bakıyoruz. Biz söyle yene değil, söylenene uyuyoruz veya kabul etmiyoruz. Düşünce ve yorumlarımızda hata olabilir. Tartışmaya ve değiş meye de hazırız.

d. ALTIN ,SENEDİ ALTINLA FARKSIZ DE~İŞTİRİLECEKTİR

Altın senedi alanlar altına sahipmiş gibi ondan daha fazla likiditeye sahip olacaklar ve para değerini koruyacaklardır. Ellerindeki altın senedini bankadan her zaman bir fark vermeden temin edebileceklerdir. İstedikleri zaman da altın senetlerini bankaya iade ederek altın alabileceklerdir.

e. CUMHURİYET ALTINI BİRİMALINACAKTIR

Her ülkenin resmi bir altını vardır. Ülkemizde Cumhuriyet altını resmi altındır. Banka mevduat olarak yalnız bu altını kabul edecektir. Böylece bu altına likidite kazandırmış ve dolayısıyla ~irk devletinin dövizi olan altınına kıymet ila ve edilmesine hizmet etmiş olacaktır.

f YABANCI PARALAR DAMEVDUAT OLARAK KAB UL EDİLMEYECEKTİR

Yabancı paraları mevduat olarak kabul etmeyecek, sadece o paraları altın senediyle alıp satmış olacaktır. İlk olarak yabancı paraları o ülkelerin bankalarında kredi takası usulüyle temin etmiş olacağından, o paraların enflasyondan dolayı meydana gelecek zararlara banka, dolayısıyla ülke maruz kalmayacaktır. Bu sistemde yabancı ülkelerin bankaları da TL' nın değer kaybetmesinden zarar etmeyeceklerdir.

Çünkü yıl sonunda kredi olarak verdiğimiz TL' nı aynen iade ederek değeri düşmüşse ondan mutazarrır olmayacaklardır. Bu onları TL' nı de alıp satmaya, dolayısıyla Türkiye ile olan ticaretini kolaylaştırmaya teşvik edecektir.

g. .ALTIN SENEDİNİN TL. CİNSİNDEN DEĞERİNİ BANKADAKİ ALTIN STOKU BELİRLEYECEKTİR

Altın senedinin TL cinsinden değerini bankada mevcut olan altın stoku belirleyecektir. Altın çoğalırsa senedin değeri düşecek, altın azalırsa senedin TL cinsinden değeri yükselecektir. Bu fiyat değişmesi, aynı zamanda TL' nın gerçek enflasyon değişmelerini de kesin olarak belirleyecektir. Bunun için bankanın bütün arz ve taleplere cevap vermesi gerekir. Yani her altın getirene bir altın senedi verilmeli ve her altın senedi iade edene altınını geri verebilmelidir. Diğer ta raftan altın senedini TL cinsinden satmak isteyenin senedini satın almalı, almak isteyene de satmalıdır. Bu arz ve talebi tamamen karşılayabilmek için altın senedinin fiyatını ona göre değiştirip ayarlamak gerekir.

h. ALTIN SENEDİ KUYUMC ULARA KREDİLEŞME ESASINA GÖRE VERİLİR

Banka altın senetlerini kuyumculara faizsiz olarak kredi şeklinde verecektir. Gerektiğinde buna mukabil kendi verdiği altın senedi dışında altını karz olarak onlardan alabilmelidir. Böylece altın stoku olarak yalnız veznesindeki altını değil, kendisine bağlı bütün kuyumculardaki altını kullanma imkânı ortaya çıkacaktır. Yani bütün kuyumcular bankanın altın senedine kefildirler ve toptan bir dayanışma ortaklığı oluşturmaktadırlar. Böylece bankanın altın senedi mukabili altını bulamaması ihtimali çok azalmaktadır.

i. KARŞILIKSIZ ALTIN SENEDİ ÇIKMAYACAKTIR

Altın senedi karşılıksız olarak çıkarılmayacaktır. Ya kuyumculara ya da banka kasasına giren altın karşılığı veya döviz karşılığı çıkmış olacaktır. Ülke dışına altın yerine, al tın senedi gidebilecektir. Böylece altın senedi değerini tam koruyarak likiditesini de muhafaza edecektir.

j. ALTIN SENETLERİ İTHALAT VE İHRACAT İÇİEN DE KREDİ OLARAK VERİLEBİLİR

Dışardan bir mal ithal etmek isteyenler, ülke içinde temin ettikleri altın senediyle o ülkenin banka ile anlaşmalı bankasına başvuracaklar ve oradan o ülkenin parasını satın alabileceklerdir. Elde ettikleri bu paralar ile mal alıp ithal edebileceklerdir. Buna karşılık ihracat yapmak isteyenler de, elde ettikleri yabancı paraları ülkemize getirip altın senedine çevirebileceklerdir. Bu para fiyatları üzerinde gerekli ayarlama yapılarak, ülkeler arası faizsiz uzun vadeli ve eşit şartlarla kredi sağlamak da mümkün olacaktır.

XIV. SİTE SENETLERİ

a. ESKİ ,SİTELER HARA BELEŞİYOR

Tarihte, siteler plansız ve projesiz kendi tabii komşuluk ilişkileri sonucunda oluşmuş, kentlerin büyümesi ile meselenin toplu bakış içinde halledilmesi gerektiği zarureti görülmeye başlanmış ve kentleşme projeleri geliştirilmiştir. Bugün bu meslek için özel mimarlık branşı doğmuştur. Bu tür kentleşmenin en büyük zorluğu, eski yapı ve yolların değiştirilmesinin çok pahalı ve zor olmasından ileri gelmektedir. Tarihte bu zorluk görülmüş ve birçok devlet adamı eski kentleri ıslah etme yerine, planlı yeni kentler kurmayı tercih etmişler ve eski kentleri harabe olmaya terketmişlerdir. Ege Bölgesi'nde bu tür pek çok kente rastlamak mümkündür. Büyük bir şehir olan Efes, Şimdi tamamen toprak altındadır.

  1. YENİ HUKUKİ BİR DÜZENLEMEYE GEREK VARDIR

Çağımızın süratle gelişmiş olması, eski yerleşim yerlerinin kullanılmasını zaruri kılmaktadır. Sık sık imar ve ıslah planları yapılmakta, fakat hukuki statü geliştirilemediği için sonuç vermemektedir. Kentler yaz-boz alanlarına dönüşmüş ve Belediye binaları haraç kesen birer rüşvet merkezi olmuş tur. Buradaki suçu ve eksikliği, teknik ve ahlâk müesseselerine bağlamak en tabiî bir düşünce haline gelmiştir. Halbuki suç ne ahlâkta, ne de tekniktedir. Suç gelişen dünyanın problemlerini düzenleyip çözemeyen hukuk sistemlerinde, yani sosyal yapıdadır.

c. NÜFUS YOĞUNLUĞUNA GÖRE İÇİÇE KENTLEŞME ZARURETİ VARDIR

Faizsiz bankanın destekleyeceği site senetleri ve bunun dayandığı siteleşme hukuku, bu imar ve ıslah planlarının, hiçbir sorun yaratmadan en ideal bir şekilde çözümünü vermiş olacaktır. Bunun için siteleşme planları hazırlanmalıdır. Nüfusu 30 ila 100 arasında olan en küçük üniteler bugünkü apartman yönetimine tekabül edecek, bazı yerlerde dağınık evler şeklinde olsalar da aynı statüye bağlanacaklardır. Bu apartman veya köy-mahalle tipi yerleşim bölgelerine "ma halle" adını vereceğiz. Bugünkü kent mahallelerine ise "semt" adı verilecektir. Mahalle derken kesinlikle şehir (kent) mahalleleri kastedilmeyecektir. Mahallelerin birleşmesinden kırsal yörelerde "köy"ler, kentlerde ise "ada"lar oluşacaktır. Biz genellikle köy deyince adaları da kastetmiş olacağız. Köy ve adaların nüfusu 300 ila 1000 arasında olacaktır. Köy veya adaların birleşmesiyle "bucak"lar oluşacak tır. Bucakların nüfusu 3000 ila 10.000 arasında olacaktır. Bucaklar birleşip "ilçe"leri oluşturacaktır. İlçelerin nüfusu 30.000 ila 100.000 arasında olacaktır. İlçeler birleşip "il"leri oluşturacak ve bunların nüfusu 300.000 ile 1.000.000 arasın da olacaktır. İller "bölge"leri oluşturacak, bölgelerin nüfusu ise 3 milyon ile 10.000.000 arasında olacaktır. Bu kuruluş şekli kırsal kesim ve kentte değişmeyecektir.

d. YENİLENECEK SİTENİN ESKİ DEĞERLERİ SİTE SENETLERİ İLE SAĞLANIR

Siteleşme planları yapılırken bu sitelerin içinde barınacak nüfus hiç olmazsa aile şeklinde kesin olarak belirlenmelidir. Artık oğlu oldu, torunu oldu, yeni ev gerekiyor, şuradan ekleyelim, buradan ekleyelim, ev yapalım diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Artan nüfusa yeni evler değil, yeni siteler inşa edilecektir. Plan yapıldıktan sonra bir daha değiştirilmeyecektir. Ancak planda müsaade edilen değişiklikler mümkün olabilecektir. İmar ve ıslah planlan gibi yamama planlar yapılmayacaktır. Bunun yerine, artık günün ihtiyaçlarına bir semt cevap vermiyorsa o semtin elektriği, suyu, yolu kesilecek ve insanların orasını terketmeleri zorunlu hale getirilecektir. Sonra sitenin tamamen yeniden planı yapılacak, korunacak tesis ve yapılar korunmuş olacak, yıkılacak veya ortadan kaldırılacak tesis ve yapılar da ortadan kaldırılacaktır. Yeni imar planına göre yeni semt (siteler) oluşturulacaktır. Bunu herkes yapmak ister. Ancak oradaki halk ne olacaktır? Onlar nereye gidecekler veya hiç olmazsa nerede barınacaklardır. İşte bunun için bir site senedi çıkarılır. Her kesin toprağı ve nakledilemeyen taşınmazlar bu senet ile değerlendirilir. Mülk sahiplerine nakit olarak değil, bu senetle ödeme yapılır. Böylece sitenin ilk sakinleri gadre uğramazlar. Bu site senetlerinin bir işe yarayabilmesi için bankanın bu senetleri desteklemesi gerekecektir. Böylece o siteyi terk edip gitmek isteyenler bankada senetlerini nakde çevirirler. Kalmak isteyenler ise semt imar edildikten sonra o semt içinde senet cinsinden bedelini ödeyerek istedikleri yere malik olurlar.

  1. İNŞAAT MALİYETLERİ SİTE SENETLERİ İLE YA.PILIR

Bu siteden yer edinmek isteyenler bu sitenin senedini almak ve bedelini onunla ödemek durumundadırlar. Burada bütün maliyetler hep senet cinsinden hesaplanır ve ilk öde meler daima senet cinsinden yapılır. Site yıkılıncaya kadar eski sakinlerinin aynı zamanda evlerinde oturmalarına izin verilir. Böylece o semtin gelişmesi, o semte talip olanların çokluğuna bağlanmış olur.

f. SİTE SENETLERİ TOPRAK SENEDİ İLE ALINIP SATILACAKTIR

Site senedi, o sitenin imar ve inşası için kullanılan bir para olup, bankanın desteklemesi ile likidite kazanmaktadır. Senedin fiyatı o siteye talip olanların yani senedi alanların sayısına bağlı olacaktır. Gelen tüm meblağlar, o semtin alt yapısına harcanacaktır. Böylece talebe göre site daha sade veya daha konforlu oluşturulmuş olacaktır. Site senetleri Türk Lirası ile değil, toprak senedi ile alınıp satılacak ve Türk Lirasına onun alıcılığı ile bağlanmış olacaktır

XV. SİTE SENETLERİNİN FONKSİYONU

a. SİTE SENETLERİ SOSYAL YAPININ ÖZELLİKLERİNİ DE İHTİVA EDECEKTİR

Site planları yapılırken sadece teknik ve maddi plan yapılmayıp onun yanında o sitenin sosyal yapısı da hukuki statüye bağlanır. Yani, artık önce sosyal yapı sonra mevzuat yerine, önce mevzuat sonra sosyal yapı sistemi getirilmiş olacaktır. Sosyal yapılarda da plan ve proje geçerli kılınacaktır. Bu tekamülün zaruri sonucudur. Bir yerde ev satın alacak olanlar nasıl evin ekonomik ve teknik planlarını tetkik edip beğendikten sonra ister alıyor ister almıyorsa; bu sefer evin planı yanında sosyal yapının hukuk düzenini de tetkik edecek, ondan sonra, o evi alacak veya almaktan vazgeçecektir. Böylece değişik sosyal yapıda mukaveleler hazırlanacak ve bu mukavelelere dayalı site senetleri çıkarılacaktır. Halkın göstereceği rağbete göre bu siteler oluşturulacaktır.

b. SİTENİN İLK SÖZLEŞMESİ DEĞİŞMEYECEKTİR

Nasıl imar ve yapı planları kent yeniden inşa edilme den değiştirilemiyorsa, bu hukuk düzeni yani site mukavele sinde yer alan maddeler de değiştirilemeyecektir. Ancak sakinlerinin ittifakı ile değişiklik mümkün olacaktır. Sitenin statüsünü beğenmeyen ve siteye girdiğine pişman olan kimseler, hukuki statüyü değiştireceklerine o siteyi terkedip ayrılmalıdırlar. Böylece site boşalır ve sakinleri kalmazsa, o zaman yeni mukavele yapılır ve bu mukaveleye göre site oluşturulur.

  1. SİTEDEKİ MÜLK BANKACA ALINIP SATILACAKTIR

İşte bankanın yapacağı ikinci destek de, siteden ayrılacak kimselere bedellerini toprak senedi cinsinden ödeyerek taşınmazlarını satın almak ve bu siteye gelecek kimselere satmak şeklinde olacaktır. Bu yolla siteye girmek ve çıkmak kolaylaşacak, insanlar anlaşabildikleri kimselerle beraber yaşamak imkanı bulacaklardır. Böylece kavgalar ve huzursuzluklar ortadan kalkmış olacaktır.

  1. SOSYAL YAPI DA İLMİ ÖZELLİĞE KAVUŞACAKTIR

Sosyal ve ekonomik yapılar birbirlerinin iç ve dış yüzleridir. Birbirinden ayrılmaları mümkün değildir. Bu iki yapı arasında uyumluluk sağlanamamışsa, istikrarlı bir hayat düzeni mümkün olmaz. Bugünkü huzursuzluğun kaynağı anarşik olaylar ve cihan savaşlarını doğuran sebepler hep bu uyuşmazlıktan doğmaktadır. Ekonomik ve teknik yapı plan lamaya kavuşmuş ve ilmi bir düzen içine girmiş olduğu hal de, sosyal ve hukuki yapı henüz tabii oluş düzeni içindedir ve şimdilik ancak kültür seviyesindedir. Bankanın desteklediği site senetleri ise yeryüzünde sosyal yapıyı da ilmi yapıya, plan ve proje düzenine kavuşturmuş olacaktır.

e. FAİZSİZ BANKANIN DESTEĞİ SENETLERE LİKİDİTE KAZANDIRACAKTIR

Site senetlerinin faaliyete geçmesi için mevzuat değişikliğine bile gerek yoktur. Faizsiz bankanın bu senetleri desteklemiş olması, yani alıp satması, likidite kazandırması için yeterlidir.

f. SİTE SENETLERİNİN RAYİCİ, ALIŞ VE SATIŞ SAYISINA GÖRE BELİRLENECEKTİR

Site senetlerinin fiyatları tesbit edilirken, sitenin planında yer alan daire ve işyerlerinin sayısı nispetinde senetlerin mevcut olduğu gözönünde tutulur. 0 sitede yer edinecek herkes bu arsalardan edinmek zorunda olacaktır. Bu arsaların (senetlerinin) satışından elde edilecek meblağlar ile önce bu arsaların ve üstündeki yapıların istimlak bedelleri ödenecektir. Sonra sitenin alt yapısı tamamlanacaktır. Ayrıca sitenin genel hizmetleri için gelir temin etmek gayesi ile vakıf yerler inşa edilecektir. Senet fiyatları tesbit edilirken bütün bunlar gözönüne alınarak belirlenmelidir.

g. SİTEDEKİ SOSYAL HİZMETLER, GELİRLİK VAKIFLARDAN KARŞILANACAKTIR

Ülke, il ve bucakların cari giderlerini karşılamak için vergiler alınmaktadır. Bu vergiler üretimden alınıyor. Siteler ise tüketime dayalıdır. Buralarda vergi tahsili gelirden değil, ancak şahıslardan alınabilir. Bu da adil olmayan bir vergi sistemidir. Sitelere başka kaynaklardan gelir temin etmek gerekir. Bu gelir kaynağı da, site için tesis edilen gelirlik vakıflar olacaktır. Böyle vakıfların inşası iki yoldan sağlanıyor. Biri, arsa satılırken fiyatlarına bu masraflar da ila ve ediliyor; diğeri ise, inşaat yapanlardan yaptıkları inşaat nispetinde bir pay alınmış oluyor. Bundan sonra bu sitede yaşayanlar hiç bir site masrafına aidatları ile katılmayacaklardır. İyi siteler, yalnız altyapısını ve genel hizmetini karşılıksız yapmakla kalmaz; su, elektrik, ısıtma ve dinlenme gibi altyapı harcamalarını da kar,ılıksız temin ederler. Böylece sosyal yardımlaşma ve dayanışma sağlanmış olur. Tarihimizde bu tür hizmetlerin tamamı parasız yapılıyordu. İslâmiyet'te suyun ve yakıtın satılması bir hadisle yasaklanmış bulunuyor. Yani bunlar genel hizmetten bedava sağlan malıdır. Üretimde tam özel mülkiyet esası yanında, tüketim de ortaklaşa yaşama geleceğin düzeni olacaktır.

h. ALTYAPI GELİRLERİ BELİRLİ NİSBETLERLE HARCANACAKTIR

Bir yerin altyapısı demek, önce oraya varan yol ve elektrik gibi komşu yerlerle irtibatın temin edilmesidir. Bu irtibat bucak, il ve ülke çapına kadar uzanacaktır. Bundan dolayıdır ki, arsalar satılırken elde edilecek alt yapı paylarına daha üst altyapılar da iştirak ettirilmelidir. Bu payların nispeti vergi konusudur. Her ülkeye göre değişecektir. (Makul olanı altyapı gelirlerinin 1/5'ini sitenin içinde, 1/5'ini site dışı irtibatta, 1/5'ini bucak altyapısında, 1/5'ini il altyapısında, 1/5 ini de ülke altyapısında harcamaktır.) Bunun makul olanı yarısının site içinde, yansının da site dışında harcanması dır. Site dışında harcanacaklardan 2/5'i sitenin komşu sitelere irtibatında, 1/5'i bucak alt yapısında, 1/5'i il altyapısında, 1/5'i de ülke altyapısında harcanmalıdır. Bunun dışında inşaat sektörü tamamen vergiden muaf tutulmalıdır.

XVI. MAL SENETLERİ

cz. ARACI TİCARETİ HUKUKİ SORUNLAR GETİRDİ

İlk çağlarda insanlar ürettikleri malları pazara götürü yor, diğer üreticilerle doğrudan doğruya mübadele ediyorlardı. Üreticiler ve tüketiciler, ürettikleri veya satın aldıkları mallara sahip bulunuyorlardı. aracı sınıf yoktu. Sonra tüccar sınıfı ortaya çıktı. Tüccar sınıfın hizmeti aracılık yapmak, yani üreticiden malı alıp tüketiciye götürmek olmuştur. Sonraları perakendeci tüccarların yanında toptancılar oluşmaya başladı. Böylece bir mal üreticiden tüketiciye varırken birkaç el değiştirmeye başladı. Önce kusurlu bir malın sorumlusunu bulmak zorlaşmıştı. Her el değiştirmede sıkı muayene ve kontrolden geçirilmesini zorunlu kılmıştı. Bu durum da tüccarın her malı alıp satamamasını, ticarette de ihtisasın oluşmasını gerektiriyordu. Ayrıca bu kontrol ve muayene zaman alıyor ve ticaret hacminin büyümesini engelliyordu.

b. HUKUKİ EL DEĞİŞTİRME FİZİKİ EL DEĞİŞTİRME KÜLFETİNİ YÜKLEDİ

Buna çare olarak asrımızda standartlama usulünün getirilmesi olmuştur. Üretici malı belli ambalajlarda piyasa ya sürüyor ve üstünü etiketliyor. Böylece etiket sökülüp mal (ambalaj) açıldığı zaman kusurlu çıkarsa, kusuru üreticiye ait olmaya başladı. Gerçi bu hususta yeni hukuk düzenlemeleri getirilmiş değildir. Ancak firmalar fiilen bu mesuliyeti yüklenmektedirler. Bu durumun ikinci zorluğu ise, her el değiştirmede malların yükletilip boşaltılması gereksiz yerde nakledilmesi problemidir. Bu hem maliyetleri yükseltmekte, hem de malın el değiştirmesini zorlaştırmaktadır. Bankanın destekleyeceği mal senetleri bu problemlere basit ve kesin çözümler getirecektir.

c. HUKUKİ EL DEĞİŞTİRME DE FAYDAYI ARTIRIR

Bir mal bulunduğu yerini değiştirir, böylece kıymeti artar. Mesela ormanda bulunan odun evlere getirilir, ocağa konmakla değer kazanmış olur. Halbuki bu odun oradan nakledilmeseydi hiç bir kıymeti olmazdı. Bu nedenledir ki bir malın bir yerden başka bir yere nakledilmesi bir üretimdir. Ekseriya böyle bir nakil üretimden daha çok malın faydasını arttırmakta ve kârı çok yükseltmektedir. Ulaştırma araçlarının çokluğu ve ehemmiyeti buradan doğmaktadır. Buna fiziki hareket diyoruz. Ya da mal yerinde kalır, fakat mal sahibini değiştirir. Bu da malın değerini fazlasıyla arttırır. Şoför ol mayanın elinde araba hiç bir işe yaramaz. Hasta olmayan için aspirinin bir değeri yoktur. Halbuki ihtiyacı olanın elin de mal çok büyük bir değer kazanır. Bu malın el değiştirmesi ile gerçekleşir. Taşınmazların hiç birisi fiziki olarak yer değiştiremezler. Ama sahibini her zaman değiştirebilirler ve bu değişme onların değerini arttırmış olur. Bu el değiştirmelere de hukuki hareket diyoruz.

d. MAL, SENETLERİ FİZİKİ HAREKETİ ASGARİYE İNDİRİR

İşte mal senetleri, fiziki harekete gerek kalmadan hukuki hareketi sağlayan bir araçtır. Mal durur senet hareket eder. Sonunda birleşirler.

e. HUKUKİ HAREKET SENETLERİN EL DEĞİŞTİRMESİYLE SAĞLANIR

Üretici ürettiği malı muayene yetkililerine, ekspertizlere götürür ve muayenesini yaptırdıktan sonra ambalajlar, ambara götürüp teslim eder. Karşılığında teslim ettiği malın senedini alır. Senet borsada satılır, perakendeciler ve top tancılar arasında el değiştirir, sonunda tüketiciye ulaşır, tüketici de bu senetle ambara gider, senedi verir ve malı alır, nakledeceği yere götürür ve tüketir. Görülüyor ki senet hukuki bakımdan çok uzun mesafeler katetmiş ve ait olduğu mala, en uygun harcama yeri bulmuştur. Dolayısıyla faydasını azamiye çıkartmıştır. Mal ise en kısa yoldan hareket ederek gideceği yere ulaşmış ve maliyeti asgariye inmiştir.

f. MAL SENEDİ MİLLİ STANDARTLARA DAYANIR

Bu mal senetlerinin çıkarılabilmesi için özel teşkilatlan maya gerek vardır. Bir defa bu malın standardı hazırlanmalıdır. Bu çok zor bir problemdir. Birtakım teknik problemlerin halli yanında, halkın ihtiyaç derecesi bilinmelidir. Kalitenin tespitinde halkın satın alma gücü de hesaba katılmalı dır. Bu standartlar ülkenin şartlarına göre değişmektedir. İmkan ve ihtiyaçlar farklıdır. Bir başka ülkenin standartlan kullanılamaz. Her ülkenin kendisine has üretme ve tüketme standartları vardır. Dilde olduğu gibi teklik sağlanamaz.

Devletin kurduğu standartları taklid dışında bir fonksiyon icra edememektedirler. Faizsiz banka milli standarların oluşması için gerekli teşkilatı kurmazsa, mal senedini des tekleyemez.

g. TEMİNATLI KONTROL GEREKİR

Standart malların imal edilmesi yeterli olmayıp, garan tili kontrollerin yapılması gerekir. Yani malı muayene edip etiketi damgalayan kontrolör, artık bu malııı standartlara uygunluğundan mesul olmalıdır. Mal bozuk çıkarsa üretici değil kontrolör mesul olmalıdır. Bugün devletin knrduğu ekspertiz teşkilatı çok az mallar için vardır ve fonksiyon icra etmekten uzaktır. Kontrolörün kusurlu malları tazmin ede bilmesi için bir dayanışma ortaklığına katılmış ve onun kefa letini almış olması gerekir. Faizsiz banka bu te,kilatı da kurmak zorundadır.

h~ KONTROLDE SERBEST REKABET SAĞLANMALIDIR Kontrollerin yapılabilmesi için laboratuvarlara ihtiyaç

vardır. Bu laboratuvarlardaki araçları kullanabilecek perso nel gereklidir. Malın stok edilebilmesi için ambarlara ve silo lara ihtiyaç vardır. Hasılı bir mal senedinin çıkarılması bir plana ve hareket sermayesine ihtiyaç gösterir. Bir genel organizasyon zorunluluğu vardır. Bütün bunlar yapılırken ser best rekabetin sağlanması zaruridir. Maaşlı bir görevli ile değil, serbest meslek erbabı hizmetlilerle bu işler görülecek tir. Bütün bu hizmetlere, emekleriyle ve sermayeleriyle katı lanlar adil bir sistem içinde karşılığını alabilmelidirler. Bu da nıukavelelerle oluşturulacak yeni paylaşma sîstemleriyle münıkündür. Faizsiz banka ancak bundan sonra fonksiyonu nu icra edebilir.

XVII. MAL SENETLERİNİN FONKSİYONU

ız. VADESİZ MAL SENETLERİ MAL OLARAK TAS'ARR UFU SAĞLAR

Piyasada iki çeşit mal senedi mevcut olmaktadır: Vadeli mal senetleri ve vadesiz mal senetleri. Vadesiz mal senetleri nin karşılığı halen ambarda olan senetlerdir. Yani istediği niz zaman ambara gider, senedi verir ve karşılığında o senet te mevcut olan malı alabiliriz. Böyle bir senedin fonkiyonu, malın fıziki harekatına gerek kalmaksızın hukuki harekatını sağlamaktır. Bu mal senedi demir veya buğday senediyle alı nıp satılacak, dolayısıyla nakit üzerindeki yükü de hafiflet miŞ olacaktır.

b. VADELİ MAL SENEDİ, PESİN öDEMEL1 SİPARİŞ SENEDİDİR

Vadeli mal senetleri'ne gelince: Bunlar halen mevcut değildir. Ancak üretilmeleri planlanmış ve üretme imkanları hazırlanmış bulunmaktadır. Üreticiler tarafından belli bir müddet sonra teslim edileceği taahhüt edilmiştir. Gerçekte yoktur ama zimmette vardır ve belli bir müddet sonra ger çekten varolacağı büyük bir ihtimal içine girmiştir. Bu vadeli senedi satınalan kimse bu anda ambara giderek karşılığını mal olarak alamaz, bunu yapabilmesi için senedin gününü beklemek zorundadır.

c. BANKA, VADESİZ MAL SENETLERİNİ MAĞAZALARA VERİR

Banka çıkardığı vadesiz mal senetlerini o malın toptan cılığını yapacak tüccarlara verir. Kredi olarak verilen bu se netlerle üreticilerden mallar mübayaa edilir, ambarlara ko nulur ve sonra bu ambarlardan perakendeci tüccara bu se netlerle satılır. Üreticiler elde ettikleri mal senetlerini borsa da satarak nakde çevirirler. ~.iccarlar borsadan bu senetleri satın alarak ambara gider ve mallarını çekerler. Böylece dev re tamamlanmış olur. Bu senetlerin likidite kazanması için bankanın bu senetleri alıp satan borsayı kredi ile destekle

mesi gerekir. Bu da bankanın bu senetleri teminat kabul ederek nakit kredi vermesiyle gerçekleşir. Her senedin satış değeri yanında teminat değeri vardır. Teminat değerini ban ka belirler ve ona göre kredi verir. Burada önemli olan hu sus, bankanın krediyi kişilere değil senede vermiş olmasıdır. Yani banka bütün kredi taleplerini karşılar, bunu teminat değerlerini düşünerek gerçekleştirir.

d. VADESİZ MAL SENETLERİ, TEMİNAT DE~ERLERİYLE NAKıT İLE KREDİLENDİRİLEBİLİR

Teminat olarak kabul edilen senetler, bankada hapse dilmiş olacaklarından ambarlardan karşılığı olan mal çekile meyecek demektir. Yani bu senetler malların yedek stokları nı ifade ederler ve sanki piyasada yokmuş gibi olurlar. Böy lece değerlerinin yükselmesi sağlanmış olur. Gerektiğinde teminat değerini düşürınek suretiyle senetler yeniden piya saya arzedilir ve malların ucuzlaması sağlanır. Bu tür senet lerin teminat değerleri değiştirilmek suretiyle mevsimlik f"ı yatlara ayarlanabilir ve iki mevsim arasındaki fiyat farkları asgariye indirilebilir. Bunun başka bir yararı; istenilen ma lın ihracat ve ithalatının da kontrol altına alınabilmesidir.

e. MAL SENETLERİNİN KREDİLENDİRİLMESİYLE S ÜBVANSİYON YAPILIR

Bir mala ait senedin önce teminat değeri düşürülür son ra yükseltilirse, üretim mevsimlerinde mal ucuz olacak, tü ketim mevsimlerinde pahalanacaktır. Bu da malın üretimini kısacak ve ithalata zorlayacaktır. Aksine önce teminat değe ri yüksek tutulan senet, malın üretmini teşvik edecek ve ih racata zorlayacaktır.

f. MİI~ODA SERBEST REKABET KORUNARAK, MAI~ODA PLANLAMA YAPILIR

Vadesiz mal senetleri stokların ayarlanmasında bir planlayıcı faktördür. Bu senetlerin önemli bir özelliği de, mikroda serbest fiyatı ve rekabeti koruduğumuz halde, mak roda tam planlama yapabilmemizi sağlamasıdır. Bunun an lamı, serbest rekabeti bozmadan planlı ekonomiye geçebil medir. Krediler için de aynı şey söz konusudur. Özel takdir yetkisi kullanılmasına gerek kalmaksızın herkese kredi ver me imkanının gerçekleşmesidir. Hem de bu krediler asla enf lasyona sebep olmayacak ve kredi sıkıntısı olmayacağı için işsizlik diye bir sorunumuz da kalmayacaktır.

g. VADELİ MAL SENEDÎ, KfiRLAR1 KESİN OLARAX BELİRLER

Vadeli senetler ise ziraatçilere kredi olarak verilecek, bunlar da senetleri borsada satacaklar, elde ettikleri meblağ ile üretim yapacaklar ve mahsulü ambara teslim ettikten sonra aldıklan senedi bankaya iade ederek kredilerini kapa tacaklardır. Mahsulleri çok olmuşsa, borsada fazla senetleri satıp kendi çalışmalarını değerlendirmiş olacaklardır. Mah sul eksik gelirse, borsadan vadesi gelmiş senetleri mübayaa edip kredilerini ta~~ıamen kapatacaklardır.

h. VADELİ SENETLERLE ÜRETİM PLANLAMASI YAPILIR

Bu sistemin üretici için en kârlı tarafı kârını hemen he sap edebilmesidir. Aldığı krediyi nakde çevirdikten sonra, kendisine lazım olan bütün malzemeyi senetle de olsa peşin almak suretiyle, işçilik hariç yapacağı masrafları kesin ola rak baştan bilmiş olacaktır. Malların ileride iıyatça değişme si veya enflasyon olması onu hiç etkilemiyecektir. Bu durum üreticiyi cesaretle üretime götürecektir. Nihayet zararı işçili ğin az olmasından ibaret olacaktır. Bu da kendisi için fazla bir sıkındı yaratmayacaktır.

i. FAİZLİ BANKA NAKİT SENEDİ, FAİZSİZ BANKA MAL SENEDİ İHRAÇ' EDER

Vadeli senetlerin de teminat değerleri olacak ve banka buna göre bu senetleri de nakit kredi ile destekleyecektir. Bu

suretle senet likidite kazanmış, dolayısıyla değeri artmış olur. Vadesiz senetlerle stok planlaması yapılıyor, vadeli se netlerle ise üretim planlaması yapılacaktır. Ne kadar doma tes isteniyorsa o kadar domates ekilecektir. Planlanan mah sül daha ekilirken satılmış olacağından, pazar bulma veya günü gelince çok ucuz fiyatla satma tehlikesi ve derdi orta dan kalkacaktır. Bunun için plana uygun mal senedi çıkar ma ve bu senedi kredi olarak verebilmek için teminat değeri ni ona göre ayarlama kafı gelecektir. Böylece üretim fazlalığı veya azlığı söz konusu olmayacaktır.

Bütün bunlar faizsiz bankanın desteği ile gerçekleşecek ve faizsiz banka ancak bu senetlerin ihracı ile kurulup yaŞa yacaktır.

XVIII. İŞLETME SENETLERİ

a. BÜYÜK İŞLETME ZORUNLUDUR

Bir üretim, o üretimi yapacak işletmenin kurulması ile gerçekleşir. Eskiden bir veya iki kişinin çalışması ile ürün elde edilebiliyordu. Halbuki bugün binlerce insanın bir araya gelip çalışması ile bir ürün elde edilebiliyor. Bunun için bü yük fırmaların oluŞması zaruri oluyor. İşçilik do~uyor ve bir takım sosyal problemler ortaya çıkıyor. Çaresini arayanlar, sosyalizmi veya komünizmi öneriyorlar. Bunların da çözüm getirmediğini bug'ün sosyalist ülkeler dahi kabul etmiş bu lılnmaktadır. Yeni çözümün aranması zaruridir. Bir taraftan bugünkü geliŞmeye cevap verecek büyük işletmeleri kurmak, diğer taraftan tekelleri ortadan kaldınp işçileri patronlaxa sömürtmemek esastır.

b. İŞÇİLİK SİSTEMİ ~ ERİNE ORTAI~IK SİSTEMİ KURULMALIDIR

Patronsuz büyük işletmeler ortaklılilar şeklinde kurulabilir. Ancak bu ortaklıkların da yönetimi, yöneticilerin elinde olmamalıdır. Kollektif bir yönetimi gerçekleştirebilmeliyiz. Marx böyle bir yönetimin hararetli müdafıî olmuş ama her hangi bir çözüm getirememiştir. İddia ettiği şeyler ütopik bi rer hayal olmaktan ileri geçememiş ve hiç bir yerde uygula namamıştır. Uygulanmaya kalkıldığı yerler kan deryasına dönüşmüştür. İşte kurulacak ortaklığın buna benzer mah zurlar da taşımaması gerekmektedir.

c. İŞLETMEDEKİ PARA, İŞLETME SENEDİDİR

İşletme bir ortaklık senedi çıkarıyor. Bu senet işletme içerisinde tamamen para yerine geçiyor. Bütün hammadde ler bu işletme senedi ile satın alınıyor. Bütün personelin üc reti bu işletme senedi ile ödeniyor. Kiralar ve vergiler bu se netlerle tahakkuk ettiriliyor. Sonunda mallar da bu senetler le satılıyor. Bu işletmeden mal almak isteyenler veya sipariş verenler işletmeye bu senedi vermek zorundadırlar. Böylece ayrıca bir nakte ihtiyaç kalmaksızın tv.m ücret, kira, fiyat ve diğer masraflar hep bu senetle karşılanıyor. Bu senedin halk tarafından kabul edilip işlerlik kazanabilmesi için bankanın bu senetleri nakitle desteklemesi zorunludur. Baştan banka kredi vermek zorunda kalacaktır. Fakat işlerlik faaliyete geçtikten sonra, banka işletmenin parasını kullanma imkânına kavuşacaktır.

d. ÜCRET İŞLETME SENETLERİYLE öDENECEKTİR İşletme senedi ile ücr~tler normal ücret statüsü ile tes

bit edilir. Götürü çalışanlar yaptıkları işe göre, yevmiyeli ça lışanlar mesleki derece ve çalıştıkları saatleri nisbetinde bu senetten belirlenmiş ücretlerini alacaklardır. Bunların nakit olaxak ücretleri ise bu senedin fiyatına bağlı kalacaktır. Ürettikleri mal piyasaca aranan mal haline gelmişse, senet ler kıyınetlenecek ve işçilerin ücretleri yüksek olacaktır. Ma lın satışı düşmüşse ucuzlayacak, işçilerin yevmiyeleri de dü şük olacakiır. Bunun açık anlamı, işçilerin de işletmeye or tak edilmiş olmalarıdır.

e. İŞLETME SENEDİ İ7RETİM MİKTARINI AYARLAR

Bu usulün en büyük avantajı, üretim fazlalığı olup, mallar satılmadığında işçilerin ücretleri düşecek ve başka yerde iş bulanlar kendiliğinden ayrılıp gidecel~lerdir. Bu işçi lerin başka yerde iş bulmaları ise çok kolay olacaktır. Zira herkesin toprak senedi cinsinden kredisi vardır. Kendisi dev let veya baŞkasının işyerinde bu kredisini kullanabilecek ve emeğini yatırıma yöneltip üretim stoklarının erimesine ka dar o alanda yeni üretim yapmayacaktır. Böylece yatırım nisbeti kendiliğinden en iyi bir seviyede dengelenmiş olacak tır.

f. STOKLAR BÜTÜN C~İRDiLERİ ETKİLEYEC,EKTiR

Satın alınan ilk maddelerin ara maddeleri ve s~ıtışa ar zedilen mamul maddelerin işletme senedi cinsinden fiyatları, stoklarına göre belirlenecektir. İlk ara ve mamul maddeler den herbirinin ambarları bulunacaktır. Bu ambarların bü yüklükleri istenen vasat stok seviyelerinin iki katı büyüklü ğünde olacaktır. İşletme faaliyete geçmeden önce bu ambar ların yarıları dolu olacak şel;ilde ilk döner sermaye konmuş olacakt.ır. Bu depoların, ambarların veya garajların mesulle ri bulunacak ve ambara mal teslim edene helirlenmiş mal se nedi cinsinden değerini verecek ve anıbardan mal çekmek is teyenden de aynı senedi isteyecektir. Yani aynı anda alı; ve veriş arasında bir fiyat farkı uygulamayacaktır.

g. ARA STOKLAR DA İŞLETME SENETLERİ İLE FİYATLANDIRILACAK VE OTO PLANLAMA OLACAXI'IR

Herhangi bir ambarda, depoda veya garajda mal mikta rı deponun yarısını dolduruyorsa, işletme planlamasında be lirtilen ilk fiyatlar uygulanacaktır. Mallar çek.ilip ambar bo Şalmaya başlayınca fiyatlar yükseltilecek ve bunu imal eden lere; kârlı iştir, üretim yapın diye kendiliğinden sinyal veril miş olacaktır. Bu arada malı ilk madde olarak kullanacakla ra da; karlı durum var, şimdi bu malları alın haberi ulaşacaktır. Bu haberleri her gün ilan edilen fiyat listelerınden öğrenmiş olacaklardır. Aksine ambarda mal dolmaya baŞla yınca, aynı olan alış ve satış fiyatları düşürülecek ve o nokta da imalatın akışı yavaşlamış olacaktır. Böylece bu işletme senediyle üretim plânlaması, personele ve tezgâhlara işlerin dağıtılması, stok seviyelerinin tesbiti kendiliğinden en ideal bir şekilde halledilmiş olacaktır.

l. İŞLETME SENEDİ, İŞLETME İÇİNDE ARZ VE TALEBİ AYARLAR

Üreticiler ücretlerini tamamen serbest piyasa esası üze rinden, alış ve satıştaki farktan elde etmiş olacaklardır. Ser best rekabet sistemi burada tam işlerlik içersinde olacaktır. Bunun için her tezgahtan en az ona (10) yakın sayıda tezgah bulunacak ve bu tezgahlan çalıştıracak personel olacaktır. Tezgahların bakımını ve tamirini bakıcılar yüklenecek ve o tezgahlarda üretilen mal miktarına göre genel hizmetten paylarını alacaklardır. Bu nedenle işletme büyük hacimde olacak; ancak işletmenin yöneticisi senet olup, ayrıca bir yö netici ekibi bulunmayacaktır. Tıpkı bugün para nasıl devlet içerisinde arz ve talep kanunlarına göre tüm ekonomik düzenlemeleri yapmakta ise, aynı şekilde işletme senedi de işletme içerisinde arz ve talep kanunlarına göre tüm düzenle meleri yapmış olacak ve bu sayede ortaklık yoluyla büyük işletmeler kurulmuş olacaktır.

XIX. İŞLETME SENETLERİNİN FONKSİYONU

  1. İŞLETME SENEDİ BİR ANA MAMUL SENEDİDİR

İşletme senetlerinin nakit cinsincien fiyatı, mamul stok seviyelerine göre hesaplanacaktır. İşletme senedi için mamul mallara bir ana mal tarif edilecek ve işletme senedi bu mal ile belirlenmiş olacaktır. Bu malın stok seviyesi düştükçe senedin fiyatı yükselecek, stok seviyesi yükseldikçe senet fiyatları düşecektir. Böylece piyasadaki talep belirlenmiş olacaktır. Diğer taraftan ambardaki stok çoğaldıkça işletme senedi cinsinden fiyatları düşeceğinden, imalat gerisin geriye dalga dalga azalacak ve ilk maddelerde bir yığılma meydana gelmiş olacaktır. Bu yığılmadan dolayı da bu ilk maddeleri getirip satan tüccarlar satamayacaklarından tüm hareket yavaşlamış olacaktır.

b. STOKLAR ARTTIKÇA İŞLETME SENEDİNİN NAKİT CİNSİNDEN DEĞERİ DÜŞECEKTİR

Aksine senet fiyatları düşük ise mal ucuzdur demektir. Herkes işletmeye gelip senedi vererek mamulleri satın alacaktır. Mamul maddelerdeki stok seviyesi düşecek ve dolayısıyla senet cinsinden fiyatları yükselecektir. Bunun üzerine imalatçılar harekete geçecek ve dalga dalga bu hızlanma ilk maddelerin erimesine kadar varacaktır. Fiyatları yükselecek ve ilk madde satıcılarını buraya mal getirip teslim etmeye tesvik edecektir.

c. İŞLETMELER İHTİYACA GÖRE YAVAŞLAYIP HIZLANACAKTIR

Görülüyor ki, hiçbir zaman bir tekel oluşturmadan, dolayısıyla, mikro planda dengeyi bozmadan ve serbest rekabeti engellemeden bu işletme senedi sayesinde büyük işletmeler kurulabiliyor. İşletmenin hızı, piyasasının arz ve talep dengesinin bulunduğu yerde kendiliğinden avarlanıyor. Piyasada ihtiyaç varsa, üretim hızlanıyor ve inşaat sektöründen emek imalat sektörüne kayıyor. Aksine piyasa doymuş ve mal fazlalığı varsa, işletme kendiliğinden yavaşlıyor ve emek imalat sektöründen inşaat sektörüne kayıyor.

d. İŞLETME SENETLERİ SEKTÖRLERİ KÖTÜ ETKİLERDEN KORUR

Bugün imalat miktarını dengeleyen bir mekanizma geliştirilemediği için birçok kapitalist ve sosyalist doktrinler geliştirilmiştir. Kapitalistler bunu merkez bankasının piyasaya süreceği veya piyasadan çekeceği nakit miktarıyla dengelemeye çalışmaktadır. Üretim fazlalığı olduğunda, merkez bankası para makinesini frenleyerek kredileri kısmakta ve bu şekilde işyerleri yavaşlatılmakta veya hepten tatil edilmektedir. Bunu grev ve lokavt sistemleriyle gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sigorta sistemiyle işçilerin biriktirdikleri meblağlar bu devrelerde eritiliyor ve daha sonra stoklar eriyince anlaşmalar yapılarak tekrar imalata geçiliyor. Bazan bu kısıtlamaları enerji yokluğu iddialarıyla elektriği keserek veya kısarak düzenliyorlar. Burada tek para sistemiyle çalışıldığı için, para kısmaları gerekli gereksiz her sektörü etkiliyor ve iş hayatı felce uğradığından sosyal problemler doğuruyor. Halbuki işletme senetleri sayesinde yavaşlama ve hızlanma sadece o işletmenin ilgili olduğu sektörde olmakta ve işsizlik meydana getirme yerine, emeğin imalat sektöründen inşaat sektörüne aktarılmasıyla mesele ideal şekliyle çözülmüş olmaktadır.

e. İŞLETME SENETLERİ TASARRUF ARACIDIR

İşletme senetlerini almış olanlar kendilerine mal lazım değilse, hemen çekmeyeceklerdir. Sadece senet ucuz olduğu zaman satın almakla iktifa etmiş olacak ve ihtiyaçları olduğu zaman çekmiş olacaklardır. Bunun anlamı, bu malları mevduat olarak işletmeye bırakmadır. Böylece işletme senedi satıldığı halde, teslim alınmayan malları kredi şeklinde başkalarına verebilir. Böylece ek bir sermaye sağlanmış olur. Bu senetlerin bankaca desteklenmesi halinde, işletmelerin ayrıca nakit sermayeye ihtiyacı kalmayacak ve dolayısıyla ülke içinde nakdin yükünü bu senet hafifletmiş olacaktır. Bu senetler piyasada nakit ile alınıp satılacaklarından TL'nın değerinde de olumsuz bir etkileri olmayacaktır.

f. İŞLETME SENETLERİ VADELİ OLABİLİR, BÖYLECE DÖNER SERMAYE TEMİN EDİLİR

İşletme senetleri vadeli olabilir, bu sipariş anlamına gelir. Mal senetlerindeki vadelilere benzemektedir. Vadeli senetler ucuza satılacaktır. Böylece halkın işletmelere sermayeleriyle katılma imkanı sağlanmış olacaktır. Halk tasarruflarını dilediği sektöre yönlendirme imkanını bulacaktır. Dilerse bir site senedini satın alıp toprağın rantından yararlanmayı isteyecek, dilerse inşaat malzemesi veya günlük ihtiyaç malları üreten işletmelerin vadeli senetlerini satın alarak senet ticareti yoluyla tasarrufunu değerlendirecektir. Bu şekilde bir çeşit şirketi mudarebe gerçekleşmiş olacaktır. Banka bu şirketin ortağı değil, destekçisi durumundadır. Çünkü banka bu senetleri satın almıyor veya satmıyor, sadece bunları rehin alarak kredi veriyor. Alsa veya satsa bile, bunu kendi adına değil, işletme adına alıp satıyor yani kredileşiyor.

g. İŞLETME SENEDİNDE MEKAN BİRLİĞİNE GEREK YOKTUR

İşletme senetlerinin çalışması için her zaman bir işyerinde bütün bunların olması şartı yoktur. Değişik yerlerde değişik ambarlar tesis edilir ve bu ambarların yanında bu malları kontrol edecek laboratuvarlar kurulur. Herkes dışarda bu malı imal eder, getirir ambara teslim eder, işletme senedini alır. Bunu işleyecekler de buradan işletme senediyle bu ara malı satın alarak işler ve bir ileriki kademe ambarına teslim eder. Burada hatırlanacak önemli husus, bu parçaların nakit ile değil işletme senediyle alınıp satılması ve alış satış arasında aynı anda bir farkın olmamasıdır.

Böylece görülüyor ki, bir işletme senedi, sadece ara ambarları sayesinde başka hiçbir tezgaha ve işçiye gerek kalmaksızın fonksiyonel olarak büyük işletmeleri kurma imkanını doğuruyor. Bunun için iyi bir plan ve proje ile işletme planlamasının yapılması ve bu amaçla çıkartılmış olan senedin faizsiz banka tarafından desteklenmesi yeterlidir. Yeter ki bu işletmenin kurulmasına topluluk içinde imkan ve ihti yaç mevcut olsun.

XX. İSTİHKAK SENETLERİ

a. İSTİHKAK SENTLERİ BELİRSİZ GELİRLERİ PAYLAŞTIRIR

Tüzel kişiler genel hizmetlerini ehliyetli hizmetlilere yaptırıyorlar. Bu hizmetleri yapanlara belli maaş yerine tüzel kişinin gelirlerinden pay vermektedirler. Ayrıca bu gelirlerden yardımlaşma olmak üzere ortaklara veya üyelere pay dağıtıyorlar.

Bir çok işletmelerde çalışan kimseler, işletme senedinden ayrı olarak götürü iş almış olabilirler. Yani bir fonda toplanan değişik meblağların değişik istihkak sahiplerine dağıtılması gerekir.

b. ORTAK HİZMETLER İSTİHKAK SENTLERİ İLE PAYLASTIRILIR

Genel olarak teşebbüslerin dört çeşit girdileri vardır. Bunlardan birincisi toprak, altyapı ve güvenliği sağlayan genel hizmettir. İkincisi, yapı ve tesislerdir. Üçüncüsü, ilk maddeler ve dördüncüsü çalışmadır. Bu iştirakler ayrı ayrı kurulacak ortaklıklar tarafından temin edilir.

Genel hizmetleri tüzel kişilerin kurduğu hizmet ortaklıkları yaparlar. Tesisleri hissedarlar koyarlar. İlk maddeyi teşebbüse sipariş veren tüccarlar temin ederler. İmalatı ise, burada çalışan işçi ve personel birlikte yerine getirirler. Bunların herbiri ayn ayrı birer ortaklık şeklinde oluşurlar. Bunlar teşebbüsün ana ortaklıklarıdır.

c. İŞLETME ORTAKLARI ARALARINDAKİ PAYLARI ISTİHKAK SENETLERİ İLE PAYLAŞTIRIRLAR

Teşebbüsün bu ana ortaklıkları, ayn ayrı mukavele ile ortaklığa katılırlar ve bunların alacağı paylar her mukavelenin yenilenmesi sırasında yeniden tesbit edilir. Bunların hepsi üretilen mallardan pay alırlar. Yani genel hizmeti yapan tüzel kişi, hizmeti karşılığı belli bir ücret yerine yapılan işin hacmine göre, istihsalden veya cirodan paylarını alırlar. İlk maddeyi temin edenler karşılığında işletme senedini aldığına göre, yine hasıladan pay oluyorlar demektir. Çalışanlar da ücretlerini ürettikleri mallârdan pay olarak alırlar.

d.İSTİHKAK SENETLERİ ADİL PAYLAŞMAYI SAĞLAR

Burada iki önemli poblemle karşılaşılmaktadır. Bu topluca elde edilen hasıladan ortaklar arasında payların nasıl dağıtılacağıdır. Binlerce kişinin birlikte çalışarak meydana getirdikleri hasıla nasıl bölüşülecektir. Günümüzde bu problem ücret sistemiyle halledilmekte, kâr ve zarar bir kişinin sırtına binmektedir. Bunun sonucu olarak küçük ve orta müteşebbisler ortadan çekilmekte, büyük müteşebbisler tekellerini kurmakta, halk ise bu patronların tekelinde işçi olarak köleleştirilmektedir. Esasen faiz yasağı bu köleliğin oluşmasını önlemek içindir. Yani işçi ve patron sınıfı yerine, kendi işyerinde çalışan sınıfsız bir kitleyi oluşturmaktır. Bir yandan patron sınıfını kaldırmak, diğer taraftan büyük teşebbüsleri oluşturmak, ancak ortaklık içinde adil bir bölüşmeyi sağlamakla mümkündür. Bu çıkarılacak istihkak senetleri ile sağlanacaktır. Herkes çalışacak, ücret alır gibi istihkak senetlerinden kendine düşeni alacaktır.

e. İSTİHKAK SENETLERİNİN KARŞILIĞI BELLİ DEĞİLDİR

Ortaklık içinde iş yapanlar, ücret alır gibi istihkak senedi alacaklardır. Bu bazan saatlik olarak değerlendirilir, bazan yapılan işe göre birim fiyatı üzerinden verilir, bazan da ihtiyaç gözönünde tutularak başka kriterlerle ödeıımiş olur. Ancak hep istihkak senedi cinsinden ödeme yapılır ve işletme senedi veya nakit olarak bir değerlendirme yapılmaz.

f İSTİHKAK SENETLERİ SABİT GİDERLERİ YOK EDER

Bu suretle oluşturulmuş teşebbüslerin en büyük avantajı, üretimde sabit giderlerin sıfıra indirilmesidir. Üretim yoksa, yani genel hizmeti yapan tüzel kişi, ne tesisleri temin eden hissedarlar, ne sermaye koyan tüccarlar ve ne de iş yapacak çalışanlar bir şey alırlar. Ayrıca hesaplamalara gerek kalmaksızın işletme istenildiği kadar yavaşlatılabilir ve hızlandınlabilir.

Diğer taraftan işletme büyük veya küçük kapasitede kurulabilir. Böylece bir sarsıntıya sebep olmadan ekonomik denge sağlanmış olur. Faizsiz banka bu problemleri çözdüğü müddetçe hedefine ulaşmış olur. Yoksa sadece faiz yasağı faizsiz sistem demek değildir.

g. KAMU HİZMETLERİ DE İSTİHKAK SENETLERİYLE YAPILIR

Ülkeler millî bütçe yapmaktadırlar. Artırmalı bütçelerin çok kötü olduğu eskiden beri bilinmektedir. Bunun ilk ilmi izahını İbn Haldun yapmıştır. İlk uygulaması ise Halife Ömer tarafından yapılmıştır. İstişare sonunda artı malı meşru görülmemiştir.

Son asırda ise açık bütçeler rağbettedir. Bu enflasyonun kaynağı olmaktadır. En iyi çözüm denk bütçedir. Sonra yapılan bütçeler kesin bütçelere uymamaktadır. Söylenenlere uyulamıyor. Devlet cari harcamalarını istihkak senedi ile yapacak olursa, bütçenin tam denk olmasını gerçekleştirdiği gibi bütçe ile kati hesap arasında tam tetabuk sağlanmış olur. Böylece günümüzdeki istikrarsızlıklar ortadan kalkar.

h.. İSTİHKAK SENETLERİ ÇALIŞANLAR ARASINDA ÇIKAR PARALELLİĞİ SAĞLAR

İstihkak senetlerinin diğer bir faydası da, çalışanlar ve ya görevliler arasında çıkar paralelliğinin sağlanmış olmasıdır. Vatandaşın işini yapan görevli bilecek ki, yaptığı işten dolayı vatandaş kazanacak, daha fazla vergi verecek ve aldığı istihkak senedinin satın alma gücü artacaktır. Yine görevli bilecek ki, diğer görevli vazife yapmazsa ve vatandaşı ezerse, millî hasıla düşecek, bütçenin gelirleri azalacak, dolayısıyla aldığı istihkak senedinin satın alma gücü eksilmiş olacaktır. Diğer görevliyi görevini yapmaya teşvik edecek, böylece oto kontrol da olacaktır.

i. İSTİHKAK SENETLERİ BÜROKRATİK ATALETİ ORTADAN KALDIRIR

İstahkak senetlerinin temin ettiği en önemli husus, bugün büyük işletmelere ve devlete arız olan bürokratik ataletin bu sayede ortadan kalkmasıdır. İstihkak senetlerinin işlerlik kazanabilmesi için faizsiz banka tarafından desteklenmelidir. Bu da bankada daha çok istihkak senedinin teminat olarak kabulü ve kredilendirmesiyle olacaktır

XXI. İSTİHKAK SENETLERİNİN FONKSİYONU

a. FAİZSİZ SİSTEM TÜKETİCİYİ DECİL ÜRETİCİYİ DESTEKLER

Faizli sistemde vergi, kira, ücret ve faiz istihkak edenlere nakit olarak ödenmektedir. Bu müstehaklar için çok büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Herkes kendisine düşen payı nakit olarak alıp onunla istediği işi yapmaktadır. Yani tüketiciler korunmaktadır. Diğer taraftan üreticiler ise elde ettikleri malı satmak zorunda bırakılarak, mallarını ucuz fiyatla elden çıkartmaya zorlanmaktadırlar. Bu kapitalist düşüncenin tabiî sonucudur. Üreticileri zor durumda bırakıp patronlara köle işçiler bulmak, ancak böyle mümkündür. Faizsiz sistemde ise küçük ve orta müteşebbisleri korumak için vergi, kira, ücret ve bedel, mal olarak hasıladan elde edilen paydan verilmektedir. Üretici kendi emeğinin ucuz veya pahalı harcanması dışında herhangi bir sıkıntıya sokulmamaktadır. Yani faizsiz sistem üreticiyi koruyup tüketiciyi zor durumda bırakmaktadır.

b. İSTİHKAK SENETLERİ İŞLETMELERDE ORTAKLIĞI SAĞLAR

İstihkak sahiplerine nakit değil mal verilmektedir. Bunlar bu malları ekseriya kendileri kullanamazlar. Aynı zamanda bunlar çok çeşitlidir. Depolanmaları, nakledilmeleri ve satılmaları çözülmesi zor problemler taşır. Faizsiz sistem buna da çözüm getirmelidir. Yoksa bir halkası kopuk zincir gibi hiçbir iş yapmaz ve çalışmaz. İstihkak senetlerinin temin ettiği çözüm tam bir çözümdür.

c. İSTİHKAK SENETLERİ İLE DEĞİŞİK MALLAR FİYATLARA GÖRE BÖLÜŞÜLÜR

İstihkak payları işletmenin veya devletin ambarlarında depo edilecek ve bir dönemde eritilecek şekilde istihkak senetleriyle fiyatlandırına yapılacaktır. Yani bu mallar hiçbir suretle istihkak senedi dışında bir değer mukabili istihkak ambarlarından dışarıya çıkarılmayacaktır. Diyelim ki, istihkakların periyodu kamu bütçelerinde olduğu gibi bir yıllıktır. İstihkak ofıslerinde toplanan her cins mal yıllık hafta sayısına bölünür ve bir hafta içerisinde erimesi gereken miktar tesbit edilir. Her mal için serbest piyasa fiyatlarına göre nakit cinsinden toplam değerler hesaplanarak toplam istihkak miktarı nakit olarak bulunur. Harcanmış olan istihkak senedi miktarına bölünerek bir istihkak senedinin hesabı olarak TL cinsinden değeri bulunur. Buna benzer şekilde, her malın istihkak senedi cinsinden fiyatı tesbit edilir. Böylece malların haftalık fiyatları ilan edilir. İstihkak sahipleri istedikleri malları ellerindeki istihkak senetleriyle satın almaya başlar1ar.

d. MALLARIN ERİME NİSBETİNE ETKİ EDER AMA STOKU ETKİLEMEZ

Bu mallardan bir kısmı daha önce hesaplanmış bulunan haftalık erime miktarından daha fazla alınıp götürülmüş olabilir. Bu taktirde gelecek haftadaki fiyatı yükseltilir. Bir kısım mallar ise rağbet görmemiş ve ambardan daha az çekilmiş olabilir. Bu malların da istihkak senetleri cinsinden fiyatları düşürülerek, gelecek hafta istihkak sahiplerinin daha fazla rağbet etmeleri sağlanır. Bu fiyat değiştirmeleri o şekilde ayarlanır ki, yıl sonunda bütün mallar istihkak sahipleri tarafından eritilmiş olsun. Yıl sonunda artan miktar kalmışsa, bu gelecek yılın gelirlerine ilave edilir ve bu malın fiyatı geçmiş yıldaki fiyatından daha düşük tutularak gelecek yıl içinde böyle bir artmaya mani olunur.

  1. İSTİHKAK SENETLERİ DE HAMİLİNE YAZILIDIR

İstihkak senedi almış olan müstehaklar senedi mutlaka istihkak ambarına götürüp değiştirmek mecburiyetinde değildirler. İsterlerse istihkak senetlerini borsada serbestçe satabileceklerdir. Böylece elde ettikleri nakti ücret olarak almış olacaklardır. Devre tamamlanmadan da bu senetler satılabilecektir. Bu senetleri satın alanlar gidip ambardan malları çekecek ve piyasaya nakit ile satıp kâr edeceklerdir.

f. İSTİHKAK SENEDİ İLE STOKLARIN DENGELİ ERİTİLMESİ SAĞLANIR

Millî ekonomide bu istihkak senetlerinin önemli bir fonksiyonu da, yıl sonuna kadar malları eritmeyi yıl içinde dağıtmış olmasından dolayı her mevsimde mal bulunacak ve mevsimler arası fiyat dalgalanmaları önlenmiş olacaktır. Ekonominin halletmesi gereken problemlerin en önemlilerinden biri de bu mevsimlik fiyat dalgalanmalarıdır. Bu dalgalanmaları arttırmak için belli mevsimlerde tüccarlar malları alıp stok yaparlar. Sonra aldıklarını birkaç misli fiyat ile satışa arzederler. Bu üretici ile tüketici arasında büyük fiyat farklarını oluşturur ve üretimi büyük bir nisbette önler. Hukuk dilinde buna ihtikâr denilmektedir. Hukuki yoldan bunun önlenmesi her zaman istenmiş ama hiçbir zaman başarıya ulaşılamamıştır.

g. GENEL HİZMET PAYI İŞLETME SENEDİ OLARAK ALINIR VE İSTİHKAK SENEDİ İLE BÖLÜŞTÜRÜLÜR

Ekonomik aksaklıkların yalnız ekonomik tedbirlerle önlenebileceği, hukuki müdahalelerin hiçbir sonuç vermiyeceği kesinlikle bilinmelidir. İhtikâr da ancak ekonomik tedbirlerle önlenebilir. İstihkak senetleri bu hizmetleri yüklenmiş olacaktır. Şöyle ki, bir malın toplam istihkak stoku senelik hafta sayısına bölünüyor ve bir hafta içinde onun kullanılacak miktarı bulunuyor. İstihkak senetleri ile satın alınacak bu malın fiyatı öyle ayarlanıyor ki, her hafta eşit miktarda mal tüketimi olsun. Şimdi bu plana başka bir plan ilave edebiliriz. Piyasada mal bol olduğu zaman istihkak stoklarına öyle bir fiyat uygulanır ki, o mevsimlerde hiç satış olmaz. İstihkak sahipleri istihkak senetlerini kredi ile değerlendirsinler ve haklarını daha sonra alsınlar. Böylece bu mallar zor günler için stok edilmiş olur. Mallar eriyip piyasadan çekilince fiyatlar yükselecek ve istihkak sahipleri senetlerini kullanarak bu malların piyasaya çıkmasını sağlayacaklardır. Böylece malların mevsimlik fiyat dalgalanmalarının önüne geçilmiş olur.

Faizsiz sistemde verginin nakit olarak değil de ayn olarak alınmasının önemli hikmetlerinden biri de budur. Yani bir taraftan üreticilerin ödemeleri kolaylaştınlıyor, diğer taraftan kriz zamanları için yedek stok teşkil ediyor. Marx, Osmanlı Devleti'nin uzun zaman dayanma gücünü buradan aldığını söylemektedir. Bir sistemin yaşlanmış olması onu verimsiz hale getirir. Sistem yenilenirse yeniden canlılık kazanır. Faizsiz sistem bir rönesanstır.

XXII. SENETLERLE KREDİLEŞME

a. BANKA KREDİLEŞMELERİ ORTAK MUHASEBE VE KEFALETLE GERÇEKLEŞTİRİR

Banka merkezi kredileşmeden çok, ortakların bankaya teminat göstermek şartı ile bir kredi istihkak etmeleri ve bu krediyi diğer ortak veya mudilerin birbirlerine kullandırmaları şeklinde olmaktadır. Yani banka belli kimselere belli limitte kefil olduğunu tevsik eden belge verir. Bu belgeyi ibraz eden herkes karşı taraftan istediği şeyi alıp borçlanır. Bu durumu bankaya bildirirler, banka da birisinin hesabından düşürüp diğerinin hesabına geçirtir. Kredi alan, borçlanan zamanında tediyede bulunamazsa alacaklı bankaya başvurarak bunu tahsil etmiş olur. Bankanın burada yegane fonksiyonu, mudilerine keiıl olmaktan ibarettir. Bu kefaletin cari kefaletten farkı, tamamen masrafsız olup uzun uzun sözleşme ve yazışma külfetinin ortadan kaldırılmış olmasıdır.

b. KEFALET KARŞILIKSIZDIR

Faizsiz banka bu tür kefalet hizmetlerini karşılıksız yaptığı için kredileşmeye son derece işlerlik kazandırmaktadır. Herkes için kredi vermek ve almak teminatlı olduğu için kolay gelmektedir. Bu kredi harekâtı bilindiği gibi ekonomik harekâtı doğurmakta ve millî gelirde hızlı bir artış kaydetmektedir. Halbuki faizli bankalar bir taraftan faizli olduğu için, diğer taraftan merkezi bir kredileşme sistemi bulunduğu için kredileşmeyi zorlaştırmakta, dolayısıyla işsizliğe ve ekonomik krizlere sebep olmaktadır.

c.BANKA HAMİLİNE YAZILI MAL SENETLERİ ÇIKARIR

Bankanın yaptığı ikinci hizmet ise bundan önce anlatılan toprak, demir, buğday ve altın senetleri ile site, mal, işletme ve istihkak senetlerini mukaveleleri ile birlikte ihraç edip bunları kredi olarak müteşebbislere veya müteahhitlere dağıtmaktan ibarettir. Burada banka senetlerin tanzimi için gerekli külfeti yüklenmektedir. Bunların standartları ile mukavelelerini hazırlamaktadır. Sonra da yine kendi kefaletin de piyasaya bu senetlerin sürülmesini temin etmektedir. Bu senetlerin karşılığını o senetleri kredi alan teşebhüsler bulacaklardır. Banka onlardan teminat almış olacak, fakat halka ise kendisi kefıl olmuş olacaktır.

Yine faizsiz banka bütün bu işlemleri başlangıçta karşılıksız yapacaktır. Teşebbüsler faaliyete geçip iş yapmaya başladıkları zaman, verecekleri genel hizmet paylarından kendisi de pay almış olacaktır.

d. FAİZSİZ BANKADA NAKİT SENEDİ YOKTUR

Banka merkez bankasının desteği altında ikinci derecede parayı oluşturan bir kuruluştur. Faizli bankalarda bu ikinci derecedeki para, merkez bankasının çıkardığı paranın aynısıdır. Faizsiz bankada ise merkez bankasının çıkardığı para ile satılıp alınan senetleri çıkararak ikinci derecede nakit üretmektedir ve merkez bankasının fonksiyonlarına karışmamaktadır.

e. FAİZSİZ BANKA SENETLERİYLE DESTEKLER

Faizsiz bankanın üçüncü hizmeti, kendisinin çıkarıp kredi olarak müteşebbislere dağıttığı toprak, demir, buğday ve altın senetleriyle; site, mal, işletme ve istihkak senetlerini nakit kredi ile desteklemektir. Bunun için iki yol takip etmektedir. Birincisi: Bu senetleri teminat kabul ederek başka senet cinsinden kredi vermektir. Diyelim ki, günü gelmemiş yumurta senedini teminat olarak alsın ve buğday senedini kredi olarak versin. Buğday senedi piyasada derhal nakit ile değerlendirilebilme imkânına sahip ise, bunu müstakriz satacak ve nakde çevirecektir. Sonra yumurta senedinin günü geldiğinde yumurta senedini satıp kredisini buğday senedi cinsinden iade etmiş olacaktır. Böylece revaçta olmayan bir senet işlerlik kazanacaktır.

f. SENETLERİ KARSIZ ALIP SATAR

İkinci yol olarak, senetlerin kârsız alınıp satılmasını sağlamak suretiyle onlara likidite kazandırmaktır. Başlangıçta senetler piyasada tanınıp bilinemeyeceği için kimse o senetleri edinmek istemez. Kimse bu senetleri edinmek istemediği için de senetler geçerli olmaz. Ama herhangi bir sebep bu senedi geçerli hale getirirse, ondan sonra bir desteğe ihtiyaç kalmaksızın işlerliğini devam ettirir. Bugünkü banknotlar başlangıçta altın karşılığı idi. Bundan dolayı işlerlik kazanmıştı. Şimdi ise paranın böyle bir karşılığı olmadığı halde hala geçerliliğini koruınaktadır. Hatta yeni kurulan devletler bile karşılıksız paralarını geçerli kılabilmektedirler. Bu hızlanan bir maddeye benzer. Önce hız kazandırabilmek için kuvvet uygulamak, yani enerji vermek gerekir. Bir defa hızlandıktan sonra artık onu durdurmak için bir kuvvete ihtiyaç vardır, yoksa kendi hızıyla yoluna devam eder gider.

Ne var ki, sürtünme kuvvetleri devamlı olarak fren yapar ve zamanla kendi kendine yavaşlayıp durmasına sebep olur. Durmasını istemiyorsak bir kuvvetle onu desteklememiz gerekir. Enflasyon bu sürtünme kuvvetidir. İşte senetlere ilk hızını verebilmek, sonra da sürtünmeleri karşılayabilmek için bankaya ihtiyaç vardır. Banka bunu, o senetleri kendi tarifesine göre alıp satmaya başlaması ve fiyatı tedricen yükseltmesiyle yapmış olur.

g. SENETLER KARŞILIKSIZ DEĞİLDİR

Halk fiyatı yükselmeye başlayan senedi önce alıp sonra satmak suretiyle kâr etme imkanını bulur. Bu kârlılığı gören halk için senet kıymetli olmaya başlar. Böylece senet artık hızını almıştır. Kendi kendine, bankanın desteğine gerek kalmaksızın değerini korur. Ne var ki, ilk defa senedin kıymetini banka suni olarak ortaya çıkarmıştı. İşte senetlerin tehlikeli noktası buradadır. Banka bu suni değeri hiçbir karşılığı olmadan da ortaya koyabilirdi. Başlangıçta halk için kârlı olan bir iş, karşılığı olmadığı için sonradan iflas ile biterdi. Bugünkü karşılıksız paraların ve hatır senetlerinin akıbeti bu olmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, faizsiz bankanın en çok hassasiyetle üzerinde duracağı husus, karşılıksız ve teminatsız bir senedin piyasaya çıkmasını önlemektir. Faizsiz bankanın vakıf olarak kurulması, karşılıksız olarak çıkacak senetlerin kendisine hiçbir kazanç sağlamaması, böyle bir bekçiliği için teminattır.

XXIII. DÖRDÜNCÜ HİZMET: MEVDUAT

a. SENETLER MEVDUAT OLARAK KABUL EDİLİR VE KREDİ OLARAK VERİLİR

Bankanın, müşterilerine kefıl olmak, senetleri çıkarıp kredi olarak vermek, senetleri alıp satmak veya senetleri teminat olarak kabul edip kredilendirmek suretiyle desteklemek şeklinde ortaya çıkan üç hizmeti yanında, dördüncü bir hizmeti daha vardır ki; o da bu senetleri mevduat olarak kabul edip, kredi olarak vermektir. Esasen faizli bankaların nakit için yapmış olduğu hizmet bundan ibarettir. Halbuki faizsiz bankanın bu hizmeti, dördüncü derecede bir hizmettir.

b. FAİZSİZ BANKA YENİ FONKSİYONLAR YÜKLENMİŞTİR. FAİZLİ BANKALARIN İŞİNİ YAPMAZ

Faizsiz bankalar mevduat olarak yalnız kendilerinin çıkardığı senetleri kabul edeceklerdir. Bunun dışında ne TL'yi, ne de herhangi bir yabancı parayı, hatta altını bile mevduat olarak kabul etmeyecektir. Kendi nakdini veya dövizini kendi kasalarından çok bugün faizli olarak çalışan milli bankalarda toplayacaktır. Böylece faizsiz banka, faizli bankaların yaptığı işlerden hiçbirisini yapmayacak ve onların yaptıkları hizmetlere karışmayacaktır. Faizsiz banka, bugün mevcut olmayan ama gelişmek için zaruri olan hizmetleri ifa edecektir. Faizli bankaların hizmetlerini aksatmaya asla sebep olmayacaktır. Bununla beraber devletin kurmuş olduğu ve millî paranın kaynağı bulunan merkez bankasının da faizsiz olarak çalışması zaruridir. Ancak bu ileride olacak bir iştir ve bu ekonomik değil siyasi bir problemdir. Faizsiz banka ise, bizim anlattığımız şekliyle sadece ekonomik bir problemdir.

c. MEVDUATIN KARŞILIĞI AYNI HACİMDE KREDİDİR

Banka altın, demir, buğday ve toprak senetlerinin karşılığında mal veya emek olarak çıkarmakla ve bu senetlerin karşılığını aynen iade etmekle, bunların mevduat olarak bankaya tevdi imkanını sağlamış olmaktadır. Ne var ki, bu mevduatların karşılığında bir faiz almadıkları gibi bir kredi de istihkak etmiyorlar. Biz bu nedenle bunları mevduat faslına sokmuş olmuyoruz. Mevduat deyince faizli bankalarda nasıl karşılığı olarak faiz söz konusu ise, faizsiz bankalarda da karşılığı olarak kredi söz konusudur.

d.KREDİ İSTİHKAK SENETLERİYLE DAĞITILABİLİR

Banka kendisine verilen senedi muhafaza edecektir. Aynı zamanda bu senedi başkasına kredi olarak verecektir. Bankaya bu senedi veren kimseye ise, karşılığında ya başka bir senedi kredi olarak verecek ki bu üçüncü hizmetidir veya aynı senedin fazlasını daha sonra kredi olarak verip kullandıracaktır. Dördüncü hizmet budur. Herkes mevduatının hacmi nisbetinde krediyi istihkak edecek ve böylece kendi sermayesini iki katına çıkarmış olacaktır. Her mudi istihkak ettiği krediyi her zaman kullanma imkanına sahip olduğundan, kredilendirmede takdir sözkonusu olmayacaktır. Faizli bankalarla faizsiz bankalar arasında en büyük fark, faizsiz bankalarda görevliye bir yetki tanınmadan bütün arz ve taleplerin karşılanabilmesi için gerekli sözleşme düzenlemelerinin yapılabilmiş olmasıdır. Halbuki faizli bankalarda kredi, ekspertiz raporlarına ve yetkililerin kararlarına bağlı olarak dağıtılmaktadır. Böylece kredinin kaynağı devlet olduğu halde, belli kimseler onu istismar etme imkanını bulabilmektedirler.

e.KREDİ İLE MEVDUAT HESABI BİRLİKTE YÜRÜR

Faizsiz banka müşterileri, edindikleri toprak, demir ve buğday senetleriyle, site, mal, işletme ve istihkak senetlerini isterlerse mevduat olarak bankaya verebilirler. Her senet için müşteriye ayn bir cari hesap açılır, müşteri istediği zaman buraya senetlerini verebilir ve istediği zaman da çekebilir. Bazan mevduatı olmadığı halde aynı senet cinsinden fazlasını da çekme hakkına sahiptir. Bu takdirde, bankadan kredi almış olur ve bu kredi alma başka herhangi bir işleme tabi tutulmaz.

  1. AZAMİ KREDİ LİMİTİ AZAMÎ MEVDUAT LİMİTİDİR

Bankaya mevdu senetlerin azami miktarı sınırlandırılmamıştır. Azami çekebileceği miktar ise azami mevduatı miktarından fazla olmamalıdır. Yani bir müşteriye geçen yıl azami bin (1000) toprak senedi tevdi etmişse, mevduat limiti bin (1000) ise, bu kimse bu sene kendi mevduatından fazla kredi olarak ancak (1000) toprak senedi çekebilir. Azami mevduat genel hizmet payının tesbitinde esas alındığından, müşteri ödediği genel hizmet payı kadar kredi almış olur.

g. HESABI ALACAKLI BAKİYESİ YERİNE HACİM BAKİYESİ DONDURUR

Müşterinin yatırdığı ve çektiği meblağlar hesaba ilave edilir veya çıkarılır. Böylece müşterinin bakiyesi devamlı olarak hesaplanmış olur. Bu bakiyeler bazen müsbet olur. Bu durumda müşterinin alacağı var demektir. Bazan menfi olur, bu durumda ise müşterinin borcu var yani kredi almış demektir. Müşterinin kredi limitini kullanabilmesi için ya bir dayanışma ortaklığının kefaleti veya taşınmaz bir malın ipoteği mevcut olmalıdır. Tapuları banka veya ortak tüzel kişilerden bulunan taşınmazlar bunun için ipotek olmuş olurlar. Bu taşınmazın bir senet ihracında teminat olarak kullanılmış olması burdaki ipotekliğine mani değildir. Buradaki ipotek birinci derecededir. Şu kadar var ki, gayri menkulün devri, senetlerin ihracındaki teminatlığını ortadan kaldırmaz. Alıcı bu teminatın hak ve vecibelerini kendi üzerine geçirmiş olur.

h. YIL SONUNDA YAPILAN HESAPLAMALARLA KEFALET LİMİTİ DÜŞÜRÜLEBİLİR VEYA YÜKSELTİLEBİLİR

Her hafta bakiyeler ilave edilmek suretiyle mevduatın hacmi bulunmuş olur. Eğer kredi halinde menfı bakiye varsa çıkarılır ve kredi hacmi öylece tesbit edilir. Esas olan kredi hacminin negatif olmamasıdır. Yani herkesin mevduatının hacmi nispetinde kredi kullanma hakkı vardır. Bununla beraber ödemelerin gecikmesi nedeniyle menfi hacim de oluşabilir. Bu takdirde gelecek yılın kredi limiti düşürülür ve bu hacmi kapatması istenir. Ertesi yıl da borcunu ödeyemezse o takdirde teminata el konur. Yani borcunu zamanında ödeyemeyenin önce kredisi düşürülerek karşılığı verilir, bir yıl sonra da teminata el konularak tahsil cihetine gidilir.

i.MEVDUAT SAHİPLERİ İKİ MİSLİ ZENGİNDİRLER

Görülüyor ki faizli bankalar bakiyenin sıfıra inmesiyle bankadan para çekebilmeyi durdurmaktadırlar. Halbuki faizsiz bankalar bakiyenin sıfır olmasından sonra azami bakiye miktarı kadar ödemeye devam ediyor ve hacmi sıfır olunca durduruyor. Yani mevduat sahibi faizsiz bankada , faizli bankadaki aynı miktar mevduatın iki misli kadar bir parası varmış gibi yararlanıyor. Faizsiz banka milli serveti iki misline çıkarıyor.

 

 

 


ALTERNATİF FAİZSİZ BANKA-SELEM VE KREDİLEŞME
1-faizsiz kredileşme kuruluşları
2778 Okunma
2-KAVRAMLAR
3918 Okunma
3-sermaye ve kuruluş
3629 Okunma
4-TEŞKİLAT
1966 Okunma
5-senetler
2526 Okunma
6-MEVDUAT VE KREDİLEŞME
1863 Okunma
7-GENEL HİZMETLER
1709 Okunma
8-MUHASEBE
2069 Okunma
9-FİYAT
1783 Okunma
10-SENETLERİN TEMİNATLARI
4621 Okunma
11-KARARLAR VE SONUÇ
1583 Okunma