Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010
10901 Okunma, 4 Yorum

Biz diyoruz ki düzen içerisinde düzeni korumak için eline silah almayı ve savunma yapmayı kabul eden hangi dinden olursa olsun mümindir. Fiili olarak değil , bedelle savunmaya iştirak ederse müslimdir. Bunu kabullendirmede sıkıntı yaşıyoruz. Düzen açısından mümin, müslim, kafir, müşrik hususunu Kuran’dan nerden delillendirebileceğimizi ve  bunların tanımlarını sizden talep ediyoruz.

Kuran’dan  istinbat yapabilmek için usul ilmini bilmek gerekir.  Kuran’ın denizler mürekkep olsa bitmeyecek kadar manaları taşımış olması bu icazdan dolayıdır. Bunları ancak elbab sahibi rasihler anlar diyor. Kuranda sizin yemeğiniz onlara helal onların yemekleri size helal diyor. Kızları size helal diyor. Sizin kızlarınız onlara helaldir demiyor.  Şimdi Şafi’nin yaptığı gibi mefhumu muhalefet olarak anlarsak o zaman bizim kızlarımız onlara haram olur. Ebu Hanife’nin yaptığı gibi kıyası kabul ederseniz o zaman da bizim kızlarımız onlara helal olur.  Bizim yaptığımız ise duruma göre hüküm vermedir. Eğer laik iseler yani dinde baskı yapmıyorlarsa müminler gibi olacaklarından bizim kızlarımız onlara helal olur. Eğer laik değil dini baskı yapıyorlarsa o zaman haram olur. Bunu Firavun’un  karısının müminliğinden bahseden ayetten istidlal edebiliriz (Tahrim 11).

Kuran hem  din (millet) hem de düzen (din) kitabıdır. Hem şeriat var hem tarikat var. Kelimelere iki mana vereceğiz. Salat dediğimiz zaman bir taraftan Allah’a huşu içinde kunut etme ve nefsini iman nuru ile doldurmadır. Bu tarikat manasıdır. Yalnız Kuran ehli için olandır. Diğer manası da askerlikte içtima gibi bir askeri eğitim ve siyasi müzakereler için bir araya gelmedir. Hadiste açıktır.  Cebrail’in hadisinden başka Buhari ve Müslim de mezkur iman bahsinde meşhur hadis vardır. İslam nedir diye soruyorlar? “Müslimlerin onun elinden ve dilinden selamette olduğu kimselerdir” diyor. İman nedir diye soruyorlar. Bütün Nas’ın mallarını ve canlarını ona emanet ettiği kimselerdir diyor. Hadisler Kuran gibi lafzen yorumlanamaz. Müslim demek Kuran ehli demek değildir. Adem’den kıyamete kadar  her kitap ehli müslimdir. Müminlerin Kuran ehli oldukları hususunda delil getirmek bize düşmez. İddia edenlere düşer. Bize ehli kitabın müslim olduğunu kabul etmek düşer. Kuranın daha önceki kitapları neshettiğini iddia edenlere usulcüler ittifakla cevap veriyorlar. Bizden öncekilerin şeriatı bizimde şeriatımızdır. Ancak tahrif edildikleri için bizim şeriatta zikredilmesi gerekir.

Birde bir Cebrail hadisi var. Malumunuzdur birisi geliyor ve diyor ki İslam’ın ve imanın şartları nedir? Peygamberimiz sorana cevaplatıyor ve İslam’ın şartları ile imanın şartlarını sayıyor o kişi. O kişinin Cebrail olduğunu söylüyor sonra. İşte bunu karşımıza çok çıkarıyorlar . İslam’ın şartları işte kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek ve imanın şartları da malumunuz 6 tane. Kuran’da da bu minvalde ayetler var. Bunlara dayanarak diyorlar ki imanın bu şartları var iken sen bu özelliklere sahip olmayan birine nasıl mümin dersin ve İslam’ın şartları bunlar iken bunları kabul etmeyen ve yapmayan birine de nasıl Müslüman dersin?

Cebrail’in anlattıkları hususlar İslam ve imanın tarikat manasıdır. Bizim üzerinde durduğumuz şeriat manasıdır. Tarikata göre hırsız günah işlemiştir. Hesabını ahirette verir. Ama şeriata göre kolunu kesmemiz için şahitlerle sabit olması gerekir. Sabit olmayanlara ceza veremeyiz. Tarikata göre sabit olmayan hırsızlıkta hırsızlıktır. Şeriata göre yalnız sabit olan hırsızlıktır. Kuran’ı veya Muhammed’i bile bile inkar eden kafirdir. Ama Kuran’ı ve Muhammed’i inkar etmiyor, ama kendi kitabına ve onun peygamberinin ibadetlerine bağlı, şeriatta Tevrat ve Kuran’a bağlı ise bunlar mümindir. Kuran şeriatı ile Tevrat şeriatı arasında esasta bir fark yoktur.

Yahudi ve Hıristiyanların bu iman ve İslam şartlarını kabul etmeden nasıl mümin ve müslim oldukları konusunu anlatmada sıkıntı yaşıyorum. Temel sıkıntı şurada. Tamam, mümin, müslim vs. ayrımı yapalım ama Kuran ehli sadece mümindir diğerleri zımmi yani klasik Osmanlıdaki yapılanmanın doğru olduğunu kabul ediyorlar. Bütün din mensupları özgürce yaşasın, hiç bir kısıtlama olmasın, bucak sistemine de tamam ama kamuda görev alma, işte silahlı savunma vs. hep kuran ehli müminlere aittir. (Zaten onlara göre başka mümin olmaz).

Yeryüzü insanlığındır. Ya Eyyühe-n Nas ile başlayan ayetlerde (bakara) yerde ne varsa sizin için cem’en var etti diyor.  Kuran onlara da yaşama hakkı vermiştir. Onlara kendi kendilerini yönetmeyi emretmiştir. Onların devletleri kedilerine aittir. İslam devleti içindeki illerin yönetimi de onlara aittir. Onların İslam ili içindeki bucaklarının yönetimi de onlara aittir. İslam devletinin yönetiminde Kuran ehli olmayanlara yer verilip verilmeyeceği Kuran’da ifade edilmemiştir. O devletin anlayışına bırakılmıştır. Bize göre bütün peygamberleri ve kitapları kabul etmesi gerekir. Asgari olarak inkar etmemesi gerekir. Ama kendisi Hıristiyan veya Yahudi dininde yani inanışında kalır. Ama  peygamberlerden bazılarının peygamber olduğunu bilerek inkar eden kafirdir. Kafir olanın cizyesi yoktur ki askerliği olsun.

Bir iki noktayı eksik bıraktım, tamamlayayım. Müslim ve müminin tanımları Kuran’da ve hadislerde yapılmıştır. Ebu Hanife bunlar birdir demiştir. Tamamen hatalıdır. Kuran açıkça yazıyor. Hadis açıkça yazıyor. O halde bize düşen bu farkı ortaya koymaktır. Ahirette durumları hakkında yine Kuran’da ikisi için hüsna vardır diyor. Ancak müminlerin dereceleri vardır. Kuran müslimler için bize dünyada da hasene, ahirette de hasene ver derler diyor. Müminler için ise Allah onların mallarını ve canlarını cennet karşılığı almıştır diyor.  Dünyada bekledikleri bir şey yok.  Biz müminle müslimi böyle ayırıyoruz. Bedel veren müslim, askerlik yapan mümin. Şeriata göre, dünyadaki uygulamasına göre başka daha iyi bir ayırım yapsınlar. Biz onu kabul ederiz. Sadece ahret tanımı ile yetinmek demek şeriatsız laik olmak demektir.

Kafir ve müşrikin ahiret hayatı ile ayrımına gelince, biri Kitaba ve peygambere inanıyor ama bazı hususlarda bile bile hakkı gizliyor. Mesela Kuran’ı kabul etmiyor. Müşrik ise Allah’a inansa bile çok ilahları anıyor. Bu ahiretteki ayrımlarıdır. Şeriattaki ayrımlarını biz şöyle yapıyoruz. Ne bedel veriyor ne de nöbetli oluyor. Ama yargı kararlarını kabul ediyor. Biz onlarla beraber yaşarız onlara saldırmayız. Ama müşrikler tecavüz etse biz onları korumayız. Biz buna müşrik diyoruz. Hakem kararlarını tanımayanlara müşrik diyoruz. Bu bizim ayrımımızdır. İsteyenler başla türlü tanım yapabilirler. Ama dünyada uygulamamız gerekir. Tanımlar usul hükümleridir. Bunlar davi değil defidir. Yani bir usulü kabul eden onu isbat etmekle mükellef değildir. Çünkü usulsüz kitap anlaşılmaz. Anlaşılmayan kitaptan deliller getirilmez. Onun için Kitabı varsayımlarla anlayacağız. Sonra uygulama ile denetleyeceğiz. Dolayısıyla bizim müşrik ve kafir tanımını beğenmeyenler, onu cerh eden deliller getirmelidirler. Yetmez kendileri daha iyi tanım getirmelidirler. İşte usulün bu temel kaidesi bilinmedikçe Kuran’dan hiçbir delil getiremeyiz.

Sonra biz kimseye kendi anlayışımızı kabul ettirmeye çalışmayız. Onlar da bizi kendilerine uydurmaya çalışmasınlar.  Ama karşılıklı tartışalım. Biz onlara yardımcı olalım, bizde onlardan yardım alalım.

Allaha emanet olun.

 


YorumcuYorum
zkafkas
26.05.2010
13:33

Hocam Allah razı olsun.

(İslam devletinin yönetiminde Kuran ehli olmayanlara yer verilip verilmeyeceği Kuran’da ifade edilmemiştir. O devletin anlayışına bırakılmıştır. Bize göre bütün peygamberleri ve kitapları kabul etmesi gerekir. Asgari olarak inkar etmemesi gerekir. Ama kendisi Hıristiyan veya Yahudi dininde yani inanışında kalır. Ama peygamberlerden bazılarının peygamber olduğunu bilerek inkar eden kafirdir. Kafir olanın cizyesi yoktur ki askerliği olsun.)

Devlette görev alabilmesi için bütün peygamberleri ve kitapları kabul etmesi gerekirse , düzene inancı karıştırmış olmuyor muyuz?

Peygamberlerin bazılarını bile bile inkar eden inanç olarak kafir olmuş olmuyor mu? Bu inkarı yapan kişi düzenin korunması için silahlanmayı ve çatışmayı kabul ediyorsa düzen açısından mümin değil midir? Bu yüzden peygamberi inkar etmesi yani inanç açısından kafir olması ve bu yüzden düzen içinde cizye vermemesi gerektiğini söylemek inanca dayalı bir yapılanmanın olduğunu akla getiriyor. Oysaki bu kişi düzen açısından mümindir. Yani inanç ve düzen açısından bir karışıklık var gibi ,benim anlayışımdan da kaynaklanıyor olabilir. Bu konuları açıklayabilir misiniz?

Mete Firidin
27.05.2010
10:03

Sn Hocam dediklerinizi uygulamak veya bu şekilde bir yaklaşımda bulunmak ancak global bir islamiyet ile mümkündür.

Öncelikle bütün dünya halklarının islam hakkın da bilgilendirilmesi(gerçek bilgi,islam düşmanlarının yaymaya çalıştığı bilgi değil)gerekmektedir.İslamın kominizim,kapitalizim gibi düzenlere alternatif ve ilahi bir düzen olduğunun ve gercek toplumsal barışın bununla dünyada sağlanabilineceğinin anlatılması geremektedir.

Bu zamanda ki gerçek sosyal cihad da budur.

Tayibet Erzen
28.05.2010
17:34

İslami düzeni anlatmak değil de yaşayarak örnek olmak veya işleyen bir sistemini ortaya koymak daha etkili olacaktır diye düşünüyorum. Sözel tebliğ yerini icraata bırakmalı, aksi taktirde bırakın dünyaya anlatarak yaymayı etrafımızdakileri bile ikna edemeyiz.

Süleyman Karagülle
07.06.2010
22:20

Kur’an’a göre müslim olanlar; "Rabbimiz bize dünyada hasene ver, âhirette de hasene ver. Bizi ateşin azabından koru!" diyenlerdir. Sünnete göre bütün Müslimlerin dilinden elinden selamette olan kimsedir. Kur’an resûle seni hakem yapanlara istersen hükmet istersen iraz diyerek Müslimlerin hakemliğini yalnız başkan yapmaz. Hakemliği hakemlerin yapacağı da Kur’an’da karı koca için teşri etmiştir. Kur’an müminlerin iman etmeleri için resulü hakem yapmaları gerektiğini söyletmedir. Kıyas yoluyla hakem karalarına uymayanlar Müslim olamazlar. Cizye ayetiyle bunların askerlik bedeli vermesi gerektiğini de bildirmiş oluyor.

Kur’an’a göre mümin olana cennet karşılığı mallarını ve canlarını Allah’a satanlardır. Bunlar resulün hakemliğini kabul etmek zorundadırlar. Bunlar savaşa katılmak zorundadırlar. Sünnete göre mümin bütün insanların mallarını cevaplarını kendisine emanet ettiği kimselerdir. Yani cihat yapanlardır.

Ayetin ve hadisin mümin ve müslim tanımlamaları tamamen birbirine uymakta tasdik etmektedir. Dünyadaki uygulamalarına gelinirse devirlere göre farklıdır:

a) İslam devleti kuruluncaya kadar mevcut devletin kanunlarına uyan, mahkemelerin verdiği kararları kabul eden müslimdir. Bu dünyadaki hesaplarını devletleri görür. Ahretteki hesapları ise Allah’a aittir. Niyetlerine göre amelleri ile cennete veya cehenneme giderler. İslam devleti kuruluncaya kadar mümin olanlar uyarıcılara tabi edip sözleri ile ve sabırları ile cihat edenlerdir.

b) İslam devleti kurulduktan sonra hakem kararlarına uyanlar ve askerlik bedeli olarak cizye verenlerdir. Yani durumları değişmemiştir. İslami devlet geldikten sonra mümin olmak demek askerliği kabul etmek ve savaşla cihat etme anlamına gelir. İslam dininde olmayanlar da asker olup mümin olabilirler mi sorusunun cevabı Kur’an’da açıklanmıştır. Yani bu husus içtihada bırakılmıştır. İslam devletini kuran güç onların durumlarını ortaya koyar. Medine antlaşmasında onlar da Medine’nin müdafaasına katılacaklardı. Ama kamu görevi alıp almayacakları hükme bağlanmamıştır. Biz istihsanla durumlarını tespit eder sözleşmeyi ona göre yaparız. Güçlünün yaptığı bu yaysı kabul eden orada kalabilir, yoksa oradan ayrılırlar.

c) Yeryüzüne Adil Düzen gelip bizim dışımızdakilerden İslam düzenini yani barış düzenini kabul edenler hakemlik sistemini benimseyenler bir dünya düzeni oluşturunca sorun şöyle çözülecektir. Yeryüzü hakemlerin kararları geçerli yapılacaktır. Yani insanlar arasında çıkan ihtilaflar uluslararası hakemlerden oluşmuş yargı çözecektir. Yargı kararlarının uygulanmasına zorlayan güç uluslararası askerî kuruluş olmayacaktır. Böyle bir güç İslamiyet’e göre meşru değildir. Ulus devletler olacak ve ordular ulus devletlerin olacaktır. Aynı dili konuşmayanlar birlik oluşturamazlar. Sonra tek güçte denge olmaz. Hakem kararlarına uymayanları ulus devletlerin orduları yola getirecektir. İşte hangi devletin kimleri mümin kabul edip askere alacağı hususu o devletin kanunlarına ve nizamına tabidir. İsteyeni müslim isteyeni mümin kabul eder. Hakem kararlarına uyanları dışlayamaz. Demek Hıristiyanların devleti Hıristiyanları mümin kabul edip bizi Müslim yapar ve askere almaz. Suudiler de Hıristiyanları asker kabul etmez. Halkın hicret hakkı vardır.

d) Biz İslam devletini kurduğumuzda diğer İslam devletleri ile birlik içinde olacağız. Biz kimleri asker alacağız? Kendilerine sorarız biz dinimizde kalacak ama asker olacağız derse onları askere alırız ve cizyeden kurtulurlar. Benim içtihadım böyledir. Ama ehli olanlardan başkasını askere almayan devletler İslam devleti olmaktan çıkmazlar. Yeter ki hicretlerine imkân sağlansın.





Son Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
Tosçuoğlu’nun Saldırılarına Cevap
29.08.2015 6140 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim İttifakı
6.09.2015 5347 Okunma
Süleyman Karagülle
Beyaz Eşya Tamirci Sorunları ve Çözüm
12.09.2015 6683 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16898 Okunma
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8873 Okunma
Süleyman Karagülle
Buhrandaki Gençlere Nasihatlerim
10.10.2015 6343 Okunma
Süleyman Karagülle
Birinci Sorun: Basın
24.10.2015 4171 Okunma
Süleyman Karagülle
PKK Sorunu ve Çözümü
19.10.2015 7932 Okunma
Süleyman Karagülle
1 Kasım Seçim’ini Değerlendirme Yazısı
7.11.2015 5362 Okunma
Süleyman Karagülle
III. Binyıl Uygarlığı Nasıl Gelecek
31.10.2015 8178 Okunma
Süleyman Karagülle
İstikrar!
14.11.2015 6607 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriye Anayasa Çalışması
21.11.2015 6121 Okunma
Süleyman Karagülle
Erdoğan’ın Beyanlarını Değerlendiriyorum…
28.11.2015 6094 Okunma
Süleyman Karagülle
Rus Uçağı Sorununda Şeriatın Hükmü
5.12.2015 5506 Okunma
Süleyman Karagülle
Tahir Elçi’yi Kim Öldürdü?
12.12.2015 7903 Okunma
Süleyman Karagülle
Üçüncü Cihan Savaşı!
20.12.2015 4560 Okunma
Süleyman Karagülle
AR-GE Çalışması ve Hükmü
13.02.2016 6054 Okunma
Süleyman Karagülle
Anayasa Komisyonu
30.01.2016 5178 Okunma
Süleyman Karagülle
Karagül'ün Makalesi
2.02.2016 5437 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriyeli Sığınmacılar
2.01.2016 6392 Okunma
Süleyman Karagülle
EKREM PAKDEMİRLİ
10.01.2016 5323 Okunma
Süleyman Karagülle
YENİ ANAYASA
10.01.2016 4872 Okunma
Süleyman Karagülle
III. Dünya Savaşı ve Türkiye
16.01.2016 6788 Okunma
Süleyman Karagülle
Devlet Başkanına Hakaret Edilemez
23.01.2016 6166 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi Nasıl Savunacağız?
27.02.2016 6863 Okunma
Süleyman Karagülle
Hayrettin Karaman’a Davet
12.03.2016 7915 Okunma
Süleyman Karagülle
Gelin Barışalım…
19.03.2016 7392 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10660 Okunma
Süleyman Karagülle
Topluluklar ve Akevler Siteleri
9.04.2016 6676 Okunma
Süleyman Karagülle
Haftanın Konuları
2.04.2016 4767 Okunma
Süleyman Karagülle
UYGARLIĞIN KAYNAKLARI
18.04.2016 5048 Okunma
Süleyman Karagülle
İslam’da Lâiklikle İlgili Deliller
7.05.2016 6765 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye ve İran İle Ortadoğu
23.04.2016 5673 Okunma
Süleyman Karagülle
Doların Sonu!
30.04.2016 6652 Okunma
Süleyman Karagülle
Korunma!
30.04.2016 8208 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Reçete
14.05.2016 8208 Okunma
Süleyman Karagülle
Ordunun Görevi
28.05.2016 4907 Okunma
Süleyman Karagülle
Uzlaşma Nasıl Olacak?
4.06.2016 4494 Okunma
Süleyman Karagülle
Fıkıh ve İbadetler
11.06.2016 5464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni ve Kendimize İş
18.06.2016 4187 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an’ı Anlamada Kolaylık
2.07.2016 5520 Okunma
Süleyman Karagülle
Şeriat ve Suriye
9.07.2016 6828 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekseriyet -Sömürü- Sistemi
9.07.2016 4859 Okunma
Süleyman Karagülle
Eğitim Çıkmazı
16.07.2016 4881 Okunma
Süleyman Karagülle
Felsefe, Hikmet, Kelam
16.07.2016 7385 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 11429 Okunma
Süleyman Karagülle
Darbenin Teşhisi
23.07.2016 5499 Okunma
Süleyman Karagülle
OHAL; Eksik Karar!
23.07.2016 4865 Okunma
Süleyman Karagülle
Durum Tespiti
31.07.2016 4207 Okunma
Süleyman Karagülle
Acilen Yapılması Gerekenler
31.07.2016 5776 Okunma
Süleyman Karagülle
BAŞARI VE ÖNERİ
6.08.2016 4022 Okunma
Süleyman Karagülle
Hindu Dini ve Yapılması Gerekenler
12.11.2016 4837 Okunma
Süleyman Karagülle
F. Gülen Kavgası
22.10.2016 5177 Okunma
Süleyman Karagülle
Neler yapabiliriz?
22.10.2016 4949 Okunma
Süleyman Karagülle
Rusya’nın Teklifi
29.10.2016 5759 Okunma
Süleyman Karagülle
Gülenci Kurmaylara
3.12.2016 4637 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Sorunları Ve Çözüm Önerileri
10.12.2016 6484 Okunma
Süleyman Karagülle
15 Temmuz Değerlendirmelerine Devam
13.08.2016 5706 Okunma
Süleyman Karagülle
Dış Siyasetimiz Nasıl Olmalıdır?
13.08.2016 6458 Okunma
Süleyman Karagülle
Kaçaklara Davet
8.10.2016 5425 Okunma
Süleyman Karagülle
Allah'ın Nuru
15.10.2016 4442 Okunma
Süleyman Karagülle
Masonlar Ne Yapmalı?
17.09.2016 5792 Okunma
Süleyman Karagülle
ABD Zor Durumda
24.09.2016 4694 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 11449 Okunma
Süleyman Karagülle
F.Gülen’in benimsediği İSLÂM DEVLET DÜZENİ
27.08.2016 7914 Okunma
Süleyman Karagülle
AÇIK MEKTUP I
27.08.2016 5654 Okunma
Süleyman Karagülle
DEVLETLER NE YAPMALI?
27.08.2016 6025 Okunma
Süleyman Karagülle
Terör Nasıl Sonlandırılacak?
3.09.2016 4305 Okunma
Süleyman Karagülle
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na arz olunur
3.09.2016 5761 Okunma
Süleyman Karagülle
İstanbul Kanalı
10.09.2016 4689 Okunma
Süleyman Karagülle
İstanbul Kanalı İşletmesi
10.09.2016 6906 Okunma
Süleyman Karagülle
Dış Ticaret
17.12.2016 4982 Okunma
Süleyman Karagülle
Terör ve İlim
24.12.2016 5196 Okunma
Süleyman Karagülle
Elçi Cinayeti
31.12.2016 6917 Okunma
Süleyman Karagülle
Teröre Karşı Yapmamız Gerekenler
7.01.2017 4042 Okunma
Süleyman Karagülle
İkinci Darbe Hazırlanıyor
7.01.2017 4231 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekseriyet Sistemi
14.01.2017 5622 Okunma
Süleyman Karagülle
Karar Şekilleri
14.01.2017 7385 Okunma
Süleyman Karagülle
İSLAM’DA SORUŞTURMA
17.01.2017 4612 Okunma
Süleyman Karagülle
Enflasyon Darbesi
21.01.2017 5234 Okunma
Süleyman Karagülle
Trump'ın Konuşması
28.01.2017 3866 Okunma
Süleyman Karagülle
Para Sorunu ve Çözümü
4.02.2017 6846 Okunma
Süleyman Karagülle
İsrail Sorunu ve Çözümü
4.02.2017 4600 Okunma
Süleyman Karagülle
Gümrükler Kalkmalı
11.02.2017 2599 Okunma
Süleyman Karagülle
Vizeler Kalkmalı
11.02.2017 3882 Okunma
Süleyman Karagülle
Avaz avaz bağırmak istiyorum: Galiba yine oyuna getiril
15.03.2017 2462 Okunma
Süleyman Karagülle
Savaşa Hazırlık
18.03.2017 2154 Okunma
Süleyman Karagülle
Kanlı-Kansız
18.03.2017 2555 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Havarileri Neler Yapacak?
22.04.2017 2749 Okunma
Süleyman Karagülle
PARTİ NASIL/NİÇİN KURULACAK?
29.04.2017 1991 Okunma
Süleyman Karagülle
Teröre Tedbir
8.04.2017 2136 Okunma
Süleyman Karagülle
Rusya'daki Patlama ve Cezası
8.04.2017 2164 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden 'HAYIR'?
15.04.2017 2326 Okunma
Süleyman Karagülle
Eyalet Sistemi
15.04.2017 2268 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Adil Düzen Partisi-1
20.05.2017 2158 Okunma
Süleyman Karagülle
ÜSTÜN İNSAN; Hz. İSA
13.05.2017 3019 Okunma
Süleyman Karagülle
ADİL DÜZEN İŞLETMESİ
1.07.2017 2375 Okunma
Süleyman Karagülle
TIMARLI HİZMET SİSTEMİ
8.07.2017 1967 Okunma
Süleyman Karagülle
OLANLAR VE SONUÇ
1.07.2017 2171 Okunma
Süleyman Karagülle
NELER YAPMALIYIZ?
15.07.2017 2002 Okunma


© 2025 - Akevler