Yeni anayasa, yeni sistem, yeni medeniyet…-19
Önceki yazılarla ve özellikle de önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Zemİn kayıyor, farkında mıyız?
“101 yıl önce Osmanlı Devleti’nin yerini Türkiye Cumhuriyeti Devleti aldı.
Bugün Cumhuriyet çizilse, karşımıza benzer karikatürler çıkardı.
Fark şu ki, artık dışardan ziyade Türkiye içerden çekiştiriliyor.
Kendi ülkesine, kendi milletine, kendi devletine karşı bu kadar özensiz, bu kadar acımasız, bu kadar pervasız olan bir başka millet var mıdır?
Kürt ırkçıları ülkenin bir tarafından tutmuş çekiştiriyor; Türk ırkçıları severmiş gibi yaparak ya da “öldüresiye” severek bir başka taraftan çekiştiriyor. Kimi dedelerinin geldiği topraklara özlem duyuyor. Kimi ülkeden kaçmak için fırsat kolluyor. Kimi başkasının devletini, başkasının memleketini kendisininkinden üstün görüyor, hayranlık besliyor. Kıyasıya eleştiriyor, acımasızca hırpalıyorlar.
Yağma almış başını gidiyor. Toprağın her karışını yağmalıyorlar. Şehirlerimiz yaşanmaz hale geliyor. Ormanlarımızı yağmalıyorlar. Yerin altındaki, yerin üstündeki suyu, ırmakları, gölleri, denizlerimizi yağmalıyorlar. Elektriği yağmalıyorlar. Devletin hazinesini, belediyenin kasasını yağmalıyorlar. Vatanımızın hangi ucundan tutarlarsa, orayı yağmalıyorlar. Geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini yağmalıyorlar.
Hırsla, tamahla, aç gözlülükle, sınırsız iştihayla, doymak bilmez kursaklarıyla paraya çevrilebilen her ne varsa kemiriyor, küçük ya da büyük bir parça koparmak istiyorlar.
Mafyayla sokaklar kan gölüne dönüyor. Öfke almış başını gidiyor. Her yerde silah, her yerde yumruk. Hukuku artık güçlü tayin ediyor. Para hırsıyla bebek bile öldürüyorlar. Gençler alkolün, uyuşturucunun, fuhşun, kumarın ellerinde sönüp gidiyor. Yok, öyle beylik bir sızlanma değil; Anadolu gerçekten bu anlamda can çekişiyor.
Herkesin elinde bir akıllı cep telefonu: Kumara, fuhşa, edepsizliğe, ahlaksızlığa bir dokunuş kadar yakınlar. Ne aile, ne öğretmen; gençlere istikameti “fenomenler” çiziyor. Hiçbir denetim, kontrol, kısıtlama olmayan sosyal medya toplumu ifsat ederken ülkenin altını oyuyor. Aileyi yağmalıyorlar. Aileyi, edebi, geleneği, hürmeti ayaklar altına alıp çiğniyorlar. Her türlü dini değeri, her kutsalı, Hazreti Allah’ı, Hazreti Peygamber’i, Ashabını, âlimleri, Ehl-i Sünnet’i, toplumun sigortası olan tarikatları, cemaatleri, edep timsali hocaları, gönül insanlarını, kutup yıldızlarını, yol gösterenleri hedef gösteriyor, pervasızca, cahilce, edepsizce hedef almaya cüret edebiliyorlar.
En mahrem, en karmaşık konular uluorta konuşuluyor, gençlerin zihinleri iğdiş ediliyor. Helal-haram çizgisi kayboluyor, her günaha kılıf buluyorlar. Ölüm gerçeği gündelik hayattan uzaklaşıyor, hesap gerçeği artık hatırlanmıyor.
Siyaseti, idareyi, devleti suçlamak herkesin kolayına geliyor; oysa hepsi bizim insanımızdan, insan malzememizden oluşuyor. Birilerini suçlayınca ya da savunmaya geçince sadece meselenin üzeri örtülüyor, çözülmenin sessizce, sinsice büyümesine zemin hazırlanıyor. Sadece o partili, bu partili değil, bir makama gelen, yetki sahibi olan, imkânlara kavuşan, bir fırsat yakalayan, bir açık bulan, gücü yeten hemen vurgun yapıp tek hamlede köşeyi dönmeye çalışıyor. Siyasetin ve idarenin her cephesinde bu umursamazlığı, bu gözü dönmüşlüğü, bu hırsı gören gençler çalışarak, alın teriyle, helalle dünyalık elde etmenin imkânsız olduğu duygusuna kapılıyorlar.
Kimse başkasını suçlamasın, kimse kusuru başkasında aramasın.
Güzel ülkemizi kendi insanımız hırpalıyor, dövüyor, kendi toprağına acımasızca saldırıyor, herkes bir ucundan tutup koparmaya, bir parçasını kemirmeye çalışıyor.
Bir millet, bir devlet, bir toplum çözülüyor. Gözümüzün önünde kendi evlatlarınca tüketiliyor. Bu ülkenin tek ve en önemli meselesi artık ahlaktır. Bunu bir an önce fark edip önlemini almazsak, yarın bir memleket kalmayacaktır.”