Yurdum insanı gelişen olayları gazete sayfalarında okuyup ve TV ekranlarında dinlediği analistler yüzünden beyin felci geçiriyor ve sanırım artık okumayı dinlemeyi bıraktı. Belki de murat edilen maksat tecelli etti.
17/25 Aralık ,15 Temmuz, Zarraf davası ve sürekli referandum , seçim gibi olaylara zorlanarak tehdit altında tutulan bir hükümet ve en sonunda koalisyona açıktan zorlanarak ittifak adı altında asla kan uyuşması yaşayamayacağı parti ve lideri ile oluşan ortaklık acaba memleketi dışarıdan nasıl gösteriyor, hiç düşündük mü?
Güneyimizde başından beri üst düzey müdahil olduğumuz olayların bu seviyeye gelmesinde ve daha önemlisi makas değiştirip Rusya ve İran’ın yanında saf tutmamızda ki gerekçeler nelerdir, cevabı var mı?
Tekrar etmekte mahzur yok lakin bu ülke selin önündeki kütük gibi nereye gidiyor? Dış siyaset, iç siyaset ve ekonomi alanında sürekli tekrarlanan kriz senaryoları hükümet için acaba çıkış yolu sunan danışman ordusunca nasıl değerlendiriliyor, ortadaki sonuçlar bu konu hakkında karar vermemizi kolaylaştırıyor mu?
Memleketin güneyindeki hadiseler uçağımız düşürüldüğü gün müdahale etmekten çekinmemiz sonucu kontrolümüzden çıktı. Madem olayların başından beri içindeydik işte o uçak düşürüldüğü gün biz Suriye’ye çullanmalıydık.
Hey hat geçmişe mazi derler lakin son demde yapılacak en büyük hamleyi Cumhurbaşkanı zaten yaptı. Nato’yu göreve çağırarak yapılması düşünülen ve bu gün Fransa’nın açıklaması ile ete kemiğe bürünen hamle ancak böyle boşa çıkarılabilirdi lakin o da tutmadı.
AB Varna görüşmelerinde iç siyasetin tesiri had safhada görüldüğü için o taraftan da istenen destek bulunamadı.
Şimdi memleketi kim idare ederse etsin artık tek seçeneğimiz kaldı, savaş. Herkes buna hazır olsun, yurt savunması şimdi başlıyor.
Biz kime yaslanırsak yaslanalım tüm hamlemizi boşa çıkaracaklar. Türkiye Menbiç’e girerek bağımsızlığını ve geleceğini kurtarabilecektir.
Yandaş medyada birilerinin her gün yılan misali Rusya kartı ile bizi zehirlemesine aldanmadan yapılacak tek ve en doğru duruşun Menbiç’e müdahale olduğu artık kaçınılmaz sondur.
Eğer bu da uçak düşürülmesinde olduğu gibi düşük profilli tercihler kullanılarak yada bak girerim ha diyerek karşımızdakileri uzlaşmaya çağırma tercihlerine dönüşürse iş o vakit içinden çıkılmaz olur.