İnsan, aile, komşu ve Suriye’de bir Adil Düzen-1
Önce ‘insan’, önce ‘aile’, önce ‘komşuluk’ ve en sonunda ‘Adil Düzen’ diyeceğim…
Diyeceklerimin her biri ile ilgili ‘hikayeler’ yazmam gerekiyor ama ne mümkün…
‘Uzun Hikâye’ kitabı dahil bunun üstadı Mustafa Kutlu çok hikayeler yazdı…
Ben bu köşede ‘kısa köşe yazıları’ ile meramımı anlatmaya çalışı-yorum…
Bütün bu yazılanlar da bizim yani ‘hepimizin hikâyesi’ mesabesinde…
Bu yazıları yazmama da ‘Komşuluk öldü’ yazısı vesile oldu…
Mustafa Kutlu’nun en son yazısının başlığı ve konusu bu!
Ben de hem ‘yazıyor’ hem de aynı zamanda ‘soru-yorum’ ve diyorum ki;
- Sadece ‘komşuluk’ mu öldü?
- Yoksa komşuluk ile birlikte hem ‘insanlık’…
- Hem ‘aile’ ve bunlarla doğrudan veya dolaylı olarak irtibatlı…
- Benzer olup burada sayılamayacak kadar çok olan ‘değerlerimiz’ de öldü mü?!
En derin olup ‘çare ve çözüm bekleyen’ hem ana hem de dolaylı ‘Sosyal Tufan’ seviyesindeki ana sorunlarımız bunlardır ve biz Üstadım Süleyman Karagülle ile yıllar öncesinde ‘100 SORUN - 100 ÇÖZÜM’ risalemizi yazdığımızda işte bunları kastetmiştik; merak edenler www.akevler.org yayın sitemizin ‘kitaplar’ bölümünde risalemizi okuyabilir…
Söz madem buraya geldi, klasik uyarılarımızı tekrar yapalım…
- Hani bu gibi vesilelerle hep ‘Sosyal Tufan’ var diyorum ya…
- Hayatımızın dört ana alanını da kapsayan devasa bir sosyal tufan…
- ‘İlmî-dinî/ahlâkî-iktisadî-idarî/siyasî’ dört alanda var olan sosyal tufan…
- Ve bu alanlarda inşa edeceğimiz Adil Düzen ile Adil Ekonomik Düzen gemileri...
Buraya kadar yazdıklarım ‘genel girizgâhımız’ olsun ve devamında yavaş yavaş asıl yazacaklarımıza ya da daha doğrusu ‘çare ve çözümler’ içerikli bölümlere geçelim ama öncesinde hep bizim yani çağımız insanlarının hikâyelerini yazan Mustafa Kutlu’nun en son 11.12.2024 Çarşamba tarihli ve “Komşuluk öldü” başlıklı yazısı ile devam edelim…
Yazının başlığı sadece ‘Komşuluk öldü’ kelimelerinden ibaret ama ben başlığa -parantez içinde görüleceği üzere- birkaç kelime daha ekledim ve bunun sebebi de yazarın yazısının en sonunda yazdıkları oldu; onu da bu yazıların tamamını okuyanlar öğrenebilecek…
Komşuluk öldü (ve Surİye’de bİr ADİL DÜZEN!)
“Komşuluk öldü mü?
Ölmedi mi?
Apartmanda yaşayanlar kendi hayatlarına bakarak bu soruya cevap verebilirler.
Geleneksel hayatımızın (tarım toplumunda) meskeni, müstakil bahçeli evdir. Değerler dediğimiz, muhafazaya çalıştığımız ilkeler bu evlerde oluştu.
Halen neredeyse bütün dünyada olduğu gibi kapitalizmin vücut verdiği bir nizam içinde yaşıyoruz. Ekonomi ahlâkın önüne geçmiştir. Geleneğimiz esas alınarak yeni bir siyaset-iktisat-hukuk anlayışından oluşan sistemi hayata hâkim kılmazsak değerlerimizin muhafazası muhaldir.
Modern hayat, şehirlerde sanayi toplumunun alâmet-i farikası olan apartmanlarda yaşanıyor. Nasıl yaşanıyor? Kalabalıkta, trafikte, hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşında; nefes nefese yaşanıyor. İster tezgâh, ister makine, ister bilgisayar başında olsun bu hayat “fabrika ayarı”na tâbidir.
Mesai bitiminde, metro, otobüs, servis veya özel araç ile evine varabilen pelte olmuş azaları ile bir koltuğa yığılır. İki lokma yemek, biraz televizyon, hayatın her ânına hükmeden telefon sonucu bir baygın ceset gibi uyunan uyku. Erken kalkılacak, yarı buçuk bir kahvaltı ile yine yollara düşülecek.
Bu hayat komşuluğu kaldırmaz. Bırakın onu akrabayı istemez. Bir adım ötesi aile fertleri ile iletişimi kesmektir.
(Devamı var; yazılanların devamı var ve anlatılanlar bizim/sizin hikâyeniz…)