Adil Düzende Bütçe Giderler Paylaşım Tablosu- 2.
Adil düzende bucak giderleri paylaşım kriterlerine fakirlik payı ile devam edecek olursak;
Fakirlik Payı, Çalışabilir Durumda Olanlar İçin Sosyal Katılım Payı;
Bu pay bucak bütçesinin 1/12’ i kadardır. Fakirlik sınırı, adil düzende servet dağılımındaki dengesizliği gidermek adına çalışabilen nüfus arasında yapılan servet sıralamasının orta değeridir. Bucakta serveti vasatın yani servet sıralamasında orta değerin altında olarak çalışanlara veya çalışmayanlara ilmi, sanat ve kültürel faaliyetlere artık zaman bırakabilmesi ve imkan oluşturabilmesi için, servet dağılımındaki uçurumu gidermek için, bu servetteki fakirlerin hakkını onlara paylaştırmak için verilmektedir. Bu pay rüşt yaşına kadar çocuklara, bakıma ihtiyaç duyan yaşlılara, bakım gereken sakat ve hastalara verilmez. Adil düzende bu saydıklarımızın payı ayrıdır. Servet sahibi olan küçüklerden zekât alınmadığı için onlara fakirlik faslından pay verilmez. Onlar için miskinlik payından kendileri adına velileri alarak kullanır. Serveti vasatın altında olan bir kadın fakirlik payını doğrudan kendisi almaktadır ve bunu aile masrafları içinde kullanmak durumunda değildir.
İşte fakirlik sıralamasında orta sınır nisap sınırıdır ve bu sınır her bucak için farklı olabilir. Servet sahiplerinden verginin alınabilmesi için en az servet miktarı tespit edilmektedir. Buna “nisap” denilmektedir. Zengin bucaklarda yani bucak geliri yüksek bucaklarda bu değer daha yüksektir. Fakir bucaklarda bu değer daha düşük olmaktadır. Nisap değerinin üzerinde yani bucaktaki kişilerin servet sıralamasının orta değerinin üzerindekiler zengin sayılacakları için vergi vermektedirler. Bucak gelirleri kısmında belirttiğimiz gibi güvenliğin sağlanması hakkı olarak bucak gelirlerine 1/40 oranında zenginlerden alınan payın da eklendiği bucak gelirlerinin 1/12’i oranındaki pay nisap değerinin altında paya sahip olan fakirlere eşit olarak paylaştırılmaktadır.
İşte “Adil Düzen” açıkça hayrı yani bütün kötülükleri kurutan bir refah anlayışını halkın tamamına yayan bir düzendir. Paranın bir güç olarak sadece belli tekeller arasında dolaşmasına izin vermeyen bir düzendir. Adil düzen tekelleşmiş sömürü sermayesinin değil, halkın eline adil bir şekilde dağılmış sermayenin, zekâtlı sermayenin oluşmasını sağlayan bir sistemdir. Sermaye gücünün fakiri daha çok ezme imkânını ona vermemektedir. Adil düzen zengin ile fakir arasındaki servetteki ve gelirdeki adaletsizliği ortadan kaldırmaktadır. Hikmetli olan zenginlik hayrı kesir olan yani hayırdan herkesin faydalanma imkanını, menfaat paralelliğini sağlayan zenginliktir, refahtır. Böylece adil düzen ile yönetimde ve paylaşımda adaletin sağlanması sebebiyle fakirlikten kaynaklı ortaya çıkan tüm kötülükler ortadan kaldırılmış olacaktır.
Mevcut kapitalist düzen, temelindeki faiz, haksız vergi gibi uygulamalarından kaynaklı olarak zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmakta ve bunun sonucundan da ülkeler ve uluslar sosyal patlamalar ve harplere sürüklenmektedir.
Adil Düzende, faizci kapitalist sistemin bu mikropları tamamen ortadan kaldırıldığı için sözü edilen mahsurlar, zulümler ve felaketler önlenmiştir. Tam tersine Adil Düzende refahın herkese adil kriterler çerçevesinde dağılabilmesi amacı ile bütün tedbirleri alabilecek bütçe imkânları oluşturulabilmektedir. Ve esasen Adil Düzen "Hakkı Üstün Tutan" bir düzen olduğu için herkesin hakkını korumakta ve kimsenin kimseyi sömürmesine izin vermemektedir. Ve yine Adil Düzen temelde bir "Barış Düzeni" ve "Çıkar Paralelliği" düzeni olduğu için, kuvveti üstün tutan ve temeli çıkar çatışmasına dayanan ve dolayısıyla bir sömürü ve zulüm düzeni olan faizci kapitalist düzendeki bütün mahsurları ortadan kaldırmakta ve refahı herkese yaymakta ve götürmektedir. Böylece Adil Düzen "herkese refah sağlayan " bir düzendir.
Adil Düzen devlete öncelikle herkese insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanı temin etme görevi verdiği için, bütün küresel zenginlik rakamlarına rağmen kapitalist toplumların bünyesel hastalığı olan ve nüfusun büyük bir kısmına yayılmış bulunan açlık ve fakirlik hastalıkları da söz konusu değildir.
Adil düzende bucak bütçesi ile fakirlik ve yoksulluk dayanışması oluşturulmaktadır İl bütçesi ile fakirlik, yoksulluk, yetimlik ve yaşlılık dayanışması oluşturulmaktadır. Ülke içinde de yetimlik ve yaşlılık dayanışması oluşturulmaktadır.
Adil düzende siyasi ve hukuki şuranın ittifak kararı ile belirlenen rüşt yaşından sonra çocuk (kız-erkek fark etmez) kendi nafakasını kendisi temin eder; edemiyorsa fakirlik ve yoksulluk fasıllarından pay alır. Bu kişiler adil düzen bankaları tarafından yatırım ve emek açısından faizsiz olarak kredilendirilir. Dolayısı ile adil düzen üretim ve yatırım hususunda herkese eşit imkan ve fırsat sağladığı, tekelleşmeyi önlediği gibi bütçe paylaşımında hakkı ve adaleti üstün tuttuğu için servet dağılımındaki dengeyi de sağlamış olur.
Miskinlik Payı, Yaşama Payı, Temel İhtiyaçları Karşılayabilme Payı;
Adil düzende bu pay bucak bütçesinin 1/12’i kadardır. Kişilerin çalışmadığı zaman yaşama hakkı dolayısıyla yeryüzü nimetlerinden faydalanma yani kira payı vardır. Çocukların da yine yaşama ve geçinme hakkı vardır.
Miskinlik hesabı yapılırken bir mutfaktan ortak olarak yiyenlerin gelirleri esas alınır. Aile nüfusuna bölünür. Gelir ortalaması böyle bulunur. Yoksulluk sıralamaları böyle yapılır. Yoksul böyle tespit edilir. Birlikte yaşayan insanların başkanı kim ise ailenin gelir ortalaması miskinlik değerinin altında kalmayacak şekilde bucak bütçesinden miskinlik payı verilmiş olur.
Aile içine katılanlar bu payı ailenin gelir durumuna göre aileye katmaktadırlar. Miskinlik payı nüfus başına alınmakta ancak evin nafakasını temin eden sorumluya verilmektedir. Karısına ve çocuklara yani doğrudan kendilerine verilmemektedir.
“Miskin” evde oturan iş yapmayan demektir. Adil düzende biz bu tanıma dayalı olarak “miskin” hem serveti vasatın- orta değerin altında olan, hem de geliri vasat gelirin yarısının altında olan kimsedir diyoruz, yani gelir sıralaması yapıldığı ve sıralama dörde bölündüğü zaman en altta kalan ¼’lik kesim miskin gelir düzeyine sahip demektir. Günümüzdeki ifade ile açlık sınırının altında demektir.
Kısaca, fıkıhta bir bucakta vasat yani orta gelir seviyesinin yarısından az geliri olan ve serveti de vasat yani sıralamadaki orta değer servetten az olan kimse o bucakta açlık sınırının altındadır yani miskindir. Bucakta miskin olan, il ve ülke sıralamasına göre miskin olmayabilir. Çünkü ilde ve ülke düzeyinde yapılan sıralamanın orta değerinin altında kalma durumu, bucakların ve illerin bütçe gelirlerine göre değişir. Dolayısı ile bütün ülke genelinde yapılan sıralamadaki orta değer ile, her bir bucağın ve ilin orta değeri birbirinden farklılık arz eder.
Miskine hem bucak hem il hem devlet gelirlerinden pay verilmiştir. Bir kimse hem ilde hem de bucakta fakir olabilir. İki yerden pay alır. Bir kimse yoksul olup bucak, il ve ülke bütçelerinden payını alır. Böylece yoksul olan aynı zamanda fakir de olduğu için beş yerden payını almış olur. Paylar bucaktan, ilden ve ülke birimlerinden alınmış olduğu yere göre, bu payı paylaşanlar arasında eşit olarak bölüştürülür. Geliri az olsa da serveti, sıralamadaki vasat-orta servet değerinin üstünde olan kişi yoksulluk payını alamaz.
Böylece bir kimse:
a) Bucakta fakir olarak;
b) Bucakta yoksul olarak;
c) İlde fakir olarak;
d) İlde yoksul olarak;
e) Ülkede yoksul olarak birinde veya bütününe kadar her birinden pay alabilir.
Dolayısı ile adil düzende bugünkü ifade ile açlık sınırının altında kalanlar beş ayrı yerden desteklenmiş olmaktadır.
Adil düzendeki bu bütçe paylaşım sistemin diğer yararı bölgelerarası dengenin sağlanmasıdır. Zengin bucakların halkı diğer bucakların zenginlerinden daha zengin olacakları için o bucak serveti öbür bucaklara aktarılmış olacaktır. Böylece iller ve bucaklar arası servet dağılımında da adaletli bir dağılım oluşmuş olacaktır. Kişiler fakir ve miskin olma durumuna göre;
1) Bucak bütçesinden 2, il bütçesinden 2, ülke bütçesinden 1 pay olacak şekilde 5 pay alanlar,
2) Bir pay eksik alıp 4 pay alanlar.
3) İki pay eksik olup 3 pay alanlar.
4) Üç pay eksik olup 2 pay alanlar.
5) Yalnız bir pay alanlar şeklindeki pay sistemi ile ülke içinde denge sağlanmış olacaktır. Mesela; İstanbul Etiler’deki 1000 haneli 10 kadar siteyi içine alacak bir bucak biriminde yaşayanlara, bu kişiler ülke ve il çapında yapılmış olan sıralamaya göre zengin olarak sayılacakları için ilden ve ülke gelirlerinden pay düşmemektedir. Ama mesela Şırnak’ta 1000 hane olarak ayrılan bir bucak biriminde yaşayanlar (10 köy de olabilir), ülke çapında yapılmış olan sıralamaya göre fakir olacakları için İstanbul Etilerde yaşayanların payları Şırnak’ta yaşayanlara aktarılmış olacaktır. Böylece yoksul yerler ile zengin yerler arasındaki servet ve gelir dağılımındaki uçurumlar kapanarak ve yoksul yerler de zenginleşecek bu sayede zengin yerlere doğru göçün de önüne geçilmiş olacaktır. Hem yatırım için faizsiz kredi imkanı ile hem de bütçe payındaki dağılımda sağlanan bu adalet kriterlerine göre mevcut yoksul yerlerde yaşayan kişilerin gelirleri artmış olacaktır.
Miskinlik payı, fakirlik payının verilme kriterlerinde belirttiğimiz şekilde sadece çalışabilecek durumda olanlar için verilmez. Miskinlik payı belirtilen kriterlere haiz bütün nüfusa verilmektedir ve kişi başına bölüşülmektedir. Böylece küçüklere, bakıma muhtaç yaşlı ve engellilere fakirde olsalar fakirlik faslından pay verilmez ama miskinlik payının dağıtımı için bütün nüfus hesaba katılmış olur ve miskin iseler bu paydan faydalanmış olurlar. Çünkü fakirlik faslındaki sıralamaya sadece çalışabilir nüfus dahil edilirken miskinlik sıralamasına bütün nüfus dahil edilmektedir.
Çalışmayan kadın fakirlik payını doğrudan kendisi almaktadır ve bunu aile masrafları içinde kullanmak durumunda değildir. Oysa miskinlik payı nüfus başına alınmakta ancak evin nafakasını temin eden sorumluya verilmektedir, karısına ve çocuklara yani doğrudan kendilerine verilmemektedir. Miskinlere geçinme desteği böylece bu pay ile sağlanmış olmaktadır. Aile başkanının bakmakla yükümlü olduğu nüfus esas alınmaktadır. Kadın servet bakımından zengin de olsa kadına bakmakla yükümlü olan eşi olduğu için onun payı da eş tarafından alınmakta ve aile masrafları için kullanılmaktadır. Eğer kadın bekar ise, boşanmış ise ve belirttiğimiz kriterlere göre fakir ve yoksul ise fakirlik ve yoksulluk payını alır. Servet açısından zengin ise ve yoksul yani miskin değil ise, fakirlik ve yoksulluk payını alamaz.
Çocuğun nafakasını babası temin eder. Eğer babası bu hususta sıkıntı içinde ise baba maddeten desteklenir; çocuk yetiştirdiği için desteklenir. Çünkü çocuk rüşt yaşına kadar (15-18 yaş olabilir) babasının sorumluluğu altındadır. Ama rüşt yaşından sonra artık o topluluğun yükümlü üyesi olmaktadır. O halde topluluk onu hem yatırım ve emek açısından kredilendirerek hem de oluşturmuş olduğu bütçe payından vererek desteklemek zorundadır.
Kapitalist mantıkta işçi karnını doyurmalı ve yaşamalı, artan kısım ise sermayenin payı olmalıdır. Sosyalist mantıkta; işçi karnını doyurmalı, artan kısım devletin ve yöneticilerin payı olmalıdır. Oysa Adil düzen anlayışında üretilen ürün üretenindir yani çalışanındır. Ne var ki bu üretimi yapmak için başkalarının araçlarından yararlanılmaktadır, dolayısıyla onların hakları da verilecektir. Yoksulların üründe payları vardır, çünkü onların bu dünyada adil düzene göre pay sahibi oldukları toprakları ve araçları kullanılmaktadır.
Ülkede çalışanlar ne kadar çoksa, üretim ne kadar fazlaysa, bu pay da otomatikman o kadar yükselecektir. Çalışanlar azaldıkça üretim azalacağından çalışmayanların gelirleri azalacak ve onların içinden çalışabilenler çalışmak zorunda kalacaklardır. Çalışmayanlar ne kadar çok olursa, bölüşmede onlara düşen genel sosyal güvenlik payı az olacağından, çalışmayanlar yeniden çalışmak zorunda kalacaklardır. Böylece denge kendiliğinden kurulacak ve sistem çalışmayanları çalışmaya teşvik edecek veya duruma göre zorlayacaktır.
Adil düzende çalışamayanlar ya da çalıştıkları halde yoksul olanlar belirttiğimiz kriterler çerçevesinde ülkeye yük olmadan paylarını alacaklardır.
İşte, hükümetlerin yapması gereken en önemli inkılâpların başında “genel sosyal güvenlik inkılâbı” gelir, o da yalnız Adil Ekonomik Düzenin getirdiği çözümle gerçekleşebilir.
Vergileri Toplayanlar İçin Ayrılmış Olan Pay; (Âmilîne Aleyha)
Adil düzende bütçe gelirleri hususunda kamu görevi yürütenler yani tüm bürokratlar için ayrılmış olan bucak bütçesinden 1/12 oranındaki paydır.. Görevliler görev karşılığı sabit ücret almazlar, kamu payını paylaşırlar. Kamu payı çok olursa onların payı da yüksek olur, kamu payı az olursa onların payı da düşük olur. Böylece bürokratlar bürokratik engeller çıkarmazlar, aksine üretimin fazla olması için vatandaşlara hizmet ederler, bu sayede payları da artmış olur.
Kamu Görevlisi Ücreti : Resmi ücret * kıdem katsayısı (mesleki derecesine bağlı olarak).
Bütün kamu görevlilerinin almış olduğu paylar toplamı bucak bütçesinin 1/12’i olacak şekilde resmi ücret belirlenmiş olur. Kamu görevlileri, bucak içinde kamu hizmeti yapan kimselerdir. Yani sadakayı toplayan ve sadakayı harcayan kimselerdir. Dolayısı ile bütün görevliler buradan paylarını alırlar. Başkanın ücreti de buradan verilir. Bucak bütçesinden bu pay herkese eşit olarak değil verdikleri hizmete göre belirlenen kıdem katsayısına bağlı olarak bölüşülmüş olur. Bütün bürokratlar adil düzen sistemi içerisinde hem dayanışma içindedirler, birbirlerine yardım ederler ki üretim fazla olsun, hem de birbirlerini denetlerler. Biri bir aksaklık yaparsa kendilerine de zarar olmaktadır. Adil düzen menfaat paralelliğine dayanan düzendir. Herkes işini en iyi şekilde yaptığı zaman hem kendisi kazançlı olur hem de çevresi ve tüm insanlık kazançlı olur. Adil düzende kamu görevlisi görevinde tam yetkilidir. Eğer kamu görevlisinin yapmış olduğu görev sonucunda mağdur olanlar varsa hakemlerden oluşan ve hemen neticelenen yargıya giderler.
İnş. Müh. Hilal Çekmen