Son yaklaştı, İsrail ve yandaşlarının sonu geldi-2
Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
İlk yazımın giriş bölümünden sonra, önce ‘insan, aile, komşuluk ilişkileri’ dedim…
Devamında ‘Suriye’de bir Adil Düzen’ de dedim ki asıl meramım anlaşılsın…
Ayrıca bu konuda en son çekimini yaptığımız ‘Haftalık Güncel Meseleler’ videomuzda, ‘şimdiye kadar keşke önce ülkemizde örnek alınası ‘Adil Düzen’ sistemini kurabilseydik, devamında Suriye’de de benzer bir ‘Adil Düzen’ kurardık’ da dedim…
Devamında ‘Suriye’ demişken, bitişiğindeki ‘İsrail’ yani ‘Filistin’ ve özellikle ‘Gazze’ dedim ve en sonunda söz o gün (19.12.2024) yayımlanan Ömer Lekesiz’in yazdığı “ABD-İsraili Tevradî belaya mı koşuyor?” başlıklı yazısına gelmişti…
Hezekiel kutsal kitabının bir bölümünde kalmıştık; kalan bölümü ile devam edelim…
“Yıkım! (…)
İşte geliyor.
Ey ülkede yaşayan halk, yıkıma uğrayacaksın.
Yıkım zamanı yaklaştı!
Gün yakın!
Dağların üzerinden sevinç sesi yerine kargaşa sesi geliyor. Çok yakında kızgınlığımı üzerine boşaltacak, sana duyduğum öfkeyi üzerine dökeceğim. Yaptıklarına göre seni yargılayacak, bütün iğrenç uygulamalarının karşılığını vereceğim. (…)
İşte o gün!
Gün yaklaştı!
Yıkım hazır.
Değnek çiçeklendi, gurur tomurcuklandı. Zorbalık ayaklanıp kötülüğün sopası oldu. Halktan, o kalabalıktan kimse kalmayacak; mallarından, görkemlerinden bir şey kalmayacak.
Son yaklaştı! Gün geldi!
Alıcı sevinmesin, satıcı üzülmesin. Çünkü öfkem bütün halkın üzerine yağacak. Satıcı yaşadığı sürece sattığını geri alamayacak. Çünkü herkesi ilgilendiren bu görüm değiştirilmeyecek. İşlediği günahlar yüzünden kimse canını koruyamayacak.
Borazan çalındı, herkes hazır, ama kimse savaşa gitmeyecek. Çünkü öfkem bütün halkın üzerindedir. İşte dışarda kılıç, içerde salgın hastalık ve kıtlık.
Kentin dışındakiler kılıçla öldürülecek, kenttekilerse kıtlıktan, salgın hastalıktan yok olacak. Sağ kalanlar vadilerdeki güvercinler gibi dağlara kaçacak; her biri günahından ötürü inleyecek. Eller gevşeyecek, dizler titreyecek. Çul kuşanacak, dehşete düşecekler.
Yüzleri utançtan kızaracak, başları tıraş edilecek.
Gümüşlerini sokağa atacaklar. Altınları kirli sayılacak.
Rab’bin öfkesini boşalttığı gün onları ne altınları ne gümüşleri kurtarabilir.
Bunlarla ne açlıklarını giderebilir ne karınlarını doyurabilirler.
Altın ve gümüş onları suça sürükledi.”
(Hezekiel kutsal kitabı 7; Hezekiel kitabı, Tanah’taki üçüncü kitap olup Yeşaya ile Yeremya kitaplarından sonra ve on iki küçük peygamber kitaplarından önce gelir. Vikipedi)
Yazar yazısının en sonunda hem önemli bir değerlendirme yapmış…
Hem de önemli bir soru sormuş…
“Gog ve Magog kehanetiyle ilgili olarak bu dahil son üç yazıdır ilettiğimiz bilgilerin ışığında, İsrailoğulları’nı şimdi temsil eden Evanjelik-Siyonistler’in Gazze ile Batı Şeria’da yaptıkları “iğrenç uygulamalar”a baktıklarında, muvahhit Yahudilerin ilgili kehaneti gerçek katına taşımaları, kalplerini korku yuvasına dönüştürmeleri hiç de yadırganacak bir durum olmasa gerektir.
Gelelim, kuzeyden indireceği yıkımda hangi kavmin Tanrı’ya el olacağına! Muvahhit Yahudiler onun Türk kavmi olacağına inanıyor.
Benim kıymetli Müslüman-Türk okurum, peki siz neye inanıyorsunuz?”